Değişim Yönetiminde Yeni Arayışlar
Yener Tugay
Değişim hayatımızın kaçınılmaz bir parçası. Gün yok
ki çevremizde yeni bir değişim yaşanmasın. Küresel
ulaşım, iletişim, globalleşme, teknoloji patlaması,
yenilikçilik, hız, re-kabetin giderek yoğunlaşması
gibi rüzgarlar her alanda olduğu gibi kuruluşlarda
bir çok temel değişikliğe yol açmaktadır. Nedir bu
temel değişiklikler.
Daha Yatay ve Yalın Organizasyonlar
Rekabete hızlı bir şekilde cevap verebilmek yönünde
hedefler oluşturup, bu hedeflere topyekün
odaklanma, sağlıklı iletişim ve etkileşim, hızlı
kararlar kuruluşun somut ve soyut kaynaklarını
doğru şekilde kullanmak, katılımcılık ve
çalışanların motivasyonunu artırmak yatay ve yalın
organizasyonlarda çok daha kolay oluyor. Son
senelerde, bir çok kumlusun Genel Müdürden en alt
çalışana kadar olan kademeleri 1-2 yıl gibi kısa bir
sürede 4-5 kademe birden azalttıkları görülmüştür.
Örneğin 9 kademeden, 5 kademeye.
Kalite ve Sürekli Gelişme Yenilik konusunda öncülük,
yeni ürün1er, yöntemler, süreçler geliştirebilme
kalite
standartlarını belirleyip buna uyum sağlama sıfır
hata ve sonuçta da tüm alanlarda öngörülen
hedeflere ulaşıp, sürekli gelişme yönünde çıtayı
daha da yukarı çekmek -eğer siz standardınızı
yükselterek sürekli fırsat yaratmazsanız bir
başkası- rakibiniz, bunu seve seve yapacaktır.
Müşteri Odaklılık
Kalıcı rekabet avantajı elde edebilme yönünde en
önemli yaklaşımın "müşteri odaklılık" olduğu artık
en yaygın biçimiyle kabul ediliyor. Yakın zamanda
kalite ödülü almış seçkin kuruluşlarımızın
sunumlarına katıldım. Bu önce kuruluşlarımızın hepsi
de istisnasız "müşteri odaklılığı" temel felsefe
olarak benimsiyorlar. Müşteri odaklılığmın satış
bölümü veya müşteriyle ilişkide bulunan diğer
bölümleri ilgilendirdiğini düşünmek son derece
yanıltıcıdır. Tam tersine müşteri odaklılık
aracıyla rekabet ortamında avantaj elde etmek
istiyorsak kuruluşun tüm çalışanlarının genel
müdürden, kapıdaki güvenlik görevlisine kadar bu
yaklaşım içinde olması beklenir. Müşteri odaklıyız
demekle bunu elde gerçekleştirmek tamamen ayrı
konular. Müşteri gözüyle batağınızda zincir en
zayıf halkasından kopar.
Daha Çeşitlilik Gösteren İş Gücü
Değişen koşullara hızla ayak uydurabilme,
yenilikçilik, rekabetçi avantajlar elde edebilme
becerileri, artan müşteri beklentileri, pazardaki
belirsizlikler, hesaplanmış riskler alabilme
beklentileri gibi unsurlar hangi kademede olursa
olsun çalışanların çok çeşitli yetkinliklere sahip
olmalarını, çeşitli roller yüklenmelerini
gerektirmektedir.
Bütün bunlara ilaveten kuruluşun İŞ yaptığı ortamda,
özellikle müşteriler yönünden de çok önemli
gelişmeler izleniyor. Müşteri artık eskisinden
farklı. Beklentileri değişiyor. Çok daha bilinçli.
Daha çok daha iyi hizmet bekliyor. Kalite ve ürün
tatmini yönünde
daha fazlasını istiyor. Marka bağımlılığı ve
sadakati giderek azalıyor, seçimini araştırdıktan,
karşılaştırma yaptıktan sonra veriyor. Daha
bireyselleşmiş ve kendi tarzı var.
Önemsenmek istiyor.
Ortaya çıkan tüm bu akımlara ayak uydurabilme
yönünde kuruluşlar neler yapıyorlar?
