Davranışsal İktisat, Deneysel İktisat ve Avusturya
İktisadı
Bu sene iktisatta Nobel ödülü Daniel Kahneman ve Vernon Smith'e
verildi. Bu iki iktisatçı insanların tercihleriyle
ilgili popüler ekonomik teorilerin geçerliliğini
incelemekteydi. Kahneman, psikoloji çalışmalarında
edindiği kavrayışları insanların belirsizlik
şartları altında muhakeme etme ve karar alma
konularıyla bütünleştirdi. Smith ekonomik teorileri
doğrulamak için bir deneysel laboratuvar oluşturdu.
(Davranışçı Yaklaşım)
Nobel ödüllü bu iki iktisatçı ekonomi biliminin istikbalde
evrileceği istikameti belirleyen kişiler olarak
kabul edilmektedir. Bu bilim adamlarının çeşitli
popüler teorilerin geçerliliğini sorgulamaya
başlaması iyi bir adımdır. Bununla beraber, Kahneman
ve Smith'in geliştirdiği fikirler iktisat ilminin
gelişmesine yardımcı mı olacaktır, yoksa onun
gelişmesini yavaşlatacak mıdır?
Deneysel İktisatçı İmkân Var mı?
İktisatçılar her zaman doğa bilimleriyle ve kesinliğe sahip
bilimlerle uğraşanlara gıpta etmiştir. Tabiî
ilimlerin yöntemlerinin iktisat ilminde
kullanılmasının kavrama/ idrak kabiliyetimizde
muazzam gelişmeler ortaya çıkartabileceğini
düşünmüşlerdir. Mamafih, laboratuvar ortam/çalışması
doğa bilimlerinde çalışmanın doğru/geçerli bir
yolcuyken, iktisat ilminde böyle değildir. Eğer bir
etkisi olacaksa, laboraruvarların iktisat
çalışmalarına sokulması, anlayışımızı/idrakimizi
boğacaktır.
Bu neden böyledir? Laboratuvar fizikte bir gerekliliktir, çünkü
bilimle uğraşan kişi üzerinde çalışılan maddeyle
ilgili çeşitli olguları tecrit edebilir. Mamafih, o,
çeşitli olguları tecrit edebilmesine rağmen, bu
olguları yöneten kanunları bilmez Tek yapabileceği,
teşhis edilen/tanımlanan çeşitli parçalan yöneten
"gerçek kanun "u hipotez haline getirmektir. Ancak,
"gerçek" tabiat kanunlarından asla emin olamaz Bu
konuda Murrnay Rothbard şöyle yazmaktadır:
Kanunlar ancak hipotetize edilebilir. Geçerlilikleri, laboratuvar
olgularına müracaat yoluyla doğrulanabilecek
sonuçlan onlardan mantıkî istidlal yoluyla çıkar mak
suretiyle belirlenebilir. Kanunlar olguları açıklasa
ve onlardan yapılan istidlaller onlarla
(kanunlarla) insicamlı (tutarlı) olsa bile, fizik
kanunları mutlak olarak
tesis edilemez. Çünkü başka bazı kanunlar daha geniş
çaplı bir olgular dizisini açıklamakta daha
zarif/ince ve muktedir olabilir. Bundan dolayı,
fizikte, postüla edilen hipotezler onların veya
onların sonuçlarının emprik olarak test
edilebileceği şekilde hipotetize edilmelidir.
Doğa bilimlerinin tersine, insan davranışlarıyla alâkalı
olgular/gerçekler tecrit edilemezler ve en basit
unsurlarına ayrılamazlar. İnsan davranışının
realiteleri bir çok sebep-sonuç bağlantılı
eylem/davranış sonucunda ortaya çıkmış/belirmiş
karmaşık tarihî gerçeklerdir/olgulardır.
İnsanların değişik faaliyetlerle meşgul oldukları gözlemlenebilir.
İnsanlar el becerisine dayanan işler yaparlar,
otomobil sürerler, caddelerde yürür ve lokantalarda
yemek yerler. Bu faaliyetlerin ayırıcı özelliği
hepsinin amaçlı olmasıdır. El becerisine / kol
gücüne dayanan işler bazı insanlar için para
kazanmanın yolu olabilir ve bunu yapabilmeleri,
onları, gıda maddesi ve elbise satın alma gibi
çeşitli hedeflere ulaşmaya muktedir kılar. Bir
lokantada akşam yemeği yemek iş ilişkisi kurma yolu
olabilir. Araba sürmek belirli bir yere ulaşmanın
yolu olabilir. Başka bir ifadeyle, insanlar bir
amaçlar ve araçlar çerçevesi içinde davranırlar,
amaçlara ulaşmak için çeşitli araçlar kullanırlar.
