Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Epistemolojik ve Etik Bağlamda Bilgi Toplumu ve Bir Medya Okuması 

Sosyolog, Orhan Oğuz Gürbüz 

Foucault (Michel) dolaylı olarak bilgi dünyası için daha çok bir kaçınılmazlık ni­teliğini taşıyan bir olasılıktan söz eder. Bir episteme'nin yükselme zamanı geldiğinde bir bilgi alanı olarak insanoğlu da çekilen sular­la birlikte sürüklenip gidecektir. Bu tuhaf ke­hanetin anlamı nedir? 

J. G. Merguior 

Yaşadığımız bu çalkantılı yüzyılın bir di­ğer adı da endüstri sonrası çağ (Post-Industri-al) olarak okunuyor. Daniel Bell'in deyimiyle bugünün diğer çağlardan farkı en mümeyyiz vasfı "bilginin toplanması, yeniden düzenlen­mesi ve yayımı işlemlerinde" yaşanan olağa­nüstü gelişmelerdir. 1950'li yıllardan itibaren ABD ve kara Avrupasında başlayan bu süreç "Bilgi Toplumu" (Information society) deyi­miyle tanımlandı. Biz dünyadaki değişmelere karşılık Türkiye'nin bu bağlamda nereye teka­bül ettiğini anlamaya çalışacağız. Bunu yapar­ken de enformatik, epistemolojik ve etik veri­lerden yola çıkarak "bilgi toplumu" nosyonu­nun bizdeki karşılığına ayna olması bakımın­dan kavramsal bir "medya okuması" deneme­sinde bulunuyoruz. 

Kitle İletişim Araçlarının Gücü ve Önemi... 

Kitle iletişim araçlarının (masse media) serüveni insanlık tarihinde "dönüştürücü" bir yer tutuyor. Acaba gazete radyo ve TV.lerin "bilginin toplanması, yayını ve düzenlenme­sinde" nasıl bir rolü var? Özellikle Türkiye gibi "kalkınmakta olan ülke" örneğine baktığımız­da Masse media'nm toplum bireylerinin zihin­sel (cognitif) yönlendirmesinde (oriyentas-yon/bazen de manipülasyon) son derece et­kin olduğu gözleniyor. Amerikan muhalif dü­şünürü Noam Chomsky, düşüncenin kontrol altında tutulması maksadıyla totaliter ve de­mokratik bütün yönetimlerin halkın katılımcı yeteneğini ve arzusunu "köreltmek" istediğini ve bu yüzden kitle iletişim araçlarının (masse media) önemli olduğunu öne sürüyor; "Hedef­lerinden biri salaklar ve cahillerdir. Bunlar de­liklerinde tutulmalı, anlayabilecekleri kadar basitleştirilmiş martavallarla uyutulmalıdır, marjinalleştirilmelidir, izole edilmelidir. En ideali bunların her birini ve tek başına olmak üzere TV ekranının karşısına oturtmak, spor müsabakalarını, Brezilya dizilerini seyrettir­mektir. Organize olmalarına izin verilmemeli­dir. Biraraya gelirlerse nelere sahip olabile­ceklerini düşünmeye fırsatları olmamalıdır."® Burada yazar Masse media'ya daha ziyade "ideolojik" bir anlam yüklüyor. Kuşkusuz salt kapitalist (ticari) kaygılarla yürütülen medya faaliyetlerini (dolayımlı olarak "ideolojik" ola­bileceklerini göz ardı etmemekle birlikte) bu çerçevede mütaala etmemek gerekir. 

Kitle iletişim Araçları ve Kültürü... 

Kitle kültürü (masse culture) terimi kitle iletişim araçlannın etkileriyle oluşmuş özgül bir kültürel birliği içermemekle birlikte kitle kültürünün "kültürsüz çoğunluğun" kullandığı sembolik ürünleri ifade ettiği de açıktır. Sosyo log Edward Shils estetik, entellektüel ve ahla ki standartlara göre kültür seviyelerini kabaca üst (superior) orta (mediocre) ve brütal olarak sınıflandırıyor. Üst kültür ekonomik, sosyal ve siyasal analizleri felsefi, edebi vb. önemli çalışmaları içeriyor. Orta kültür çoğunlukla üst düzey kültür konularını kapsıyor ancak daha az orjinal ve üst düzey kültür çalışmalarıyla bütünleşmemiş durumda. Brütal kültür ve ko­nuların derinliğine inmeyen incelikten yoksun kaba görüş ve yaklaşımları, içeriyor.^) Ünlü sosyolog Edgar Morin ise kitle kültürünü "kol-lektif hayal" diye nitelendirerek psikanalize başvuruyor. Etle kültürü tüketicisi yansıtma ve özdeşleştirme yoluyla eğilimlerini tatmin edebilmektedir. Ekranda sık sık görülen ünlü­ler olağanüstü kişilikleri yansıtmaktadır. Bu ki­şiler taklit edilmesi savunulan yeni insan pro­totiplerini oluşturmaktadır. İzleyici kendisinde olmayan ya da kendinde gerçekleştiremeyece­ği şeyleri kendi dışına yansıtmaktadır. Etrafın­daki kişiler, günlük hayatın yapmamızı engelle­diği davranışları gerçekleştirmektedir. Ve bu hayali dünya kitle kültürü yaygınlaştıkça gelişmektedir.'* Türkiye bu tanımlarla ifade edilen travmayı en dramatik şekilde yaşayan bir toplumu barındırıyor. Kitle iletişim araçları­nın taşıdığı kültür bizi bilgi toplumu nos­yonuna değil "gösteri toplumu" noktasına çek­mektedir. Geleneksel öğretilerin "konuş ki seni görebileyim" aforizması yerini "görünüyorum öyleyse varım" deyimiyle dillendirilen ontolojik (varoluşsal) yanılsamaya bırakmıştır. Modern çağ insanı tüm rasyonalizasyon politikalarının aksine akla veda ediyor ve "görünümlerle", imajlarla kendine yeryüzünde bir "aidiyet" arı-yor. İşte bu anlamda tv ekranları sanat beğeni­si düşük (kıtsch) dizileri ve gazete sayfalan en mahrem ve gereksiz abartılı ayrıntılarla karşımı­za çıkıyor. Kendisini gösteremeyenler bir şekil­de (doğru/yanlış, haklı/haksız, güzel/çirkin) "görünmeyi" başaranları alkışlıyor, onlara öy­künüyor. Çünkü medya yalnızca yaşanan/gö­rünen anı meşru kabul ediyor.

