Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bilişim Toplumu 

Prof. Dr. Kılıçarslan Aytaç 

Son yıllarda bilginin metin, ses, görüntü şeklinde saklanması, işlenmesi ve iletilmesin­de kullanılan teknolojideki gelişmeler, bilimsel çalışmaların kolayca yayılmasını, kişilerle kişi­ler, kuruluşlarla kuruluşlar ve kişilerle-kuruluşlar arasındaki ilişkilerin daha önce olmadık biçimde farklı bir boyuta gelmesini sağladı. Bilgisayar, veri iletişimi ve bilgisayar ağlan ve yazılım teknolojisinin başını çektiği bu geliş­me, özellikle gelişmiş ülkelerde sanayi toplu­mundan sanayi-sonrası topluma -bilişima) top­lumuna- geçiş sürecini başlattı. 

Bilgisayar 

insanoğlu'nun sayılan bulmasından sonra, Çinliler ve Eski Yunanlılar birbirlerin­den habersizce aritmetik işlemler yapmak üze­re Abaküs'u geliştirdiler. Eldeleri hesaba kat­ma olanağı olmayan Abakusdan sonra, bu özelliği de sağlayan, toplama ve çıkarma yapa­bilen ilk hesap makinesi Fransız B. Pascal tara­fından 1642 yılında gerçekleştirildi. Bu maki­nelerin, günümüzde kullandığımız sadece dört işlem yapabilen elektronik hesap makinelerin­den temelde farkı yoktu. Her iki durumda da her işlemden sonra hangi işlemin yapılacağı kişi tarafından belirlenir ve uygulanır. 

Fransız Jacquard'm 1801 yılında gerçek­leştirdiği dokuma tezgahı, bir karton üzerinde­ki deliklere bakarak hangi renk ipliğin ne za­man atılacağını öngörebiliyordu. Jacquard'm dokuma tezgahında uyguladığı işlem sırasının makinece bilinmesi kavramı bugün bilgisayar olarak adlandırdığımız makinelerin gerçekleş-mesindeki önemli adımlarından biridir. Başka bir önemli adım, matematikçi C. Babbage'in 1821 yılında tasarladığı, işlemleri ardarda ya­pabilen ve işlemlerin makine tarafından denet­lenebildiği bir hesap makinesidir. Daha sonra, Pascal, Jacquard ve Babbage'in buluşlarından yararlanılarak Hollerith tarafından geliştirilen makine 1890 yılında A.B.D. nüfus sayımında kullanılarak, sonuçların üçte bir oranında ça­buk alınmasını sağladı.

ilk elektronik bilgisayar olarak 1945 yı­lında A.B.D.de Pensylvania Üniversitesi tara­fından askeri amaçlar için geliştirilen ENIAC, radyo lambalarıyla çalışan 30 ton ağırlığındaki dev bir makinedir. 

Katıhal fiziğindeki gelişmeler sonucun­da bulunan transistörlerin 1958 yılından itiba­ren bilgisayar yapımında kulanımıyla ikinci kuşak bilgisayarlar ortaya çıktı. Bunlar birinci kuşağa göre küçük ve hafif olmakla birlikte daha az ısı yayıyor ve daha ucuza mal oluyor­du.

1965 yılından başlayarak transistörlerin yerine, içlerinde milyonlarca transistor taşıya­bilen bütünleşik devrelerin kullanımıyla üçün­cü kuşak bilgisayarlar çağı başlamış oldu. Tek­nolojinin gelişmesiyle küçülen ve güçleri artan günümüzde kullandığımız bilgisayarlar temel­de aynı kuşağın uzantısıdır. 

tik bilgisayarlarda en önemli kesim do­nanımdı. Ancak, bilgisayarın temel taşının iş­lem sırası denetiminin makineye geçmesi ol­gusu dikkate alındığında, bilgisayarın en yalın kullanımda bile makinenin dışında fakat onun­la birlikte düşünülmesi gereken yeni bir öğe daha ortaya çıktı. Bilgisayan iki ayrı kesimde düşünmek gerekir: donanım ve yazılım. Dona­nım bilgisayann mekanik kesimidir. Yazılım ise çözümleme ve tasarım dokümanı, prog-ram(lar), akış şeması, işletim yönergesi vb. gi­bi makineye yapacağı işi tanımlamak için vaz­geçilmez nitelikte olan fakat mekanik hiçbir özelliği olmayan kesimdir. 

Bilgisayar karşısında insanın yerini iyice değerlendirmek gerekir. Bilgisayar çok büyük olanakları olan bir makinedir, ancak yalnız kendisine bir programla tanımlanan işleri ya­pabilir. Karmaşık işleri bir sistem biçiminde düşünerek çözümlemek, gerekli programları yazmak, uygulama ile ilgili çeşitli şemaları, çi­zelgeleri ve yönergeleri hazırlamak ise insan tarafından yapılması gereken işlerdir. 

