Dünya ve Türkiye Dış Ticaretinde
Gelişmeler ve Türkiye’nin İhracatı Teşvik Tedbirleri
Soru-1, Dünya ticaretinde, % olarak zenginle-zengin (Z-Z),
zenginle-fakir (Z-F) ve fakirle-fakir (F-F) ülkeler
arasındaki oranlar ne kadardır?
25 yılı aşkın bir süredir üniversitelerdeki 3.cü sınıf
öğrencilerine uluslararası iktisat dersi okuturum.
Bu uzun sürede ilk ders'te öğrencilerime yukarıdaki
soruyu sorduğumda genellikle gerçeklere çok uzak
oranlar alırım. Burada Z-Z sanayileşmiş ülkeler
arasında, F-F'de gelişmekte olan ülkeler arasında
demektir.
Genel kanaat, Z ülkeleri dış ticaret yolu ile F ülkelerini
sömürdüğü kanaati yaygın olduğu için Z-F arasındaki
dış ticaret hacminin (ihracat+itha-lat) % 40-60
arası gibi çok yüksek oranlarda seyrettiği
sanılmakta, geriye kalan oranlar da ona göre 100'e
tamamlanmaktadır.
Oysa, gerçek oranlar tam tersidir. Petrol dahil veya hariç bu
oranlar değişmekle birlikte, dünya ticaretinin
yaklaşık;
- % 75-80'i Z-Z arasında,
- % 15-20'si Z-F arasında,
- % 5-8'i de F-F arasındadır.
Soru-2, Dünya' da toplam üretim mi (GSYİH Büyüme hızı mı), yoksa
dış ticaret mi daha hızlı artmaktadır?
Ekonomik krizlerin olmadığı dönemlerde, gerek dünya
ölçeğinde ve gerekse ülkeler bazındaki istatistikler
incelendiğinde, yıllık ihracat veya ithalat
artışları, yıllık üretim artışını (GSYİH Büyüme
Hızı'nı) yaklaşık ikiye katlamaktadır
"İhracat büyümenin motorudur" sözünün ne kadar
haklı olduğu ve ekonomiyi sürüklediği ortaya
çıkmaktadır. Çünkü, eğer bir ülke, dünya
standartlarına göre, kaliteli, ucuz mal üretebilir
ve zamanında teslim şartlarını da yerine
getirebilirse, o ülkenin ürettiği mallara olan talep
sonsuzdur ve o ülke istediği kadar mal ihraç
edebilir.
Tablo-1, Dünya ve ülke gruplarına göre toplam üretim (GSYİH Büyüme
hızı) ve ihracat' da % artış hızları
Dünya GSYİH Büyüme hızı (% Artış)
- Başlıca Sanayileşmiş Ülkeler" de
- Gelişmekte Olan Ülkeler1 de |
1994
3.7 3.3 6.7 |
1995
3.6 2.7 6.1 |
1996
4.1 3.2 6.5 |
Dünya İhracatı (% Artış)
- Sanayileşmiş Ülkeler* de
- Gelişmekte Olan Ülkelerde |
9.0
8.9 12.5 |
8.9
8.8 7.0 |
6.7
6.0 9.4 |
Türkiye
- GSYİH Büyüme hızı (% Artış)
- İhracat (% Artış) |
-6.0 18.1 |
6.0 19.5 |
6.7 7.3 |
Soru-3, 1999 yılında dünya dış ticâret hacmi (İhracat+İthalat) ne
kadardır ve dünyada en çok dış ticaret yapan ülke
grupları, ülkeler ile bu ülkelerin dünya dış
ticaretindeki payları ne kadardır?
Dünya Ticaret Örgütü (WTO) 2000 yılı raporuna göre dünya mal
ticareti hacmi 11,5 trilyon dolara ulaşmış olup,
bunun 5,6 trilyon doları ihracat, 5,9 trilyon doları
da ithalatdır. Toplam dünya dış ticaret hacminin
yaklaşık % 38'i AB ülkelerine, % 24'ü Uzak Doğu
ülkelerine, % 19'u da Kuzey Amerika ülkelerine
aittir. Böylece, bu üç bölgenin dünya ticaretindeki
payı % 81'e ulaşmaktadır. Dış ticaretin ülkeler
bazındaki durumu ise aşağıdaki Tablo-2'de
görülmektedir.
Tablo-2'de
görüldüğü, toplam dünya ihracatında ilk 8
sanayileşmiş ülkenin payı % 45.2 ve bu ülkelerin
dünya ithalatındaki payı da % 52.3'tür. ABD, Almanya
ve Japonya'nın toplam Dünya ihracatından aldığı pay
%29,5, dünya ithalatındaki payı da %31,5'tir.
