Hindistan ve Çin'i Ne Durduracak?
Geride kalan iki yılda ve tahminlere göre bu yıl ve
gelecek yıl Hint ekonomisi % 7 veya daha fazla
büyümeyi becerdi. Bu, Delhi ve Bangalore yanında
Londra, New York ve Tokyo'daki iyimserlerin de
Hindistan'ın Çin'in muazzam transformasyonunu
tekrarlamanın eşiğinde olabileceğini umut etmelerine
müsaade etti. Çin, tarihin en hızlı ve en geniş
ekonomik transformasyonun da, yaklaşık oyuz yıl
boyunca yıllık ortalama %9,5 büyüyerek, milyonlarca
insanı sefaletin dışına çıkardı.
Buna rağmen, bu konuşmaların anlamı şudur:
İyimserlik. Hindistan'ın başbakanı, nazik ve
entelektüel Manmohan Singh dahi bunun böyle
olduğunu itiraf etmektedir. Singh, Çin'in büyük
altyapı projelerini ve ekonomik eformları
yürütmedeki disiplinine hayrandır, fakat, diplomatik
ifadelerle, " Bir demokrasi olan Hindistan'dan daha
fazla odaklanmış olan Çin bunu yapabilir" noktasını
not etmektedir. Bunun (demokrasi olmanın) ödemeye
değer bir fiyat (bedel) olduğunu kabul ermektedir;
Hindistan'ın siyasi sistemini değiştirdiğini görme
yolunda bir arzusu yoktur.
Ancak,
şu an için, demokrasi, Hindistan'ın ekonomik
reformlarını bir sonraki safhaya taşıma mücadelesi
veren Singh'e yardımcı olmaktan uzaktır. O,
1990'ların başında Maliye Bakanı olarak görev
yaparken, Hindistan'ı büyüme yoluna tekrar sokan
tedbirleri almakla, bütün iktisatçıların sevdiği bir
İsim oldu. Tarifeler budandı, döviz kuru kontrolleri
kaldırıldı, iş dünyasını kırtasiyeciliğe boğan
"lisans raj" büyük ölçüde ilga edildi. Bu, işin
kolay kısmıydı. 1990'ların reformları vizyon
gerektiriyordu fakat herkese fayda sağlamaya, hiç
kimseye zarar vermemeye meyilliydi. Hindistan'ın
şimdi ihtiyaç duyduğu şey, en azından kısa dönemde
kuvvetli menfaatlere zarar verecek bir arz yönlü
reform dizisidir. Bu güçlü menfaatler, esas
itibariyle, sendikalardır ki, bu sendikalar Singh'in
azınlık hükümetini destekleyen komünist partileri
kontrol ederek, Singh'i rehin tutmaya muktedirdir.
Komünistler Singh'in reformlarını aşağı yukarı durma
noktasına getirmiştir. Singh çok sayıdaki etkinsiz
devlet sahipliğindeki işletmeyi özelleştirme
görevini sürdürmeye muvaffak olamadı. Birçok büyük
sektörde, özellikle perakende sektöründe doğrudan
yabancı yatırımı sınırlayan "caps" sistemini
gevşetemedi. Ve işgücü piyasası reformu daha
tartışma konusu bile olamamıştı.
Daha sıkı denemiş olabilirdi ama, buna rağmen,
bunların hepsi için M. Singh'i suçlamak adil
değildir. O ofistedir fakat iktidarda değildir.
Singh başbakan olmasına rağmen, büyük kararları
alan, Kongre Partisi'nin başkanı Sonia Gandhi'dir.
O'nun yönetiminde parti geleneksel pozisyonuna
döndü. Sol eğilim ve reformlarla pek ilgili olmamak.
Muhalefet partisi Bharatiya Janata (B]P), ki bir
zamanlar gerçekten reformistti, kendi payına, iki
taraf içinde öldürücü olan bir savaşa ve belki Hindu
fundamentalizminin erdemleri hakkında nihai
atışmaya düştü.
Karamsarlık abartılmamalıdır: Hindistan bugün şimdiye
kadar hiç sahip olmadığı bir dinamizme sahiptir.
Artık sadece müşterilerinin arama merkezlerini
işletmeyen, dünyanın her tarafındaki müşterileri
için legal ve tıbbi işler yapan outsourcing
şirketlerin inanılmaz büyümelerine bakın. Daha
evvelki reformların hızı devam etmektedir ve M.
