Biyo-Çeşitliliğin Değeri ve Korunması Gerekliliği
Doç. Dr. Meral Kence
însan nüfusu arttıkça daha fazla yiyecek, daha
fazla su tüketmekte, enerji ve ham madde kullanımı
artmakta ve daha çok atık üretmektedir. Günümüzün
yaşam biçimi çevreyi olumsuz etkilemektedir. Diğer
yandan bu olumsuz etkileri azaltmak ve potansiyel
yararlan arttırmak için çaba sarfedilmektedir.
Bugün doğum oranı 27/1000/yıldır. Daha iyi yaşam
koşullan ve gelişen tıp ile ölüm oranı 1990'da
10/1000'dir. Buna göre dünya nüfus artış hızı
yaklaşık %1,82dir. Bu artış hızı ile dünya nüfusunun
sadece 39 yılda ikiye katlayacağı hesaplanmıştır.
Oysa kaynaklar sınırlıdır ve küresel refah için ilk
ve en gerekli adım insan populasyonunu
dengelemektir. Yeryüzünde çok daha fazla insanın
dengeli bir şekilde yaşamasını sağlayacak
teknolojinin geliştirilip geliştirilemeyeceği, ya
da ne zaman geliştirilebileceği bir bilinmezdir.
Teknoloji geliştirmenin yanısıra daha çeşitli
ürünleri tanımlamamız gerekir. Önemli ürünlerin
çoğu yüzlerce, binlerce yıldan beri
yetiştirilmektedir. Bugün kaç bitki türü
kullanmaktayız? Üç tür, buğday, pirinç, mısır insan
enerji ihtiyacının yandan fazlasını sağlamaktadır.
Sadece yaklaşık 150 bitki çeşidi yaygın olarak
kullanılmaktadır. Bilinen 250000 bitki türünden
binlerce, onbinler-ce daha tür insan besini olarak
kullanılabilecektir şayet bunlar tam olarak
keşfedilir ve ekilebilir hale getirilirse. Örneğin
Türkiye'den ithal edilen ve bir virüse karşı
dayanıklı arpa tohumunun Amerika'da çiftçileri
yılda 150 milyon dolarlık bir masraftan kurtardığı
bilinmektedir. Sadece besin olarak değil, ilaç
hammaddesi olarak da bitkiler büyük potansiyel
oluşturmaktadır. Bu nedenlerle insan
faaliyetleriyle bitkiler ve diğer canlılar yok olup
gitmeden onları araştırmamız ve koruma önlemlerini
almamız gerekmektedir.
Çevresel bozulmaya götüren biyolojik çeşitliliği
yokedici uygulamalardan biri de "müştereklerin
trajedisi"dir. Bu, herkesin sahip olduğu kaynakların
(hava, su, balık stoklan, diğer doğal canlı
kaynaklar vb.) karşılığında pek bir şey ödemeden
bazı bireylere özel kazanç sağlaması ile plansız,
düzensiz ve kontrolsuz bir şekilde kullanılması
sonucunda yok olması, bundan da herkesin zarar
görmesi, herkesin kaybetmesi sonucudur.
Biyologlar mevcut ürünlerin iyileştirilmesi ve
yenilerinin geliştirilmesinde bitki üretimi ve
seleksiyonu ile önemli rol oynarlar. Genetik
mühendislik teknikleri ile yeni bitki soy-lan
geliştirilmekte ve bu sayede daha önce yetişmeyen
alanlarda büyüyebilmektedirler. Azot fıkzasyonu, C4
fotosentezi yapabilen ve hastalıklara, zararlılara
karşı dayanıklı soylar elde edilebilmektedir. Ancak
bu gelişmelerin getirdiği bazı sorunlar da vardır.