Türkiye'nin dünya ihracatındaki payı ise % 0.5
(binde 5), dünya ithalatındaki payı da sadece %
0.7'dir. Bu rakamlar açıkça göstermektedir
ki,Türkiye, Türk Cumhuriyetleri hariç, bütün diğer
ülkelerle dış ticaret açığı verdiği halde, iki de
bir Türkiye AB dış ticaret açığını ele alıp AB
ülekeleri bizi sömürüyor edebiyatı yapmak abesle
iştigaldir.
Tablo-2, Dünya mal ticaretinde başı çeken ülkeler ve Dünya
ticaretinden aldığı paylar (1999, Milyar Dolar ve %
olarak)
ihracatçılar |
Milyar $ %Payı |
İthalatçılar |
Milyar$ %Pay |
ABD |
659 12.4 |
ABD |
1060 18.0 |
Almanya |
541 9.6 |
Almanya |
473 8.0 |
Japonya |
419 7.5 |
İngiltere |
321 5.5 |
Fransa |
299 5.3 |
Japonya |
311 5.3 |
İngiltere |
268 4.8 |
Fransa |
286 4.9 |
Kanada |
238 4.2 |
Kanada |
220 3.7 |
italya |
231 4.1 |
İtalya |
216 3.7 |
Hollanda |
204 3.6 |
Hollanda |
189 3.2 |
Çin |
195 3.5 |
Çin |
169 2.8 |
Hong Kong |
175 3.1 |
Meksika |
148 2.5 |
G.Kore |
144 2.6 |
ispanya |
145 2.5 |
Türkiye |
27 0.5 |
Türkiye |
40 0.7 |
Soru-4, Dünya hizmet ticareti ne kadardır?
Dünya mal ticaretinin % 24'üne ulaşan bir de hizmet ticareti
vardır. 1999 yılında 2.7 trilyon dolara varan bir
hizmet ticareti (ihracat+ithalat) gerçekleşmiştir.
Hizmet ticareti; bankacılık hizmet gelirleri,
taşımacılık, müteahhitlik gelirleri, turizm
gelirleri ve işçi dövizleri gibi kalemlerden
oluşmaktadır. Böylece 1999 yılında dünya mal ve
hizmet ticareti 13.2 trilyon dolara yaklaşmıştır.
Dünya toplam mal ve hizmet üretimi (GSYİH'sı) 30
trilyon dolar seviyesinde seyrettiğine göre, dünya
ma ve hizmet üretiminin % 40'ının dış ticarete konu
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Türkiye ise, yıllık 30 milyar dolar dolayında seyreden hizmet
gelirleriyle, 1.3 trilyon dolarlık dünya hizmet
ihracatının yaklaşık % 2'sini elde etmektedir.
Soru-5, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) arasında gerçekleşen Gümrük
Birliği (GB) öncesi ve sonrası tartışmalarda "Onlar
Ortak- Biz Pazar" sloganı çok kullanıldı ve
benimsenmiş idi. Zaman-zaman hala kullanılan bu
sloganın doğruluğu nedir?
Bu slogan tamamen yanlış. Çünkü, bu sloganın doğru
olabilmesi için AB'nin ihracatında Türkiye'nin
ithalatının payının % 10-15 gibi çok yüksek
olması gerekir. 1994-1995 yıllarında GB tartışmaları
sırasında bu oran % 0.9 (bin'de 9), şu anda da % 1
dolayındadır. Bunun manası ise, Türkiye'nin
ihracatında Suriye ve Mısır'ın payı % 1 dolayında
seyrettiğine göre, dış ticaret açısından, Türkiye
için Suriye ve Mısır'ın önemi ne kadar ise, AB
açısından da Türkiye'nin önemi o kadardır. Zaten,
AB ülkeleri dış ticaretinin yaklaşık % 65'i kendi
aralarındadır.
Türkiye-AB ilişkileri sadece ticari bir olay değil, Türkiye için
ekonomik, siyasi, hukuki ve hatta askeri yönü olan,
Türk devletinin ve milletinin dünya standartlarına
ulaşmasına katkıda bulunabilecek çok karmaşık bir
hadisedir.
Soru-6, Türkiye AB ile GB' yi gerçekleştirdikten sonra, Türkiye-AB
arasındaki yıllık dış ticaret açığı 6-7 milyar
dolardan 8-11 milyar dolar aralığına sıçramıştır.
Bu durum Türkiye aleyhine bir gelişme değil midir?
Hayır. Çünkü Türkiye son yıllarda 26-28 milyar dolar arasında bir
ihracat gerçekleştirebildiği halde, Türkiye'nin her
yıl elde ettiği hizmet gelirleri 30 milyar dolar
dolayında seyretmektedir. Türkiye gerek yatırım ve
üretimini, ilaveten ihracatını sürekli olarak
artırabilmek için her yıl 45-50 milyar dolarlık
ithalat yapmak zorundadır. Bu ithalatımız ABD'den de
karşılayabilir, Japonya'dan da. Demek ki AB pazarı
Türk iş adamına daha ucuz gelmektedir.