- Kadroları daraltmak (yeniden yapılanma,
reorganizasyon)
- işin doğnı ve hatasız yapılması yönünde
standartlar geliştirmek (toplam kalite)
- Bölümler ve iş gruplarını birbirlerine
yaklaştırarak sağlıklı iletişimi temin etmek
- Verimliliği elde etme yönünde kalite bilincini
yerleştirmek
- Süreçleri analiz edip, sürekli geliştirmek (reengineering)
- Yapılması istenilen işleri yapabilecek
niteliklere sahip elemanların sayışım artırmak.
Değişen iş koşulları ve kuruluşların giriştikleri
bu yeni çabalar yöneticileri çok önemli derecede
etkiliyor. Nasıl mı?
• Organizasyondaki yönetici kademeleri ve sayısı
azalıyor
* Her bir yöneticiye doğrudan bağlı eleman sayısı
artıyor
* Yöneticilerin rolleri değişiyor
• Yönetmek giderek zorlaşıyor
• Beklentilerdeki farklılıklar büyüyor
* Belirsizlik ve endişeler giderek artıyor
Bu değişiklikler sonucu yöneticinin görevi her
geçen gün daha da farklılaşıyor ve zorlaşıyor. Bir
çok organizasyonda yönetici kadroları daralırken,
ilişkilerin ve yöneticiye rapor edenlerin sayıları
artmakta, öte yandan işin önemli bir bölümü proje
takımlarında çalışma grubu üyelerince veya değişik
birimlerden gelen üyelerden oluşan takımlarda
yürütülmektedir.
Yöneticinin rolü de bütün bu değişikliklerle
birlikte artık kontrol etmek yerine organizasyonun
diğer üyelerinin işlerini kolaylaştırmaya
dönmektedir. Organizasyonun tüm üyeleri müşteriye
doğnı şekilde odaklanabilmek yönünde "İşbirlikçi" ve
"rekabet bilinçli" olmalıdır. Yönetici ise
kişilerin bu ve benzer yetkinliklere sahip
olmalarını sağlayacak "geliştirici" ve
"güçlendirici" desteği vermelidir.
Yakında gireceğimiz yeni 10 yılın iş yaklaşımları
1990'ların iş konularından çok farklı olacaktır.
Bugünün çalışanlarının beklentileri 10 yıl
öncesinde göre önemli farklılıklar göstermektedir.
Çalışanlar:
- İş güvencesi
- Amaçlı çalışma
- Katılımcılık
- Değişikliler hakkında bilgilenme
- Amirin ilgisi
- Dürüstlük ve açıklık
- Mesleki gelişme ve ilerleme
- Yeni teknolojiler/yöntemler ile ilgili eğitim
- Ailelerine zaman ayırmayı sağlayabilen esnek
saatler,
gibi konularda giderek artan beklentilerin içine
girmektedirler.
Buna karşılık kuruluşlar ne bekliyor:
- Çalışanların işe bağlılığı, adanmıştık
- Çalışanların işlerinin devamlılığını
sağlayabilecekleri karlıkğı elde edebilmeleri
- Değişikliklere uyum, değişiklikleri
yönetebilirle
- Yenilikçi fikirler/yaratıcılık
- Yeniliğe açık olmak
- Risk alabilme
- Ürün ve süreçlerin sürekli geliştirilmesi
- Müşteri odaklılık, müşteri için değer
yaratabilmek.
Çalışanların ve kumlusun beklentilerini
karşılaştırdığımızda çatışan noktalar görebiliriz.
Ancak bugünün yöneticisinin en büyük özelliği
kuruluş ve çalışan beklentilerini en doğru şekilde
ve olabileceğince iç içe geçirmektir. Bunu
yapabildiğinde de değişimi yönetmekte en önemli
adımlardan birini atmış olacaktır. Zira değişim
yukarıda birilerinin "hadi değişiyoruz" diye
talimat verip hedef göstermesiyle gerçekleşmiyor. O
hedefe ulaşmak tüm kuruluşun çabası ve adanmışlığı
ile sağlanacaktır. Katılımın yaygın olması ile
gerçekleşecektir.
Bütün yukarıda belirtilenler ışığında içinde
bulunduğumuz değişim ve bilgi çağında yöneticinin
temel görevleri 10 temel başlık altında
toparlanıyor.
Bilgi Çağında Lider Yöneticinin Görevleri
1. Değişen iş dünyası ve gerektirdiklerini anlamak.
Değişimi yönetmek.