Örneğin faydalı gen aktarımı ile geliştirilen bir
ürünün yaygın olarak ekimi, monokültürü, olası çevre
koşullanılın değişmesi ya da bir virüs enfeksiyonu
sonucunda tüm ürünü yoketme tehlikesi ile karşı
karşıya bırakmaktadır. Genetik çeşitliliğin önemi
bu örnekte de açıkça görülüyor. Türkiye çok zengin
biyo-çeşitliliğe sahip şanslı bir ülkedir. Bitki
gen kaynaklan bakımından dünyanın önemli
merkezlerinden biridir. Tüm Avrupa kıtasında 12000
bitki türü varken, Türkiye'de 9000 bitki türü
vardır. Endemik bitkilerin sayısı ise Avrupa
kıtasında 2500, Türkiye'de 3000'dir. Türkiye fauna
bakımından da çok zengindir. Tam olarak bilinmemekle
birlikte hayvan tür sayısı 80000 talimin
edilmektedir.
Canlı türlerinin 1/5'i 30-40 yıl içerisinde yok
olacağı tahmin edilmektedir. Bu 1 milyondan fazla
tür demektir, yani günde birkaç türün yokolması
demektir. Gelecek yüzyıl başlarında ise saatte
birkaç türün yok olması hızına ulaşabilir.
insan türünün canlı doğal kaynaklara olan
bağımlılığı düşünüldüğünde ve bu kaynakların
sınırlı olduğu göz önünde tutulduğunda insan eliyle
biyo-çeşitliliğin ya da gen kaynaklarının erozyonu
insan türünün varlığını tehdit eder duaıma
gelmiştir ve bir biyo-çe-şitlilik krizi ile karşı
karşıya bırakmıştır.
Bu kriz karşısında biyologlar bu organizmaları
keşfetmek ve yok olmalarım önlemek, gelecek
kuşaklan bunlardan mahrum etmemek için ne
yapabilirler?
Biyo-çeşitliliğin kaybolmasıyla bilgi edinme
açısından da fırsatlan kaçırmaktayız.
Üniversitelerimizin Biyoloji bölümlerinde ko-nıma
biyolojisi eğitiminin yaygınlaştırılması ve bu
alandaki araştırmaların desteklenmesi, bi-yoteknolojinin
ham maddesi olan gen kaynaklanılın belirlenmesi ve
koruma altına alınması ülkemizin gelecekteki refahı
için büyük önem taşımaktadır. Bu bilincin oluşması
ve bu eğitimin verilmesi aslında herkes için bir
gereksinmedir.
Koruma biyolojisi, tüm dünyada biyo-çeşitliliğin
sürdürülmesini amaçlayan ve ekoloji, genetik,
populasyon biyolojisi, biyocoğ-rafya, ekonomi,
siyaset bilimi, sosyoloji, felsefe gibi
disiplinlerin prensiplerini uygulayan,
disiplinlerarası bir alanı oluşturmaktadır. Koruma
biyolojisi doğadaki milyonlarca yıllık evrim
sonucunda ortaya çıkmış bulunan ve denge unsuru olan
bu biyo-çeşitliliğin önemini ve değerini ortaya
koyan ve sürdürülebilir yönetimini vurgulayan bir
disiplindir. Bu yaklaşım insan türünün kullandığı
bir kaç türün korunması ve sürdürülmesini değil
farklı ekosistemlerin ve onların içerdiği çok
çeşitli ve henüz bilgi sahibi olmadığımız yaşam
formlarının tümüyle, bir sistem olarak korunması
gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çünkü bunlar
yaşamı destekleyici sistemlerdir ve insan türünün
yeryüzünde devamı için gereklidir.
insan neden biyo-çeşitliliğe değer vermelidir?
Filozoflar biyo-çeşitliliğin iki temel değerini
vurgulamışlardır:!) Araç, 2) Asıl (gerçek) değer.
Biyo-çeşiüilik insan için gerçek veya potansiyel
gıda, ilaç, yakıt sağlama gibi değerler; polinasyon,
oksijen üretimi, besin döngülerini sağlama gibi
değerler, pratik bilimsel bilgi, bir genetik
kütüphane sağlaması gibi değerler, doğal
güzelliklerin sağladığı ruhsal-psiko-lojik doyum
gibi değerler. Asıl değer ise, diğer canlılann da
yaşam hakkı olarak değerlendirilmekte, böylece biyo-çeşitliliğin
yıkımının ahlaka aykırı olduğu tartışılmaktadır.
|