1999 yılında Türkiye'nin toplam dış ticaret açığı (ithalat-ihracat)
14.1 milyar $ olup, bu açığın 7.1 milyar $'ı AB ile
dış ticaretimizden kaynaklanmaktadır. Öyle ise
Türkiye AB dışında kalan ülkelerle bir Gümrük
Birliği kurmadığı halde, Uzak Doğu Ülkeleri, ABD,
Orta Doğu ve KEİ bölgesinde yer alan ülkelerle de 7
milyar $'lık dış ticaret açığı vermiştir. Demek ki
Türkiye'nin AB ile dış ticaret açığının sebebini
GB'ye bağlamak doğru değildir.
Diğer taraftan Türkiye, AB ülkelerinden gelen turistlerden elde
ettiği turizm gelirleri ve bu ülkelerde çalışan Türk
işçilerinden gelen işçi dövizleri gibi hizmet
gelirleri ile, AB ile olan 8-10 milyar dolar
seviyesinde seyreden dış ticaret açığı'nı
rahatlıkla kapatmaktadır.
Türkiye'nin AB ile dış ticaret açığının ve GB' nin
olumsuz olup olmadığını aşağıdaki soruları da
cevaplandırarak daha iyi anlayabiliriz. İlaveten, GB'den sonra Türkiye'nin Merkez Bankası döviz rezervleri 1995'ten
2000'e 12 milyar dolar'dan 24 milyar dolara
fırlamış, Türk sanayiinde GB'den dolayı battığını
ilan eden bir tek şirket bile çıkmamış, 1999 yılında
KEİ bölgesine yapılan ihracatımız % -42 gerilediği
halde AB'ye ihracatımız % 6.2'lik bir artış
göstermiş, Türkiye, GB'den sonra AB pazarına en çok
hazır giyim ihracatı yapan ikinci ülke konumuna
yükselmiştir. Çünkü, GB sayesinde Türk tekstil
ürünlerine kotalar kalktığı için bu netice hasıl
olmuştur. Eğer GB olmasaydı, 1999 yılındaki
ekonomik kriz ortamında, Türk tekstil ve hazır giyim
sektörleri büyük bir krize girebilir, işsizlik oranı
da daha çok artabilirdi.
Soru-7, İhracatın sektörel dağılımı nedir?
1999 yılı itibariyle 26.6 milyar dolarlık ihracatın % 89.4'ü sanayi
malları, % 9.1 'i Tarım, Orman ve Balıkçıllık, %
1.4'ü de Madencilik ve taşocak-ları ürünlerinden
oluşmuştur. Toplam ihracatımızda tekstil ve hazır
giyimden elde edilen döviz gelirlerinin payı %
38-40 arasında seyretmektedir. 1999'da hazır
giyimden 6.5 milyar dolar, makinalar ve ulaşım
araçlarından 5 milyar, dokumacılık ürünlerinden 3.5
milyar, demir-çelikten 1.7 milyar, kimyasal
ürünlerden 1.1 milyar, yarı mamuller ihracatından da
2 milyar dolarlık bir gelir elde edilmiştir.
Soru-8, İthalatın sektörel dağılımı nedir?
Beş yıl önceki GB tartışmalarında en büyük endişemiz ithalatımızda
tüketim malları payının hızia artması sonucu Türk
sanayiinin AB ülkelerinden gelecek rekabete
dayanamayacağı korkusu idi. Aradan 5 yıl geçmiş
olmasına rağmen toplam ithalatımızda bu ürünlerin
payı % 12-13 aralığında seyretmektedir. Tüketim
malları dayanıksız (muz, peynir gibi) ve dayanıklı
tüketim malları (T.V., araba, buzdolabı gibi) olmak
üzere ikiye ayrılır.
Nitekim, Ocak-Eylül 2000 döneminde Türkiye'nin ithalatının % 21 'i
sanayi mallarından (makine ve teçhizat), % 66'sı
ara mallardan (üretimin girdisi olan petrol, iplik
gibi yarı mamuller ve hammaddeler) sadece % 13'ü de
tüketim mallarından oluşmuştur.
1999 yılında 40.7 milyar dolarlık ithalatın 9 milyar
doları makine ve teçhizat, 4.1 milyar doları petrol,
doğal gaz ve diğer yakıtlar, 1.2 milyar doları da
demir-çelikten oluşmuştur.
Soru-9, 1996'dan (GB'den) bu yana Türkiye'nin dış ticaretinde
AB'nin payında bir değişiklik varmıdır?
Türkiye'nin ihracatında, 1996'dan 2000'e, AB'nin payı % 46.6'dan %
53 dolayına çıkmış, ithalatımızdaki payı da %
51.2'den % 49 dolayına inmiştir. Zaten GB'den 5-10
yıl önceki dönemlerde de Türkiye'nin dış
ticaretindeki 15 AB ülkesinin payı % 50 dolayında
seyrediyordu.
Soru-10, Türkiye'nin ihracatının ülke gruplarına göre dağılımı
nasıldır?