Enformasyon Ne İşe Yarar? 

Bilgi toplumunun  ekseninde  genişle­mesi gereken bilgi (knowledge/information) içerik ve format olarak neyi ifade etmektedir' Peki bilgi toplumu nosyonunun izleyicisi olan ülke medyaları hangi "bilgiyi üretmekte ve yaymaktadır?" Bu aslında öncelikli olarak epis-temolojik (bilgibilimsel) bir sorundur. Sonra­sında ise haber/enformasyon bağıntısını (kor-ealosyon) analizi zoamludur. Çünkü bugün Mass media sadece bilgi üretmek ya da yay­mak için değil "bilgi toplamını meşrulaştırmak" yani onun nesnel olarak geçerli olduğunu gös­termek için de kullanılmaya başlandı. Ünlü in­sanların yaşamlarına ilişkin bilgiler bütün say­damlığı ve şuh görünümleriyle bizim hayatı­mızda bunun için mi veri olarak yer dolduru­yorlar? 

Düşman Kardeşler; Haber, Enformasyon, Etik 

Haberlerin ne kadar bilgi içerdiği ya da etik kıstaslarla yüzleştiği tartışmalı! Fransız rek­lamcı Segueila "utanmazlık iletişimin ilk boyu­tudur" derken medyanın reel politik tavrını mı tarif ediyordu? "Makyavelci Basın" adlı kitabın yazarı John C. Merril "muhayyel" bir söyleşisin­de Makyaveli konuşturur. Kendini beğenmiş ve küstahlığını gücünden alan, ahlaka sadece teğetsel bir ilişkisi olan modern basının ironik bir anlatımıdır bu diyalog. 

-John C. Merril: Peki gazetecilerin saygı göstermesi gereken hiçbir ahlaki kural yok mu? 

- Makyavel: Yine döndük dolaştık Kant'a geldik. Benim düşüncem olmadığı şeklinde...

Ahlakta gerçek kuralların olmadığını bi­liyorlar fakat bu gerçeği kabul edemiyorlar. Kant kişinin yalan söylememesini önerir. Fakat sağduyulu kişi bazı durumlarda yalan söyleye­bileceğini bilir ve yalanma ahlaki nedenler gösterebilir...

Gerçeği kendi arzulanna göre biçim­lendirirler, hatta gerçeği saklarlar. 

Yukarıda sözü edilen "gerçeği saklama işlemi" bazen biçem (üslup) değiştirir. Haber bültenleri adeta bir arkası yarın (soap opera) dizisine   çevrilir.   Gerçeğin   enformasyonu "uzatılır" ve "abartılır". Sözgelimi aktüel bir ör­nekleme yaparsak sanatçı Hülya Ayşar'm bir çocuk doğurması olayı/gösterisi rutin bir ha­ber değeri taşımaktayken toplumsal katılımın sağlandığı bir "ritüel habere" dönüştürülür. Sa­natçının doğurmak "istemesi" "hastaneye yat­ması" ve "doğurması" adım adım izlenir ve "nıedyatik bir kutsal çocuk" müjdelenir. Proto­tip olarak aldığımız sanatçı, modernliğin zihin­sel kaymalarına maruz kalmış ve medyatik sı­nıf tarafından (tabi kendi rızasıyla) çocuğuyla birlikte bir metaya (commodification) dönüş­türülmüştür. Bütün  ilişkiler olduğu gibi doğ­mamış bir çocuk da pazarlanır. Doğduğunda ise ilk önce kameralar önünde medya Herkle­ri (ruhban) tarafından görüntülenir/takdis edi­lir. Bu olaya, bir prototip olarak o sanatçıyı iten nedenlerden biri bilinçaltıdır. Birey (kadın/er­kek) kendi bireyliğine meydan okumaktadır. Geleneksel zihin dokusu tahrip olmuştur ve birey bir kişilik yarılması içindedir. Parçalı bir toplumun bir üyesi olarak bilinçaltında "baya­ğı olmak tek ahlaki yoldur" diye hisseder. Nietzsche'nin ifadesiyle "kendini yüceltmek için, özgürleşebilmek için kendine özgü kural­lara, kendine özgü becerilere ve kendine özgü "numaralara"  gereksinim duyar.  Olanaklar hem muhteşem, hem "uğursuzdur". Olanaklar, yani Medya! 

