Dernekler ve Ticaret
6.10.1983
tarihli,
2908
sayılı Dernekler Kanunu hükümleri dahilinde ve
İçişleri Bakanlığının yakın denetiminde faaliyet
gösteren Dernekler; kazanç paylaşma dışında,
kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi
gerçekleştirmek üzere, en az
7
gerçek kişinin bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak
birleştirmek suretiyle kurdukları örgütlerdir
(2908
sy. D.K: Md.l).
Kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı
gerçekleştirmek üzere bir araya gelen gerçek
kişilerce kurulabilen bu tür derneklerin uygulamada
genellikle toplumsal dayanışma amacıyla kuruldukları
gözlenmektedir.
Toplumsal dayanışma amaçlı derneklerin kuruluş
şekilleri, işleyişleri, örgütlenmeleri, organları,
görev ve yetkileri, denetlenmeleri, yasak ve izne
tabi faaliyetleriyle diğer konuları, 2908 sayılı
Kanunun düzenleme kapsamı içerisinde bulunmaktadır
(D.K: Md.2).
Dernekler, kazanç paylaşma amacı olmaksızın ve
yasalarda öngörülen yasaklamalar dışında bulunmak
kaydıyla, ortak her türlü amaç için kurulabilirler.
Bu amaçlar, sosyal, kültürel, mesleki ve ekonomik
olabileceği gibi benzeri sair konularda da
olabilir.
Dernekler, tüzüklerinde öngörülen amaçlara
ulaşabilmek için kanunen yasaklanmamış her türlü
faaliyette bulunabilirler. Bu bağlamda, amaçlarıyla
bağlantı kurulabilmesi kaydıyla ticari bir işletme
işletmeleri veya bir ticari şirkete ortak olmaları
da kanımızca mümkündür.
Derneklerin doğrudan veya dolaylı olarak bir ticari
işletmeyi işletip işletemeyecekleri hususu
uygulamada öteden beri tartışılan bir sorundur.
Derneklerin ticari bir işletme işletemeyecekleri
veya daha yaygın bir söyleyişle ticari faaliyette
bulunamayacakları görüşünü savunanlar; derneklerin
kazanç paylaşma gayesiyle kurulamayacağını ve
bunların yapabilecekleri faaliyetlerin kanunda
sınırlandırılarak belirlendiğini ileri
sürmektedirler. Günümüzde, İçişleri Bakanlığı
uygulamalarında da hakim
olan bu görüş sahipleri özellikle, Kanunun 41 inci
maddesinde "Derneklerin İzinle Kurabilecekleri
Tesisler" başlığı altında yer alan düzenlemeye
dayanmakta ve Dernekleri, kanun koyucunun 41, 89 ve
90 inci maddelerde tadad ettiği faaliyetler dışında
yeni faaliyetlere ehil görmenin kanunun amacını
aştığı görüşünü savunmaktadırlar.
Gerçektende, 2908 sayılı Dernekler Kanununun 41 inci
maddesinin bu konudaki hükmü; "Derneklerin,
tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek
üzere, kanunların Dernekler tarafından yapılmasını
yasaklanmadığı eğitim ve öğretim faaliyetleri için
yurt, pansiyon, kitaplık ve okuma odası; sosyal
yardım faaliyetleri için çocuk bakım yuvası, huzur
evi, aş ocağı; sportif faaliyetler için spor saha
veya salonu ve meskûn yerler dışında kamp tesisleri
kurmaları ve işletmeleri, izin almalarına bağlıdır.
Hangi tesisler için hangi merciiden izin alınacağı
ve izin verilme esas ve usulleri Bakanlar Kurulu
Kararıyla yürürlüğe konulacak Yönetmelikte
belirlenir".şeklindedir.
Derneklerin İzinle Kurabileceği Tesisler Hakkında
Yönetmelik de (Bakanlar Kurulu Kararı:
9.7.1984/84-8262), 31.7.1984 tarihli 18475 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Kanun koyucu ayrıca, Derneklerin tüzüklerinde
öngörülmek ve sağlanan karı üyelerine
paylaştırmamak, risturn, faiz veya başka adlarla
üyelerine aktarmamak şartıyla üyelerinin, yiyecek,
giyecek gibi zaruri ihtiyaç maddelerini ve diğer mal
ve hizmetlerle kısa vadeli ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla Sandık kurabileceklerini ve bu sandıkların
kuruluş ve çalışma esaslarının İçişleri Bakanlığınca
hazırlanacak yönetmelikte gösterileceğini hükme
bağlamaktadır (D.K: Md.89).
Kanuna göre Dernekler, mahallin en büyük mülki
amirinden izin almak kaydıyla lokal açmak ve
işletmekle de yetkili kılınmışlardır (D.K: Md.90).
