Bilgi ve Teknolojinin Gelişimi
Telekomünikasyon kişiler arasında,
ülkeler arasında, kıtalar arasındaki mesafeyi
ortadan
kaldıran bir teknolojidir. Telefon
ile başka bir kişi ile iletişime geçebilmek için
diğer telefon ile arasındaki mesafenin bağlanması
gerekmektedir. Yüzyıllar boyunca mesajlar ya
yürüyerek ya at, katır, veya tekne tarafından
götürüldü, haberciler veya kuryeler tarafından
taşınmaktaydı. Yangın, duman ya da ses sinyalleri
gönderildi. Telekomünikasyon ile bir mesaj, bir elçi
gerektirmez. 1794 yılında mekanik telgraf bir elçi
hizmet yerine, 1837 yılında bakır teller, 1896
yılında elektromanyetik dalgalar, ve 1973 yılında
fiber optik, telekomünikasyonun gelişimine katkı
sağlamıştır. Telekomünikasyon muazzam bir şekilde
ulaşım mesajları için gerekli zamanı azaltır, iş
işlemlerini hızlandırır ve insan ilişkilerini
geliştirir.
Dünya çapında telekomünikasyon
sektörü, yıllık cirosu ve sağladığı istihdam
koşulları bakımından gittikçe artan bir öneme sahip
olmanın yanı sıra küresel trend olarak gelişen ve
Avrupa Birliği (AB) düzeyinde bilhassa ayrı bir önem
arz eden bilgi toplumu yaratma hedefinin de anahtarı
durumundadır. Telekomünikasyon
sektöründe 1990’lı yıllarla birlikte baş döndürücü
bir hızla ilerleyen teknolojik gelişmeler, özellikle
dijital devrim ve onu takiben bütün dünyaya hızla
yayılan internet devrimi, sektörde var olagelmiş
normların hızla değişmesine yol açmaktadır.
Teknoloji tarafından itelenen bu kavramsal ve
kuramsal devrimin daha da ileri gideceği
beklenmektedir.37
Teknolojik değişmelerin, yeni
kurumların yaratıcısı olduğu gibi, dünya
kurumlarının yönetimini elinde tutar; hem kendi iç
düzenlemesine, hem de diğer ülkelerin düzenlenmesine
ilişkin kararları alıp uygulatır, denetler.
Merkez’deki ülkeler kendi aralarında eşitlik
gösterseler de, eşitler arasında bile hiyerarşik bir
sıralama bulunur. Hem askeri, hem
teknolojik-ekonomik gücü en üst düzeyde olan ABD
(Amerika Birleşik Devletleri) eşitler arasında
birinci konumdadır; ABD’yi Japonya, Almanya, Fransa,
İngiltere izler. Dünya ekonomisine ilişkin kararlar,
bu beş ülke artı Kanada ve İtalya’nın oluşturduğu
G-7 (Grup 7) diye bilinen ilke takımı tarafından
alınır.
İnsanlık tarihi süreç içerisinde öyle
bir yere gelmiş ki, bu tarihte bilim işlenerek
teknolojik ürün haline dönüştürülmüş ve insan seri
üretim (mass production) yapmaya başlamıştır. 17.
yüzyılda insanın bilimi kendi isteği doğrultusunda
yönlendirip ürün üretebilir hale gelmesiyle maddeyi
kendi hükmü altına aldığı seri üretimle üretim yapar
hale gelmiştir. Ekonomi tarihçilerinin sanayi
devrimi olarak ifadelendirdiği dönemde sanayi
devriminin yol açtığı seri üretimin üretim tarzında
meydana getirdiği gelişmeler, yerli ve uluslararası
pazarlarda büyük bir rekabeti meydana getirmiştir.
Üretim tarzındaki bu gelişmeler müteşebbisleri yeni
arayışın içine itmiştir. Üretimin emrine sunulan
makinalar yeni duruma ayak uyduramayan sanayiciyi
rekabet dışı bırakarak yeni bir rekabet türü ortaya
çıkarmıştır. Bu yeni dönemde, teknolojik bilginin
sanayiye aktarıldığı ölçüde gelişme ve bu gelişmenin
kaynağını da bir sistem içinde araştırma-geliştirme
faaliyetiyle desteklenmesi sağlar olmuştur. Böylece
doğayı, evreni bir bütün olarak kavramayı temel alan
bilimsel araştırmanın ortaya koyduğu bulgulara
sırtını dayayan teknoloji, artık bu bulgulardan yola
çıkarak yaşadığı doğayı değiştirmenin, maddeyi
işlemenin bilgisi, deneyimi haline dönüşmüştür. Bu
teknolojiyi kullanan toplumlar da refah seviyelerini
artırmışlardır. 1866 yılı mors alfabesinin kullanımı
ve yayılması ile değişimin bir habercisi olmuştur.
