Büyüyen Türkiye'de Yerinden Yönetim İhtiyacı
Mehmet Erdemir
- Türkiye'de Belediyecilik olgusundaki yönetim
tarzı, Osmanlı'dan günümüze kadar merkezi yönetim
çizgisinden hareket etmiştir. Osmanlı dönemindeki 1.
Meşrutiyet'ten itibaren merkezi yönetim - yerel
yönetim ilişkilerinde bazı yanlış anlamalar ve
uygulamalardaki farklılıklar olmasına rağmen 1930
senesinde yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediyeler
Kanununda birçok haklar ve yetkiler yerel
yönetimlere bırakılmıştır. Ancak merkez
yönetiminden ayrı bir uygulamayada müsaade
edilmemiştir.
- 1580 sayılı Belediyeler Kanununa göre; yerel
yönetimlerin bazı girişimlerinde merkezi hükümetin
görüş ve düşüncelerini almak gibi zorunluluklar da
getirilmiştir.
- Ayrıca hizmet ve kaynak dağıtımı ile ilgili tüm
politik faaliyetlerin Ankara'da (merkezde) alınması
yerel yöneticileri olumsuz yönde etkilemektedir.
- Anayasamıza göre Türkiye'de idarenin kuruluş ve
görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim
esaslarına, illerin idaresi de yetki genişliği
esaslarına dayanmaktadır.
- Türkiye'nin tüm geçmişinde merkeziyetçi yönetim
egemen olmuştur. Son yıllarda bu sistemi değiştirme
yolunda birtakım çalışmalar olmasına rağmen sistem
bütün ağırlığıyla işlerliğini korumaktadır.
- İş başına gelen hükümetlerin programlarına
bakıldığında hemen hepsinde yerel yönetimlerin görev
yetki ve sorumluluklarını artırmaya yeni idari
reformlara gitmeye ait hedef ve ilkeler
belirlenmekte ancak slogandan ileri gidememektedir.
- Mevcut sistemde bütün yatırımlar ve hizmet üretim
planlanması ve ödenekleri merkezden organize
edilmektedir. Hangi köy yolu, okul, sağlık
hizmetleri, sosyal yardımlar, alt yapı çalışmaları
vb. hizmetler merkezce kararlaştırılmaktadır.-
Bu işlerin finansmanı da merkezce planlanmakta, her
bir kamu örgütünün her türlü kaynak ihtiyacı
(yakacak, elektrik, su, kırtasiye, iaşe, akar yakıt
vb.) merkezce saptanmakta, ödenekler her birime,
hangi amaç için ayrılmışsa o amaç için sarfedilmek
üzere gönderilmektedir. Ödenek alamama korkusuyla
mali yıl sonuna doğru aşırı harcama eğilimleri ile
büyük israflar ortaya çıkmaktadır.
Kısaca 2000'li yıllara hazırlanan Türkiye'de bu
sistem artık iflas etmiştir.
Belediyelerimiz;
1- İşletmecilik ve üretim özelliklerini
kaybetmiştir.
2- Tamamen bu yapı siyasi bir şemsiyenin altında ve
giderek toplumu ve devleti rahatsız edecek boyutta
yanlışlar, suistimaller peşpeşe yapılmaktadır.
3- Gelen ye giden belediye başkanlan-mn giderayak,
bütçelerine'bakmaksızın aşın şekilde işçi veya memur
alarak hizmet götürme yerine yandaş almaları
verimliliği ve istikrarı tamamen bozmaktadır.
Bu nedenle;
1- Belediyelerin görev anlayışı ve görevleri
günümüz şartlannda yeniden düzenlenmeli.
2- Belediyelerin yaptırım gücü uygulanacak
müeyyideler, kanun, tüzük ve yönetmeliklerde açıkça
belirtilmelidir. Para cezalannın miktarları ise
kanun, tüzük ve yönetmeliklerle değil yıllık
Belediye encümenlerinde ve enflasyona göre
ayarlanmalıdır.
3- Bugün için diğer bakanlıkların icra ettikleri
fakat aslında belediyelerin görev alan-lan içersinde
bulunan bu fonksiyonları yapacak bir oluşum ve
güven duygusunu topluma vererek klasik
görevlerimizin yanında sağlık, turizm, trafik gibi
hizmetlere yardımcı olmamız sağlanmalıdır.
4- Genel bütçeden paylarda bölgeler arasında
farklılıklar (Turizm, Göçler, Kentleşmenin hızlı
olduğu iller) gözönünde tutularak paylaşım ona göre
yapılmalıdır.
5- Belediyelere alınacak personelin daha verimli
olması için büyük kentlerimizdeki üniversitelerde
Yerel Yönetim Yüksek Okulla-n açılmalı ve böylece
belediyelerimize bilgili alt yapı personeli
yetiştirilmelidir.
- Yukanda sıralanan tedbirlerle belediyelerimizde
bir zihniyet reformuna gidilmelidir. Türkiye'nin
alt yapısı henüz olgunlaşttnl-madan bir mevzuat
reformuna gitmek, moda olsun diye yerel yönetim
uygulamasına gidilmesi ülkede tam bir yönetim
kargaşasının doğmasına sebep olabilir.
Esasen yerinden yönetim veya yerel yönetim
sistemlerinde model arayışlarında Mark-sistlerin
oyununa gelinmemelidir. Bazı basın organlarında
sıkça gördüğümüz, içişlerinde serbest, dışişlerinde
merkezi yönetime bağlı müstakil seçim ve parlamento,
bütçe ve yargı organları ile federal bir model
arayışları Üniter devlet yapımızı bozar.
Bunun yerine bazı yetkilerin yerel yönetimlere
devri daha mantıklıdır. Bu yetki devri il genel
meclisleri ile belediye meclislerine verilebilir.
Gerektiğinde bu yetki devri kötüye kullanıldığında
merkezi hükümet bunları geri alabilir.
Zaten 1580 ve 3030 sayılı Belediye ve Büyükşehir
kanunlarında Belediye başkanlarına ve meclislerine
birçok yetki devredilmesine rağmen, belediyelerimiz
bu yetkilerin çoğunu kullanamamaktadır.
Kısaca sorun mevzuat reformunda değil, daha çok
zihniyet reformuna ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Türkiye'nin 2000'li yıllara hazırlandığı bu yıllarda
eksikliklerini en kısa zamanda gideren, topluma
güven veren, denk bütçe ile çalışan, içinde
yaşattığı halkına mutluluk ve gurur veren, nitelikli
yönetimlerin çoğalması dileğiyle saygılar sunuyorum.
|