Bilişim Toplumu
Prof. Dr. Kılıçarslan Aytaç
Son yıllarda bilginin metin, ses, görüntü şeklinde
saklanması, işlenmesi ve iletilmesinde kullanılan
teknolojideki gelişmeler, bilimsel çalışmaların
kolayca yayılmasını, kişilerle kişiler,
kuruluşlarla kuruluşlar ve kişilerle-kuruluşlar
arasındaki ilişkilerin daha önce olmadık biçimde
farklı bir boyuta gelmesini sağladı. Bilgisayar,
veri iletişimi ve bilgisayar ağlan ve yazılım
teknolojisinin başını çektiği bu gelişme, özellikle
gelişmiş ülkelerde sanayi toplumundan
sanayi-sonrası topluma -bilişima)
toplumuna- geçiş sürecini başlattı.
Bilgisayar
insanoğlu'nun sayılan bulmasından sonra, Çinliler ve
Eski Yunanlılar birbirlerinden habersizce aritmetik
işlemler yapmak üzere Abaküs'u geliştirdiler.
Eldeleri hesaba katma olanağı olmayan Abakusdan
sonra, bu özelliği de sağlayan, toplama ve çıkarma
yapabilen ilk hesap makinesi Fransız B. Pascal
tarafından 1642 yılında gerçekleştirildi. Bu
makinelerin, günümüzde kullandığımız sadece dört
işlem yapabilen elektronik hesap makinelerinden
temelde farkı yoktu. Her iki durumda da her işlemden
sonra hangi işlemin yapılacağı kişi tarafından
belirlenir ve uygulanır.
Fransız Jacquard'm 1801 yılında gerçekleştirdiği
dokuma tezgahı, bir karton üzerindeki deliklere
bakarak hangi renk ipliğin ne zaman atılacağını
öngörebiliyordu. Jacquard'm dokuma tezgahında
uyguladığı işlem sırasının makinece bilinmesi
kavramı bugün bilgisayar olarak adlandırdığımız
makinelerin gerçekleş-mesindeki önemli adımlarından
biridir. Başka bir önemli adım, matematikçi C.
Babbage'in 1821 yılında tasarladığı, işlemleri
ardarda yapabilen ve işlemlerin makine tarafından
denetlenebildiği bir hesap makinesidir. Daha sonra,
Pascal, Jacquard ve Babbage'in buluşlarından
yararlanılarak Hollerith tarafından geliştirilen
makine 1890 yılında A.B.D. nüfus sayımında
kullanılarak, sonuçların üçte bir oranında çabuk
alınmasını sağladı.
ilk elektronik bilgisayar olarak 1945 yılında
A.B.D.de Pensylvania Üniversitesi tarafından askeri
amaçlar için geliştirilen ENIAC, radyo lambalarıyla
çalışan 30 ton ağırlığındaki dev bir makinedir.
Katıhal fiziğindeki gelişmeler sonucunda bulunan
transistörlerin 1958 yılından itibaren bilgisayar
yapımında kulanımıyla ikinci kuşak bilgisayarlar
ortaya çıktı. Bunlar birinci kuşağa göre küçük ve
hafif olmakla birlikte daha az ısı yayıyor ve daha
ucuza mal oluyordu.
1965 yılından başlayarak transistörlerin yerine,
içlerinde milyonlarca transistor taşıyabilen
bütünleşik devrelerin kullanımıyla üçüncü kuşak
bilgisayarlar çağı başlamış oldu. Teknolojinin
gelişmesiyle küçülen ve güçleri artan günümüzde
kullandığımız bilgisayarlar temelde aynı kuşağın
uzantısıdır.
tik bilgisayarlarda en önemli kesim donanımdı.
Ancak, bilgisayarın temel taşının işlem sırası
denetiminin makineye geçmesi olgusu dikkate
alındığında, bilgisayarın en yalın kullanımda bile
makinenin dışında fakat onunla birlikte düşünülmesi
gereken yeni bir öğe daha ortaya çıktı. Bilgisayan
iki ayrı kesimde
düşünmek gerekir: donanım ve yazılım. Donanım
bilgisayann mekanik kesimidir. Yazılım ise çözümleme
ve tasarım dokümanı, prog-ram(lar), akış şeması,
işletim yönergesi vb. gibi makineye yapacağı işi
tanımlamak için vazgeçilmez nitelikte olan fakat
mekanik hiçbir özelliği olmayan kesimdir.
Bilgisayar karşısında insanın yerini iyice
değerlendirmek gerekir. Bilgisayar çok büyük
olanakları olan bir makinedir, ancak yalnız
kendisine bir programla tanımlanan işleri
yapabilir. Karmaşık işleri bir sistem biçiminde
düşünerek çözümlemek, gerekli programları yazmak,
uygulama ile ilgili çeşitli şemaları, çizelgeleri
ve yönergeleri hazırlamak ise insan tarafından
yapılması gereken işlerdir.
