|
Cari İşlemler Açığındaki Artışın Nedenleri
1980’li yılların başından
itibaren finansal serbestleşme yönünde atılan
adımlarla uluslararası sermaye, ülkeler arasındaki
getiri farklılıkları çerçevesinde kendine serbestçe
yön çizebilmeye başlamıştır. Sermaye girişleriyle
özellikle gelişmekte olan ülkelerde ulusal para
değerlenmiş, tüketim, yatırım harcamaları, ithalat
artmış ve büyüme süreci hızlanmıştır. Diğer
taraftan, ülkelere hızlı sermaye giriş/çıkışları,
döviz kurları ve faiz oranları aracılığıyla reel
ekonomiye yansıyan
sorunları beraberinde
getirmiştir. Sermaye girişinin hızlanması döviz kuru
istikrarsızlığına ve kurda ulusal paranın aşırı
değerlenmesine neden olmaktadır. Böylece ithal
malları ucuzlamakta, ihracatta azalış ve bu malları
üreten sektörlerde gerileme meydana gelmektedir.
Parasal borçlar artarak, cari işlemler açığı
büyümektedir (Kumcu, Tarı, 2005:158)
Krugman,Wells(2011)’e göre,
ticaret açıkları ve karşıtı olan ticaret fazlaları
makro iktisadi fenomenlerdir. Bunlar, bütünün kendi
parçalarının toplamından oldukça farklı olması
durumunun sonucudur. Son derece verimli işçilere
veya satılmak için çokça tercih edilen ürün ve
hizmetlere sahip olan ülkelerin ticaret fazlası;
buna karşın, verimsiz işçilere veya düşük kaliteli
ürün ve hizmetlere sahip olan ülkelerin ticaret
açığı vereceklerini düşünebilirsiniz. Ancak gerçek
şudur ki, bir ekonominin başarısıyla, ticaret
fazlası ya da açığı vermesi arasında tam bir ilişki
yoktur (Krugman, Wells, 2011:167).
Bir dönem önceki cari açık,
büyüme oranı, yatırım, bütçe açığı, reel döviz
kurundaki değerleme, enerji fiyatlarındaki artış,
reel faiz oranındaki artış ve dış borç GSYİH
oranındaki artışlar cari açığı artırırken; ülke
bazlı verimlilik artışı, tasarruf, gelişmiş
ülkelerin büyüme oranı ve dünya reel faiz oranı
artışı cari açığı azaltmaktadır (Görmüş, 2010:83).
Gelişmekte olan ülkelerde kriz
mekanizmalarının incelendiği, giderek büyüyen bir
literatür vardır. Cari hesap üzerinde odaklanan ilk
çalışmalardan (Sachs, 1981 ve 1982) bu tarafa
konuyla ilgili çok sayıda ampirik araştırma
gerçekleştirilmiştir. Örneğin, Edwards (1989)
devalüasyon, cari hesap ve hasıla davranışı
arasındaki bağı incelemiş, Kaminsky ve Reinhart
(1996), Kaminsky ve Reinhart (1997) ve Demirgüç-Kunt
ve Detragiache (1997) ödemeler bilançosu ve
bankacılık krizlerinin öncü göstergeleri üzerinde
odaklanmışlardır. Daha yakın zamanlarda, cari
hesabın belirleyicilerini inceleyen Debelle ve
Faruqee (1996); cari hesap açıklarının sürekliliğini
değerlendirecek bir metodoloji geliştiren ve bunu
Avustralya’ya uygulayan Cashin ve McDermott (1996)
ve OECD ülkelerinde mali politikanın ticari denge
üzerindeki etkisini araştıran Lane ve Perotti (1997)
bu alandaki önemli ampirik çalışmalardan bazılarıdır
(Alagöz, Delice, Işık, 2006:348).
Açık bir ekonomide, dış âlemle
ilişkiler nedeniyle, yatırımlarla yurtiçi
tasarruflar arasındaki eşitlik ortadan kalkmaktadır.
Cari işlemler dengesinin açık veya fazla vermesine
bağlı olarak yatırımlar yurtiçi tasarrufların
üzerinde veya altında olabilmektedir. Bu durumda
cari işlemler dengesi, karşılıksız sermaye
transferlerinin olmaması durumunda dış tasarruflara
eşit olmaktadır. Cari işlemler dengesinin açık
vermesi ekonominin gelirinden fazla harcama
yapmasına imkân vermekte ve ortaya çıkan cari
işlemler açığı ise sermaye girişi veya rezerv
azalışı ile finanse edilmektedir. Ekonomide gelirden
az harcama yapılması durumunda cari işlemler dengesi
fazla vermekte ve bu fazla sermaye ihracı veya
rezerv artışında kullanılmaktadır (Yükseler,
1998:17).
Transfer riski yabancı
hükümetlerin sermaye hareketlerini kısıtlama yönünde
aldığı kararlar sonucu ortaya çıkar. Kısıtlama
kararı, kârın ve sermayenin yatırımcı ülkeye geri
dönmesini zorlaştırır. Hükümet sermaye hareketi
kurallarını her an değiştirebileceği için, transfer
riski bütün yatırım türleri için önemlidir. Transfer
riski genellikle ülkenin döviz kazanabilme yeteneği
ile ölçülür. Döviz kazanmada ortaya çıkabilecek
güçlükler sermaye hareketlerinin kontrolünün ortaya
çıkmasına neden olabilir. Döviz kuru riski cari
işlemler bilançosu açığı, sermaye bilançosundaki
sermaye tiplerinin miktar ve türleri, döviz
rezervleri, dış açık v.b. klasik ölçüm araçlarıdır.
Ayrıca potansiyel dış açık baskısını ölçebileceğimiz
ulusal paranın aşırı veya eksik değerlenmesi önemli
göstergeler olacaktır (Kula, 2006a: 158).
|