2. Misyon, vizyon ve rekabetçi strateji oluşturmak
(Ne yapmak istiyomz? Ne olmalıyız?)
3. Liderlik ve yöneticilik becerilerinin
etkililiğini artırmak.
4. Kendi davranışlarını ve başkalarının
davranışlarını anlamak (öz sorumluluk)
5. Kötü performans karşısında bunalmak yerine
performansı artırıcı becerileri kazanmak
6. îç/dış müşteriler ve tedarikçilerle daha iyi
işbirliği yapmak
7. Hedefleri çalışanların katkısı ile oluşturup,
yönetmek
8. Etkili iletişim, geribildirim sağlamak
9. Katkıya bağlı ödüllendirme ile motivasyon ve
sahiplenme duygusunu yaratmak
10. Uzun vadeli karlılığı sağlamak. Kalıcı rekabetçi
avantajlar yaratabilmek.
Değişime en güzel cevap, değişerek olur. Yöneticinin
en temel görevlerinden biri de "Değişimin
Yönetimi"dir. Gerçekten değişimi yaşıyoaız ve
kumluşlar değişme çabası içindeler. Ancak değişik
kumluşlar değişime farklı şekilde yaklaşıyorlar. Bu
farklılık kumlusun kültürüne, yöneticinin tarzına,
kuruluşun amaçlarına göre değişebilir. Bir yaklaşım
tarzı, değişim için devrimci yaklaşımdır. Şirket
evliliği, kuruluş hisselerinin el değiştirmesi,
yeni yöneticinin gelmesiyle ortaya çıkabilecek,
tepeden inme bir değişim. Bu güne kadar yapılan
uygulamalara bakıldığında tepeden inme devrimci
değişimlerin, tüm organizasyon ve çalışanların
katılım ve katkısını sağlamakta zorlanmasıyla,
genellikle başarısızlıkla sonuçlandığı, kalıcı
olmadığı gözlenmektedir.
Değişime ikinci bir yaklaşım ise evrimci yaklaşım.
Bu yaklaşım değişimi daha yüzeysel bir şekilde ele
alırken, popüler ve moda yöntemlerle sonuca
ulaşmayı tercih eder. "Herkes ne yapıyorsa biz de
onu yapalım, zaten o zaman değişiriz, kimseden de
geride kalmayız. Bir şey ters giderse çok da büyük
sorun değil. Elle gelen düğün bayram". Moda diye
yapılanların kuruluşların değişimine katkıları ne
derece sağlıklı olur? Ne noktaya kadar başarılı
olur? Bunlar tam olarak açık değil. Dışımızda
birileri değişime daha başka şekilde yaklaşarak
rekabetçi avantajı yakalayabilir.
Yukarıda sayılan iki değişim yaklaşımına göre
başarılı olma şansının çok daha fazla olduğu
kanıtlanmış bir üçüncü yaklaşım var. Sistematik
Değişim.
Sistematik değişim için kuruluş her şeyden önce
vizyonunu ortaya koymalıdır. Yani Ne olmak istiyomz?
Vizyonu, gideceğimiz yönü tarif etmeden, değişim
başlatmak kör uçuşu yapmaktan farksızdır. Bu
kumlusu hiçbir yere ulaştırmaz. Vizyonu ortaya
koyduktan sonra kuruluş belirtilen vizyona göre
nerede olduğunu tarif etmelidir. Değişimin en zor
noktası da bu kendini tarafsız bir şekilde tarif
edebilmek, öz eleştiri yapabilmek aşamasıdır. Burada
kişiler de, kuruluşlar da gerçekçi olmaya
zorlanıyorlar. Biz herhangi bir konuda nasılız
sorusuna cevap ararken, öte yandan da "Acaba bizim
dışımızdakiler bizi nasıl görüyorlar?" sorusuna
cevap bulmak gerekir. "Müşteri odaklı" çalıştığını
düşünen, bir kuruluşa yaptığım ziyaretten çıkışta
kapıdaki güvenlik noktasında kimlik kartım
bulunamadı. Yanlışlıkla kim olduğu bilinmeyen
birisine verilmiş. Ehliyetim bana ancak uzun bir
süre sonra geri ulaştırıldı.
