|
Bilgi
Ekonomisi ve Türkiye
AB Hedefi
Çerçevesinde Türkiye’nin Bilgi Toplumuna Dönüşüm Süreci
Bilgi toplumuna dönüşümün nihai hedefi, rekabet
gücünü artırarak dünya
hasılasından
daha fazla pay almak ve toplumsal refah seviyesini
artırmaktır. Belirlenen bu nihai hedef doğrultusunda
bilgi ve iletişim teknolojilerinin ekonomik ve
sosyal yaşamın her
alanında etkin
kullanımı önem kazanmaktadır. Bunu başarıyla
gerçekleştiren toplumlar,
ekonomik
etkinliklerini önemli oranda artırarak stratejik
rekabet avantajı sağlama fırsatına sahip
olmaktadırlar.
Dünyada bilgi toplumuna dönüşüm yolundaki
girişimlerin 2000’li yılların
başından
itibaren arttığı gözlenmektedir. Zira bilgi ve
iletişim teknolojilerindeki gelişmeler verimlilikte
artış sağlayarak yeni ürün ve hizmetlerin ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, daha
önceleri üretim faktörlerinin miktarlarıyla
açıklanan uluslararası rekabetin niteliğini de
değiştirmeye başlamıştır. Avrupa Birliğinin 2010
yılında dünyanın en
rekabetçi ve
dinamik bilgi tabanlı ekonomisi haline gelmesini
amaçlayan Lizbon Stratejisi,
bu değişime uyum
sağlamaya yönelik çabaların en kapsamlı
örneklerinden biridir.
Türkiye’de de bu
gelişmelere paralel olarak 2000’li yılların başından
itibaren bilgi toplumuna dönüşüm çalışmaları
yoğunluk kazanmaya başlamıştır. Türkiye AB’ye aday
diğer ülkelerle birlikte e-Avrupa+ Eylem Planına uyacağını kabul
etmiştir. Bu plan, DPT
bünyesinde
kurulan Bilgi Toplumu Daire (BTD) Başkanlığı
tarafından yürütülmektedir.221
Türkiye’de 2003 yılında başlatılan “e-Dönüşüm
Türkiye Projesi” ile daha önceleri
yürütülmekte olan
bireysel çalışmalar, tek proje çatısı altında
toplanarak hızlandırılmıştır. Bu projenin
amacı, vatandaşlar, işletmeler ve kamu kesimi ile
tüm toplumun bilgi
toplumuna
dönüşümünün uyum içinde ve bütünleşik bir yapıda
yürütülmesini sağlamaktır. İlgili tüm
tarafların katılımıyla “Türkiye’nin Bilgi Toplumuna
Dönüşüm Politikası” hazırlanarak e-Dönüşüm Türkiye
İcra Kurulu tarafından kabul edilmiştir. Bu dönüşüm
politikası belgesinde, Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm vizyonu;
“Bilim ve teknoloji
üretiminde odak
noktası haline gelmiş, bilgi ve teknolojiyi etkin
bir araç olarak kullanan,
bilgiye dayalı
karar alma süreçleriyle daha fazla değer üreten,
küresel rekabette başarılı ve
refah düzeyi yüksek bir ülke olmak” şeklinde belirlenmiştir. Türkiye’nin
bilgi ve iletişim teknolojilerinden etkin
olarak yararlanması ve bilgi toplumuna dönüşümü
gerçekleştirilmesine yönelik 2005 yılında orta ve
uzun vadeli strateji ve hedefleri
belirlemek üzere, 2006–2010 dönemini kapsayacak olan Bilgi Toplumu
Stratejisi hazırlık süreci başlatılmıştır.
