Türkiye'de Dışa Açılma Politikalarının Yatırımlar Üzerine 
				Etkisi 
				Özet 
				
				Türkiye'de, 
				dışa açılma süreciyle birlikte, toplam yatırım harcamalarını 
				GSMH içindeki payında dönemler itibariyle çok ciddi değişimler 
				söz konusu o masa da, özellikle özel sektör yatırımlarının 
				sektörler arasındaki dağılımında ticarete konu olan sektörler 
				aleyhine bir gelişme yaşandığı gözlenmiştir. 
				
				Bu 
				bağlamda, çalışmamızda, Türkiye'de dış ticarette serbestleşme 
				sürecinin yatırımların kompozisyonu üzerindeki etkisi 
				incelenmiştir. Bunun yanı sıra, çalışmada Türkiye'de ticari 
				açıklık-yatırım ilişkisinde olası en önemli bağlantıların 
				sermayenin marjinal verimliliği ve kamu kağıtları stoku/GSMH 
				değişkenleri ile kurulabileceği gösterilmiştir. 
				
				Anahtar 
				Sözcükler: Dışa açık politikalar, yatırımların kompozisyonu. 
				Türkiye 
				ABSTACT 
				
				In Turkey, 
				although there has not been significant changes periodically in 
				th total investment expenditures share of GNP, it has been 
				obscrvcd that particularl for the distrubition of private sector 
				investments among vectors there have bee developments to 
				detriment of tradable seator soin this regartl, the effects of 
				outwaru oriented policies on the compasifian  investment 
				and the factors that discourage private sectar from investing in 
				tradable sectors in Turkey after 1980 have been assessed in our 
				study. Furthermore, I has been shown that [he most important 
				potential linkages Turkey's outward ori ented policies and 
				investment expenditures can be established with the margina 
				productivity of capital and the ratio of stock of governmenl 
				securi1İes to GNP. 
				
				Keywords: 
				Outward oriented policies, compasifian of investment, Turkey 
				GİRİŞ 
				
				1980'li 
				yıllardan beri pek çok gelişmiş/gelişmekte olan ülkede uygulanan 
				serbestleşme politikalarının önemli bir ayağını dış ticarette 
				serbestleşme politikalar oluşturmuştur. 1980'li yıllarda, pek 
				çok çalışmada, dış ticarette uygulanacak serbestleşme 
				politikalarının, özellikle ihracat artışını ve bu artışın 
				yarattığı olumlu dışsallıklar yoluyla iktisadi büyümeyi 
				hızlandıracağı öne sürülmüştür. 1990'lı yıllarda ise 
				serbestleşme politikalarının başka kanallardan da iktisadi 
				büyümeyi olumlu etkileyeceği görüşlerini ortaya koyan çalışmalar 
				ağırlık kazanmıştır. 
				
				
				Serbestleşme politikalarının büyüme üzerindeki etkilerini 
				araştıran pek çok çalışmada, ticari serbestleşmenin, hükümet 
				politikaları ve kamu kesimi büyüklüğü (B arro , 1991; Fischer, 
				1993; Rodrik, 1997), kaynak dağılımı ve fiyat çarpıklığı (Easterly, 
				1993; Wacziarg, 1998), teknolojik geçiş genlik (Grossman ve 
				Helpman,1991; Coe ve Helpman, 1995; Greenaway, Morgan ve Wright, 
				2001) gibi kanalarla iktisadi büyümeyi etkileyeceği 
				irdelenmiştir. Diğer taraftan, son yıllarda ticari 
				serbestleşmenin, yurt içi yatırımlar kanalı ile büyüme 
				üzerindeki olası etkilerini inceleyen çalışmalar da 
				yapılmıştır. Bu çalışmalarda, dış ticarette serbestleşmenin, 
				fiziki sermaye birikim artışı, ucuz sermaye malı ithali, 
				sermayenin marjinal verimliliği artışı, pazar genişlemesi vb. 
				yoluyla yurt içi yatırımlarda ve dolayısıyla büyüme oranı 
				üzerinde olumlu etkiler yaratacağı ve böylece "ticaret 
				teşvikli-yatırım itişi büyüme’nin (trade induced-investment [edgrowth)
				sağlanacağı kuramsal ve ampirik olarak ortaya konulmuştur. 
				Hatta, ticari açıklık- büyüme ilişkisinde olası kanalları 
				inceleyen Wacziarg (1998), dış ticarette serbestleşme 
				politikalarının büyüme üzerinde pozitif etkisinin, en çok, 
				yatırım kanalı aracılığıyla yarattığını ortaya koymuştur. Bu 
				çalışmaların aksine, ticari açıklık-yatırım ilişkisini irdeleyen 
				başka Çalışmalarda, ampirik olarak dışa açılma sürecinin, çoğu 
				gelişmekte olan ülkenin yatırımları üzerinde olumsuzluklar 
				yarattığı ortaya çıkarılmıştır (Dünya Bankası Raporları, 1988, 
				1990; Summers ve Heston, 1991). Yansız ticaret politikalarının 
				etkin kaynak dağılımı nedeniyle yatırımların etkinliğini 
				arttıracağını öne süren Dünya Bankası Raporları, yatırımlarda 
				yaşanan bu olumsuzlukları yatırımlarda bir dinlenme olarak kabul 
				ederken; uygulanan dışa açılma stratejilerinin "yatırımları 
				durduran sapma" yarattığını öne süren görüşler de ağırlık 
				kazanmıştır. 
				