Bir kuruluş sağlıklı değişim istiyorsa biz nasılız
sorusunun cevabını ön yargılardan sıyrılmış olarak
vermelidir.
Sistematik Değişim için diğer bir koşul da değişime
kararlı ve istekli olmaktır. Bu tarif edilen
vizyonun hayata geçirilmesi demektir. Kararlı ve
inançlı bir biçimde ele alınması başarılı değişimin
anahtarıdır.
Değişim için dördüncü koşul kuruluşlarda değişimin
en üst yönetimce sahiplenilip desteklenmesidir. Üst
yönetimin sahiplenmediği veya "biz nasıl olsa
birilerine bu işi delege ettik, onlar yürütürler"
gibi yaklaşımlar değişimin bir çok çalışanın
gözünde bir yaran olmayan, gereksiz bir çaba
şeklinde görülmesine yol açabilir. Değişim ancak
topyekün yani tepeden aşağıya herkesi içine
alıyorsa başarıya ulaşacaktır. "Bizim bölümümüz iyi,
onlar değişsinler, onlar kendilerine baksınlar"
veya "ilk önce onlar değişmeye başlasınlar biz de
gerekirse değişiriz" gibi düşüncelerin önüne ancak
topyekün değişim çabası ile geçilebilir.
Değişim ile birlikte yöneticiler de yeni roller
yükleniyorlar. Bu rollerin en başta gelenlerinden
biri belki de en önemlisi kuruluş için kalıcı
rekabetçi avantajlar yaratabilmek: Nedir bu kalıcı
rekabetçi avantajlar? Kumluşlar bu güne kadar
rekabet gücünü,
- Büyüklükleri,
- Ürünleri/Teknolojileri,
- Markaları
ile yürütüyorlardı. Yukarıdaki ele aldığımız
günümüzün değişim rüzgarları sonucunda artık bu üç
temel geleneksel avantajın yeterli olmadığını
görüyorum. Dev bir kuruluş, helkesin bildiği bir
marka -IBM- geçtiğimiz yıllarda önemli sıkıntılar
yaşadı. Amerika Birleşik Devletlerinde rakiplerine
göre çok daha küçük bir havayolu -Southwest-
rakiplerine diş söktürüyor. Örnekler çoğaltılabilir.
Farkı yaratabilmekte yepyeni konular ön plana
çıkıyor. Bunlardan biri yöneticilik. Yani yaptığımız
işi iyi yapabilmek, iyi sonuçlar alabilmek,
etkililiği, verimliliği elde edebilmek. Burada
toplam kalite, toplam verimli bakım (TPM) Kaizen
süreç yönetimi -reengine-ering- ve benzeri birçok
teknik yöneticiye ve kuruluşa bu yönde yardımcı
olacak araçlar olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak işi
iyi yapmak yeterli değil. Mümkün olan doğru işi iyi
yapmak. Bir kaptan teknesini çok iyi kullanıyor
olabilir, ama eğer bu kaptan yanlış bir rotada seyir
ediyorsa teknesini çok iyi kullanmasının çok fazla
bir katkısı olmayacaktır. O zaman yöneticiliğin
yanı sıra başka unsurların da gereği ortaya
çıkmaktadır. Bu da "liderlik". Vizyonumuz belli mi?
Doğru yönde mi gidiyomz? Verimli çalışıyoruz ama
doğm işi mi yapıyoruz? Çok iyi üretiyoruz ama
ürettiklerimiz bu Pazar için doğru ürünler mi?
Müşterinin istedikleri bu mu?
Sadece yöneticilik yetmiyor, liderlik de gerekli.
Lider mi? Yönetici mi bu kavram asırlardır
tartışılıyor, ama artık tüm gelişmeler ikisinin iç
içe geçmesinin kaçınılmaz olduğunu, önümüzdeki
yılların "Lider-Yöneticilik" yılları olduğunu
göstermektedir. Lider yönetici yarın için istikameti
belirlesin, o noktaya ulaşma çabası içinde de
bugünün işlerinin etkili bir şekilde
gerçekleştirilmesini sağlasın. Hem lider olup
ileriyi görmek, hem de aynı zamanda yönetici olup
bugünkü işleri doğm ve verimli yapmak.
Değişim bugün şirketleri zorlayan en önemli konu.
Yönetim yaklaşımlarımızı değiştirmeden de değişimle
başa çıkmak hayal olacaktır.
|