Kısaca, biliyoruz ki, davranışlar bilinçli ve amaçlıdır. Aynı
zamanda, insan davranışının bilinçli ve amaçlı
olduğuyla ilgili bu bilgi kesin ve daimîdir. Buna
itiraz etmeye kalkan kimse kendisiyle çelişkiye
düşer, çünkü o bunu yapmakla insan davranışının
bilinçli ve amaçlı olmadığını ileri sürme yolunda
amaçlı ve bilinçli bir davranış
gerçekleştirmektedir.
Bu amaçlı davranış bilgisinden çıkartılacak çeşitli
sonuçlar/mütalaalar da geçerlidir ve bunların tabiî
bilimlerde olduğu gibi değişik laboratuvar
testlerine tabi tutulmasına gerek yoktur. Çünkü bir
şeyle ilgili kesin bir bilgi varsa, emprik teste
ihtiyaç duyulmaz.
Mamafih, Vernon Smith insan davranışlarının bilinçli ve amaçlı
olduğu görüşünü reddeder. Smith şöyle der:
O (Mises) insan davranışının bilinçli bir şekilde amaçlı olduğunu
iddia eder. Fakat bu, savunduğu sistem için gerekli
bir şart değildir. Piyasalar insan davranışının
bilinçli müzakereye dayanan bir tercih içerip
içermediğinden bağımsız olarak işlemeye devam
etmektedir. Mises, bilinçsiz zihnî süreçlerin
işleyişinin önemini yeterince anlayamamaktadır.
Bildiğimiz şeyin çoğunu öğrendiğimizi hatırlamayız,
öğrenme süreci de bilinçli tecrübemizce kavranabilir
değildir...
Hatta, karşılaştığımız mühim karar problemleri beyin tarafından
bilinçli elde edilebilirlik seviyesinin altında
işleme tabi tutulur. Smith'e göre Ekonominin
işleyişi bilinçli aklın ürünü değildir ve olamaz da.
Smith karar oluşturmada aklın kullanımını önemsiz görmekle kalmaz,
iyi davranışın hislere cevap olarak ortaya
çıktığını ileri sürer. Şöyle der:
İnsanlar iyi karar vermenin akim bir sonucu olduğuna ve hislerin
sahip olacağı her etkinin iyi kararlara zıt olduğuna
inanmayı sever. Tercih teorisinde aklın önceliğine
inanan Mises ve diğerlerinin değerini anlamadığı şey
hislerin insan davranışında oynadığı yapıcı roldür.
Aşikârdır ki, aklın, bilinçliliğin ve amaçlı eylemin önemi bir kere
reddedilince, geriye kalan şey doğa bilimlerini
taklide kalkmak ve insanlara nesne gibi muamele
etmektir. Bu düşünce tarzına göre insan davranışı
akıl tarafından değil, insanlar üzerinde etkili olan
haricî faktörler tarafından yönlendirilir. O zaman
belirli bir müşevvik yoluyla değişik insan
davranışları gözlenebilir ve ekonomi dünyasıyla
ilgili her çeşit sonuç çıkartılabilir. Oysa, Mises'e
göre, Bu insan davranışını, o davranışın yöneldiği
amaç kadar, davranışta bulunanın kişinin müşevvikte
gördüğü anlama da referansta bulunmaksızın tasvir
etmek imkânsızdır.
İnsan aklının ehemmiyetini reddetmekle V. Smith insana diğer
hayvanlar gibi muamele etmektedir. Aslında, deneysel
iktisatçıların bazıları, ekonomi bilimindeki ana
akımların çeşitli önermelerini doğrulamak için
güvercinler ve fareler üzerinde değişik deneyler
yapmaktadır.