				Bu 
				çerçeveden düşünüldüğünde, Türkiye'de ticari serbestleşme 
				politikalarının yurt içi toplam yatırımlar üzerindeki etkisini 
				ele almak ve bu politikaların yatırımlarda sağlanacak bir artış 
				yoluyla büyümeyi pozitif etkileyip etkilemediğini değerlendirmek 
				önem kazanmaktadır. Çalışmamızda, esas olarak iki amaç 
				gözetilmiştir. Çalışmada, ilk olarak, Türkiye'de ticari 
				serbestleşme politikalarının toplam yatırım harcamaları ve 
				yatırımların komposizyonu üzerindeki etkilerini incelemek ve 
				ikinci olarak, bu politikaların, "ticaret teşvikli-yatırım 
				itişli büyümeye yol açıp açamayacağını değerlendirebilmek 
				amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, öncelikle Türkiye'de 
				planlı dönem sonrası uygulanan ticaret politikaları kısaca 
				gözden geçirildikten sonra, ticari açıklığın yatırımların 
				komposizyonu üzerindeki olası etkileri tartışılmış ve daha 
				sonra, ticari açıklığı-yatırım ilişkisi ampirik olarak 
				incelenerek, Türkiye'de "ticaret teşvikli-yatırım itişli" bir 
				büyümenin olabilirliği ele alınmıştır. 
				
				PLANLI 
				DÖNEM SONRASI TİCARET POLİTİKALARI-YATIRIM HARCAMALARI İLİŞKİSİ 
				
				Genel 
				olarak, 1962-80 planlı dönemde, planlı sanayileşme ile birlikte 
				kısıtlayıcı dış ticaret politikalarının bir arada yürütüldüğü 
				dikkat çekmektedir. Özellikle, kısıtlayıcı dış ticaret 
				politikalarıyla birlikte imalat sanayinde önemli düzeyde üretim 
				ve yatırım artışı sağlandığı görülmektedir. Öyle ki, özel sektör 
				sabit sermaye yatırımlarının yaklaşık %40'ınl imalat sanayii 
				oluşturmuştur. Korumacı-müdahaleci politikalarla birlikte düşük 
				faizler, çeşitli teşvik ve sübvansiyonlarla ülkenin sanayileşme 
				politikasına paralel biçimde bu sektörde önemli yatırım 
				harcamaları yaratılmıştır. Ticarete konu olan ve ticarete konu 
				olmayan sektörler cinsinden düşündüğümüzde, planlı kalkınma 
				döneminde, kısıtlayıcı dış ticaret politikaları altında her iki 
				sektör yatırımlarının paralel bir seyir izlediği gözlenmiştir. 
				Bu dönemde içe dönük bir büyüme stratejisi izlendiğinden, 
				yatırım kararlarının belirlenmesinde mevcut dışsal faktörler tüm 
				sektörler için olumlu bir hava yaratmıştır. Doğası gereği dış 
				rekabetten korunan ticarete konu olmayan sektörler, ekonomideki 
				mevcut oligopolistik yapı ile birlikte sektör karlılıklarını 
				yüksek düzeyde 
				
				
				tutabilirken, ticarete konu olan sektörler de uygulanan 
				politikalar sonucu karlılıklarını koruyabilmişlerdir.
				
