Cumhuriyetimizin 75. Yıldönümünde Türk Bütçe Sisteminin
Çağdaşlığı
Prof. Dr. Ömer Faruk Batırel
Giriş
Bu yazıda Cumhuriyetimizin 75.
yılında Ülkemizde uygulanan Türk kamu bütçesi
sisteminin çağdaşlığı sınanmak istenecektir. Bu
sınama yapılırken 75 yıllık kurumsal gelişme ve
değişmeler izlenecek ve gözlenecektir. Modern
Türkiye'nin sahip olduğu kamu harcamaları ve kamu
gelirleri sisteminin çağdaşlığının içeriği de kısaca
değerlendirilerek sonuca varılacaktır.
Bu konudaki başlıca çalışmalar Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdür-lüğü'nce
gerçekleştirilmiştir. (Bkz.Erdoğan Öner; Türkiye'de
Bütçe Harcamalarının Genel Bir Değerlendirmesi
(1924-1993) Ankara, 1993 ve Iclal Demir (Engür),
Mukaddes Öner, Bütçe Başlangıç Ödenekleri ve Gelir
Tahminleri (1930-1991) Ankara, 1991 ve 1998 Mali
Yılı Bütçe Gerekçesi).
Yazı iki bölüme ayrılmıştır. Bütçe Harcamaları ve
Konsolide Bütçe Gelirleri. Kamu harcamalan da 1973'e
kadar ve 1973 sonrası olmak üzere iki alt başlıkta
incelenecektir. Bu ayırımda 1973 yılında ülkemizde
program bütçe sisteminin benimsenmesi esas
alınmıştır. Vergileme ile ilgili açıklamalar ise
1950'ye kadar, 1950 - 1985 ve 1985 sonrası olarak
üç bölümdür.
I.
Bütçe Harcamaları
A) Kuruluştan 1973'e
Genç Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında kamu
yönetimi yapılanması ile tutarlı olarak bütçe
harcamalanm klasik ve idari sınıflamaya tabi
tutmaktadır. Harcamacı daireler genel bütçeli ve
katma bütçeli olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel
bütçeli dairelerde yasama, yürütme ve yargının
birimleri yer almaktadır. Ancak o dönemde vekalet
olarak adlandırılan Bakanlık sayısı oldukça
sınırlıdır. Maliye başta olmak üzere Dahiliye,
Hariciye, Sıhhat ve İçtimai Muavenet, Adliye,
Maarif, Nafia ve Milli Müdafaa olmak üzere toplam
dokuz vekalet bulunmaktadır. Kunıluş dönemine özgü
olarak Milli Müdafaa Vekaleti Kara Kısmı, Hava
Kısmı ve Deniz Kısmı olmak üzere üçe ayrılmakta,
Osmanlı İmparatorluğunun %76 borcunu devralan
Türkiye Cumhuriyetinin bu borç ödemesi ile ilgili
olarak Düyunu Umumiye başlıklı harcama yeri yer
almaktadır. Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü de
önemine binaen müstakil bir genel bütçeli
kuruluştur. Aynı dönemde katma bütçeli idare sayısı
ondur. Bunların içinde Konya Sulama İdaresi Ankara
Şehri İmar Müdürlüğü, Şehir ve Köy Yatımek-tepleri
gibi döneme has ve öncelikli hizmetleri yansıtan
idareler mevcuttur. Yükseköğretim kurumları arasında
sadece İstanbul Darülfünunu ve Yüksek Mühendis
Mektebini (İTÜ) görüyoruz.
Şimdi bu dönemdeki gelişmeleri görelim. Vekâletlere
1932'de Ziraat ve Gümrük ve inhisarlar, 1939'da
Münakalat (Ulaştırma) ve Vekaletleri eklenmiş,
1943'te Milli Müdafaa Vekaletinin kara, deniz ve
hava kısımları birleştirilmiş, Milli Müdafaa
Vekaleti adı verilmiştir. Böylece 1945'e
gelindiğinde vekalet sayısı oni-kidir. Ancak 1945'de
vekaletler bugünkü çağdaş isimlerini almış ve
bakanlık olarak adlandı-nlmaya başlanmıştır. 1940'da
Çalışma Bakanlığı bakanlıklara katılmış, 1949'da
Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı birleştirilerek Ekonomi
ve Ticaret Bakanlığı adını almıştır. 1950 yılında
İşletmeler Bakanlığını görüyoruz. 1953 bütçesinde
Bakanlıklann tekrar vekalet olarak adlandırılmaya
başlandığını vje bunlara 1958'de Sanayi, 1959'da da
İmar Iskan Bakanlığının eklendiği görülmektedir.