Deneysel iktisadın temellerinin atılmasında önemli bir adımı
1944'te von Neumann ve Morgenstem'in "Theory of
Games and Economic Behaviour" adlı çalışmasının
yayınlanmasıdır (Princeton, 1944, s.86). Bu
çalışmaya göre, insan tercihleri oyun-benzeri
tecrübelerden anlaşılabilir. Bu yaklaşımla ilgili
problem, oyunun gerçek dünya olmasıdır. Mises'e
göre, Bu oyun oynamadaki doğrudan hedef, oyunun
kurallarına göre diğer oyuncuyu yenmektir. Bu, tuhaf
ve özgül bir davranıştır. Çoğu eylemler hiç kimsenin
mağlup olmasını veya kaybetmesini hedeflemez.
Şartlarda bir iyileşmeyi hedefler. Bu iyileşmenin
başka bazı insanlar pahasına elde edildiği durumlar
olabilir. Fakat her zaman böyle değildir. En hafif
deyimle işbölümüne dayanan sosyal bir sistemin
düzenli işleyişinde durum kesinlikle böyle değildir.
Oyun oynamakla bir piyasa toplumunda iş yapma davranışı arasında en
küçük bir benzerlik bile yoktur. Kağıt oynayan kişi
rakiplerinden daha kurnaz davranarak para kazanır.
Bir işadamı müşterilere elde etmek istedikleri
eşyaları temin ederek para kazanır. Bir kağıt
oyuncusu ile bir blöfçünün stratejisi arasında bir
benzerlik olabilir. Bu problemi tahkike ihtiyaç
yoktur. İş davranışını hilekârlık olarak yorumlayan
kimse yanlış yoldadır.
Psikoloji ve İktisat
Psikoloji, ekonomi bilimine insan davranışıyla psikolojinin
birbiriyle ilişkili disiplinler olduğu düşüncesiyle
girmiştir. Mamafih, ekonomi ile psikoloji arasında
önemli bir fark vardır. Psikoloji amaçların ve
değerlerin muhtevasıyla meşgul olur. Oysa, ekonomi,
insanların amaçlı davranış içinde olduğu kaziyesiyle
işe başlar, çeşitli amaçların özgül muhtevasıyla
ilgilenmez. Rothbard'a göre, Bir kimsenin amaçlan
"egoist", "alturist" veya "zevksiz" olabilir. Bu
amaçlar "maddî eşyalar"dan veya rahatlıklardan zevk
almayı vurgulayabilir veya, münzevi hayatını
hatırlatabilir. Ekonomi bu amaçların muhtevasıyla
alâkalı değildir ve onun kanunları bu amaçların
muhtevasından bağımsız olarak geçerlidir.
Buna karşılık Psikoloji ve etik insan amaçlarının muhtevasıyla
meşgul olur, insanın neden şu ve bu amaçları
seçtiğini veya hangi amaçlara değer verdiğini sorar.
Bundan dolayı, iktisat belirli bir amaçla ve insanın amaçları
olduğu ve bu hedeflere ulaşmak için araçlar
kullandığı gerçeğinin formel implikasyonlarıyla
meşgul olur. Sonuç olarak, ekonomi psikolojiden
farklı bir disiplindir.
Psikolojiyi ekonomiye sokmak teorinin genelliğini aşındırır/siler
ve onu yararsız hale getirir. Bu, bu yıl iktisatta
Nobel ödülünü kazanan Daniel Kahneman ve
takipçilerinin tam olarak yaptığı şeydir.
Yaptığı çeşitli deneylerle, Kahneman, insanların, her zaman,
iktisattaki ana akımın önerilerine uygun şekilde,
yani rasyonel olarak davranmadığı sonucuna vardı.
Mamafih, Kahneman'ın keşfettiği şeyin insanların
rasyonel olup olmadığıyla bir alâkası yoktur. O,
popüler ekonominin insanların tercihlerinin sabit
olduğu yolundaki hatalı önermesiyle alâkalıdır.
Kısaca, insanların makinalar gibi olduğu ve asla
kafalarını (mind) değiştirmediği önermesiyle
ilgilidir.
Şimdi, eğer tercihler sabitse, bu tercihleri bir matematik
formülüne sığdırmanın, yeni insanların isteklerini
bir formül marifetiyle zaptetmenin mümkün olduğuna
inanılır. Bu, ekonomi biliminin ağırlıklı akımı
tarafından fayda fonksiyonu olarak adlandırılır.
