Demokrasinin Geleceği
Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli
Magna Carta, onikinci yüzyılda, kralın tebasından
gelişigüzel vergi toplamasını kral yönetiminin
adalet içermesi için ilan edilmiş olup, Demokrasinin
miladı, başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
İngiltere'de kumlan meclis, zaman içinde güçlenmiş,
vergi ve yargı düzenlemelerinin yanında savaşlara
karar verir, icrayı denetler hale gelmiştir.
Ondokuzuncu yüzyıl sonunda krallık artık figurativ
bir makam olmuştur.
Halk kendisini yönetmede vekillerini aracı olarak
kullanagelmiştir. İletişim imkanlarının kıt olduğu
dönemlerde halk vekilini tanıma imkanı bulamazdı.
Vekalet verme sistemini değiştirerek halkın vekilini
tanıması yolu açılmıştır, tngilterede dar bölge
sisteminde bir seçim çevresinden bir milletvekili
seçildiğinden, seçilen kişi seçmenini tek tek
tanımak durumundadır.
Seçmenini tanıyan kişi parti disiplinine devamlı
uyum sağlayamamış, bunun üzerine parti-milletvekili
bağları eskiye oranla bir hayli zayıflamıştır.
Milletvekili seçim çevresinin is- teklerini bilen
onların tercihlerine göre hareket eden bir kişi
olma zorundadır. Aksi halde bir " sonraki seçimde
seçilme şansı kalmamaktadır. Durum böyle olunca
haliyle Milletvekili parti yönetiminin değil seçim
bölgesinin bir elemanı olarak çalışma durumunu
tercih etmektedir.
Ülkemizde önce padişahlık sonra da tek parti
dönemlerinin alışkanlıkları hala devam etmektedir.
Orta Doğu insanının kültüründe de otoriter rejim
kalıntıları çoğunlukta.
Bütün Orta Doğu ülkelerinde devlet ve ya hükümet
başkanları yarı tanrı haline getiri-lir. bütün
meydanlar, caddeler binalar onların resimleri ile
donatılır, liderin etrafında bir müddet sonra yalak
ve salaklar türer ve onun halkla olan ilişkisini
koparır. Geçmişte bu çemberi kırabilen çok az lider
çıkmıştır.
Orta Doğu ülkelerinde ve bizde parlamenter sistem
lider yaratmamalıdır. Bunun bilinen yolu Batı
ülkelerinde olduğu gibi dar bölge sistemi ile
parlamenteri, lideri veya partisinin değil
seçmeninin sesi haline getirmek gerekir.
Çoğumuzun ihtiyacı insana dilediği hayat
şartlarının önünün açılmasıdır. Bir başka deyimle
insanın çevresindekilerin haklarını ihlal etmediği
müddetçe dilediği şekilde yaşamak istemesi doğal
olmuştur. Devlet insanının bu isteğini karşılamak
durumunda olacaktır. Devlet bunu kendiliğinden
yapmaz. Vatandaş kendisine vekil ettiği kişiler
vasıtasıyla siyasi kararlar aldırarak yapabilir.
Batı ülkelerinde bu yolda bir ilerleme
görülmektedir. Mahalli idareler güçlendirilmekte,
insan haklarına saygı devletin bütün kurumlanna
yayılmaktadır.
Ülkemizde parlamenter sistemimizin güçlendirilerek
parti disiplinini, seçmen irade ve tercihleri önüne
koyma durumundadır. Bunu yapmadığı takdirde
sistemin tıkanıklığı tartışılacak, hastalığın
parlamenter sistemden kaynaklandığı, bunun yerine
başkanlık sistemine geçilmesi fikri yaygın hale
gelecektir. Bu fikir bizi pekala bir Suriye, bir
Irak, bir Mısır durumuna getirebilecektir. Başkanlık
sisteminin parlamenter sistemden daha iyi çalıştığı
sadece Amerika Birleşik Devletlerindedir. Bu
sistem komşu ülkelerde olduğu gibi Brezilya,
Arjantin, Şili gibi ülkelerde de başarılı uygulama
bulamamıştır.
|