196l'de Vekaletler yine Bakanlık olmuştur. 1964'de
Turizm ve Tanıtma, 1972'de Köy İşleri, Enerji ve
Tabii Kaynaklar, Orman ve Gençlik Spor Bakanlığı
bakanlıklara eklenmiş, Sanayi Bakanlığı, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı adını almıştır. Böylece 1973'te
ve Cumhuriyetin 50. yıldönümüne ulaşıldığında
Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki dokuz bakanlığın
iki katma çıkarak yirmiye ulaştığı görülmüştür.
Bu gelişmede Türkiye'de 1946 sonrası çok partili
demokratik siyasal yaşama geçişin, 1950 sonrası
sanayileşme ve kentleşme hareketlerinin, 1960
sonrası enerji yatırımları ve turizm hamlesinin
payı büyüktür.
Katma bütçeli idarelerde en önemli gelişmeler,
1932'de Havayolları, 1941'de Beden Terbiyesinin,
1947'de üniversitelere Ankara ve İTÜ'nün
katılmasıdır. Gene bu dönemde, 1952 ve 1954'te katma
bütçeli idarelerden bazıları (Denizyolları, TCDD
gibi) KİT haline getirilirken, DSİ bu kuruluşlara
eklenmiştir. Üniversitelere 1958'de Ege, 1968'de
Hacettepe, 1970'de İktisadi ve Ticari İlimler
Akademileri katılmıştır. Bu yeni yapılanmada da
Türkiye Cumhuriyetinin altyapı ve yükseköğretim
hamlelerinin yansımaları gözlenmektedir.
1973'fe kadar uygulanan bütçe harcamalarında idari
sınıflandırmaya ek olarak 1964'den itibaren ekonomik
ayırım olarak nitelenen cari, yatırım ve transfer
harcamaları yer almaya başlanmıştır. Devlet borçlan
da aynı yıl genel bütçe sınıflamasından
çıkarılmıştır.
B) 1973 Sonrası
1973'de bütçe harcamalarına fonksiyonel yapı
kazandırmak için bütçe sistemimizde hizmet
programlanna göre sınıflandırma esasına
geçilmiştir. Bu dönemde genel bütçeli idareler
içine katılan Yerel Yönetim Bakanlığı ile 1958'de
sona ermişken 1978'de yeniden ihya edilen İşletmeler
Bakanlığı da kısa ömürlü olarak 1980'de sona
ermiştir. Bakanlık isimlerin-deki değişmeler ve bazı
bakanlıklann birleştirilmesi, Maliye Bakanlığından
Hazine Müsteşarlığının ayrılması dışında bu dönemin
en önemli bakanlıkları 1975'in başında Kültür,
1976'daki Sosyal Güvenlik ile 1992 sonrası katılan
Çevre ile bakanlık çeşitlenmesi tamamlanmıştır.
Katma bütçeli idareler içinde ise en önemli
gelişmeler 1986 sonrası yükseöğretim sistemindeki
yapılan değişiklik sonucu sayısı artan üniversiteler
açısından gerçekleşmiştir.
Bu dönemde en önemli gelişme 1986 yılından itibaren
iç ve dış borç ana para ödemelerinin bütçe
harcaması olmaktan çıkarılmasıdır.
Görüldüğü gibi 1973 sonrası, genç Türkiye
Cumhuriyetinin kamu yönetimi yapılanmasını
tamamladığı, devletin ekonomik ve sosyal
görevlerindeki eklentilerin yavaşladığı ancak dünya
ekonomisi ile bütünleşmenin, global sorumlulukların
arttığı bir dönem olarak nitelenebilmektedir.
Konsolide bütçe itibariyle bakıldığında bu kurumsal
gelişmeler aşağıdaki biçimde sayısal
karşılaştırmalara dönüştürülebilir.