Ocak-Eylül, 2000 döneminde Türkiye'nin ihracatının % 69'u, (Batı
Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya ve Avusturalya ve
Yeni Zellanda'dan oluşan), OECD ülkelerine (AB'ye
%53'ü, EFTA ülkelerine % 1.2'i, diğer OECD
ülkelerine % 14.9), % 13'ü, 56 ülkeden oluşan, İslam
ülkelerine, % 8.5'i de KEİ ülkelerinedir.
Soru-11, Türkiye'nin ithalatının ülke gruplarına göre dağılımı
nedir?
Yine bu yılın Ocak-Eylül döneminde Türkiye'nin ithalatının % 66'sı
OECD ülkelerinden (% 49'u AB'den, % 2.2'si EFTA'dan,
% 14.6'sı diğer OECD ülkelerinden), % 12.3'ü KEİ'den,
% 11.3'ü İslam ülkelerinden, % 6.5'i de diğer Asya
(genellikle Uzakdoğu) ülkelerindendir.
Soru-12, Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı ülkeler hangileridir?
Ocak-Eylül, 2000 döneminde Türkiye'nin toplam
ihracatında, Almanya % 18.8, ABD % 11.5, İngiltere
% 7.5, Fransa ve İtalya % 6'şar, Hollanda % 3.2,
Belçika-Lüksemburg, İsrail % 2.5'erlik, Rusya'da %
2.2'lik bir
paya sahiptir.
Soru-13, Türkiye'nin en çok ithalat yaptığı ülkeler hangileridir?
Yine Ocak-Eylül, 2000 döneminde Türkiye'nin ithalatında, Almanya %
13.1, İtalya % 7.8, ABD % 7.4, Rusya % 7, Fransa
%6.4, İngiltere %5, Japonya, İspanya ve Hollanda da
% 3'erlik bir paya sahiptir.
Soru-14, Ülkemizin Serbest Ticaret Anlaşması (STA) yaptığı
ülkelerle ticari ilişkileri ne yönde gelişmiştir?
Avrupa Birliği ile gerçekleştirilen Gümrük
Birliği sonucunda AB'nin "tercihli rejimini"
uygulama gerekliliği doğmuş ve buna bağlı olarak
1999
yılı sonuna kadar EFTA, İsrail, Romanya,
Macaristan, Litvanya, Estonya, Bulgaristan, Çek
Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Letonya, Polonya ve
Makedonya ile Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA)
imzalanmış ve bu anlaşmalardan Polonya ve Makedonya
ile imzalananlar 1999 yılı içinde muhtelif
tarihlerde yürürlüğe girmiştir.
Bunun sonucu olarak, Serbest Ticaret Anlaşmaları yürürlüğe konulan
ülkeler ile aramızdaki dış ticaret hacminde 1998
yılında bir artış meydana gelmiş ancak, 1999 yılında
ülke ekonomisindeki gelişmelere bağlı olarak, bu
ülkelerle olan dış ticaret hacmi genel dış ticaret
hacmimizden daha yüksek bir oranda (yüzde 9)
azalmıştır.
Ancak, yukarıda adı geçen Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri (MDAU),
Balkan ve Baltık ülkeleri ve Türkiye'nin sanayi
mallarında STA'lar imzalaması ve bu ülkelerle
gümrüklerin birkaç yıl içinde sıfırlanması sonucu bu
ülkelere olan ihracatımız artacaktır. Çünkü, bu
ülkelere göre, sanayi mallarında, Türkiye'nin
mukayesede üstünlüğü vardır.
Soru-15, 1999 Yılında Dolar/EURO Paritesinde dolar lehine ortaya
çıkan gelişme ihracatımızı nasıl etkilemektedir?
1999'un son çeyreğinden 2000 yılı sonuna kadar $/Euro paritesi
dolar lehine % 25 dolayında bir artış göstermiştir.
Bunun neticesi olarak, bu yılın ilk 10 ayında, TL
cinsinden dolar % 28 dolayında artmış iken, Alman
markı dahil, diğer Avrupa paraları, yine TL
cinsinden %10'un altında bir artış göstermiştir. Bu
dönemde, Türkiye'nin ihracatının %53'ü AB ülkelerine
olduğu, bu yılın ilk 10 ayında TEFE'ye göre
enflasyon hızı (maliyetler) % 27 arttığı için
Avrupa'ya yapılan ihracatımızı olumsuz bir şekilde
etkilemektedir.
Soru-16, Ülkemiz ihracatı 1999 yılında hangi para birimleri ile
gerçekleştirilmiştir?
1999 yılında dokuz döviz cinsinden yapılan ihracat
tutarı toplam ihracatın yüzde 97.5'ini
oluşturmuştur. Diğer taraftan, sadece ABD doları ve
Alman Markı cinsinden yapılan ihracatın toplam
ihracat içindeki payı 1997'de yüzde 85 iken, 1998'de
yüzde 84.1'e, 1999 yılında ise 79.7'ye düşmüştür.