				   Tablo
				
				1. Başlıca Yatırım Harcamaları Göstergeleri 
				
					
						|   | 
						
						Toplam Yatırım/GSMH | 
						
						Kamu Yat./GSMH | 
						
						Özel Yatırım/GSMH | 
						
						Kamu Yat./Top. Yat. | 
						
						Özel Yat./Top.Yatırım | 
					
						|   |   |   |   |   |   | 
					
						| 
						
						1962-1973 | 
						
						18,7 | 
						6.1 | 
						
						12.6 | 
						
						32.5 | 
						
						67.5 | 
					
						| 
						
						1974-1979 | 
						
						23,5 | 
						8,3 | 
						
						15,2 | 
						34 | 
						66 | 
					
						| 
						
						1980-1984 | 
						20 | 
						8.5 | 
						
						11.5 | 
						
						42.3 | 
						
						57,4 | 
					
						| 
						
						1985.1988 | 
						
						23,4 | 
						9,6 | 
						
						13.9 | 
						41 | 
						59 | 
					
						| 
						
						1989-1994 | 
						
						23.5 | 
						6,9 | 
						
						16,6 | 
						30 | 
						70 | 
					
						| 
						
						1995-2001 | 
						
						24,1 | 
						4,7 | 
						
						19,4 | 
						
						19.5 | 
						
						80,5 | 
				
				
				 MODEL 
				
				Çalışmanın 
				bu bölümünde Türkiye'de özel sektör imalat yatırımları üzerinde 
				ticaret politikalarının etkisi tahmin edilmeye çalışılmıştır. 
				Modelimizde yatırım harcamalarının belirleyicileri olarak 
				yatırımın getiri oranı ile sermayenin maliyetini oluşturan 
				faktörler değerlendirilmiştir. Yatırımın getiri oranını 
				belirleyen değişkenler olarak, sektör sermaye marjinal 
				verimliliği (MPK), sektör karlılığı (PCMi) ve 
				kapasite kullanımı (CU) ele alınmıştır. Bu değişkenlerin yatırım 
				ile pozitif yönde ilişkisi olması beklenmektedir. Sermayenin 
				maliyet unsurları olarak, reel faiz oranları (R/R), ithal 
				sermaye mal fiyatları (P/CG), reel devalüasyon (RER),
				yatırım malları sektör karlılığı (PCMs) ele 
				alınmıştır. Bu değişkenlerin, sermayenin maliyet unsuru olarak 
				kabul edildikleri müddetçe yatırımla negatif yönde ilişkide 
				olmaları beklenmektedir. Diğer taraftan, ticari açıklık 
				değerlendirilirken, finansal açıklık ile ticari açıklık arasında 
				kesin bir ayrım yapılması kolay değildir, Bu iki açıklığın 
				karşılıklı olarak birbirlerini etkilediği, birbirlerini 
				doğurdukları çeşitli ampirik çalışmalarda da gösterilmiştir (Svaleryd 
				ve Vlachos 2001). Çalışmada, bu bağlamda, finansal serbestleşme 
				ve fınansal derinliği gösteren değişkenler olarak, reel faizler 
				yanında, imalat sektörüne verilen özel krediler/GSMH oranı 
				kullanılmıştır. Özel kredilerin yatırımlar üzerinde pozitif bir 
				etki yaratması beklenmektedir. Ayrıca, modelde, yatırımların 
				alternatifi olarak değerlendirebileceğimiz, devlet tahvilleri ve 
				hazine bonoları (Tmenk) da ele alınmıştır. Son olarak, iktisadi 
				belirsizliğin yakalanması için enflasyon (INF) değişkeni 
				analize katılmıştır. Fiyat düzeyi artışının iktisadi 
				belirsizliği arttırması nedeniyle enflasyonla yatırımlar 
				arasında negatif bir ilişki olacağı beklenmektedir. 
				
				    
				Yukarıda tek tek ele aldığımız değişkenler ışığında özel kesim 
				imalat sektörü yatırım fonksiyonu şu şekilde oluşturulmuştur; 
				
				    PI= 
				P/(MPK, PCMi, PCMs, CU, RER, Credits, R/R, P/CG, /NF, Tmenk) 
				
				Yatırım 
				fonksiyonundaki açıklayıcı değişken sayısı model gözlem sayısına 
				göre oldukça fazla olduğundan, yatırım fonksiyonunu en küçük 
				kareler yöntemi (EKKY) ile tahmin etmeden önce, açıklayıcı 
				değişken sayısı indirilmeye çalışılmıştır. Değişken sayısını 
				sınırlı tutmak amacıyla, hangi değişkenlerin modele dahil 
				edileceğini, hangilerinin modelden çıkarılacağını belirlemek 
				için korelasyon matriksi oluşturulmuştur(Ekl). Elde edilen 
				korelasyon matriksi sonucunda yatırım değişkeninin (P/), 
				imalat sektörü sermayesinin marjinal verimliliği (MPK), 
				kamu kağıtları stoku /GSMH payı (Tmenk), reel 
				devalüasyonlar (RER) ve enflasyon oranı (INF) ile 
				nispeten güçlü bir korelasyon içinde oldukları tespit 
				edilmiştir. 
				