Ayrıca refah
toplumuna ulaşma sürecinde bilim ve teknolojiden
etkin bir şekilde
yararlanmak
amacıyla 2003–2023 yılları için Türkiye’nin Bilim ve
Teknoloji Stratejileri Belgesi TÜBİTAK
tarafından hazırlanmıştır. Vizyon 2023 Projesi adını
taşıyan bu çalışmanın ana teması; bilim ve
teknolojiye hakim, teknolojiyi bilinçli kullanabilen
ve yeni teknolojiler üretebilen, teknolojik
gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya
dönüştürme
yeteneği kazanmış bir refah toplumu oluşturmak
olarak belirlenmiştir.223
Ülkelerin bilgi toplumuna geçişte hazır olma
düzeylerini saptamak amacıyla,
Dünya Ekonomik
Forumu (World Economic Forum) 2001 yılından bu yana
“Küresel Bilgi Teknolojisi” raporlarını
yayınlamaktadır. Bu raporlarda çeşitli göstergelerin
dikkate alınmasıyla bir sıralama yapılmaktadır.
Bu sıralamanın yapılmasında, teknik altyapı
göstergeleri kadar, ülkelerde
hizmetlerin
sunumu ve geliştirilme durumu, teknoloji üretme
yetenekleri, insan sermayesi, hukuki düzenlemeler
gibi pek çok kriter de değerlendirilmektedir. İlk on
sırada yer alan
ülkeler ve
Türkiye'nin sıralamadaki yeri Çizelge 4.1’de
verilmiştir.
Türkiye, 2004–2005 yılı raporunda değerlendirmeye
alınan 104 ülke arasında
52'nci sırada,
2005–2006 yılı raporunda 115 ülke arasında 48’inci
sırada yer alırken, 2006– 2007 raporunda 122
ülke arasında 52’nci sırada yer almıştır.
Ülkelerin Bilgi Toplumuna Hazır Olma
Durumu (Networked Readiness)
|
|
2004 – 2005 |
2005 – 2006 |
2006 – 2007 |
SIRA |
ÜLKE |
PUAN |
SIRA |
ÜLKE |
PUAN |
SIRA |
ÜLKE |
PUAN |
1 |
Singapur |
1,73 |
1 |
ABD |
2,02 |
1 |
Danimarka |
5,71 |
2 |
İzlanda |
1,66 |
2 |
Singapur |
1,89 |
2 |
İsveç |
5,66 |
3 |
Finlandiya |
1,62 |
3 |
Danimarka |
1,80 |
3 |
Singapur |
5,60 |
4 |
Danimarka |
1,60 |
4 |
İzlanda |
1,78 |
4 |
Finlandiya |
5,59 |
5 |
ABD |
1,58 |
5 |
Finlandiya |
1,72 |
5 |
İsviçre |
5,58 |
6 |
İsveç |
1,53 |
6 |
Kanada |
1,54 |
6 |
Hollanda |
5,54 |
7 |
Hong Kong |
1,39 |
7 |
Tayvan |
1,51 |
7 |
ABD |
5,54 |
8 |
Japonya |
1,35 |
8 |
İsveç |
1,49 |
8 |
İzlanda |
5,50 |
9 |
İsviçre |
1,30 |
9 |
İsviçre |
1,48 |
9 |
İngiltere |
5,45 |
10 |
Kanada |
1,27 |
10 |
İngiltere |
1,44 |
10 |
Norveç |
5,42 |
… |
… |
|
… |
… |
|
... |
... |
... |
52 |
TÜRKİYE |
-0,14 |
48 |
TÜRKİYE |
0,00 |
52 |
TÜRKİYE |
3,86 |
Toplam 104 ülke |
Toplam 115 ülke |
Toplam 122 ülke |
Kaynak:
http://www.bilgitoplumu.gov.tr/edtr.asp#5
( Dünya Ekonomi Forumu), S.E.T. 03.12.2007.