Önceleri bilgisayan yalnız çok az sayıda ve donanımı
çok iyi bilen mühendisler kullandıklarından ve
bilgisayarların olanaklan sınırlı olduğundan yazılım
sorunu pek yoktu. Bugün ise insanın yaratma gücü
onu, iyice tanımadığı sonınları bile makineye
yaptırmaya itiyor, insan bu çabada çözümsel bir
yaklaşımla çok karmaşık olayları ayırdedebiliyor,
basit işlemlere indirgeyip tanımlayabiliyor.
Günümüz bilgisayarlarında yazılım ve donanım,
birbirlerini tamamlayan, hangisinin nerede başlayıp
nerede bittiği kesin çizgilerle ayrılamayan
bileşenler olarak karmaşık bir yapı içinde yer
almaktadırlar.
Son yıllarda, bilgisayarın özellikle çevre
donanımlarında büyük gelişmeler olmuştur: Laser
yazıcılar, CD sürücüler, hızlı erişimli disk
birimleri gibi. Aynca, gerek ses, durgun ya da
hareketli görüntülerin bilgisayarda işlenmesini
sağlayan teknolojideki ve gerekse birbirlerinden
uzak konumdaki bilgisayarların birbirleriyle
iletişimi için gerekli ağ teknolojisindeki
gelişmeler bugün Internet adıyla anılan
uluslararası haberleşme ağının doğmasını
sağlamıştır. Bu ağda kişiler, ses, metin ve
görüntüyle birbirleriyle iletişim kurabilmektedir.
Günümüzde bilgisayarlar metin yazımından
başlayarak, yayıncılık, eğitim, bilgi depolama,
ürün tasarlama, üretim süreçlerini denetleme ve stok
depolarını yönetme ya da film yapımı gibi çok farklı
alanlarda kullanılmaktadır.
Veri iletişimi, Bilgisayar Ağları ve Internet
Veri iletişimindeki teknolojik gelişmeler, telefon
şebekeleri ve uydularla, bir bilgisayardan diğerine
metin, ses ve görüntünün büyük bir hızla aktarımını
sağladı. Bunların sonucunda yüzden fazla ülkede on
milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlayan ve yüz
milyona yakın kullanıcısı olan INTERNET
uluslararası ağı ortaya çıktı. Bu ağ üzerinden
kişiler, evlerindeki bir kişisel bilgisayarla,
- birbirleriyle haberleşebilir,
- her konudaki bilimsel kaynaklara ulaşabilirler,
- şirketlerin pazarladıklan ürünleri inceleyip
istediklerini sipariş edebilirler,
- günlük gazete vb. yayınlan izleyebilir-ler,
- metin, ses ve görüntülü olarak yayınlanan bir
eğitim programını anında izleyebilirler,
- tatil programlarını turizm merkezlerinin ve
otellerin videolarını seyrederek yapabilirler.
Yakın gelecekte Ağ Bilgisayarı adı verilen ve
televizyona bağlanabilen ucuz bir donanım
Intemet'in evlere girişini daha da
kolaylaştıracaktır. Ayrıca kablolu televizyon
teknolojisi de Intemet'in tam anlamıyla yayılışında
başlıca etken olacaktır. Gelecekte Intemet'in
sağlayacağı olanakları şimdiden kestirmek kolay
olmasa gerektir.
Sanayi-Sonrası Toplum:
Bilişim Toplumu
Bilginin metin, ses, görüntü şeklinde saklanması,
işlenmesi ve iletilmesinde kullanılan teknolojideki
gelişmelerin toplumlarda
sosyolojik, sosyo-ekonomik, kültürel ve politik
değişimlere neden olacağı kaçınılmazdır. 'Gelişmiş'
olarak adlandırdığımız ülkeler sanayi toplumundan
sanayi-sonrası topluma geçiş sürecine girmişlerdir.
Sanayi-sonrası toplum aslında bir bilişim
toplumudur. İnsanlık tarihinde her toplum bilgiye
bağımlı kalmış, ona dayanmıştır. Ancak son
yıllardadır ki, düzenli ve güncel olarak
biriktirilen teorik, stratejik, ekonomik vb. bilgi
yeni buluşların ve değişimin yönlendirici gücü
haline gelmiştir. Bilişim toplumunda veri ve bilgi
alış-verişi çoğu ekonomik alış-verişin de temelini
oluşturmaktadır. Bir başka deyimle sanayi toplumunda
stratelik kaynak para kapitali iken bilişim
toplumunun stratelik kaynağı bilgi birikimi
olacaktır.
Sanayi-sonrası toplumun ortaya çıkması bu toplumun
sanayi toplumunun yerine geçeceği anlamına
gelmemelidir. Toplum, katmanlardan oluşan bir
sistem olarak düşünülmelidir. Örneğin sanayi
toplumuna geçildiğinde çiftçiler ya da zirai toplum
yok edilmedi. Ancak değişiklik sayılarda oldu.