				Bu nedenle 
				belirtilen değişkenler göz önüne alarak bir yatırım modeli 
				(model A Ek2) oluşturulmuştur: 
				
				PI= bO
				
				+ b/MPK(-l) + b2D(Tmenk(-l))+ b3RER(-l) + b4D(lNF(-l))
				+ e    
				
				Yapılan 
				durağanlık testi sonuçlarınca, ADF istatistikleri kritik 
				değerlerden büyük olduğu için, imalat sektör yatırımları, 
				sermayenin marjinal verimliliği ve reel devalüasyon 
				değişkenlerinin durağan olduğu gözlenmiş ve regresyona kendi 
				değerleri konulmuş, bunun yanı sıra farkının durağan çıkması 
				nedeniyle kamu kağıt stok payı ile enflasyon değişkenlerinin 
				farkları regresyona dahil edilmiştir. Model sonucunda tüm 
				açıklayıcı değişkenlerin katsayıları beklenen yönde ve 
				istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır. Bir başka deyişle; 
				sermayenin marjinal verimliliğinin bir yıl gecikmeli değeri 
				sektör yatırımlarını pozitif yönde etkilerken, reel devalüasyon 
				oranı ile kamu kağıtları stok payı ve fiyat düzeyi 
				değişmelerinin bir yıl gecikmeli değerleri de yatırımlar 
				üzerinde negatif yönde etki yarattığı gösterilmiştir. 
				
				Çalışmada, 
				esas olarak, özel kesim imalat sektörü yatırımlarının 1963-2001 
				dönemindeki seyrinin açıklık ile ilişkisi değerlendirilmek 
				istendiğinden, dış ticaret rejimindeki değişmelerin yatırımlar 
				üzerinde bir kalkınma etkisi yaratıp yaratmadığını 
				gösterebilmek için ilgili modele Chow testi uygulanmış ve testin 
				sonucunda 1980 sonrası uygulanan dış ticaret politikaların özel 
				sektör imalat yatırımları üzerinde kırılma etkisi yarattığı 
				görülmüştür. Bu etkinin büyüklüğünü gözlemleyebilmek için 
				modele kukla değişkenler eklenmiştir. Bu amaç doğrultusunda, 
				Tablo 4. den de görüleceği üzere, üç kukla değişken altında üç 
				ayrı model (Ek3) geliştirilmiştir. Bununla birlikte, tüm 
				örneklem iki alt dönem biçiminde bölüneceğinden, gözlem 
				sayısının küçülmesi nedeniyle, elde edilen korelasyon matriksi 
				öncülüğünde modelden bir açıklayıcı değişkenin daha düşürülmesi 
				uygun görülmüştür. Böylece, nispeten daha düşük korelasyon 
				katsayısı elde eden enflasyon değişkeni modelden çıkarılmıştır. 
				Elde edilen tahmin sonuçlarına göre kesişim kukla değişkeni 
				anlamlı çıkmıştır. Diğer bir ifade ile, 1980 sonrası uygulanan 
				serbest dış ticaret rejimi ile gerçekleşen yatırım düzeyinin, 
				kapalı dış ticaret rejiminde gerçekleşen yatırım düzeyine göre 
				ortalama (8,03) kadar düşük düzeyde gerçekleştiği ortaya 
				çıkmıştır. 
				
				
				Belirtildiği gibi, bu çalışmada "ticaret teşvikli-yatırım 
				itişli" bir büyüme modelinin Türkiye'de olabilirliğini irdelemek 
				ve böylece ticaret açıklığı-yatırım bağlantılarını 
				değerlendirmek amaçlanmaktadır. Çalışmada, ticari 
				açıklık-yatırım ilişkisinde olası bağlantıların yönünü ve 
				şiddetini değerlendirebilmek için eğim kukla değişkenlerinin 
				eklendiği iki model oluşturulmuştur. Bu modellerin ilkinde 
				(model II), sermayenin marjinal verimliliği değişkeni 
				aracılığıyla "ticari açıklıkyatırım" arasında olası bir 
				bağlantı kabul edilmiştir. Bu bağlantıya göre, ticari açıklık, 
				teknolojik geçiş genlik yoluyla, yeni teknolojilerin 
				soğurulmasını ve sermayenin marjinal verimliliğinin artışını ve 
				dolayısıyla yatırım artışını sağlayarak "ticaret 
				teşvikli-yatırım itişli"büyümeye yol açacaktır ( Romer,1990; 
				Baldwin, 1995). 
				