Ancak, kanun koyucunun bu hükümlerle, Derneklerin
kurabilecekleri tesisleri yalnızca 41, 89 ve 90 inci
maddelerde öngörülen konularla sınırlandırmak
istediği sonucuna ulaşmak da kanaatimizce
yanlıştır.
Kanun koyucu, 41,89 ve 90 inci maddeler hükümleri ve
bunlara ilişkin olarak çıkarılan yönetmeliklerle,
yalnızca belirli konulardaki faaliyetleri o da kamu
düzeni açısından önemleri nedeniyle Kamu İdaresinin
iznine tabi kılmış bulunmaktadır. Yoksa, Derneklerin
kurabilecekleri tesislerin yalnızca 41, 89 ve 90
inci maddelerde sayılanlarla sınırlı tutulması
amaçlanmış değildir.
Bu görüşümüzü doğrulayan bir başka husus da,
Dernekler Kanununun "Yasak Faaliyetler" başlığı
altındaki
37
inci maddesinde, ticari faaliyetlerin yasak
faaliyetler arasında sayılmamış bulunmasıdır.
Aksine, söz konusu maddede yer alan "Dernekler,
tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacı
gerçekleştirmek üzere sürdürüleceği belirtilen
çalışma konuları ve biçimleri dışında faaliyette
bulunamazlar" ibaresiyle Derneklerin, tüzüklerinde
gösterilen amaçlarla uyum içerisinde olmak kaydıyla
her türlü faaliyette (bu arada, ticari faaliyette
de) bulunabilecekleri sonucu ortaya çıkmaktadır.
Nitekim, Türk Ticaret Kanununun 18 inci
maddesindeki; "... gayesine varmak için ticari bir
işletme işleten dernekler ... dahi tacir sayılırlar"
hükmü de tacir sayılmanın koşullarını belirlerken,
derneklerin amaçlarına ulaşmak için ticari bir
işletme işletebileceklerini dolaylı da olsa kabul
etmiş gözükmektedir.
Kaldıki, Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 3289 Sayılı Kanuna
göre; Dernekler Kanunu hükümlerine dayanılarak
kurulan spor kulüplerinin, profesyonel takımlarını
Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca kuracakları
veya kurulmuş olan şirketlere devredebilmeleri veya
kiraya verebilmeleri hükmü (3289 sy. K: Md.20, 24)
de Derneklerin, şirket kurabilme veya kurulmuş
şirketlere ortak olabilme imkanlarını vurgulayan bir
başka hukuki kanıttır.
Derneklerin ticari faaliyette bulunamayacakları
görüşünü savunanların bu konuda ileri sürdükleri bir
başka hukuki gerekçe de, derneklerin kazanç paylaşma
amacıyla kurulamamaları (D.K: Md.l) nedeniyle ticari
bir işletmeyi de işletemeyecekleri şeklindedir.
Kanaatımızca bu gerekçeyi de tutarlı kabul etmeye
imkan yoktur.
Zira, derneklerin ticari işletme işletmeleri, kazanç
paylaşma amacının kesin bir göstergesi olarak kabul
edilemez. Dernekler, amaçlarını daha etkin bir
biçimde gerçekleştirebilmek için ve kazanç paylaşma
amacı da gütmeksizin ticari bir işletme
işletebilirler. Bazen, böyle bir girişim, derneğin
amacına ulaşabilmesi için kaçınılmaz bir gereklilik
de olabilir. Örneğin: Kanserle Mücadele Derneğinin,
kanser tedavi ilaçlan üretmek için bir ticari
işletme kurması veya Kızılay Derneğinin çadır
üretimi için fabrika kurması gibi.
Kaldı ki, hukuken tartışma konusu yapılabilecek
husus yalnızca derneklerin doğrudan kuracakları ve
işletecekleri tesislerle ilgilidir. Yoksa,
derneklerin kurucusu bulundukları veya iştirak
ettikleri şirketlerce işletilen ticari işletmeler bu
tartışmanın kapsamı içerisinde değildir. Değişik
söyleyişle , derneklerin, amaçlarıyla bağlantı
kurulabilmesi kaydıyla bir anonim şirketin kurucusu
olmasında veya bunlara iştirak etmesinde yasal bir
engel bulunmamaktadır. Zira, bu ve benzeri
durumlarda ticari işletme, ortak dernek tarafından
değil ilgili şirket tüzel kişiliğince
işletilmektedir.
Açıklanan nedenler dolayısıyla, bir ticari işletme
Derneklerce doğrudan doğruya işletilebileceği gibi
anonim şirket veya kooperatif tüzel kişiliği
aracılığıyla da işletilebilir. Bunun için Dernek
amaçlarıyla, şirket ve kooperatif amaçları arasında
hukuki bağlantı kurulabilmesi, kanaatımızca yeterli
ve tek koşuldur.
|