ABD doları, ihracat işlemlerinde kullanılan en
önemli döviz olma özelliğini yüzde 52.5'lik payı
ile sürdürmüştür. Öte yandan, bu dönemde Alman
markı'nın payı da yaklaşık 1.3 puan düşerek yüzde
27.2'ye gerilemiştir.
Söz konusu iki döviz cinsi dışında, 1999 yılında diğer önemli döviz
birimlerinin sırasıyla dağılımı; yüzde 5 ile
İngiliz sterlini, yüzde 4 ile Fransız frangı ve
EURO, yüzde 2 ile İtalyan lireti ve yüzde 1 ile
Hollanda Florini şeklinde oluşmuştur.
Soru-17, Ülkemiz ithalatı 1999 yılında hangi para birimleri ile
gerçekleştirilmiştir?
1999 yılı toplam ithalatımızın yüzde 53'ü dolar cinsinden, yüzde
22'lik kısmı da DM cinsinden gerçekleşmiştir. Bu iki
döviz cinsinden ithalatımız, toplam ithalatımızın
yüzde 74.9'unu oluşturmaktadır. Döviz cinslerinin
dağılımına bakıldığında EURO ile yapılan ithalatın
artmaya başladığı ancak EURO ile diğer AB paraları
arasında önemli bir dönüşüm yaşanmadığı
görülmektedir. Diğer bir ifadeyle, EURO ile yapılan
dış ticaretimiz henüz ülke paralarının yerini
almamıştır.
Aynı dönemde, diğer önemli döviz birimlerinin sırasıyla dağılımı;
yüzde 4.8 ile EURO, yüzde 3.6 ile İtalyan lireti,
yüzde 3.3 ile Fransız frangı, yüzde 3.1 ile İngiliz
sterlini, yüzde 2.2 ile İsveç kronu, yüzde 2.1 ile
Japon yeni şeklinde oluşmuştur.
Soru-18, Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) nedir?
OGT, Avrupa Birliği'nin üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük
tarifesidir. Topluluğu kuran Almanya, Fransa,
İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksem-burg uygulamakta
oldukları gümrük vergilerinin aritmetik ortalaması
üzerinden 1.7.1968 tarihinde Ortak Gümrük
Tarifesi'ni oluşturmuşlardır. OGT, her yıl, Armonize
Sistem Nomenklatürüne dayanan Kombine Nomenklatür
bazında, bir Konsey Yönetmeliği ekinde yayınlanmakta
ve AB üyesi ülkelerin, tarifeleri tek başına
değiştirmesi imkanı bulunmamaktadır.
OGT'de, gümrük vergisi oranları "otonom" ve
"konvansiyonel" olmak üzere iki sütuna bölünmüştür.
Otonom gümrük vergileri kanuni vergileri
göstermektedir. Konvansiyonel gümrük vergileri ise,
GATT'a konsolide edilmiş olan tavizli vergilerdir ve
"en ayrıcalıklı ülke" statüsüne haiz ülkelerden
yapılan ithalata uygulanır. Genel olarak
konvansiyonel vergiler, otonom vergilerden daha
düşüktür.
Ancak, vergilerin kısmen veya tamamen askıya alınması
gerektiğinde, bu işlem otonom vergiler üzerinden
yapılmaktadır. Çünkü, konvansiyo-nel vergiler
değiştirilebilir vergiler değildir. OGT, GATT Çok
Taraflı Ticaret Müzakereleri çerçevesinde indirilmiş
ve son olarak Uruguay Round Müzakerelerinde AB
taahhütlerine bağlı olarak ortalama % 3.5 seviyesine
düşürülmesi kararlaştırılmıştır.
Soru-19, Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) uyumu nedir?
OGT uyumu, Katma Protokol'ün imzalandığı tarihte (23.11.1970)
yürürlükte olan (fiilen uygulanmakta olan) Türk
Gümrük Vergileri (TGV) ile, uyumun yapıldığı
tarihteki OGT hadleri arasındaki farkın Katma
Protokol takvimi çerçevesindeki yüzdesel olarak
azaltılması anlamına gelmektedir. Bir diğer ifade
ile; OGT uyumu sonucunda ulaşılan oran=TGV-[(TGV) -(OGT)
x uyum yüzdesi] şeklinde formüle edilebilmektedir.
Bu formülün uygulandığı süreç sonunda, Türk Gümrük
Tarifesi (TGV), Avrupa Birliği'nin Ortak Gümrük
Tarifesine (OGT) tam olarak eşitlenmiş
bulunmaktadır.
Soru-20, İhracata yönelik devlet yardımları ile ne amaçlanmıştır?