1924'lerde GSMH'nın %11.74'ü olana konsolide bütçe
harcamalarının GSMH içindeki payı 1998'de %30'a
yükselmiştir. 1923'ler-de 567 milyon dolar GSMH için
60 milyon dolar dolaylarında bulunan kamu hizmet
değeri 1998'de 200 milyar dolarlık GSMH içinde 60
milyar dolara çıkmış gözükmektedir. Ancak
Cumhuriyetimizin 75.yıldönümünde yapılan bu
düzeydeki konsolide bütçe harcamalarının içinde
büyük ölçüde iç ve dış borç faizlerinin yer alması,
kamuya sunulan ve kamu tüketimi, kamu yatırımı
toplamı olarak ölçülen reel harcama miktarını da
düşürmektedir. Nitekim bu ölçülere göre 24 milyar
dolar seviyesindeki faiz ödemeleri düşünce, reel
kamu harcama düzeyi GSMH'nın %18'ine kadar
düşmektedir. Kunıluştan bugüne beş kat artan nüfus,
sanayileşme, iç göç, teknolojik değişme ve 1923'-lerde
sadece yıllık ortalama 30 dolar olan fert başına
milli gelirin 1998'de 3000 dolarla 100 kat arttığı
dikkate alınırsa, reel bütçe harcamalarının GSMH
payının sadece % 12'den %18'e çıkmasının pek anlamlı
olmadığı açıktır. Bir başka ifadeyle merkezi
örgütlemedeki çağdaş kurumsal gelişme, kamu
hizmetlerinin reel ekonomik değerine yansımamıştır.
Şimdi vergi gelirindeki 75 yıllık gelişmeyi
aktarmaya çalışalım.
II. Kamu Gelirleri
Bu konuda üç ana kesit olduğunu ifade etmiştik. 1950
Gelir Vergisi Reformuna kadarki dönem, 1950'den 1985
Katma Değer Vergisi Reformuna kadar olan ikinci
dönem ve 1985 sonrası.
A) 1950 Gelir Vergisi Reformuna Kadar
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş döneminde Osmanlı
imparatorluğundan müdevver belli şer'i vergileri
(başlıca aşar) ilga ederek, batılı gelir, servet ve
harcama vergi türlerinden oluşan bir vergi sistemi
uygulama çabasına girmiştir. Kuruluş yıllarında
gelir üzerinden kazanç vergisi, hayvanlar vergisi,
sayım vergisi alınırken, servet vergileri içinde
veraset ve intikal vergisi ile müsakkafat ve arazi
vergisi alınmaktaydı. Muamele vergisi, nakliyat
vergisi, dahili istihlak vergisi.damga resmi, tekel
safi hasılatı başlıca yurtiçi mal ve hizmetler
üzerinden alınan vergileri oluştururken, gümrük
vergisi de dış ticaret vergilerinin temel kaynağı
olarak işlev görmüştür.
1929 dünya iktisadi buhranı bu temel vergi yapısının
mali yetersizliklerini telafi için 1932'den itibaren
iktisadi buhran ve muvazene vergilerinin
uygulanmasını zaruri kılmıştır. 1936'dan itibaren
Hava Kuvvetlerine Yardım Vergisi alınmaya
başlanmıştır. Aynca İkinci Dünya savaşının getirdiği
mali külfet teyyare resmi ve harçların, şekerden ek
istihlak vergisinin, müdafaa vergisinin (Tekel
maddelerinden, PTT den, Bina'dan, geçici süreyle
kibritten ve ihracattan) alınması sonucunu
doğurmuştur. Gene 1923 - 1950 döneminde geçici
olarak uygulanan başlıca vergiler 1936 - 1941 arası
uygulanan Buğdayı Koruma Vergisi ile 1944 - 1945
mali yıllarında uygulanan Toprak Mahsulleri Vergisi,
1944 - 1946 arası Gümrük Çıkış Vergisidir. 1949'da
sona erdirilen şekerden ek istihlak vergisi yerine
1949 - 1951 arası benzinden yol vergisi alınmıştır.
Ayrıca ikinci Dünya Savaşı yıllannda geçici olarak
uygulanan ve olağanüstü bir servet vergisi
niteliğini taşıyan varlık vergisinden de
sözedilebilir.