Özetle, Türkiye küreselleşen dünyada bilgi
ekonomisinin oluşum sürecini
hızlandırmak
amacıyla son dönemde yoğun bir çaba içerisine
girmiştir. Bilim teknoloji politikaları,
teknoloji değişim politikaları, elektronik ticaret
koordinasyon kurulu pilot
çalışması,
e-dönüşüm Türkiye gibi çalışmalar yapılmasına
rağmen, Türkiye’nin bilgi
ekonomisinin
faydalarından yararlanma noktasında yetersiz kaldığı
ve bilgi ekonomisinin
oluşum sürecini
hızlandırıcı çabaların artarak devam etmesi
gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Türkiye
İmalat Sanayinde Bilgiye Dayalı Sanayi Sektörlerinin
Boyutu
Mal veya hizmet üretimi emek ve sermaye gibi
geleneksel üretim faktörleri
yanında bilgi ve
teknolojiye de gereksinim duymaktadır. Bilginin
farklı sektörlerce farklı
yoğunlukta kullanılmasından hareketle, çeşitli sektörel sınıflamalar
yapılmaktadır. OECD, üretimde kullanılan bilginin
yoğunluk derecesini ve Ar-Ge yoğunluklarını baz
alarak dört
sektörel
sınıflandırma türü ortaya koymaktadır. OECD
tarafından yapılan imalat sanayi
sektörlerinin teknoloji yoğunluğuna göre
sınıflandırılması ve bu sınıflandırmaya göre grupta
yer alan sektörler Çizelge’de gösterilmektedir.
Bu sınıflandırmaya göre yüksek teknoloji ve
orta-yüksek teknoloji sektörleri
“Bilgiye Dayalı
Sanayi Sektörler” olarak değerlendirilirken,
hizmetler sektöründe yer alan
bilgi yoğun
faaliyetler de (iletişim, bankacılık, sigortacılık,
müşavirlik, eğitim, sağlık, vb.) “Bilgiye
Dayalı Ekonomi” olarak değerlendirilmektedir.
İmalat Sanayi
Sektörlerinin Teknoloji Yoğunluğuna Göre Sınıflandırılması
(ISIC Revize-2)
|
Ar-Ge Harcamaları /
Üretim
(%) |
Ar-Ge Harcamalar/
Katma Değer (%) |
Havacılık ve Uzay |
14,98 |
36,25 |
Bilgisayar ve Büro Makineleri |
11,46 |
30,49 |
Elektronik-Haberleşme |
10,47 |
21,57 |
İlaç |
8,03 |
18,65 |
Mesleki, Bilim ve Ölçüm
Aletleri |
5,10 |
11,19 |
Taşıt Araçları |
3,41 |
13,70 |
Elektrikli Makineler |
2,81 |
7,63 |
Kimyasallar (İlaç Hariç) |
3,20 |
8,96 |
Diğer Taşıt Araçları |
1,58 |
3,97 |
Elektriksiz Makineler |
1,74 |
4,58 |
Lastik ve Plastik Ürünleri |
1,07 |
3,02 |
Gemi Yapımı |
0,74 |
2,13 |
Diğer İmalat |
0,63 |
1,52 |
Demir- Çelik Dışı Metaller |
0,93 |
3,48 |
Metalik Olmayan Mineraller |
0,93 |
2,20 |
Metal Eşya |
0,63 |
1,39 |
Petrol Rafinerileri |
0,96 |
8,43 |
Demir-Çelik |
0,64 |
2,48 |
Kağıt ve Basım |
0,31 |
0,76 |
Dokuma ve Giyim |
0,23 |
0,65 |
Gıda, İçki ve Tütün |
0,34 |
1,14 |
Orman Ürünleri |
0,18 |
0,47 |
Kaynak:
Hatzichronoglou (1997), OECD (1999), Saygılı (2003).
Türkiye imalat sanayinin “Bilgiye Dayalı
Sanayi Sektörleri”nin konumu
gelişimi Çizelge’te gösterilmektedir. Türkiye’nin 1996 yılı toplam imalat
sanayi katma değerinin sektörel gruplar
itibariyle dağılımı incelendiğinde, yüksek teknoloji
sektörleri payı % 5,3’tür. Aynı yıl düşük teknoloji
grubu sektörlerin toplam imalat sanayi katma değeri
içerisindeki payı % 38,4 tür. İmalat sanayi katma
değer yapısının bilgi yoğun sektörler yönünde
gelişiminde 1990 ve 1996 yılları arasında önemli bir
değişme olmamıştır.