Singh, karşılaştığı bütün güçlüklere rağmen ulusal
oranlı bir katma değer vergisi getirmeyi ve yol
inşaatları için kamu-özel ortaklığı tesis etmeyi
başardı. Muhtemelen bu erken reformlar fakir kırsal
kesim halkı ki geçen yıl BJP'nin iktidardan düşmesi
için oy verdi- pahasına zengin şehir sakinleri
üzerinde çok fazla odaklandı, dolayısıyla bir
konsolidasyon dönemi fena bir fikir olmayabilir.
Hindistan, eninde sonunda, geri kalan
katılıklarıyla uğraşmak zorunda kalacaktır.
Bugünlerde gittikçe artan ölçüde hayran olunan bir
kişiden ziyade acınacak biri olarak görülen Singh'in
kaderi, siyasetin iktisadı nasıl güçlü bir şekilde
sınırlandırabileceğinin hatırlatıcısıdır.
Çinde Öyle...
Bu
belki Hindistan'da öyle olabilir, fakat, şüphesiz,
Çin'de Öyle değildir; Çin demokrasinin nimetlerine
sahip değildir, fakat en azından, demokrasinin
tuzaklarından da azadedir denebilir mi? Sadece bir
noktaya kadar. Çin, elbette, seçilmiş bir liderliğe
ve çok sayıda siyası partiye sahip olmama anlamında
bir demokrasi değildir, fakat bu onun halkının
hiçbir güce sahip olmadığını söylemekle aynı şey
değildir. İktidarı kontrol etme işini sadece bir yıl
önce tamamlamış olan Hu Jintao'nun başkanlığıyla
ilgili gerçekten ilginç olan şey, popüler
hoşnutsuzluktan çok rahatsız olduğu ve hoşnutsuzluğu
gidermek için çok şey yapabilecek olmasıdır.
Çin, resmi olarak, geçen yıl yaklaşık 74000 isyan ve
gösteri yaşadı bazıları barışçıl fakat bir çoğu
geniş ve hatta bir kısmı şiddetli. Sonuç olarak Hu
kırsal fakirler üzerinde sahil bölgeleri üzerinde
odaklandığından daha sıkı bir şekilde odaklanmaya
zorlanıyor. Yozlaşmış ve istismarcı idareyi
(hükümeti) temizlemek ve kırsal kesimdeki vergi
yükünü azaltmak Hu'nun iki önceliğidir. Fakirlere
zenginlerden çok zarar veren (çevre) kirliliği ile
uğraşmak bir üçüncüsü olmuştur.
Hindistan'da olduğu gibi, ilerlemenin geride
bıraktığı kimseler arasındaki hoşnutsuzlukla ilgili
yenilenen endişe liberalizasyonu gevşetiyor. Bu, Çin
ekonomisinin ona en fazla ihtiyaç duyduğu alanda en
aşikar biçimde tezahür etmektedir: Bankacılık
sektörü. Çin hükümeti bankalarının yetersiz
sermayeli olduğunu ve yetersiz kar ettiğini açıkça
kabul etmektedir ve bu problemleri çözmek, zayıfları
güçlendirerek ve bir dağ haline gelmiş olan kötü
borçları kısmen temizlemek için kararlı gayretler
sarfetme yolunda etkileyici adımlar atmıştır.
Fakat bu yeterince cesur olmamıştır. Hükümet temel
sebebi ele almamıştır: Büyük bankalar, nihayetinde,
ticari kuralların değil hükümetin kontrolü altında
kalmaktadır. Bu bankacılığı daha çok rekabete
açarak etkinliği artıracak olan yabancı sermayenin,
aynen Hindistan'da olduğu gibi sınırlı kalmasının
sebebidir. Bu böyle kaldıkça, kredileri piyasa
etkinliği temelinde değil siyasal patronaj temelinde
tahsis etme baskısı devam edecektir. Yabancılar bir
tarafa özel sektörü kontrol etme manivelalarının
çoğundan feragat etmenin korkusuyla, Çinli liderler
hala en zor kararları almaktan uzak durmaktadır.
Kitlelerini ihmal ediyor görülen hükümetlerden
kurtulma yolu farklı olabilir: Çin'de devrim,
Hindistan'da seçim sandığı. Fakat, dünyanın en
büyük otokrasisi ve en büyük demokrasisi sanılandan
daha fazla ortak tarafa sahip.