Davranış Yönlendirmesi ve Denetimi... 

Medya kimi zaman bilgi toplumu nos­yonunun vazgeçilmez bir aracı oluşunu daha da ileri götürür. Örneğin bir futbolcunun anne babasının kim olduğu tartışmasına "taraf ola­rak katılır ve TV kanallarında "sizce bu futbol­cu babasını belirlemek için DNA testi yaptırsın mı? anketini uygular".<S> Haber ve bilgi verme hakkıyla dillendirilen bu süreç özne olma sta­tüsü elinden alınmış kişiyi medyatik bir aura (hale) ile kuşatır. Bu işlemleri ilgiyle ve sempatiyle takip eden okur/izleyici önce sadece pa­sif konumdadır. Oysa yarın kendisi için de iş­letebilecek bir süreci onaylamıştır ve farkında değildir. Çünkü dolaysız bir davranışsal dene­tim uygulanmaktadır. 

Jürgen Habermas'a göre "Endüstriyel olarak en ileri toplumlar normlarca yönlendir­mekten çok dışsal uyarıcılarla harekete geçiri­len davranışsal denetim modeline yakın gö­zükmektedir. Mamul uyarcılar (sözgelimi med­ya, O.G.) yoluyla oluşan dolaysız denetim özellikle "öznel hürriyetin" meşru sayılan alan­larında (seçim, tüketim, boş zaman davranışı gibi) giderek artmaktadır 

Böylesi bir medyatik örüntüler ağında bireyin sağlıklı bilgi edinmesi, analizi ve içselleştiımesi zordur. Oysa Mass media davranış denetiminde ve yönlendirmesinde bir sakınca görmemektedir. Zira profesyonelliğin iktidar­da olduğu çağımızda buna bizi yönlendiren bir kurumdur medya. O yalnız bir aktarıcı de­ğil aynı zamanda teknik bir filozoftur.

Adeta Feyerabend'in aktardığı düşünceyi dayatmaktadır; 

"Eğer diye yazıyordu koca Kant; benim yerime anlayan bir kitabım, benim yerime vic­dan taşıyan bir papazım, ne yiyeceğime karar veren hekimim vb. varsa benim zahmete gir­meme ne gerek var? Düşünmem falan gerek­mez, biraz para verdim mi başkaları bu sıkıcı işi benim yerime hemen üstleneceklerdir. 

Modern ve Medyatik Bilginin Geleceği! 

Ünlü düşünür Michel Foucault'a göre insanoğlu öylesine bir yaratıktır ki bilgiyi oku­naklı kılan şeyi kavramamız onun içinde -onun aracılığıyla- olur. Foucault işte bunun sonucu olarak -çağdaş epistemde bilginin dayanak noktası olan- insanın "hem deneysel hem deney üstü olan garip bir iki parçalı varlık" olmak zorunda kaldığını belirtir. Haliyle der "böylesi­ne belirsiz bir bilgi biçimi yok olma olasılığı­nın tehdidi altında olacaktır. 

Buradan bir çıkarsama yaparak şunu söyleyebiliriz ki medyatik bilgiyi yaymakta olanların ahlaki kriterleri, hem failin (özne) hem muhatabın insan olması nedeniyle tehli­keli/kontrolsuz bir durum arz etmektedir. Fi­lozofların deyimiyle yalnız tanrı hakikati tü­müyle bilir çünkü onun için "yapmak" ve "bil­mek" özdeştir. Foucault'un işaret ettiği gibi "bi­zimle birlikte yükselen episteme (bilgi) dalga­sında geriye çekilirken boğulma tehlikesi de vardır. Medya için söylersek Nakib el At-tas'ın deyimiyle "Bilgi malumattan ibaret değil­dir", çünkü "Bilgi anlama ulaşmaktır, bizzat nesnenin kendisine ulaşmak değildir." 

Bilgi Toplumu Olunacak; Ol! 

Tüm bu bilgilerin ışığında "bilgi toplu_ mu" nosyonu için elbette daha hızlı ama daha sağlıklı çaba sarf etmek gerekmektedir. Sözge­limi bir derginin haberinde "Milli Güvenlik Kumlu Türkiye'nin bilgi çağına geçmesine ka­rar verdi" başlığı dikkat çekiyor. Demek ki si­vil insiyatif bu konuda hala bir zaaf içindedir. O nedenle MGK'nın bu çalışması ilk bakışta "ironik" bulunsa bile bir gerçeği/boşluğu ifade etmektedir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005