Türkiye’de
İmalat Sanayi Katma Değerinin Sektörel Bileşimi
|
1990 |
1996 |
Yüksek Teknoloji |
5,2 |
5,3 |
Orta-Yüksek Teknoloji |
20,7 |
21,6 |
Orta-Düşük Teknoloji |
38,5 |
34,8 |
Düşük teknoloji |
35,7 |
38,4 |
Kaynak:
Saygılı (2003), s. 12.Bilgi ekonomisine geçiş sürecinde Türk
imalat sanayinin 1990–1997 yılları arasındaki katma
değer, üretim ve yatırım göstergeleri itibariyle
konumu ve gelişimi
Çizelge 4.4’te
gösterilmektedir. Veriler kamu sektörünün tümünü,
özel sektörde ise on ve
üzeri işçi çalıştıran işyerlerini kapsamaktadır. Ayrıca yüksek teknoloji
sınıfına ait veriler havacılık ve uzay
sektörüne ait verilerdir.
1990–1997 döneminde Türk imalat sanayinin üretim,
katma değer ve yatırım
yapısı
incelendiğinde; düşük teknoloji sektörlerinin % 40
civarında bir değerle en yüksek paya sahip
olduğu ve bu sektör grubunun hem yatırım hem de
üretimdeki ağırlığının, incelenen dönem içerisinde
artış eğilimi gösterdiği görülmektedir.
Türkiye’de İmalat Sanayinin Üretim, Katma Değer ve Yatırımlarının
Teknoloji Sınıflarına Göre Dağılımı
(1990–1997)
Teknoloji sınıfları |
1990 |
1991 |
1992 |
1993 |
1994 |
1995 |
1996 |
1997 |
Yüksek Teknoloji |
4,62 |
5,23 |
4,90 |
4,97 |
4,20 |
3,84 |
4,22 |
4,02 |
Orta-Yüksek Teknoloji |
20,61 |
21,49 |
21,99 |
23,38 |
20,21 |
21,92 |
21,32 |
21,97 |
Orta-Düşük Teknoloji |
37,21 |
34,01 |
32,53 |
31,53 |
33,03 |
32,41 |
31,57 |
32,67 |
Düşük Teknoloji |
37,55 |
39,26 |
40,58 |
40,11 |
42,56 |
41,84 |
42,89 |
41,35 |
Toplam |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
Yüksek Teknoloji |
5,21 |
6,28 |
5,73 |
6,18 |
5,54 |
4,89 |
5,25 |
4,34 |
Orta-Yüksek Teknoloji |
20,65 |
20,10 |
21,27 |
22,17 |
21,17 |
22,08 |
21,58 |
23,27 |
Orta-Düşük Teknoloji |
38,48 |
36,09 |
35,78 |
35,07 |
36,22 |
36,27 |
34,80 |
38,70 |
Düşük Teknoloji |
35,66 |
37,74 |
37,22 |
36,58 |
37,07 |
36,76 |
38,37 |
33,69 |
Toplam |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
Yüksek Teknoloji |
3,62 |
7,11 |
3,26 |
4,67 |
2,77 |
2,93 |
3,14 |
2,46 |
Orta-Yüksek Teknoloji |
17,08 |
25,82 |
21,86 |
24,65 |
26,12 |
18,13 |
21,32 |
23,91 |
Orta-Düşük Teknoloji |
50,16 |
34,07 |
44,39 |
32,01 |
34,34 |
36,95 |
31,57 |
31,76 |
Düşük Teknoloji |
29,14 |
33,00 |
30,50 |
38,67 |
36,78 |
41,99 |
41,23 |
41,86 |
Toplam |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
100 |
Kaynak: Saygılı (2003), s. 12.
Düşük teknoloji
sektörlerinin 1990 yılında imalat sanayi üretimi ve
yatırımı içerisinde, sırasıyla, yüzde 37,6 ve
29,1 olan payı 1997 yılında 41,4’e ve 41,9’a
yükselmiştir.
