|
Bilgi Toplumu ve Politik Sistem Üzerindeki
Etkileri
Sabri Tekir
Bilim ve teknoloji alanında yaşanan hızlı
gelişmeler toplumsal ve siyasal hayatın hemen her
alanını yoğun bir şekilde etkilemektedir. Dünyanın
herhangi bir ülkesinde meydana gelen teknolojik bir
yenilik, yeni teknolojik imkanlarla dünyanın her
tarafına hızlı bir şekilde iletilmekte, ekonomik,
sosyal ve politik alanda dolaylı ve dolaysız
etkileri kısa zamanda hissedilmekte, buna bağlı
araştırma ve geliştirme çalışmaları daha da
hızlanmaktadır.
İnsanlık tarihi, "Post Business Society", "Information
Society" veya "Tenetronic Çağ", "Post-modern Çağ",
genelde ise "Knowledge Society" yani "bilgi toplumu"
diye bilinen bir döneme geçiş sürecini yaşamaktadır.
Bu süreç, 17. yüzyıldan beri yaşanmakta olan sanayi
toplumuna geçiş olgusunun insanlığa getirdiği
değişim ve dönüşüm olgusundan çok daha etkili,
derin ve köklü bir değişim ve dönüşüm olgusunu
beraberinde getirmektedir.
Bilgi toplumunda, bilgi üretim ve iletimi yaygın
hale gelmekte, üretilen bilginin bizatihi kendisi
temel sermaye ve ana sektör haline dönüşmektedir.
Bu sektörün gelişmesi bilgi üretiminde çalışanların
çoğunlukta olduğu, yani bilgi elde etmenin hayatın
bir parçası haline geldiği ekonomik ve toplumsal
yapılanmanın başlıca nedenidir.
Bilgi toplumunda, bilgi organizasyonları
gelişmekte, bireysel bilgi üretiminden organizeli
bilgi üretimi önem kazanmaktadır. Bireysel iradeye
dayalı organizeli bilgi üretiminin hem bireyin hem
de toplumsal gelişmenin temelini oluşturduğu bilinci
yaygınlaşmaktadır. Bunun sonucu olarak, sürekli
öğrenen birey, öğrenen örgüt ve öğrenen toplum
vardır. Daha değişik bir ifade ile, hızlı bilgi
eskimesinin de etkisi ile kendini sürekli
geliştiren bilgi çalışanları, bilgi üretim
organizasyonları, yani bilgi merkezli bir toplumsal
yapının oluşumu söz konusudur. Bilgi üretme
organizasyonları ve merkezleri ekonomik ve toplumsal
gelişmenin en önemli dinamik elemanlarını
oluşturduğundan, tüm toplumlar bu çalışmalara
yönelme ihtiyacını hissetmektedirler.
Sanayi toplumlarında fiziksel emek, maddi üretim
gücü, modern fabrika (makine ve ekipman), imalat
sanayileri (makine sanayii, kimya sanayii), meta
ekonomisi (işbölümü, üretim ve tüketimin ayrılması),
yüksek kitlevi tüketim gibi maddi değerlerden
oluşuyordu ve temel zenginlik kaynakları maddi
özellikli idi. Alıp sattığımız şeyler gerçek anlamda
şeylerdi; ellerimizle dokunabildiğimiz, kokusunu
duyabildiğimiz, maddi tatmini sağlayabilen
şeylerdi. Arazi, petrol, metal cevherleri ve enerji
gibi doğal kaynaklar, otomobil gibi insan ve makine
emeği servetin bileşeni şeylerdi.
Bilgi toplumunda ise zihinsel emek, bilgi üretim
gücü, iletişim ve bilgi endüstrileri gibi
entelektüel endüstriler, sinerjik ekonomi, yüksek
kitlevi bilgi üretimi gibi farklı değerler ön plana
çıkacaktır. Bir başka ifade ile, bir "paradigma
değişimi" yaşanacaktır. Bu gelişmelerin sosyal ve
siyasal sisteme ilişkin değişmeleri de beraberinde
getirmesi doğaldır.