1956 yılında telgraf telleri ile birlikte yeni bir
yapıya ve daha uzaklara ulaşabilme imkanına kavuşmuş
olan telekomünikasyon alt yapısı 2000 yılında fiber
optik ve kablosuz teknolojiler ile birlikte
gelişimine devam etmektedir.
Bütün dünyada bilim ve teknoloji
politikalarının sosyal ve siyasal etkileri olmuştur.
Bütün ülkeler bu nedenle teknolojinin üretilmesi,
elde edilmesi, kullanılması ve yayılması konusunda
her türlü çabayı göstermektedirler. Teknolojik ve
kişisel gelişim birbirleriyle ilişkili olarak yaygın
olarak görülür.
Teknoloji alanında ülkelerin
uygulamaya koydukları bilim ve teknoloji
politikaları, yaptıkları yoğun teknolojik
araştırmalar, bu araştırmaların sanayiye aktarılması
ile ülkelerin kalkınmaları bir sistem içerisinde
düzenli ve sürekli hale gelmektedir. Teknoloji
burada etkilenen değil ekonomiyi direkt yönden
etkileyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Teknolojik gelişmeler sonucunda tercihlerimiz,
isteklerimiz, yani taleplerimiz etkilenmektedir.
Böylece insanların yaşam standartlarının düzeyini ve
bundaki değişmeleri belirleyen en önemli unsur
iktisadın dışında oluşmaktadır ve iktisadı direkt
olarak etkilemektedir. Teknolojik gelişmelerin
etkilemiş olduğu talep ve isteklerimiz
tercihlerimizi oluşturmaktadır.
Devletin ne tür araştırma-geliştirme
bilgilerine ihtiyacı vardır diye baktığımızda,
stratejik ve taktik alanlarda alacağı kararlardan
ekonomik kararlara kadar tüm kararların araştırmaya
dayalı olması ve bunların gereği tüm bilgilere
erişilmesi ve elde edilmesi zaman kaybedilmesini
önlemek açısından önem arz etmektedir. Günümüzde
teknolojik araştırmalar bir yarış halini almış ve
geç kalan ülkeler için Ar-Ge yatırımlarının oluşması
ve gelişmesi büyük önem taşımaya başlamıştır. Sadece
taklitçilik ile teknolojik gelişmeleri yakalamak ve
iktisadi üstünlüğe ulaşmak pek mümkün olmamaktadır.
Devlete burada çok önemli görevler düşmekte, devlet
koruması ve özel girişimcilerin desteklenmesi büyük
bir önem kazanmaktadır. Almanya gibi geç kalkınan
bir ülke dahi İngiltere’deki teknolojik ve iktisadi
üstünlüğe erişebilmek için yeni kurulan sanayilerini
gümrük duvarlarıyla koruma gereği duymuştur.43
Devlet alacağı kararlar için çeşitli danışma
hizmetlerinden faydalanmakta ve çeşitli veri toplama
tekniklerini kullanmaktadır. Ulusal ve uluslararası
bilgi merkezleri üzerinden elde edilebilir veya
ihtiyacı duyulan bilgiler için yeniden araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinde bulunulabilir.44
Hükümetler kamu hizmetleri ve halk ile iletişim için
internet kanalını kullanmayı çok daha etkin bir yol
olarak görmeye başlamışlardır. Vatandaşların devleti
ile iletişiminin artması ve etkinleşmesi kanalında
çok akılcı ve ucuz bir yöntem olarak bu sistem
benimsenmiştir. E-posta kullanımı ve isteklerin,
ihtiyaçların ve şikayetlerin aktarılması yeni bir
yöntem olarak karşımıza çıkmıştır. Telekomünikasyon
ve gelişimi eğitim kanalını da etkilemiş ve eğitimin
daha efektif bir hale getirilmesinin bir yöntemi
olmuştur. Öğrenciler için kütüphane kullanımının
anlamı dahi internet ve iletişim teknolojilerinin
gelişimi ile değişmeye başlamıştır.