Özetle 1950'ye gelindiğinde vergi sistemimiz kazanç
vergisi, muamele vergisi dahili istahlak vergisi,
müdafaa, buhran ve muvazene vergileri ile gümrük
vergisi üzerinde durmaktaydı. 1950'de çağdaş
dünyanın uyguladığı gelir ve kurumlar vergisi,
kazanç vergisi ile müdafaa, buhran ve muvazene
vergilerinin yerine ikame edilerek büyük bir reform
gerçekleştirilmiştir.
B) 1950 Gelir Vergisi Reformundan 1985 Katma Değer
Vergisi Reformuna
Bu dönemde gelir vergilemesinde gelir, kurumlar ve
esnaf vergisi uygulamasına geçilmiştir. Bu reformu
1956'da gider vergilerinde sistem değişikliği
izlemiş ve muamele vergisi ile dahili isthlak
vergisi ve yol vergisi (akaryakıttan alınan)
kaldırılarak yerine istihsal vergileri, şeker
isthlak vergisi, PTT hizmetleri vergisi alınmaya
başlanmıştır. Esnaf vergisi uygulamasına kısa bir
süre sonra (1956) son verilmiş, müdafaa vergisi 1960
sonrası bina vergisi surc-harge haline
getirilmiştir. Servet vergisi olarak 1957'de
uygulanmaya başlanan Hususi Otomobil Vergisi
1963'den sonra yerini Motorlu Kara Taşıtları
Vergisine bırakmıştır. Tayyare Resmi tatbikatı da
1964'de nihayete ermiştir. 1964de luzlı kentleşme
emlak alım vergisi ihdasına yol açmıştır. Bu
dönemde 1963'den itibaren alınmaya başlanan Dış
Seyahat Harca-malan Vergisi, Gümrük Vergisine eş
etkili yükümlülük olarak 1966'dan itibaren
getirilen ithalat damga resmi, 1967 sonrası
akaryakıt gümrük vergisi, 9-19ö8'den bu yana alınan
rıhtım resmi.
1970'li yılların başında kamu bütçesinin yaşadığı
kriz (1969 yılı konsolide bütçe açığı, bütçe
harcamalarının % 7'sine çıkmıştır) hükümeti yeni
vergi kaynağı arayışına yöneltmiş ve finansman
kanunu ile emlak vergisi (daha önce il özel idare
vergisi iken, Merkezi Yönetim Vergisi haline
getirilmiştir) gayrimenkul kıy-met artışı, bina
inşaat, taşıt alım ve işletme vergisi (bir tür
parekende satış vergisi ve sportoto vergileri ihdas
edilmiştir. 1974'de ithalde tek vergi, 1975'den
itibaren damga vergisi uygulamasına geçilmiştir.
Bu ek mükellefiyetlerin büyük bir bölümü başarısız
olmuş ve yaklaşık on yıllık bir uygulama sonrası bu
sistemi zorlayan uygulamalardan vazgeçilmek zorunda
kalınmıştır. Gayrimenkul Kıymet Artışı, Bina İnşaat
Vergisi (daha sonra harç namı ile yerel yönetimlere
aktarılmıştır) ve Emlak Alım Vergisi (harç haline
dönüştürülmüştür) uygulamasına 1982'de, Mali Denge
Vergisine ise 1983 mali yılı sonunda son
verilmiştir. Ayrıca Motorlu Kara Taşıtları Vergisi
de 1981'den itibaren Motorlu Taşıtlar Vergisi halini
almıştır.
C) 1985 Sonrası Katma Değer Vergisi Dönemi
Bu dönem 1985'de KDV'nin ve Akaryakıt Tüketim
Vergisinin ihdası ve istihsal işletme, şeker
istihsali, nakliyat, PTT hizmetleri, geçici süre
uygulanan (1982 - 1984). İlan Reklam (belediye
vergisi haline dönüşmüştür), Dış Seyahat Harcamaları
Vergilerinin ilgası ile karakterize edilmektedir.
KDV yanında sisteme aykırı olmakla birlikte taşıt
alım, banka ve sigorta muameleleri vergileri
korunmuştur. Emlak vergisi de 1985 sonrası bir
belediye geliri haline getirilmiştir.