Bilgi toplumunda fiziki sermayenin yerine beşeri
sermaye birincil kaynak durumuna gelmektedir. Çünkü,
bilgiyi üreten birey, sadece toplumsal alanda
değil, ekonomik ve politik alanlarda da güç odağı
haline gelecektir ve gelmektedir. Bunun sonucu
olarak, günümüz ekonomilerinde sermayenin değeri
gittikçe azalmakta, tarım, sanayi ve hizmet
sektörlerinin üstünde bireysel yeteneklere dayalı
bir supra-sektör ortaya çıkmaktadır ki bu da bilgi
sektörüdür.
Bilim ve teknoloji esasen çok eski çağlardan beri,
ekonomik faaliyetlerin daha verimli hale
getirilmesinde, gelişmenin temininde önemli bir
katalizör görevi yapmıştır. Ancak, günümüzde
bağımsızlığını kazanan, istihdam alanı en geniş,
kendisine en çok ihtiyaç duyulan bir sektör, hatta
üst sektör konumuna yükselmektedir. Nitekim, bilgi
toplumuna geçiş sürecinin en hızlı yaşandığı ABD'de
1967 yılında demir çelik üretim merkezi olan
Birmingham'da U.S.Steel'de 30 bin kişi istihdam
edilirken, bugün sadece 4 bin kişi istihdam
edilmektedir. Buna karşılık aynı kentte en büyük
istihdamı sağlık ve araştırma merkezleri başta olmak
üzere 10 bin çalışanı ile Alabama Üniversitesi
gerçekleştirmektedir.
Bilgi toplumunun gelişmişlik ve arkasından olgunluk
dönemlerine geçilmesi ile sanayi sektörünün
istihdamdaki payı %10, hatta %5'in altına düşeceği
tahmin edilmektedir. Nitekim ABD'de imalat
sektörünün istihdam payının 2010 yılında %5 olması
beklenmektedir. Bilgi çağına geçişte yaşanacak bu
dönüşüm sürecinde, sanayi sektöründe açığa çıkacak
işgücünün bilgi ve hizmet sektöründe istihdamı
yoluyla massedilmesi planlanmaktadır.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişte
karşılaşılabilecek en önemli sorun, yeni
teknolojilerin gelişme hızı ile insanların bu
gelişmelere uyum esnekliğinden kaynaklanacaktır.
Eğitim ve bilgi üretme mekanizmaları çok gelişmiş
ülkelerde bu uyum esnekliği yük- sek olurken,
muhtemeldir ki, gelişmemiş ülkelerde bu esnekliği
yakalamak-oldukça güç ola-çaktır. Bu sorun, ülke
düzeyinde yoğun kutuplaşmalara, uluslararası düzeyde
de benzer"oluşumlara neden olabilecektir. Teknolojik
imkanlar, dayatmacı ve totaliter karakterli
dengesiz ve katı bir kutuplaşma ve yapılanma
yerine, gerek ulusal gerekse uluslararası planda
globalleşmenin olumlu serpinti etkilerini taşımada
ve yerleştirmede kullanılması zorunlu hale
gelecektir.
1. Bilgi Toplumu ve Devlet Fonksiyonları
Politik alanda ortaya çıkan sorunların gerisinde,
yasal ve kurumsal düzenlemelerin yanı sıra,
demokrasi kültürünün yetersizliği ve eğitim
düzeyinin düşüklüğü önemli rol oynamaktadır.