Tuhaf bir şekilde, sabitlik varsayımı popüler
ekonomi tarafından rasyonelliğin önemli bir
karakteri olarak etiketlenir. Açıktır ki, insanlar
fikirlerini değiştirir, öyleyse, Kahneman'ın yaşanan
insanların davranışının sistematik olarak makine
olan insanın davranışından sapmasını "keşfetmesi"
şaşırtıcı değildir.
Bütün bunlara rağmen, Kahneman'ın buluşları ekonomideki ana dogmaya
ciddî biçimde meydan okur görünmektedir. Mamafih,
Kahneman'ın çalışmalarının dikkatli biçimde tetkiki
bunun böyle olmadığını gösterir. Kahneman, sabit
tercihler varsayımını reddetmekten ziyade muhafaza
etmiş ve sadece ağır basan müflis iktisat modeline
göre daha fazla realizm getirmek için, tüketici
tercihlerinin matematik formülasyonunu yani fayda
fonksiyonunu tadil etmiştir. Çok övünülen
çalışmasında Kahneman şöyle demektedir.
Bundan dolayı, bir bireyin türetilen değer (fayda) fonksiyonu her
zaman paraya yönelik "saf tavırları yansıtmaz, çünkü
belirli miktarlarla birleştirilmiş ilâve
sonuçlardan etkilenebilir. Bu tür heyecanlar,
kolayca, kazançlar için değer fonksiyonunda bombeli
(tümsek) bölgeler ve kayıplar için değer
fonksiyonunda çukur (içe çökük) bölgeler
oluşturabilir. Sonraki durum daha yaygın olabilir
çünkü büyük kayıplar çoğu zaman hayat tarzında
değişiklikler icabettirir.
Orijinal fayda fonksiyonu von Neumann ve Morgenstern tarafından
geliştirilmiş iken, Kahneman orijinal formülasyonu
gerçekleştirdiği psikolojik testler sonucu
tadilatlar yapmak suretiyle ince ayara tabi tutma
işine girişmiştir.
Kısaca, Kahneman, farklı bir matematiksel fonksiyon türü
geliştirdi. Bu bakımdan, insanlarla değil
makinalarla meşgul olan aynı ana akım iktisat tuhaf
modeliyle çalışmaya devam etti.
Görülüyor ki, Nobel ödüllü bilim adamı iktisattan ziyade psikoloji
testlerinden elde ettiği dataya uygun düşecek bir
formül bulmakla ilgiliydi. Kısaca, eğri hazırlamakla
meşguldü. İlerideki testlerde diğer bazı tuhaf/özgül
sonuçlar keşfederse, formülünü yeniden tadil
edecektir. Başka bir deyişle, bize daha sofistike
bir insan makinası takdim edilecektir.
Dahası, Kahneman'ın yoğun şekilde kullandığı matematik ve
istatistik metotları insan davranışları alanında
geçerli değildir. Örnek olarak, olayların
tekrarlanabilir olmasını gerektiren, sayısal
ihtimaliyet uygulamasını ele alalım. Bir müteşebbis,
kararlarını oluştururken, hakkında bilgi sahibi
olduğu ve diğer vakalarla sadece sınırlı bir
paralelliğe sahip olan eşsiz/biricik
vakalarla/durumlarla karşılaşır (Bkz. Rothbard,
Toward a Reconstruction ofUtility and Welfare
Economics)
Amaçlar - Araçlar ve Tüketici Tercihleri
Ana akımın düşünce çerçevesinin bir temel problemi insanların sanki
bir tercih skalası ellerine zorla tutturulmuş gibi
sunulmasıdır. Kısaca, hiçbir şeyden etkilenmeksizin
bu skala her zaman aynı kalır. Mamafih,
değerlendirmeler değerlendirilecek şeylerden
bağımsız olarak kendi kendilerine var olamazlar. Bu
hususta Rothbard "Değerlendirilecek şeyler olmadan
değerlendirme olamaz" demiştir.
Başka bir deyişle, değerlendirme, şeyleri değerlendiren aklın
sonucudur. Değerlendirme (kıymet takdiri) akıl ve
şeyler arasındaki bir ilişkidir.