Ancak bu sektör grubunun katma değer içerisindeki
payı üretim içerisindeki payına göre daha düşük olup
1990–1997 döneminde önemli bir değişiklik
göstermemiştir. Üretim, katma değer ve
yatırımda orta-yüksek teknoloji sektörlerinin
payında artış, orta-düşük
teknoloji sektörlerinin payında ise düşüş
yaşanmıştır. Özellikle üretim ve yatırımda
orta-düşük teknoloji grubunun payında gözlenen
gerilemenin düşük teknoloji grubunun payındaki
artışla paralellik arz ettiği görülmektedir.
1990–1997 döneminde yüksek teknoloji sektörleri
imalat sanayi üretimi
içerisindeki payı
% 3,84–5,23 civarındadır. Buna karşın bu sektörün
toplam imalat sanayi katma değeri içindeki payının %
4,34–6,28 civarında olduğu görülmektedir. Bu
verilerden
hareketle,
yüksek teknoloji sektörlerinin daha yüksek katma
değer yaratan sektörler olduğu söylenebilir.
İncelenen dönem içerisinde orta-yüksek teknoloji
sektörlerinin imalat sanayi
üretimi
içerisindeki payı % 20,21–23,38 arasında iken bu
sektörlerin toplam imalat sanayi
katma değeri içindeki payı % 20,10–23,27 arasındadır. Bu sektörlerdeki
üretimin de yüksek katma değer ortaya koyduğu
görülmektedir. Benzer durumun orta-düşük teknoloji
sektörleri için de geçerli olduğu söylenebilir.
Oysa düşük
teknoloji sektörlerde farklı bir durum söz
konusudur. Bu sektörlerde yürütülen üretim
faaliyetlerinin daha düşük katma değer yarattığı
görülmektedir. Bu sektörlerin imalat sanayi üretimi
içerisindeki payı % 37,55–42,80 arasında olmasına
rağmen katma değeri içindeki payının % 33,69–38,7 arasında olduğu
görülmektedir.
Sonuç olarak, bilgi ekonomisine geçiş süreci
kapsamında Türkiye imalat sanayinin sektörel yapısı
değerlendirildiğinde, Türkiye ekonomisinin uzun
dönemde sağlıklı büyümesi için gerekli teknolojik
dönüşümü sağlama noktasında henüz yeterli düzeyde
olmadığı görülmektedir. Sektörler arası kaynak
dağılımında düşük teknoloji
grubunun
ağırlığını sürekli artırması, yüksek ve orta-ileri
teknoloji grubundaki sektörlerin
kaynak
dağılımındaki payında önemli bir gelişme
yaşanmaması, önümüzdeki dönemde üzerinde
önemle durulması gereken konulardan biridir.
Dolayısıyla, Türkiye’nin milli
gelirini daha yüksek oranda ve sağlıklı biçimde artırabilmek için ülke
kaynaklarının artan ölçüde düşük katma değer yaratan
geleneksel sektörlerden yüksek katma değer yaratan
sektörlere yönlendirilmesi büyük önem
taşımaktadır.
Bilgi
Ekonomisine Geçiş Sürecinde Türkiye’nin Rekabet Gücü
Rekabet gücü, bir
ülkenin ekonomik refah ve yaşam standardını
yükseltebilmesi için gerekli ekonomik güç olarak
tanımlanmaktadır. Dünyada ülkelerin rekabet
edebilirlik konumlarını ölçen iki tanınmış kuruluş
bulunmaktadır. Bunlar; Dünya Ekonomik Forumu
ile Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü’dür. Her iki kuruluşun da
uluslararası rekabet
gücü üzerine
yaptıkları çalışmalar genel olarak bilimsel
çerçevede yeralmaktadır.
Bu çerçevede,
Dünya Ekonomik Forumu adlı uluslararası araştırma
enstitüsü, her
yıl Global
Rekabet Raporu (Global Competitiveness Report)’nu
yayınlamaktadır. Dünya
Ekonomik
Forumu’nun 2003 yılı büyüme rekabet gücü indeks
sıralamasında ilk sırada Finlandiya, ikinci
sırada ABD bulunmaktadır. Türkiye ise 102 ülke
içerisinde 65’inci
sırada yer alarak
rekabet gücü açısından çok da iyi bir konumda yer
alamamıştır.