Türkiye gibi henüz yeterince gelişmemiş ülkelerde,
askeri darbeler, siyasal hayata demokratik katılım
bilincinin gelişmesini olumsuz yönde etkilerken,
kamu hizmetlerinin katı bir merkeziyetçi yöntemle
görülmesi sonucunu doğurmaktadır. Adeta, vatandaşın
düşünce ve faaliyetlerini denetleyerek, devleti
vatandaşa karşı koruma içgüdüsü gelenek haline
gelmiştir. Devlet, vatandaşa hizmet için değil,
vatandaş sanki devlet için vardır ve devlete hizmet
etmekle yükümlüdür. Devlet, toplumdaki gönüllü ve
dinamik örgütlenmelere ve bunların kamu hizmetlerine
demokratik katılımlarına güven duymamaktadır. Bu
güvensizliğin sonucu, devlet organizasyonu görev ve
fonksiyonları ile dev bir kuruluş haline gelmiştir.
Bilgi toplumunda devletin bu merkeziyetçi,
vatandaşına güven duymayan karakteri değişecektir.
Ekonomideki görev ve fonksiyonları büyük ölçüde
özel sektöre devredilecek kamu sektörü önemini
yitirecektir. Hatta, zorunlu kamu hizmetlerinin
büyük bir kısmı özel sektörün dinamik yapısı içinde
sözleşme esasına göre yerine getirilecektir.
Böylece, 19. yüzyıldan beri, özellikle 20. yüzyılda
egemen hale gelen "kamu hizmeti", "kamu yararı",
"kamu ekonomisi" gibi ekonomik alanda devlete her
türlü üstün gücü izafe ederek bunu bürokratlara ve
politikacılara altın tepsi içinde sunan
"paradigmalar" değişecek, bilgi toplumuna uygun
yeni paradigmalar, oluşacaktır.
Özel kesimde olduğu gibi, kamu kesiminde de
enformasyon ve bilgi üretme hizmetlerinin önemli
ölçeklere ulaşacağı, böylece gerçek anlamda bir
"bilgi ekonomisi"nin doğmakta olduğu görülmektedir.
Bilgi ve iletişim çağında, devlet yönetimi ve kamu
hizmetleri kavramı değişecektir. Bıı kavramların
ülkelerin sadece kendi iç ekonomik, sosyal ve
politik dengeleri üzerine değil, küreselleşmenin,
yerine göre böigeselleşmenin meydana getireceği çok
yönlü, çok boyutlu dengeler üzerine bina edilmesi
zorunluluğu kendiliğinden doğacaktır. Çünkü,
küresel yapıda ve bölgesel oluşumlarda meydana
gelen gelişme ve değişmeler çok kısa bir süre
içinde ülkelerin politikalarını etkileyebilecek,
alınan her karar olumlu ya da olumsuz yoğun
tepkilerle karşılaşabilecektir.
2. Bilgi Toplumu ve Siyasal Sistem
Bilgi toplumuna geçiş, insanlık tarihinin en büyük
değişimi, en büyük devrimi olacaktır Elektronik
sanayiin ürünleri olan TV, telefon ve
bilgisayarların birlikte kullanımı, birbirlerini
etkileyerek, bir anda ve kendiliğinden yepyeni bir
düzen ortaya çıkaracaktır. Bu düzen, eskinin tüm
kurumlarını ve kurallarını yeniden düşünme,
değiştirme, yeni kuramlar ve kuralların ihdasını
gerektirecektir. Çünkü, yeni bir ekonomik hayat
aslında yeni bir sistem, yeni bir strateji anlayışı
demektir. Ekonomi yöneliminde ortaya çıkan bu olgu,
devlet için de geçerli olacak, mesela, maddi
sınırların korunması kadar, hatta daha çok, bütün
imkansızlığına rağmen, bilgi hakimiyet sınırlarının
korunmasına, bilgi sınır ihlallerinin önlenmesine
yönelik yeni stratejiler geliştirilecektir.
Ulaşım, iletişim, telekomünikasyon ve bilgisayar
teknolojilerindeki olağanüstü hızlı, gelişmeler,
oluşmakta olan "global bilgi toplumu", var olan
siyasi yapılanmayı anlamsız, gelişmeye engel, hatta
korunması imkansız hale getirilecektir.