Sanayileşmenin hemen ardından bilim
ve sanayi dayanışması gelmiştir. Bu dayanışma
iktisat bilimi açısından her ne kadar büyüme
oranının ve onun sanayiye uygulanmasının bir işlevi
olduğuna inansa da, başlangıçta teknoloji kavramı
kullanılmamıştır.
Bilgi iletişim teknolojilerinin
sağladığı imkanlarla ailenin faturaları, bankadaki
hesap durumunun öğrenilmesi ve ödenmesi, geceleyin
değişik zamanlarda gelen elektronik posta
gazetesinin sabah kahvaltısında okunma imkanı
hazırlanmaktadır. Bu teknolojik imkanlar sayesinde
veri bankalarına ve insan bilgisinin neredeyse
bütününe ulaşabilmektedir. Araştırma faaliyetleri
evdeki terminaller yardımıyla araştırmacının iş
arkadaşlarına ulaşma imkanı verdiği gibi diğer
ülkelerdeki bilim adamlarına ulaşma imkanı
vermektedir. Bu imkanla bilim adamları arasında
görüş alışverişi ve hatta herhangi bir araştırmadaki
problem tartışılabilir, çözülebilir olmuştur.
Dünyada her yıl milyonlarca bilgi üretilmekte,
yayılmakta ve kullanılmaktadır. Son 20 yıl içinde
üretilen bilgi, son 5000 yıl için de üretilmiş olan
bilginin toplamında bile fazla olmaktadır. Bilgi
üretimi her 4 yılda bir kendini ikiye katlamaktadır.47
Bilgi ve haberleşme
teknolojilerindeki gelişmeler, bilginin araştırma ve
geliştirme faaliyetlerindeki kullanımının etkin bir
hale getirilebilmesi için milli ve milletlerarası
bilgi ağına ihtiyaç duyulmaktadır. Özel sektör kadar
devlet yönetiminin de karar vermede bilginin
doğruluğu, zamanlılığı, yeterliliği,
kullanılabilirliği, ekonomikliği önemlidir.
Araştırma ve Geliştirme faaliyetlerinin
yürütülebilmesi için ulusal ve uluslararası
faaliyetlerin yürütülmesi çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ)
yararına olmaya başlamıştır. Bu ihtiyaç globalleşen
araştırma ağının gelişmesine neden olmaktadır.
Dünya ekonomisi, rekabet dinamikleri
açısından sürekli bir dönüşüm içerisindedir. Bu
dönüşüm sürecinde ülkeleri, firmaları rekabet gücü
açısından etkileyen pek çok faktör ve strateji de
dönüşüm geçirmektedir. Bu durum ülkelerin iktisat
politikalarına da yön vermektedir. Bu dönüşüm
sürecinde, küresel rekabet gücü ve toplumsal refah
için bilim-teknoloji-inovasyon temelli faktör ve
stratejiler anahtar değişken olarak karşımıza
çıkmaktadır. Küresel iktisadi rekabet koşullarında,
firmalar ve ülkelerin rekabet Üstünlüklerini
rakiplere fark yaratacak şekilde yüksel
tutabilmeleri varlıklarını korumak ve refahlarını
yükseltebilmek açısından son derece önemlidir.
Rekabet üstünlüğünün kaynakları, günümüzde doğal
üstünlüklerin (kaynakların), kazanılmış (bilim,
teknoloji ve inovasyon üretme) üstünlüklerle güçlü
bir şekilde bütünleştirilmesine bağlı hale
gelmiştir.
Enformasyon teknolojisinin gelişmesi
ile cep telefonları haberleşmeyi kablosuz hale
getirmiştir. Her çağda olduğu gibi çağımızda da
maddi olan her şey bölüşüldükçe azalmaktadır. Bilgi
bölüşüldükçe çoğalmakta ve kendini yenilemektedir.