				
				Çalışmamızda, sermayenin marjinal verimliliğinin eğim kukla 
				değişkeni olarak kullanıldığı modelde, kukla değişkeni 
				istatistiksel olarak anlamlı çıkmamış, dolayısıyla yatırımları 
				açıklayan önemli bir değişken olan sermayenin marjinal 
				verimliliği ile açıklık arasında bir ilişki tespit 
				edilememiştir. Dolayısıyla, sermayenin marjinal 
				verimliliği-açıklık bağlantısının, en azından Türkiye için 
				geçerliliğini koruyamaması, "ticari açıklığın. üretim 
				faktörleri ve toplam faktör verimliliklerini artıracağı ve 
				böylece gelişmekte olan ülkelerin iktisadi gelişim ve 
				büyümelerini olumlu etkileyeceği" görüşünü destekler sonuçlar 
				elde etmemizi engellemiştir. 
				
				
				Çalışmamızda, açıklık-yatırım ilişkisinde ikinci olası bağlantı 
				olarak değerlendirdiğimiz değişken, kamu kağıtları stok payı 
				olmuştur. Belirtildiği gibi, finansal serbestleşme ile ticari 
				serbestleşme birbirlerine oldukça yakından bağıntılıdır. Ticari 
				serbestleşme ile birlikte risk dağıtma girişiminde bulunmak 
				isteyen girişimcinin finansal serbestleşme sürecine ön ayak 
				olacağı veya fınansal serbestleşme ile birlikte risk dağılımı 
				söz konusu olduğundan, korunan sektördeki yatırımcı ticari 
				serbestleşme aleyhine lobicilik yapmayacağı öngörülmektedir (Svaleryd 
				ve Vlachos, 2001). Sonuçta, finansal serbestleşme ile hemen 
				hemen beraber sürdürülen ve birbirini destekleyen ticari 
				serbestleşmenin fınansal serbestleşme ile etkileşimi, 
				yatırımları ve dolayısıyla yatırım itişli-büyüme oranını dolaylı 
				olarak etkileyecektir. Çalışmada, bu bağlamda, kamu kağıtları 
				stok paylarını eğim kukla değişkeni olarak değerlendiren model 
				(model III-Ek3) tahmin edilmiş ve kukla değişkenimiz 
				istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır. Elde edilen tahmin 
				sonuçlarına göre kamu kağıtları oranının yatırımlar üzerindeki 
				olumsuz etkisinin 1980-2001 dönemi için %41 daha fazla olduğu 
				görülmüştür. Diğer bir ifa.leyle, finansal baskının kalkması ile 
				yükselen faiz oranları sonucunda kamu kağıtlarına olan talep 
				artışı sermayenin üretken sektörlerden çekilmesine neden 
				olmuştur. Ticari açıklık ile birlikte, korunan sektörlerdeki 
				sermaye, esas olarak sıcak paraya ya da karlılığı devam eden 
				ticaret dışı sektörlere yönelmiştir. Dolayısıyla, ticaret 
				teşvikli-yatırım itişli" büyümenin olabilirliğini koyabilmek 
				için ele aldığımız her iki model sonucunda da, Türkiye'de böyle 
				bir modelin işlerliğinin zorluğu görülmektedir. 
				GENEL DEĞERLENDİRME 
				
				1980 
				sonrası dışa açılma politikalarının yatırım kararları üzerinde 
				önemli etki yarattığı; toplam yatırım harcamalarında önemli bir 
				düşüşe yol açmasa da, bu politikalarla yatırımların sektörler 
				arası dağılımının ve karlılık alanlarının değiştiği 
				gözlenmiştir. Uygulanan dışa açılma politikaları ile birlikte 
				dışa dönük sektörlerde yatırım (ve üretim) artışına dayalı bir 
				büyümenin ortaya çıkmadığı, aksine, dışa açılma süreci ile 
				birlikte yatırımların giderek dışa dönük sektörlerden içe dönük 
				sektörlere doğru yöneldiği; bir başka ifade ile, dışa açılma 
				süreci ile birlikte yatırım alanlarının içe kapandığı 
				gözlenmiştir. Ayrıca, uygulanan ampirik çalışma sonucunda, 
				Türkiye imalat sanayi örneğinde, Türkiye'de ticaret 
				teşvikli-yatırım itişli bir büyüme modelinin geçerli olmadığı 
				ortaya çıkmıştır.
							
				Kaynak: 
				 Dr. 
				Hatice Karaçay Çakmak