Gelişmeleri yakından ve sağlıklı gözleyebilen
herkes, çağımızda global olarak meydana gelen
değişimi durdurmanın, ekonomik ve politik sistemi
geriye döndürmenin mümkün olmadığını kolayca
görebilecektir. İnsan hak ve özgürlüklerine dayanan
liberal demokrasi, piyasa ekonomisi, barışçılık,
küresellik, yüzyıllardır yerleşmiş "devlet
hakimiyeti" kavramının terk edilmesi, değişimin
zorunlu-asgari hedefleri olduğunu anlayabilecektir.
Bilgi toplumunda insan hakları, sivil ve siyasal
özgürlükler büyük önem kazanacak, demokratikleşme
süreci etkili olacak ve ceberut yönetim anlayışı
terk edilecek, yerine kamu hizmetlerinin tür, hacim
ve niteliklerinin teshirinde konsensüs
sağlayabilecek yeni sistem arayışlarını
hızlandıracak, hizmetlerde kaliteyi ön plana
çıkaracaktır. Günümüzde laisizmin dayatılmasmda
olduğu gibi, ideolojik dayatmaların yerine, halkla
bütünleşerek yönetme ilkesi egemen olacak, halkın
kamu hizmetleri konusundaki bilgisizliği ve
ilgisizliği varsayımına dayanan "halka rağmen halk
için" felsefesi tamamen terk edilecektir,
insanların, devlet yönetiminde rol aldıkları,
demokratik katılım haklarını kullanabildikleri,
itilip kakılmadıklarını hissettikleri bir sistem
yerleşecektir.
Teknolojik gelişmeler karşısında devletler,
organizasyon yapılarını yeniden gözden geçirecekler;
kamu finansı sistemlerini yeniden dizayn edecekler;
sivil ve askeri bürokrasinin çalışma düzenini yeni
kurallara bağlayacaklardır; Devlet yönetimine
ilişkin politikaların tesbitinde karar alma
mekanizmasını daha katılımcı, daha şeffaf ve
hedefleri iyi tesbit edilmiş hale getirmek zorunda
kalacaklardır. Toplumdaki ekonomik ve politik
yapının oluşturduğu hiyerarşik yapılanma, tüm
değerleri ve üstünlük ölçüleri ile değişecek,
değerler ve üstünlük konularında kendine özgü yeni
bir yapılanma ve yeni ölçüler ortaya çıkacaktır.
Bilgi toplumuna geçiş, siyasal hayattaki değerleri
de değiştirecektir. A. Tofller şu tesbiti yapar:
"Şiddet de, servet de, tanımlan itibariyle
güçlülerin ve zenginlerin elindedir. Bilginin en
devrimsel özelliği ise zayıfların ve yoksulların da
sahip olabileceği bir şey olmasıdır."
"Bilgi bütün güç kaynaklarının arasında en
demokratik olanıdır." Dolayısıyla, zaman içinde
ortaya çıkmış siyasal sistemdeki oligarşik yapı, ya
tamamen değişerek demokratik bir nitelik kazanacak,
veya bu oligarşik yapının elemanları değişecek,
klasik oligarşik güçlerin yerini bilgi donanımına
sahip yeni güçler alacaktır.
İletişim devriminin geldiği nokta, temsili
demokrasinin bugünkü şeklini değiştirecektir. Beş
senede bir temsilcilerimizi seçme son ra onların ne
yaptıklarını uzaktan izleme, bu yoğun iletişim
ortamında anık mümkün ve uygun görünmemektedir.
Bugünkü parlamenter sistem çok sık aralıklarla
tıkanma noktasına gelmektedir. Bunun da nedeni
merkeziyetçi otoriter yapıdır. Bu yapı her defasında
kendisini yeniden üreten bir yapıdır. Günümüzün
hakim siyasal sistemlerinde yaygın olan temsili
parlamenter demokrasi de. özellikle ülkemizde,
büyük bir ihtimalle yerel politikaların etkilerinin
artması ile değişikliğe uğrayacaktır. Demokrasinin
işleyiş sürecinde bireylerin bu sürece doğrudan
katılımı ve sürecin sivil gözetim altında sürekli
kontrol edilmesi sağlanacak, bilgi
organizasyonlarından oluşan gönüllü kuruluşların
etkin olduğu katılımcı demokrasiye dönüşecektir.