Türkiye için gelişmekte olan ülke tabiri
kullanılmaktadır. Gelişmekte olan
ülkelerin
özelliklerini taşıyan Türkiye; 20. yüzyılın sanayi
ekonomisinin ve 21. yüzyılın bilgi
ekonomisinin yapısal değişimlerini gerçekleştirme
noktasında henüz hedeflenen düzeyde değildir.
Türkiye
küreselleşmenin olumlu etkilerini ulusal düzeyde
geniş kitlelere yayama ve küresel rekabet
avantajını yakalama konusunda önemli adımlar atması
gereken bir konumda yer almaktadır. Bilgi
ekonomisinde yoğun rekabet koşulları altında büyük
kazançlar sağlanmasına karşın Türkiye bu süreçteki
fırsatlardan yeterince
faydalanamamıştır. Ayrıca Türkiye bu rekabet koşullarında altyapı ve
teknoloji eksikliğini de henüz
giderememiştir.
Türkiye hızlı bir şekilde ilgili gelişmelere uyum
sağlayacak politikaları kısa vadede hayata
geçirmelidir. Yine bilgi ve iletişim
teknolojilerinin üretimine yönelik faaliyetleri orta
ve uzun vadede yaymalıdır. Aksi takdirde Türkiye
küresel rekabet gücünü yakalamaktan uzak, düşük
teknolojiyi kullanan, bilgi toplumuna ayak uydurma
konusunda yetersizlik yaşayan ve hızla gelişen
küreselleşme söylevinin dezavantajlı ülkeleri
arasında yer alacaktır.
Bilgi Temelli
Kalkınma Açısından Türkiye’nin Mevcut Durumu
Bilgi temelli kalkınma kavramı son zamanlarda birçok
yazar tarafından
tartışılmıştır229. Bu bağlamda, bilgi ve
iletişim teknolojilerinin ve bilgi tabanlı
faaliyetlerin kalkınma üzerindeki etkileri
öne çıkmaktadır.
Türkiye’de uzun
süredir kalkınma sorunu tartışılmaktadır. Çeşitli
yöntemlerle bu soruna çözüm üretmeye çalışan
yöneticiler etkin bir sonuca ulaşamamıştır. Bu da
ülkedeki
bireylerin yaşam kalitesinin düşük düzeyde kalması
ile neticelenmektedir. Bu sorunun çözümü için
geleneksel kalkınma tanımını da kapsayan bir şekilde
kalkınmanın yeni
anlamıyla benimsenmesi ve bireylerin ekonomik
durumlarının yanı sıra yaşam kalitelerinin de
iyileştirilmesi gerekmektedir.
Bilgi temelli
kalkınmada ülkelerin sahip oldukları pozisyonu
belirlemek amacıyla uluslararası alanda
faaliyet gösteren bazı kurumlar zaman zaman çeşitli
raporlar yayınlamaktadırlar. Harvard Üniversitesinin 2001–2002 yılında yayınladığı
Küresel Bilişim
ve İletişim
Teknolojileri Raporuna göre Türkiye 41’inci sırada
yer alarak gelişme gösteren bir ülke
konumundadır.
Avrupa
Komisyonunun 7 aday ülkenin yenilik politikalarını
incelediği rapora göre Türkiye’nin Bilgi
teknolojileri harcaması GSMH’nin % 1,9’u
civarındadır. Avrupa Birliği ülkelerinin
ortalaması ise % 2,7 civarındadır. Türkiye iyi bir
iletişim altyapısına sahip
olmakla birlikte
yeterli sayıda bilgi ve iletişim teknolojileri
uzmanına sahip değildir.
Bilgi temelli
kalkınmada ülkelerin bilgi ekonomisi yarışındaki
pozisyonlarını
göstermesi
açısından “Küresel Teknoloji İndeksi” de önemli bir
gösterge olarak kabul
edilmektedir.