Önceleri bilgisayan yalnız çok az sayıda ve donanımı çok iyi bilen mühendisler kullan­dıklarından ve bilgisayarların olanaklan sınırlı olduğundan yazılım sorunu pek yoktu. Bugün ise insanın yaratma gücü onu, iyice tanımadığı sonınları bile makineye yaptırmaya itiyor, in­san bu çabada çözümsel bir yaklaşımla çok karmaşık olayları ayırdedebiliyor, basit işlem­lere indirgeyip tanımlayabiliyor. Günümüz bil­gisayarlarında yazılım ve donanım, birbirlerini tamamlayan, hangisinin nerede başlayıp nere­de bittiği kesin çizgilerle ayrılamayan bileşen­ler olarak karmaşık bir yapı içinde yer almak­tadırlar. 

Son yıllarda, bilgisayarın özellikle çevre donanımlarında büyük gelişmeler olmuştur: Laser yazıcılar, CD sürücüler, hızlı erişimli disk birimleri gibi. Aynca, gerek ses, durgun ya da hareketli görüntülerin bilgisayarda işlenmesini sağlayan teknolojideki ve gerekse birbirlerin­den uzak konumdaki bilgisayarların birbirle­riyle iletişimi için gerekli ağ teknolojisindeki gelişmeler bugün Internet adıyla anılan ulus­lararası haberleşme ağının doğmasını sağla­mıştır. Bu ağda kişiler, ses, metin ve görüntüy­le birbirleriyle iletişim kurabilmektedir. 

Günümüzde bilgisayarlar metin yazı­mından başlayarak, yayıncılık, eğitim, bilgi de­polama, ürün tasarlama, üretim süreçlerini denetleme ve stok depolarını yönetme ya da film yapımı gibi çok farklı alanlarda kullanılmakta­dır. 

Veri iletişimi, Bilgisayar Ağları ve Internet 

Veri iletişimindeki teknolojik gelişme­ler, telefon şebekeleri ve uydularla, bir bilgisa­yardan diğerine metin, ses ve görüntünün bü­yük bir hızla aktarımını sağladı. Bunların sonu­cunda yüzden fazla ülkede on milyonlarca bil­gisayarı birbirine bağlayan ve yüz milyona ya­kın kullanıcısı olan INTERNET uluslararası ağı ortaya çıktı. Bu ağ üzerinden kişiler, evlerinde­ki bir kişisel bilgisayarla, 

- birbirleriyle haberleşebilir,

- her konudaki bilimsel kaynaklara ula­şabilirler,

- şirketlerin pazarladıklan ürünleri ince­leyip istediklerini sipariş edebilirler,

- günlük gazete vb. yayınlan izleyebilir-ler,

- metin, ses ve görüntülü olarak yayınla­nan bir eğitim programını anında izleyebilirler,

-  tatil programlarını turizm merkezleri­nin ve otellerin videolarını seyrederek yapabi­lirler.

Yakın gelecekte Ağ Bilgisayarı adı veri­len ve televizyona bağlanabilen ucuz bir dona­nım Intemet'in evlere girişini daha da kolaylaş­tıracaktır. Ayrıca kablolu televizyon teknolojisi de Intemet'in tam anlamıyla yayılışında başlıca etken olacaktır. Gelecekte Intemet'in sağlaya­cağı olanakları şimdiden kestirmek kolay ol­masa gerektir.

Sanayi-Sonrası Toplum:

Bilişim Toplumu 

Bilginin metin, ses, görüntü şeklinde saklanması, işlenmesi ve iletilmesinde kullanılan teknolojideki gelişmelerin toplumlarda sosyolojik, sosyo-ekonomik, kültürel ve poli­tik değişimlere neden olacağı kaçınılmazdır. 'Gelişmiş' olarak adlandırdığımız ülkeler sana­yi toplumundan sanayi-sonrası topluma geçiş sürecine girmişlerdir. Sanayi-sonrası toplum aslında bir bilişim toplumudur. İnsanlık tari­hinde her toplum bilgiye bağımlı kalmış, ona dayanmıştır. Ancak son yıllardadır ki, düzenli ve güncel olarak biriktirilen teorik, stratejik, ekonomik vb. bilgi yeni buluşların ve değişi­min yönlendirici gücü haline gelmiştir. Bilişim toplumunda veri ve bilgi alış-verişi çoğu eko­nomik alış-verişin de temelini oluşturmaktadır. Bir başka deyimle sanayi toplumunda stratelik kaynak para kapitali iken bilişim toplumunun stratelik kaynağı bilgi birikimi olacaktır. 