Örgütlenmiş gruplar çok daha etkin hale gelecek,
siyasal sistemin ve karar alma mekanizmasının
işleyişinde toplumsal katılımcılık önemli rol
oynayacaktır. Çatışmacı değil, uzlaşmacı karar
mekanizmaları tercih edilecektir. Daha çok "merkezi-ulusar
düzeyde gerçekleşen parlamenter-temsili
demokrasilerde katılım, bilgi toplumlarında, yerel
politika ağırlıklı gerçekleşecektir. Klasik parti
yapısı ve merkezi parlamentonun bileşimi ile
işleyişi, kitle örgütleri ve birliklerin
temsilcilerinin katılımı ile değişime uğrayacaktır.
iletişim imkanları, günümüzde eğitim sisteminde
bilgi üretimine sanal sistemi taşımaya nasıl
başlamışsa, geleceğin bilgi toplumunda da siyasi
karar alma mekanizması dahil her türlü toplantı ve
.karar işlevleri sanal dünyada gerçekleşecektir/
Bilgi-yoğun toplumdaki bu tür gelişmeler-bir
taraftan hizmetler-bazında merkeziyetçi yapıyı
çözerken, diğer taraftan özellikle güvenlik ve
kontrol sisteminde aşılması güç katı bir
merkeziyetçiliğin gelişmesine neden olacaktır. Bu
durum, yerel ve bölgesel hizmet ve fonksiyonlarda
katılımcı yerel demokrasiyi güçlendirirken, belli
konularda Ge-orge Orwel'in işaret ettiği totaliter,
katı bir merkeziyetçi gözetim mekanizmasını da
beraberinde getirecektir.
İletişim ve bilgi teknolojisindeki gel.ş-meler,
ulusal düzeyde kamuoyu oluşturmasada etkili
teknolojilere sahip grupların egemenliğinde bir
demokrasi ve yönetim sistemi doğurabilecektir. Buna
karşılık, bilgi toplumuna geçememiş ülkeler,
uluslararası düzeyde, ulusal ve toplumsal şartlarına
tamamen ters düşse dahi, hemen her konuda iletişim
ve bilgi teknolojisinde gelişmiş ülkelerin mutlak
kontrolleri altına gireceklerdir.
Sonuç
İnsanlık bilgi ve enformasyon çağını yoğun şekilde
yaşamağa başlamıştır. Küresel değerlerin egemen
olduğu bir dünya kurulmaktadır. Çağın nimetlerinden
yararlanmak için çağın gereklerini yerine
getirmeliyiz. Evrensel değerleri ekonomik, sosyal ve
politik hayatta hakim kılmanın bize kaybettireceği
hiçbir şey yoktur. Zaten bizim değerlerimiz özü
itibariyle evrensel karakterlidir. Devlet düzeninde
temel hak ve hürriyetleri, katılımcı demokrasiyi
ikame etmenin kime ne zararı olabilir? 21.
yüzyılda en büyük problemi bilgi ve teknoloji
alanında meydana gelen gelişmeleri takip edemeyen
toplumlar yaşayacaktır. İnternet yoluyla bir bütün
haline gelen, genetik mühendisliği ile harikalar
yaratan teknik gelişmeleri takip etmek yerine
eskimiş ideolojik devlet anlayışını sürdürmenin
hiçbir yararı yoktur. Kamu kurum ve kuruluşlarını
bilgi toplumuna uygun, bireye, dolayısıyla insana
saygı duyan ve ona hizmet eden bir anlayışa göre
yeniden düzenlemek en rasyonel davranış değil
midir? Modası geçmiş ceberut devlet anlayışının
artık topluma vereceği bir şey kalmamıştır.
|