Bu reform hareketi sonrası yapılan küçük
değişiklikler arasında dış ticaretten alınan rıhtım
resmi ve ithalatı damga resminin kaldırılarak
1992'den itibaren ulaştırma alt yapıları resminin
ihdası bunun da 1985 sonrası etkili yükümlülük
olarak kalkışı, 1994'deki ekonomik kriz dolayısiyle
olağanüstü olarak alman, ekonomik denge, net aktif
ve ek motorlu taşıt vergileri zikredilebilir.
Türkiye Cumhuriyetinin 75.yıldönümünde, devlet
vergi sistemimiz gelir üzerinden gelir ve kurumlar,
servet üzerinden veraset ve intikal ve motorlu
taşıtlar vergisi, harcamalar üzerinden KDV,
akaryakıt tüketim, taşıt alım, damga vergisi, banka
ve sigorta muameleleri vergisi, dış ticaretten
gümrük vergisi ve kimi eş etkili yükümlülükler
üzerine dayalı çağdaş bir görünümdedir. Ne var ki
aşağıda ifade edileceği gibi kendinden beklenen
başlıca mali, ekonomik ve sosyal işlevlerini yerine
getirdiği konusunda ciddi değerlendirmeler
yapılabilmektedir.
1923'de %9.8 olan konsolide bütçe vergi gelirleri/GSMH
oranı 1950 reformuna gelindiğinde % 12.9 olmuş,
1985 dönemi başında ise bu oranda hiç bir değişme
olmamış ve dönem içindeki 1977 -1979 geçici
yükselmesi hariç % 13'lük rasyo korunmuştur. 1985
sonrası vergi yönetimi ve denetimi açısından
uygulanan yeni yöntem ve tekniklere KDV'nin geniş
tabanına rağmen kesinleşmiş verilere göre 1996
yılında ulaşılan rasyo % 15 olmuştur. 1998'de
%18'lik oran hedeflenmektedir. Konsolide bütçe
vergi yükü, 75 yıllık cumhuriyet döneminde bu iki
ara çağdaş reform harekeü-ne çeşitli ek ve
olağanüstü vergi denemelerine rağmen sadece (5) puan
artırabilmiştir. Fert başına milli gelir 100 kat
artmış, sanayinin, dış ticaretin GSYİH içindeki
payı yükselmiş, gelir bölüşümünde ciddi bozulmalar
olmuş, bütün bunlar sonucu vergi kapasitesi artmış
ancak fiili vergi yükünde çok küçük değişimler
gerçekleşmiştir.
Sonuçlandırıcı Düşünceler
Türkiye Cumhuriyeti 75 yılda çağdaş batılı bir mali
sistemi anayasal olarak kamu hizmeti ve vergisel
kurumlar ile benimsemiş ve uygulamaya koymuştur. Ne
var ki özellikle vergi yükünün, genç
cumhuriyetimizin ekonomik ve sosyal gelişmesine
koşut olarak artan vergi potansiyel ve kapasitesini
izleyememesi 1970 sonrası başlayan bütçe açıklarının
1980 sonrası büyük ölçüde yüksek bütçe maliyetli
borçlanma ile finanse edilmesi, sunulan reel kamu
hizmet değerini düşürmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti 1998'de bütün çağdaş mali
kurumlanna rağmen son onbeş yılda oluşan ciddi iç
borç stokunun bir yansıması olarak bütçe
harcamaları içinde yer alan faiz yükü kıskacındadır.
Bu faiz yükü, kamu tüketim ve yatırımlannı, ciddi
biçimde düşürmekte olup, iktisadi büyüme hızına da
olumsuz etki yapmaktadır. Vergi sistemimiz, gelir
ve katma değer vergisi üzerine oturmuş görünmekte
ancak bu iki verginin etkinsiz ve adaletsiz
uygulaması vergi yükü düzey ve bileşimini olumsuz
etkilemektedir.
Gene de mali geleceğe ümitle bakıyoruz. Mali
sistemde özellikle iç borçlanma ve vergi yükündeki
kısa ve uzun vadeli iyileşmeler çağdaşlığının
içerik kazanmasına yol açacaktır.
|