Üretilen her yeni bilgi yeni bilginin oluşumunu
hazırlamaktadır. Bilgi dağıtımı yapıldıkça
araştırma-geliştirme faaliyetleriyle üretimi daha da
artmakta ve bu verim artışı refah artışına
dönüşmektedir.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin
gelişmesi ile birlikte evde ve işyerinde de ekonomik
değişimler meydana gelmekte, bilgi teknolojisi iş
hayatını büyük ölçüde etkilemektedir. Artık
çalışanların çalışma sistemleri (Tam zamanlı, yarı
zamanlı, yerleşik çalışma, dış ortamda çalışma, vs^)50
içerisine homeofis (evde ofis) kavramı da
yerleşmekte ve birçok çalışan işlerini evlerinin
ortamında bilgisayar ve internet bağımlı bir şekilde
yürütmekte hatta artık bir ofis ihtiyacı dahi
kalmamaktadır. Bu durum hem ulaşımın verdiği
sıkıntıları ve zaman kaybını kaldırmakta hem de ofis
ortamı ve maliyetleri düşürmektedir. Bilgi ve
teknolojinin dolayısıyla da telekomünikasyon
sistemlerinin gelişimi aynı zamanda yaşam tarzımızın
üzerinde de büyük etkilere neden olmuştur.
Konserlere gitmek, müzelere ulaşmak, dükkanlardan
alışveriş yapmak ve elbette iş yapış şekillerimiz
üzerinde büyük değişikliklere neden olmuştur.
İnternet ve teknolojileri mobil telefon kanalında da
bir çok değişime neden olmuş ve olmakta, hayatımızda
değişikliklere neden olmaktadır.
Bilgi hizmetleri artık ileri
teknoloji ve sermaye gerektiren alanlar olarak
ortaya çıkmakta; böylece bilgi toplumu olan ileri
teknoloji ülkeleri ile gelişmekte olan ülkeler
arasındaki fark daha da açılmaktadır. İnsanlığın
tarihine bakıldığında evrimin başlıca kaynağının
teknolojik ilerlemeler olduğu açıkça görülmektedir.
Birçok teknolojik gelişme; ateşin bulunması,
tekerleğin icadı, gen teknikleri ya da micro-elektroniğin
uygulamaya geçişine kadar, teknolojinin ilerlemesi
insanın doğayı dizginlemesi ve ekonomik atılımların
kaynağıdır. Teknolojik değişme dünyanın görünüşünü
değiştirmiş, insanın yaşama biçimini şekillendirmiş,
refahını arttırmıştır; sermayenin kar haddinin
düşmesini önlediği gibi, yaratılan olanaklardan
herkes, az ya da çok bir pay alabilmiştir. Dünyada
çiçek hastalığı kalmadıysa, bundan petrol zengini
ülkeler kadar Hindistan’daki paryalar da
yararlanıyor.
Ancak, bilgi toplumunda yaşamanın
olumlu yönleri olduğu kadar olumsuz yönleri de
bulunmaktadır. İnsanların bilgi ve refah seviyesinin
artmasıyla hayat süreleri uzamış, ulaşım kolaylaşmış
iletişim hizmetleri yaygınlaşmış, insanların
fiziksel ve zihinsel yetenekleri gelişmiş, bilgi
ağları yardımı ile evde oturduğu yerden banka
işlemini, alışverişini ve hatta günlük görevini
evinde yapabilir olmuştur. Tüm bu imkanlar bilgi
teknolojisinin getirmiş olduğu yenilikler sayesinde
gerçekleşmektedir. Bilgi teknolojisinin getirdiği bu
imkanlar, formal ilişkilerdeki kolaylığın yanında
insanlar arasındaki sosyal ilişkilerde bir azalma ve
topluma yabancılaşma, toplumdan kopma gibi
sakıncaları da beraberinde getirmektedir. Bilgi
teknolojisinin oluşturduğu yeni toplum tipinde,
toplumsal önceliklerden ferdi önceliğe
geçilmektedir. Her ferdin bir değer olduğu fikri bu
yeni toplum tipinde öne çıkarak geleneksel toplum
davranışları kaybolmaktadır.
Günümüz bölgesel kalkınma plânları,
teknolojik gelişmelerden yararlanmayı amaçlayan
plânlardır. Yerel yönetimler, plânlarında yeni
gelişmelerin kendi bölgelerinde yaygınlaşıp; yeni
faaliyet alanları yaratmalarını, mevcut faaliyet
alanlarını canlandırmalarını hedeflemektedirler.
Bölgesel politikalarda yenilikçi firmalar kadar
yenilikçi yönetimler ve yenilikçi toplum
kavramlarının da yer alması kalkınmanın bütüncül
Teknoloji yanını yansıtmaktadır. Yenilikçi yönetim,
yüksek katma değer yaratarak bölgenin ekonomik
rekabetçiliğini arttıracak teknolojik inovasyona
odaklı bölge stratejilerine öncülük yaparken, uzun
vadede yurttaşların yaşam standartlarını arttıracak
fırsatı da yaratmış olmaktadır. Yenilikçi toplum
ise, rekabetçi bir dünyanın dayattığı riskleri
işbirliği olanakları sayesinde azaltarak daha uygun
iş ortamlarının yaratıldığı, kalkınma
stratejilerinin devlet-özel sektör ikilemi arasında
sıkışmak zorunda kalmadığı bir toplumdur.
