Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Cari İşlemler Açığındaki Artışın Nedenleri

1980’li yılların başından itibaren finansal serbestleşme yönünde atılan adımlarla uluslararası sermaye, ülkeler arasındaki getiri farklılıkları çerçevesinde kendine serbestçe yön çizebilmeye başlamıştır. Sermaye girişleriyle özellikle gelişmekte olan ülkelerde ulusal para değerlenmiş, tüketim, yatırım harcamaları, ithalat artmış ve büyüme süreci hızlanmıştır. Diğer taraftan, ülkelere hızlı sermaye giriş/çıkışları, döviz kurları ve faiz oranları aracılığıyla reel ekonomiye yansıyan

sorunları beraberinde getirmiştir. Sermaye girişinin hızlanması döviz kuru istikrarsızlığına ve kurda ulusal paranın aşırı değerlenmesine neden olmaktadır. Böylece ithal malları ucuzlamakta, ihracatta azalış ve bu malları üreten sektörlerde gerileme meydana gelmektedir. Parasal borçlar artarak, cari işlemler açığı büyümektedir (Kumcu, Tarı, 2005:158)

Krugman,Wells(2011)’e göre, ticaret açıkları ve karşıtı olan ticaret fazlaları makro iktisadi fenomenlerdir. Bunlar, bütünün kendi parçalarının toplamından oldukça farklı olması durumunun sonucudur. Son derece verimli işçilere veya satılmak için çokça tercih edilen ürün ve hizmetlere sahip olan ülkelerin ticaret fazlası; buna karşın, verimsiz işçilere veya düşük kaliteli ürün ve hizmetlere sahip olan ülkelerin ticaret açığı vereceklerini düşünebilirsiniz. Ancak gerçek şudur ki, bir ekonominin başarısıyla, ticaret fazlası ya da açığı vermesi arasında tam bir ilişki yoktur (Krugman, Wells, 2011:167).

Bir dönem önceki cari açık, büyüme oranı, yatırım, bütçe açığı, reel döviz kurundaki değerleme, enerji fiyatlarındaki artış, reel faiz oranındaki artış ve dış borç GSYİH oranındaki artışlar cari açığı artırırken; ülke bazlı verimlilik artışı, tasarruf, gelişmiş ülkelerin büyüme oranı ve dünya reel faiz oranı artışı cari açığı azaltmaktadır (Görmüş, 2010:83).

Gelişmekte olan ülkelerde kriz mekanizmalarının incelendiği, giderek büyüyen bir literatür vardır. Cari hesap üzerinde odaklanan ilk çalışmalardan (Sachs, 1981 ve 1982) bu tarafa konuyla ilgili çok sayıda ampirik araştırma gerçekleştirilmiştir. Örneğin, Edwards (1989) devalüasyon, cari hesap ve hasıla davranışı arasındaki bağı incelemiş, Kaminsky ve Reinhart (1996), Kaminsky ve Reinhart (1997) ve Demirgüç-Kunt ve Detragiache (1997) ödemeler bilançosu ve bankacılık krizlerinin öncü göstergeleri üzerinde odaklanmışlardır. Daha yakın zamanlarda, cari hesabın belirleyicilerini inceleyen Debelle ve Faruqee (1996); cari hesap açıklarının sürekliliğini değerlendirecek bir metodoloji geliştiren ve bunu Avustralya’ya uygulayan Cashin ve McDermott (1996) ve OECD ülkelerinde mali politikanın ticari denge üzerindeki etkisini araştıran Lane ve Perotti (1997) bu alandaki önemli ampirik çalışmalardan bazılarıdır (Alagöz, Delice, Işık, 2006:348).

Açık bir ekonomide, dış âlemle ilişkiler nedeniyle, yatırımlarla yurtiçi tasarruflar arasındaki eşitlik ortadan kalkmaktadır. Cari işlemler dengesinin açık veya fazla vermesine bağlı olarak yatırımlar yurtiçi tasarrufların üzerinde veya altında olabilmektedir. Bu durumda cari işlemler dengesi, karşılıksız sermaye transferlerinin olmaması durumunda dış tasarruflara eşit olmaktadır. Cari işlemler dengesinin açık vermesi ekonominin gelirinden fazla harcama yapmasına imkân vermekte ve ortaya çıkan cari işlemler açığı ise sermaye girişi veya rezerv azalışı ile finanse edilmektedir. Ekonomide gelirden az harcama yapılması durumunda cari işlemler dengesi fazla vermekte ve bu fazla sermaye ihracı veya rezerv artışında kullanılmaktadır (Yükseler, 1998:17).

Transfer riski yabancı hükümetlerin sermaye hareketlerini kısıtlama yönünde aldığı kararlar sonucu ortaya çıkar. Kısıtlama kararı, kârın ve sermayenin yatırımcı ülkeye geri dönmesini zorlaştırır. Hükümet sermaye hareketi kurallarını her an değiştirebileceği için, transfer riski bütün yatırım türleri için önemlidir. Transfer riski genellikle ülkenin döviz kazanabilme yeteneği ile ölçülür. Döviz kazanmada ortaya çıkabilecek güçlükler sermaye hareketlerinin kontrolünün ortaya çıkmasına neden olabilir. Döviz kuru riski cari işlemler bilançosu açığı, sermaye bilançosundaki sermaye tiplerinin miktar ve türleri, döviz rezervleri, dış açık v.b. klasik ölçüm araçlarıdır. Ayrıca potansiyel dış açık baskısını ölçebileceğimiz ulusal paranın aşırı veya eksik değerlenmesi önemli göstergeler olacaktır (Kula, 2006a: 158).

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005