Küresel Teknoloji İndeksi, merkezi ABD’de bulunan ve
teknolojik alanda
dünya çapında
faaliyet yürüten bir araştırma ve danışmanlık
kuruluşu olan META Grubu
tarafından
gerçekleştirilmektedir. Küresel Teknoloji İndeksi
(Global Technology Index) beş kategoriden 25
gösterge kullanılarak her bir ülkenin teknolojik
yeteneğini ve potansiyelini olduğu kadar ekonomik dinamizmini ve gücünü de ifade eden
önemli bir
göstergedir. META
Grubu 2002 yılında 5 kategoriyi temsil eden 25
gösterge kullanarak
49 ülkenin
indeks değerini hesaplamıştır. Bu ülkeler içerisinde
Türkiye de yer almaktadır.
Küresel Teknoloji İndeksine Göre
Türkiye’nin Bilgi Temelli Kalkınmada Mevcut Durumu
|
İlk Sıradaki Ülke |
Son Sıradaki ülke |
Türkiye |
Bilgiye Dayalı İşler |
İzlanda |
Çin |
22. Sırada |
Küreselleşme |
ABD |
Endonezya |
28. Sırada |
Ekonomik Dinamizm ve Rekabet |
ABD |
Venezuela |
32. Sırada |
Dijital Ekonomiye Dönüşüm |
ABD |
Tayland |
44. Sırada |
Teknolojik Yenilik Yapma
Kapasitesi |
Japonya |
Lüksemburg |
40. Sırada |
GENEL SONUÇLAR |
ABD |
Endonezya |
33. Sırada |
|
|
|
|
Çizelge TİSK
tarafından hazırlanan “Türkiye'nin Bilgi Ekonomisi
Yarışındaki
Yeri” adlı
çalışmasından hareketle oluşturulmuştur. Söz konusu
çalışmada 49 ülkenin her göstergeye ait veri ve
grafikleri mevcutken, burda sadece beş ana kategori
baz alınarak ilk
ve son sırada
yer alan ülkeler ve bu ülkeler içerisinde
Türkiye’nin skorunu gösteren bir çizelge
hazırlanmıştır. 2002 sonuçlarına göre Türkiye
bilgiye dayalı işler kategorisinde
22’nci sırada,
küreselleşme kategorisinde 28’inci sırada, ülkelerin
ekonomik açıdan rekabet
gücüne sahip olma
düzeyini belirlemede önemli bir kategori olarak
görülen ekonomik
dinamizm ve
rekabet gücü sıralamasında 32’nci sırada yer
almaktadır. Dijital ekonomiye
dönüşüm
kategorisinde 44’üncü sırada ve teknolojik yenilik
yapma kapasitesi kategorisinde 40’ınci sırada yer
alarak bu konuda en zayıf çaba gösteren ülkeler
arasında yer almaktadır. Genel sonuçlar
itibari ile Türkiye 49 ülke içerisinde küresel
teknolojik rekabette 33’üncü
sırada yer
almaktadır. Bu sıra Türkiye için tatmin edici bir
durum değildir.
Son yirmi yıldır
Türkiye ekonomisi giderek daha rekabetçi ve küresel
piyasalara daha açık hale gelmektedir. Ancak Türkiye
henüz küresel ekonomide geniş yerel pazarın
gücünü, ucuz emek ve uygun coğrafi konumun
avantajlarını yeterince kullanmaktan
uzaktır. Bilgi
ekonomisinin altyapısını oluşturacak olan bilgi ve
iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması
bakımından, Telekom sektörünün serbestleşmesiyle
birlikte önemli fırsatlar yakalamış olan Türkiye,
sayısal bölünmenin önlenmesi için yeterli önlemler
geliştirilemediği ve gerekli hukuksal düzenlemelerin
çıkarılmasında gecikildiği için, bu alanda da
sürdürülebilir bir gelişmeden söz etmek güçtür.
|