Avrupa Birliği'nde halen gerek bölgesel, gerekse sektörel bazda
teşvikler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu
nedenle, Gümrük Birliği'nin gerçekleşmesi ile
birlikte ülkemizdeki teşviklerin kalkması kesinlikle
söz konusu olmamıştır. Türkiye'nin gümrük
birliğinden kaynaklanan yükümlülükleri çerçevesinde,
ülkemizde 1994 yılı sonuna kadar uygulamada bulunan
teşvik sisteminin 1995 yılından itibaren AB sistemi
ile uyumlu hale getirilmesi amaçlanmış ve 1995 yılı
başında İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı
(94-6401) yürürlüğe konulmuştur.
Bu karar; bölgeler arası farklılıklardan kaynaklanan
ekonomik ve sosyal dezavantajların ortadan
kaldırılmasına, yeni eğitim imkanları sağlanarak
istihdamın güçlendirilmesine, özellikle yeni ürün,
üretim sistemi ve teknoloji kullanan sektörlerde
araştırma ve geliştirme (AR-GE) programlarının
uygulanmasına, ayni üretim alanında faaliyet
gösteren küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin
(KOBİ'lerin) örgütlenmelerine, çevre sorunlarının
önlenmesi için sanayiinin yeniden yapılanmasına,
GATT Taahhütlerimiz çerçevesinde tarım ürünlerinin
desteklenmesine, ürünlerimizin uluslararası
alanlarda tanıtıma ve pazarlanmasına ilişkin devlet
yardımlarını kapsamaktadır. Bu karar kapsamında
sağlanacak devlet yardımları için gerekli
olan kaynak; genel Bütçe içerisinde yer
alan Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) ve bu
Fon'a transfer edilen ödeneklerden sağlanmaktadır.
Soru-21, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği çerçevesinde teknik
mevzuat uyumu nasıl olacaktır?
Gümrük Birliği'nin esas amacı Avrupa Birliği tek pazarına entegre
olabilmek ve dolayısıyla malların serbest
dolaşımını sağlamaktır. Malların serbest dolaşımı
için, iki taraf arasındaki teknik düzenlemelerin
birbiriyle uyumlu olması büyük önem arz etmektedir.
13.12.1995 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından
onaylanan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın (OKK'nin)
8-11'inci maddeleri, AB'nin ticarette teknik
engellerin kaldırılmasına ilişkin mevzuatına uyumda
izlenmesi gereken prosedürü belirtmektedir.
Bu itibarla, 1996 yılı başında yürürlüğe konulan Dış Ticarette
Teknik Düzenlemeler ve Standardizasyon Rejimi Kararı
(96-7794), dış ticarette uygulanacak teknik mevzuat,
spesifikasyon ve standartların uluslararası
ticarette gereksiz engel teşkil edecek bir yapıya
dönüştürülmesini önlemek, ticaret hacmini
arttırmak; ihracatta, ürünlerin dış ülkelerdeki
marka imajını muhafaza etmek, çevreye zarar
vermeyen, sağlıklı, emniyetli ürünler olmasını
sağlayarak, kalitesini ve rekabet gücünü yükseltmek,
dış alıcıların ürünlerimizi tercih etmesini
sağlamaktır.
İthalatta ise; ithal malları ile yerli ürünler arasında farklılık
yaratmayacak şekilde insan sağlığının ve
emniyetinin, hayvan veya bitki varlığının veya
çevrenin korunmasını ve ulusal güvenlik gereklerini
sağlamak, düşük kaliteden kaynaklanan haksız
rekabeti ve yanıltıcı uygulamaları önlemek,
tüketiciyi koruyucu ve kaliteyi yükseltici
tedbirleri almak için, uygulanacak esasları ve
yapılacak işlemleri belirlemek, Gümrük Birliği
çerçevesinde teknik düzenlemelerin dış ticaret
sistemine uyarlanmasını amaçlamaktadır.
Soru-22, Akreditasyon nedir?
Akreditasyon; laboratuarların, belgelendirme ve
muayene kuruluşlarının üçüncü bir tarafça
belirlenen teknik kriterlere göre çalıştığının,
bağımsız ve tarafsız bir kuruluş tarafından
onaylanmasıdır. Üçüncü parti değerlendirme tekniği
olarak akreditasyon, söz konusu kuruluşta
güvenilirliğin sağlanması ve devamı için önemli bir
araçtır. Bir test kuruluşunun yaptığı testlere veya
bir belgelendirme kuruluşunun düzenlediği belgelere
itimat edilebilmesi için, bu kuruluşların belirlenen
uluslararası kriterlere göre çalışıyor olduğunun da
belgelenmesi gerekmektedir.
Dünyadaki uygulamalara paralel olarak Avrupa Birliği'nde de bu
kriterler EN-45000 standartlar serisinde
açıklanmıştır. EN-45000 serisi standartlarda, test
laboratuarlarını akredite eden kuruluşların uyması
gereken kriterler, test laboratuarlarının
işletilmesi ve değerlendirilmesi için gerekli olan
teknik kriterler ile, bu laboratuarlarda kullanılan
cihazların birinci sınıf laboratuarlar tarafından
kalibre edilmesi ile ilgili kriterler, ürün ve
kalite sistem belgelendirmesi yapan kuruluşlar için
teknik kriterler, test ve belgelendirme
kuruluşlarında çalışan personelin taşıması gereken
özelliklerle ilgili temel kriterler yer almaktadır.
