Bilgi Çağı ve Türkiye: Durum, Sorunlar
Bilgi Toplumu ve Türkiye ya da Jakobenizmin
Önlenemez Yıkılışı
Abdullah Gül
Bilgi Çağı Nedir
Dünya artık bilgi toplumunu yaşamaya başladı. 1984
sonrası dönemde iletişim teknolojileri gelişti.
1990'larda Internet, hemen sonra "Word Wide Web"
(www) yani Dünya Ça-pında Ağ ortaya çiktı. Nihayet
"Enformasyon Süper Otoyolu" dünyayı çevreledi.
Siberûzay (cyberspace)da, Siberküllür (cyberculture)
or-tamında, siber okulların, sanal üniversitelerin (virtual
university), sanal kentlerin bulunduğu bir dünyada
yaşamaya başladık. "Netdaş"lık vatandaşlığın önüne
geçiyor. Biyoteknolojide yapılan devrim "gen
transplantasyonuma uzanırken, bir maddenin
atomlarına ayrılarak bir yerden bir yere transferi
(yani ışınlanması) gerçekleştirildi. Globalleşmeyi
(küreselleşme) tam hazmetmeden hem küresel hem yerel
tesirlerin güçlenmesi bizi "Glocal"e ulaştırdı
(Global + Local).
Internet, kişiyi devlete karşı bağımsızlaştırarak
ulus-devlet'in kapısını zorlamaya başladı. Yeni
enformasyon teknolojileri, insanın değer kazandığı
demokrat bir toplumun temelini hazırlıyor. Sınırları
yıkan Internet, Dünya Köyü'nün yeni vatandaşlarını
siber-kültür'ünde kaynaştırırken "Sanal Gerçeklik"
hükmünü icra ediyor ve Türkiye'deki "üniformalı
demokrasi"nin ne denli "irticacı" ve çağdışı olduğu
tüm korkunçluğuyla bilgi çağında "internet sörfü"
yapanların gözlerine çarpıyor. (neden bilgi çağı)
"Multimedia" (çokluçağırım), çoklu kültür
ortamında, siberuzayda yaşayarak, yorulduğunda
"Internet Cafe"de "beyin fırtınası" brain storming)
ile dinlenenlere tektip eğitimi, başörtüsü ve
saç-sakal yasağını anlatabilmek mümkün müdür?
"Silikon Vadisi"nin çok renkliliği ve çok sesliliği
içinde bizim köyün haki rengi ve borazan sesleri
gözleri bozmayacak, kulakları tırmalamayacak mıdır?
"Internet gezginleri", sansürsüz, denetimsiz ve her
türlü ambargodan uzak bir gezegende 150 milyon
internet kullanıcısına anında ulaşırken, jakoben
yasakçılar kapalı ekonomilerin tekelci-kartelci
patronlarıyla birlikte bi, daha asla kuramayacaklar
hegemonyanın son demlerini yaşamaktalar. "Entellektüel
Sermaye"nin bütün üretim faktörlerini geride
bıraktığı siberekonomiden, küresel finans akışı,
Hobbs'un "leviathan"ını ulus-devlet'in sanal
sınırlarında klasik fonksiyonları ile başbaşa
bırakacak. Ve "derin devlef'ler internet www'inde
arındırılarak şeffaflaşacaklar.
Türkiye mi? Ya "onuncu yıl marşı" söyleyerek
"irtica" ile mücadeleye devam edecek, "batılı"
çalışma grupları ve çağdaş yaşam dernekleri ile
"çağdaşlık" uğruna bilgi çağının dışında kalarak
siberuzayın küresel köyündeki müzede pirimitif bir
yaşamın numunesi olarak siberokullarda "eğitim
malzemesi" yapılacak ya da bilgi toplumunun özgür ve
onurlu bir üyesi olarak bilgi çağına katılacaktır.
Ben ikinci ihtimale inanıyoaım. Esasen, treni çoktan
kaçıran dar kafalı dayatmacıların inanılmaz baskılan
devam ederken, Türkiye'de genç neslin büyük kısmı
bilgi toplumunun koridorlarını arşınlamaya başladı
bile... Bürokratik egemenliğin kaba kuvvete dayanan
vesayeti de, kartel medyasının beyin yıkayan (brain
washing) yönlendirmeleri de, bilgi toplumuna
adımını atmış gerçek aydınların özgür düşünmesini
engelleyemiyor. Artık "ağabey" gözetleyemiyor'2',
sekiz yaşındaki çocuklar tarafından gözetlenerek
"elektronik cafe"lerde neşeyle tartışılıyor.
"Ağabey"lerin değil, siber-kardeşlerin dediği
oluyor. Jakobenizm sorgulanıyor, kalıplar
çatlatılıyor ve zincirler kırılıyor... Türkiye,
safrasını atarak bilgi çağına doğru süratle
ilerliyor.
|