Yeni teknolojiler uluslararası
rekabet avantajları oluşturacaktır. Teknolojik
yenilikler, rekabetin artmasına, kaliteli ürünün
piyasaya sunulmasına yardımcı olacaktır. Bu dönemde,
gelişen globalleşme ile birlikte sınırlı ve karmaşık
bir pazardan daha büyük bir pazara girip ondan pay
almak için firmalar birbirleriyle kıyasıya
yarışacaklardır. Bilgi çağı; sürekli yenileme,
araştırma-geliştirme faaliyetinde bulunma ve yeni
bilgiler elde etme mücadelesi olarak gelişen bir
dönem olarak görülmektedir. Bu bilgi elde etme
yarışı, toplumlardaki sürekli gelişmeyi
sağlayacaktır.
Çağdaş teknolojinin getirdiği yeni
sanayiler ve yeni üretim süreçlerine dayanan bir
ekonomik yapının oluşturulması, farklı bir toplumsal
yapıyı getirmektedir. Nüfusun doğal artış hızının
düşük olması, hatta eksi değerlere ulaşması olgusunu
meydana getirir. Toplumlar yeni ulaşım teknikleri ve
imkanlarıyla birlikte daha fazla iletişim halinde ve
daha sosyal bir çevreye sahip olacaklar. Daha fazla
bilgiye erişebilecekler ve öğrenme şekilleri
değişecektir. Eğitim daha fazla önem kazanacak ve
imkanları (e-öğrenme gibi) daha fazla artacaktır.
Böylece işgücü vasıfları daha da artmış olacaktır.
Telekomünikasyonda yaşanan gelişmeler
sonrasında özellikle makinelerin üretim tesislerine
hakim olması ve maliyetleri azaltmak ve üretimi
arttırabilmek için daha fazla makine kullanılmış bu
da üretim kanalında istihdamı etkilemiştir. Ancak
üretim kanalında düşen istihdam ihtiyacı hizmetler
kanalında artarak devam etmiş, üretilmiş ürünlerin
sunumu, tanıtımı, satışı ve satış sonrası destekler
için hizmetler sektörünün önemi ve istihdam
kapasitesi artmıştır. Emek-yoğun hizmetler zaman
içinde yerlerini sermaye-yoğun mekanik ve elektrikli
araçlara bırakmaktadır. Buralardan ayrılan insanlar
hizmet içi eğitimden geçirilerek başka işkollarında
istihdam edilmektedirler.
Teknolojik gelişmelerin yarattığı bir
sorunda teknolojik (yapısal) işsizliktir. Teknolojik
işsizlik makinaların emeğin yerini almasından
kaynaklanan işsizliktir. Teknoloji hızlandığı
dönemlerde oluşan işsizlik eski teknolojilere dayalı
sektörlerin daralması ve işsizliğe neden olması,
yeni teknolojilere dayalı sektörlerin genişlemesi ve
iş yaratması durumunu ortaya çıkarır. Daralan
sektörlerde iş kaybı olurken genişleyen sektörlerde
yaratılan yeni işler yeni iş imkanları
oluşturmaktadır. Yeni sektörlerde oluşan iş hacmi ve
iş niteliği eski teknolojilere dayalı sektörlerdeki
emek yapısı ile uyumlu olması veya uyumlu hale
getirilmesi emek arz-talep dengesi için önemlidir.
Firmalar açısından istihdamı
artırmadan prodüktiviteyi artırmak, daha fazla mal
ve hizmet üretilebilmesi, katma değer artırımı
yanında rekabet açısından da olumlu artı puanlar
olmaktadır. İleri teknolojinin sanayide uygulanması
ile birlikte artan prodüktiviteye paralel gelir
artışı olarak talebi de artırır, üretilen fazla mal
tüketilecek olursa, teknolojik değişmeler işsizlik
sebebi olmayacaktır. Tam istihdam halinde olan bir
toplumda teknolojik değişmelerden dolayı işsizlik
uzun süreli olmayacağı için üretimde prodüktivite
artışı nedeniyle refah artışı da sağlanacaktır.
|