AB-Türkiye arasındaki GB çerçevesinde, Türk ihraç ürünlerinin
teknik engelle karşılaşmasının önlenmesi açısından
uygunluk değerlendirme işlemlerinin AB normlarına
uygun olarak gerçekleştirilmesi büyük önem arz
etmektedir. Bu nedenle, AB sistemine uygun bir
akreditasyon mekanizmasının oluşturulması gerektiği
düşüncesiyle 1999 yılında, 4457 sayılı "Türk
Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun" yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır.
Uluslararası alanda kabul edilebilir bir akreditasyon kuruluşunun
yapısı standartlarla belirlenmiş olup, AB'de bu
standartlar EN-45000 serisinde belirtilmiştir. Türk
Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK)'ı kuran ilk Genel
Kurulu'nun yapılıp organlarının kuruluşuna kadar
geçecek sürede (bu süre Kanun'da en fazla bir yıl
olarak belirtilmiştir) tüm destek hizmetleri Dış
Ticaret Müsteşarlığı (DTM)'nın koordinasyonunda
yürütülmektedir.
TÜRKAK'ın faaliyete geçmesinin hemen ardından Türkiye'de faaliyet
gösteren ve TÜRKAK'a akredite olan tüm test, muayene
ve belgelendirme kuruluşlarının uluslararası alanda
kabul edilmiş sayılacağı ve Türkiye'de düzenlenmiş
belgelerin tüm dünya ülkeleri tarafından kabul
edileceği doğrultusundaki görüşler doğru değildir.
Dolayısıyla, TÜRKAK'ın uluslararası alanda
tanınması ve bu Kurum tarafından akredite edilen
kuruluşlarca düzenlenen belgelerin yurt dışında
kabul edilebilmesi için TÜRKAK'ın faaliyete
geçmesinin yanı sıra, en kısa zamanda uluslararası
alanda kabulü için girişimlerini başlatması
zorunludur. Aksi halde, TÜRKAK sadece Türkiye
sınırları içerisinde kabul edilen bir kurum olmaktan
öteye gidemeyecektir.
TÜRKAK'ın uluslararası alanda kabulü için "Avrupa
Akreditasyon Birliği"ne üyelik başvurusunda
bulunması ve uluslararası normlara uygun faaliyet
gösterdiğini kanıtlamasını müteakip, ikili ülke
anlaşmaları yapması sağlanacak, dolayısıyla
TÜRKAK'ın akreditasyon faaliyetleri tüm ülkelerce
kabul edilmiş olacaktır. TÜRKAK, ürünün
güvenirliğini değil, ürünün test ve
belgelendirmesini yapan kuruluşların güvenilirliğini
belgeleyen bir kurumdur. Dolayısıyla, ürünlerine "CE"
işareti vermek isteyen kuruluşların TÜRKAK
tarafından akredite edilmiş olması uluslararası
alanda aranan bir şarttır.
Soru-23, Ülkemizde faaliyette bulunan Serbest Bölgeler (SB'ler) ve
bu bölgelerde gerçekleştirilen toplam ticaret hacmi
ne kadardır?
Türkiye'de ihracat için yatırım ve üretimi arttırmak, teknoloji ve
yabancı sermaye girişini hızlandırmak, ekonominin
girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli bir biçimde temin
etmek, dış finansman ve ticaret imkanlarından daha
fazla yararlanmak üzere çıkarılan 3218 sayılı SB
Kanunu'nun 1985 yılında yürürlüğe girmesinden sonra
1987 yılında Mersin ve Antalya Serbest Bölgeleri ilk
serbest bölgeler olarak açılmıştır. 1999 yılı sonu
itibariyle faaliyette olan SB sayısı ise 16'ya
ulaşmıştır.
Ülkemizde SB uygulamalarının başlatıldığı 1988 yılında Serbest
Bölgelerin ticaret hacmi 153 milyon dolar iken,
1999 yılında bu bölgelerde gerçekleştirilen ticaret
hacmi 7.9 milyar dolara yükselmiştir. 1988-1999
yılları arasında tüm SB'lerde gerçekleştirilen
toplam ticaret hacmi ise 32.4 milyar dolara
ulaşmıştır. Diğer taraftan, SB'lerde, 1999 yılı sonu
itibariyle 2091 'i yerli, 406'sı yabancı olmak üzere
toplam 2497 firma faaliyet göstermekte olup,
yaklaşık on beş bin kişiye doğrudan istihdam imkanı
sağlanmıştır.
Soru-24, Ülkemizdeki SB'lerdeki ticari faaliyetler hangi ülke ve
ülke gruplarına yönelmiştir? SB'lerde
gerçekleştirilen ticaret hangi ürünlerden
oluşmaktadır?
