Çeçenistan'ın Bağımsızlık İlanının Hukuki Dayanakları
Avukat Muktedir İlhan
S.S.C.B.'nin 1990 yılında dağılması ile birliği
oluşturan cumhuriyetler ard arda bağımsızlıklarını
ilan ettiler. Türkiye Cumhuri-yet'i de
bağımsızlığını yeni kazanan bu devletlerin büyük
kısmını ilk tanıyan ülkeler arasında yer aldı.
S.S.C.B.'nin dağılması ile birliği oluşturan en
önemli hukuki düzenleme olan Sovyet Anayasası'da de
facto olarak yürürlükten kalktı. Birliği oluşturan
yasal düzenlemenin bu şekilde ortadan kalkması ile
bağımsızlığına kavuşan her devlet yeniden kendi
hukuki düzenlemelerini yapmak durumunda kaldı.
Nitekim S.S.C.B.'ni oluşturan cumhuriyetlerden
birisi durumundaki Rusya Sovyet Federatif Sosyalist
Cumhuriyeti de yeni duruma göre yasalarını
değiştirdi. Sovyet anayasasının ortadan kalkması
ile Rusya Federasyo-nu'nu oluşturan federe
cumhuriyetler arasındaki bağı sağlayan bir hukuki
düzenleme de kalmamış oldu ve Feclarasyonu oluşturan
tüm cumhuriyetler egemenliklerini ilan ettiler.
Bu gelişmeler üzerine Rusya Federasyonu, birliği
oluşturan federe cumhuriyetlerle 31.3.1992 tarihinde
federasyon içindeki egemen cumhuriyetlerin iktidar
organları ile Rusya Federasyonu'nun federal
organları arasında
yasama ve yetkinin dağılımını düzenleyen "Rusya
Federasyon Anlaşması"nt imzaladı çenistan ve
Tataristan (bir süre sonra imzalar] \ bu anlaşmayı
imzalamadılar. Bu gün Rusya Fe derasyonu'nu
oluşturan Cumhuriyetleri bir arada tutan hukuki
düzenlemenin temeli bu anlaşmadır.
S.S.C.B. ve Rusya Federasyonu'nda yu-karıdaki
gelişmeler olurken Çeçenistan'dalti duruma bakacak
olursak olayların şöyle bir gelişme takip ettiğini
görüyoruz.
S.S.C.B.'nin dağılması sırasında Çeçen İnguş
Cumhuriyetindeki muhalefet, Çeçen Ulusal Kongresi
adı ile örgütlenerek 23-25 Kasım 1990 tarihleri
arasında yapılan toplantıda Cahar Dudayev'i Çeçen
Ulusal Kongresi Baş-kanlığı'na seçti. Muhalefetin
baskıları sonucu Çeçen İnguş ÖSSC Yüksek Meclisi 27
Kasım 1990'da egemenliğini ilan etti.
Rusya Federasyonu'nda 19 Ağustos 1991'de başlatılan
darbe girişimine Çeçen İnguş yönetimi destek
verdiğini açıklarken Çeçen Ulusal Kongresi darbeye
karşı çıktı. Dar becileri destekleyen yönetimin
görevden ayrılmayı kabul etmemesi üzerine 6 Eylül
1991 günü Çeçen Ulusal Kongresi'nin birlikleri
Radyo Televizyon binası ile parlamentoyu ele
geçirerek eski rejimin artığı olan yönetimi
devirdi, Rusya taraftan devlet başkanı Zavgayev
istifa etmek zorunda kaldı. Parlamento kendini
feshetti. Seçimler yapılıncaya kadar yönetim
Hüseyin Ahmedov'un başkanlığındaki Geçici Konsey'e
devredildi. 27 Ekim 1991 günü yapılan seçimlerde
Cahar Dudayev büyük bir ekseriyetle devlet
başkanlığına seçildi. Hemen arkasından yeni seçilen
Meclisin 1 Kasım 1991. günü yapılan toplantısında
Çeçenistan'ın bağımsızlığı ilan edildi.
Bağımsızlık ilanından yaklaşık 3 yıl sonra 11
Aralık 1994'te Rus ordusu Çeçenistan'a saldırdı.
Batılı büyük devletlerle birlikte Türkiye
Cumhuriyeti'nin saldırıya karşı ilk tepkisi "olayın
Rusya'nın bir iç işi olduğu ve Rusya nın toprak
bütünlüğünün korunması gerektiği şeklinde oldu.
Acaba uluslararası hukukun kaynağını Kısturan
sözleşmeler ve teamüller açısından bakıldığında bu
saldırıyı Rusya'nın iç işi olarak değerlendirmek
mümkün müdür?