Amaçlı davranış insanların tasarruflarındaki çeşitli araçları
amaçlarıyla karşılaştırarak değerlendirdiklerini
veya takdir ettiklerini gösterir. Özetle, bireysel
amaçlar insanların değerlendirmeleri ve böylece
tercihleri için standartlar koyar. Bir şekilde,
belirli bir amacı seçerek bir insan aynı zamanda
çeşitli araçları değerlendirmenin bir standardını
tesis eder. Meselâ, benim amacım çocuğuma iyi
bir eğitim sağlamaksa, o zaman değişik eğitim
kurumlarını araştıracağım ve onları bu kurumların
sağladığı eğitimin kalitesiyle ilgili bilgime bağlı
olarak derecelendireceğim. Dikkat ederseniz, benim
bu kurumları derecelendirme standardım benim
amacımdır, yani çocuğuna iyi bir eğitim sağlamaktır:
Veya, meselâ, niyetim bir otomobil
satın almaksa ve piyasada her çeşit otomobil varsa
otomobilin ulaşmama yardım edeceği spesifik
hedeflerimi belirlemem lâzımdır. Uzun mesafelere
araba mı süreceğimi yoksa tren istasyonuna kadar
gidip trene mi bineceğimi belirlemem gereklidir.
Nihaî hedefim çeşitli otomobillere nasıl kıymet
takdir edeceğimi belirleyecektir. Belki de, kısa bir
mesafe için bir ikinci el arabanın kâfi olacağına
karar vereceğim. Bireyin amaçları araçlarının ve
dolayısıyla tercihlerinin değerlendirilmesini
belirleyeceğinden aynı iyi/eşya bireyin
amaçlarındaki değişikliklerin sonucu olarak farklı
biçimde değerlendirilecektir.
İnsanlar, her zaman elde etmek istedikleri pek çok amaca sahip
olacaktır. Çeşitli amaçların elde edilmesini
sınırlayacak olan şey araçların kıtlığıdır. Bundan
dolayı, daha çok araç var oldukça daha çok amaca,
gayeye ulaşılabilecektir, yani insanların yaşama
seviyeleri yükselecektir. Çeşitli amaçlara
ulaşmadaki bir başka sınırlılık uygun araçların
yetersizliğidir. Çölde susuzluğunu gidermek için
suya ihtiyacım vardır, sahip olduğum elmaslar bu
bakımdan bir işime yaramayacaktır.
İnsanların bir araç-amaç çerçevesinde hareket ediyor olması,
onların ana akım iktisat tarafından tasvir edilen
süper insanlar oldukları anlamına gelmez. Tersine,
bu araç-amaç çerçevesi, iyi davranış sayılan şeyle
ister uyumlu ister uyumsuz olsun, her insan
davranışının esasıdır. Bu yüzden, laboratuvar
testlerinden elde edilen sonuçlar, ekonomi bilimi
söz konusu olduğu sürece, insan davranışıyla ilgili
kavrayışımızı geliştirmez, tam da tersine, bizi
anlamlı bir bilgi edinmekten alıkoyar.
Sonuçlar
Bu yıl iktisatta Nobel ödülünü kazanan yazarların her ikisi de,
bilmeyerek, ekonomi biliminin gelişmesinden ziyade
gerilemesine zemin hazırlamıştır. İnsanların
özünü-düşünme yeteneği - geliştirmekten ziyade,
ikisi de çalışmalarında insan davranışlarının ve
aklın çok az ortak tarafının olduğunu göstermeye
çabalamıştır.
Özellikle Vernon Smith açıkça aklın insan davranışlarını
yönlendiren ana kabiliyet olduğu nosyonunun üstüne
kuşku düşürmektedir. Onun için, ana itici güç
İlişlerdir. İnsanların akıllarını kullanma
kapasitesi hakkında şüpheler yaratarak, Nobel ödüllü
yazarlar, öyle olmasını istemeden, bireyleri
"irrasyonel davranıştan "korumak" için devlet
kontrolleri getirilmesinin temellerini döşemiş
olabilirler.
Meselâ, finans piyasasındaki ekonomiyi tahrip edebilecek geniş
dalgalanmalar irrasyonel davranışlara atfedilebilir.
Bu yüzden, bu irrasyonaliteyi regülasyonlarla
sınırlamak çok anlamlı olacaktır. Gerçekte, Amerikan
Merkez Bankası Başkanı bir konuşmasında canlanan
borsayı tam da bununla suçladı: irrasyonel
coşkunluk.
Çeviren:
Atilla YAYLA
Kaynak:
Frank SHOSTAK
|