Ülkemizdeki SB'lerde 1999 yılında gerçekleştirilen
ticaretin yarısından fazlası Türkiye ile yapılırken,
Türkiye ile SB'ler arasındaki bu ticaretin yüzde
75'ini SB'lerden Türkiye'ye yapılan ihracat
oluşturmaktadır. Böylece, SB'lerden Türkiye'ye
gerçekleştirilen ihracatın SB'lerde yapılan toplam
ticaretin yüzde 40.5'ine ulaştığı görülmektedir.
Diğer taraftan, SB'lerde yapılan ticaretin, yüzde
28.6'sı AB ülkeleri ve yüzde 7.5'i AB üyesi olmayan
OECD ülkeleri olmak üzere, yüzde 36.1'i OECD ülkeleri ile
gerçekleştirilmiştir.
1999 yılı itibariyle SB'lerde gerçekleştirilen toplam ticaret hacmi
sek-törel bazda incelendiğinde, tarım ürünlerinin
1998'de yüzde 14.1 olan payının, 1999'da yüzde 10'a
gerilediği, sanayi ürünlerinin ise yüzde 85.6 olan
payının yüzde 89.8'e yükseldiği görülmektedir. Diğer
taraftan, 1999 yılında madencilik ve taşocakçılığı
ürünlerinin SB'lerde yapılan ticaret içerisindeki
payı sadece binde 2'dir.
Soru-25, SB'lere ihraç edilen Türk malları buradan AB ülkelerine
gönderilirse ne tür mevzuata tabi tutulur? Bu
mallara Türk menşei verilmesi söz konusu mudur? Bu
mallar Gümrük Birliği'nden yararlanabilir mi?
Türkiye'de elde edilen Türk menşeli mallar veya bünyesine giren bir
üçüncü ülke menşeli malın OGT tutarındaki
vergilerinin ödenmesi suretiyle serbest dolaşıma
sokulan mallar, A.TR Dolaşım Belgesi eşliğinde
Serbest Bölgelere ihraçlarını müteakip, buralardan
sözü edilen belge ile Gümrük Birliği kapsamında AB
ülkelerine gönderilmeleri mümkündür. Serbest
Bölgeler'de üretilen malların menşei, Gümrük
Kanunu'nda belirtilen menşe kriterlerine göre
değerlendirilir. Buna göre;
Türkiye veya Topluluk'ta ithal işlemleri
tamamlanmış, gerekli gümrük vergisi ve varsa diğer
vergi veya resimleri tahsil edilmiş ve bu vergi ve
resimleri tam veya kısmi bir iadeden yararlanmamış
olan üçüncü ülkeler çıkışlı, serbest dolaşım
durumunda sayılan malların, bölgede üretilen bir
nihai ürünün bünyesinde toplanması ile ortaya
çıkacak ürün için, veya Türkiye ve Topluluk'ta elde
edilen bir malın, Türkiye ve Topluluk'ta serbest
dolaşım durumunda bulunmayan üçüncü ülkeler çıkışlı
mallar ile, serbest bölgede üretilen nihai ürünün
bünyesinde toplanması halinde, o nihai ürünün
bünyesindeki üçüncü menşeli malların gümrük vergisi
(OGT haddine tekabül eden fark giderici vergiye eşit
meblağın) ihracatçı ülke olan Türkiye'de, SB Gümrük
İdaresince tahsilinden sonra, A.TR serbest dolaşım
belgesi, ilgili Ticaret Odası'nca düzenlenecek ve SB
Gümrük İdaresi'nce vize edilerek, sözü edilen ürünün
Gümrük Birliği kapsamında AB üyesi bir ülkeye ihracı
mümkündür. (Daha fazla bilgi için DTM Müşaviri Sayın
Erkut Onursal'a başvurabilirsiniz.)
Soru-26, Gümrük Birliği'ni müteakip serbest bölgelerden gelecek
Kota'ya tabi ürünler hangi ülke menşeli sayılacak ve
hangi ülke kotasına tabi tutulacaktır?
Serbest Bölgeler (SB'ler), bir ülkenin sınırları içinde, fakat;
gümrük sınırları dışında kalan her türlü ticari ve
sınai faaliyetlerin yoğunlaştığı bölgelerdir (Emin
Çarıkcı-1996). Onun için SB'ler ayrı bir ülke
değildir. Bu nedenle, serbest bölgedeki bir mal
hiçbir zaman SB menşeli olmayacağına göre, bir mal
serbest bölgeye girerken hangi ülke menşeini
taşıyorsa o ülke menşei sayılır. Bu itibarla, o
ülke , şayet Kota uygulamasına tabi bir ülke ise,
bu malın, SB'den Türkiye'ye ithali sırasında da, DTM
İthalat Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan, o
spesifik ülkeye ilişkin kota uygulaması ile ilgili
hükümler geçerliliğini koruyacaktır.
Prof. Dr. Emin Çarıkcı
|