Milletlerin kendi geleceğini tayin hakkı tüm
uluslararası sözleşmelerin kabul ettiği bir temel
ilkedir. Gerek 1945 tarihli Birleşmiş Milletler
Şartı'nı gerekse 1948 tarihli Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Beyannamesl'ni ve diğer uluslararası
sözleşmeleri kabul eden devletlerin bunların
getirdiği şartlara uyması da uluslararası hukukun
temeli olan ahde vefa ilkesinin gereğidir.
Medeni dünyanın kabul ettiği bu ilkeye uygun olarak
tüm Kuzey Kafkasya halkları ile birlikte Çeçenler de
daha 11.5.1918 tarihinde bağımsızlığını ilan eden
Kuzey Kafkasya Cum-huriyeti'ne katılarak kendi
geleceklerini belirleme hakkını kullanmışlardı.
O zamanki Sovyet Hükümeti daha kuruluş aşamasında
iken gerek 2 Kasım 1917 tarihli "Rusya
Milletlerinin Hakları Beyannamesi" ile gerekse
Lenin ve Stalin tarafından Rusya Müslümanlarına
hitaben yayınlanan 19 Aralık 1917 tarihli
beyannameler ile bu devleti desteklemişlerdi.
Osmanlı Devletinin resmen tanıyarak 8 Haziran 1918
tarihinde bir de "Dostluk ve Yardım Anlaşması"
imzaladığı bu devlet ne yazık ki önce Beyaz Rus
ordularının daha sonra da Sovyet ordularının
saldırıları sonucu 1921 yılı Haziran ayında zorla
Sovyetler Birliğinin hakimiyeti altına sokuldu.
1990 yılında zorla kabul ettirilen Sovyet
hakimiyetinin fiilen sona ermesinden sonra Çeçen
milleti yine uluslararası hukuka uygun olarak kendi
geleceğini tayin hakkını kullanarak bağımsızlık
kararı aklı.
Rusya Federasyonu bir üniter devlet değildir.
Federasyonu oluşturan devletlerin egemenlik hakkı
muhafaza edilmiştir. Egemenlik, bir milletin kendi
yönetimi ve geleceği ile ilgili Mm hak ve yetkileri
yine kendisi tarafından dilediği gibi
kullanmasıdır. Çeçen Cumhuriyeti de yeniden
oluşturulan federasyonda yer almama hakkına
sahiptir.
Bu açıdan bakıldığında S.S.C.B.'nin dağılmasından
sonra Çeçen Cumhuriyeti'ni Rusya Federasyonu'na
bağlayan hiçbir hukuki düzenlemenin olmadığı
görülmektedir. Nasıl ki İnguş halkı, Çeçen İnguş
birliğinden ayrılarak kendi geleceğini belirlemiş
ise Çeçen halkı da bağımsızlık kararı alarak kendi
kaderini tayin etmiştir.
Devletlerin bir anlaşmada taraf olma hakkı var ise
hukuk mantığının gereği olarak olmama hakkının da
bulunduğunu kabul etmek gerekir. Rusya
Federasyonu'nun temelini oluşturan "Federasyon
Anlaşması" Çeçen Cumhuriyeti tarafından
imzalanmamıştır. Bu durumda Rusya Federasyonu'nun
tek taraflı olarak Çeçenistan'ı kendi sınırları
içine dahil etmesinin hiç bir hukuki dayanağı
yoktur. Eğer Rusya Federasyonu'nun böyle bir" hakka
sahip olduğu kabul edilecek olursa birliği oluşturan
31.3-1992 tarihli Federasyon Anlaş-ması'nın hiç bir
hukuki değerinin bulunmadığını da kabul etmek
gerekir.
1990'lı yıllarda dünyamız federasyon sistemi ile
idare edilen devletlerin parçalanmasına sahne oldu.
Yugoslavya Federasyonu dağılarak önce Slovenya,
daha sonra Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek
ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Medeni
dünya da bu devletleri tanıdı.
Yugoslavya Federasyonu bugün Sırbistan ve Karadağ
Cumhuriyetleri tarafından sürdürülmektedir.
Federasyonun güçlü devleti Sırbistan'ın ayrılan
Cumhuriyetlere karşı sürdürdüğü saldırgan tutum ise
gerek Birleşmiş Milletler gerekse diğer uluslararası
kuruluşlar tarafından en azından görünüşte kabul
edilmemektedir.
Yine Çekoslavakya Federasyonu'nun dağılmasından
sonra birliği oluşturan iki devletin bağımsızlık
ilanını uluslararası camia kabul etmiştir.
Yakın geçmişte yaşanan bu iki federasyonun
dağılması milletlerarası hukuk açısından çok canlı
birer örnek teşkil etmektedir ve bu konuda bir
teamül oluşturmuştur.
|