Sanayi-sonrası toplumun ortaya çıkması bu toplumun sanayi toplumunun yerine geçe­ceği anlamına gelmemelidir. Toplum, katman­lardan oluşan bir sistem olarak düşünülmeli­dir. Örneğin sanayi toplumuna geçildiğinde çiftçiler ya da zirai toplum yok edilmedi. An­cak değişiklik sayılarda oldu. Dünyanın en bü-yük zirai ürün üreticisinden biri olan A.B.D.'de tüm işçi kesiminin ancak %4'ü ziraat sektörün­de çalışmaktadır. Bilişim toplumunda hizmet sektörü en gözde sektör olacaktır. Ekonomik faaliyetler, salt mallarla salt hizmetler arasıdaki geniş aralıkta değişmektedir. Hizmetler, farklı alt sınıflar içinde değerlendirilebilir. Bu sınıfla­malardan birine göre, hizmetler sektörü:

- Bilgi taşıyıcı hizmetler: mesleki eğitim, yüksek öğretim, uzaktan eğitim, danışmanlık, mesleki hizmetler (avukatlık, mühendislik, araştırıcılık gibi);

- Bağlantı hizmetleri: ulaşım, toptan ve perakende satış ağlan, emlak gibi; - iletişim hizmetleri: reklamcılık, tanı­tım, telekomünikasyon, radyo-televizyon, si­nema, video gibi;

- Bilgi hizmetleri: bilgi işleme (bilgisayar) hizmetleri, kütüphanecilik, haber ajansları ve bilgi bankaları ve benzerleri; şeklinde gruplandırılmaktadır. 

Dünya çapında hizmetler sektörü dış ti­caret hacminin 1980 yılında 370 milyar dolara, 1987 yılında 900 milyar dolara, 1990'larda 900 milyar doları aşan miktarlara yükseldiği görül­mektedir. Hizmetler sektörüne ilişkin artan il­ginin bir başka yönünü de, yatırımlarla ilgili is­tatistikler ortaya çıkarmaktadır. 1989-1993 yıl­ları arasında doğrudan yabancı sermaye çıkışı 979 milyar dolar olarak kestirilmektedir. Bu miktarın yandan fazlasının (yaklaşık 500 mil­yar dolar) hizmetler sektörüne yapılmış yatı­rımlardan  oluştuğu  belirtilmektedir.   Oysa, 1987 yılında, toplam 700 milyar dolarlık doğ­rudan dış yatırım stoğunun ortalama 300 mil­yar doları (yüzde 40'ı) hizmetler alanındaydı. 1990-1993 yıllarında toplam 722 milyar dolar­lık doğmdan dış yatırımın da yarısının (360 milyar dolar) hizmetler sektörüne yapıldığı or­taya çıkmaktadır. Gelişmekte olan ülkelere ay­nı dönemde yapılan doğrudan yabancı yatırı­mının (201 milyar dolar) yarısı da (yaklaşık 100 milyar dolar) hizmet sektörüne yapılmıştır. Dünya sınaî üretiminin yüzde 45'i uluslararası ticarete konuyken, dünya hizmet üretiminin ancak yüzde 8'inin halen ticaret alanında ol­ması, hizmetler sektörü ticaretinin potansiyeli­ni göstermektedir (Ulakbim, Şubat 1996). 

Sanayi-öncesi toplumunda insan doğa­ya karşı savaşıyordu. Sanayi toplumunda ise insan-makine ilişkisi ön plandaydı: insan ener­jiyi dünyasını değiştirmek için kendisini daha güçlü kılacak büyük makineler yapmak üzere kullandı. Bilişim toplumunda ise insanın in­sanla olan ilişkisi sosyolojik yapının belirleyici­si olacaktır. Bunun nedeni insanlık tarihi hiç bir devirde bir kişinin binlerce kişiyle ilişki ku­rabileceği bir ortama tanık olmadı. Hiç bir de­virde bir kişinin bildiği kişi sayısı ve bir kişiyi bilenlerin sayısı bu boyutlara çıkmamıştı. Kişi­ler ve kurumlar arasındaki kültürel etkileşim uluslararası boyutlarda hiç olmadığı kadar yo­ğun olacaktır.

Bilişim toplumunda öne çıkan politik sorunlar temelde bilim politikasının öğeleri olacaktır. Bir başka deyimle bilim, araştırma ve geliştirmeye en üst düzeyde önem verilecek, stratejik kaynak olan teorik bilginin geliştiril­mesi için insana yatırım-eğitim en ön planda ele alınacaktır. Bu sürece ayak uyduramayan toplumlar ötekilerin uydusu olmaktan kurtula­mayacaktır. 

Sanayi toplumundaki kuruluşlann bili­şim toplumuna geçişte yeniden yapılanmaları gerekecektir. Bilgisayarlar, iletişim ağları, sayı­sal tabanlı tezgahlar ve robotların birarada kul­lanıldığı esnek üretim/yönetim sistemlerinin önceki dönemdeki yapılara eklemlenmesiyle ortaya çıkan melez üretim biçimleri, ölçek ekonomilerinin ve kitle üretimi üzerine kumlu yönetim biçimlerinin değişmesine yol açmak­tadır. 

Küreselleşmenin dışında kalınmasının düşünülemeyeceği günümüzde, ülkemizin bi­lişim teknolojilerinin özellikle eğitim ve araştır­mada kullanılmasına vereceği önem, önümüz­deki yüzyılda ekonomik-toplumsal-siyasal var­lığımız sürdürebilmemiz için kaçınılmazdır. Özellikle ekonomik kaynakları sınırlı olan ül­kelerde bilişim teknolojileri, kimi alanlarda bü­yük sıçramalara neden olabilecek sinerjileri de yaratabilir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005