Dünyanın en bü-yük zirai ürün üreticisinden biri
olan A.B.D.'de tüm işçi kesiminin ancak %4'ü ziraat
sektöründe çalışmaktadır. Bilişim toplumunda hizmet
sektörü en gözde sektör olacaktır. Ekonomik
faaliyetler, salt mallarla salt hizmetler arasıdaki
geniş aralıkta değişmektedir. Hizmetler, farklı alt
sınıflar içinde değerlendirilebilir. Bu
sınıflamalardan birine göre, hizmetler sektörü:
- Bilgi taşıyıcı hizmetler: mesleki eğitim, yüksek
öğretim, uzaktan eğitim, danışmanlık, mesleki
hizmetler (avukatlık, mühendislik, araştırıcılık
gibi);
- Bağlantı hizmetleri: ulaşım, toptan ve perakende
satış ağlan, emlak gibi; - iletişim hizmetleri:
reklamcılık, tanıtım, telekomünikasyon,
radyo-televizyon, sinema, video gibi;
- Bilgi hizmetleri: bilgi işleme (bilgisayar)
hizmetleri, kütüphanecilik, haber ajansları ve bilgi
bankaları ve benzerleri; şeklinde
gruplandırılmaktadır.
Dünya çapında hizmetler sektörü dış ticaret
hacminin 1980 yılında 370 milyar dolara, 1987
yılında 900 milyar dolara, 1990'larda 900 milyar
doları aşan miktarlara yükseldiği görülmektedir.
Hizmetler sektörüne ilişkin artan ilginin bir başka
yönünü de, yatırımlarla ilgili istatistikler ortaya
çıkarmaktadır. 1989-1993 yılları arasında doğrudan
yabancı sermaye çıkışı 979 milyar dolar olarak
kestirilmektedir. Bu miktarın yandan fazlasının
(yaklaşık 500 milyar dolar) hizmetler sektörüne
yapılmış yatırımlardan oluştuğu
belirtilmektedir. Oysa, 1987 yılında, toplam 700
milyar dolarlık doğrudan dış yatırım stoğunun
ortalama 300 milyar doları (yüzde 40'ı) hizmetler
alanındaydı. 1990-1993 yıllarında toplam 722 milyar
dolarlık doğmdan dış yatırımın da yarısının (360
milyar dolar) hizmetler sektörüne yapıldığı ortaya
çıkmaktadır. Gelişmekte olan ülkelere aynı dönemde
yapılan doğrudan yabancı yatırımının (201 milyar
dolar) yarısı da (yaklaşık 100 milyar dolar) hizmet
sektörüne yapılmıştır. Dünya sınaî üretiminin yüzde
45'i uluslararası ticarete konuyken, dünya hizmet
üretiminin ancak yüzde 8'inin halen ticaret alanında
olması, hizmetler sektörü ticaretinin
potansiyelini göstermektedir (Ulakbim, Şubat 1996).
Sanayi-öncesi toplumunda insan doğaya karşı
savaşıyordu. Sanayi toplumunda ise insan-makine
ilişkisi ön plandaydı: insan enerjiyi dünyasını
değiştirmek için kendisini daha güçlü kılacak büyük
makineler yapmak üzere kullandı. Bilişim toplumunda
ise insanın insanla olan ilişkisi sosyolojik
yapının belirleyicisi olacaktır. Bunun nedeni
insanlık tarihi hiç bir devirde bir kişinin binlerce
kişiyle ilişki kurabileceği bir ortama tanık
olmadı. Hiç bir devirde bir kişinin bildiği kişi
sayısı ve bir kişiyi bilenlerin sayısı bu boyutlara
çıkmamıştı. Kişiler ve kurumlar arasındaki kültürel
etkileşim uluslararası boyutlarda hiç olmadığı kadar
yoğun olacaktır.
Bilişim toplumunda öne çıkan politik sorunlar
temelde bilim politikasının öğeleri olacaktır. Bir
başka deyimle bilim, araştırma ve geliştirmeye en
üst düzeyde önem verilecek,
stratejik kaynak olan teorik bilginin
geliştirilmesi için insana yatırım-eğitim en ön
planda ele alınacaktır. Bu sürece ayak uyduramayan
toplumlar ötekilerin uydusu olmaktan
kurtulamayacaktır.
Sanayi toplumundaki kuruluşlann bilişim toplumuna
geçişte yeniden yapılanmaları gerekecektir.
Bilgisayarlar, iletişim ağları, sayısal tabanlı
tezgahlar ve robotların birarada kullanıldığı esnek
üretim/yönetim sistemlerinin önceki dönemdeki
yapılara eklemlenmesiyle ortaya çıkan melez üretim
biçimleri, ölçek ekonomilerinin ve kitle üretimi
üzerine kumlu yönetim biçimlerinin değişmesine yol
açmaktadır.
Küreselleşmenin dışında kalınmasının
düşünülemeyeceği günümüzde, ülkemizin bilişim
teknolojilerinin özellikle eğitim ve araştırmada
kullanılmasına vereceği önem, önümüzdeki yüzyılda
ekonomik-toplumsal-siyasal varlığımız
sürdürebilmemiz için kaçınılmazdır. Özellikle
ekonomik kaynakları sınırlı olan ülkelerde bilişim
teknolojileri, kimi alanlarda büyük sıçramalara
neden olabilecek sinerjileri de yaratabilir.
|