Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Soru 26: Türkiye'ye DYS girişi ne zaman hızlanmıştır? 

1980'den sonra siyasi istikrarın sağlanması ve dışa dönük sanayi po­litikaları ile birlikte ekonomik mevzuatta yapılan reformlar sonucu yabancı sermaye   yatırımlarında daha hızlı gelişme sağlanmıştır.

Nitekim 1980 yılında 35 milyon dolar olan fiili giriş, 1990'da ilk defa 1 milyar doların üzerine çıkmıştır. Ancak 90'lı yıllarda DYS yatırımlarında bir duraklama olmuş hatta gerilemiştir. 

Soru 27: Türkiye'ye gelen yabancı sermaye ne kadardır? 

Haziran 2000 itibari ile Türkiye'de izin verilen yabancı sermaye yakla­şık 27,5 milyar dolardır. Fiili giriş ise 13,3 milyar dolardır. 

Soru 28: Türkiye'ye özelleştirme yoluyla giren yabancı sermaye ne kadardır? 

1983'ten Temmuz 2000'e kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygula­malarından elde edilen gelirler (özelleştirme işlemlerinden yapılan tahsilat) toplamı 6.9 milyar dolardır. Özelleştirilen kuruluşlardan 19 adedi yabancı sermayeli kuruluşlara satılarak 1.3 milyar dolar gelir temin edilmiştir. Bu toplam özelleştirmenin yaklaşık %18.8'idir. Toplam DYS'nin ise %10.2'si-ne tekabül etmektedir.

Not: 6.9 milyar dolarlık tahsilata; rehinli hisse satışları geliri, temettü geliri tahvil ve bono ile borçlanma, dış kredi ve diğer gelirleri eklediğimiz­de toplam özelleştirme geliri 9.5 milyar dolara ulaşmaktadır. 

Soru 29: Türkiyenin yurt dışına ihraç ettiği sermaye ne kadar­dır? 

30.06.2000 tarihi itibari ile, ülkemize gelen yaklaşık 13,3 milyar dolar DYS'ye karşılık, yurt dışına yaklaşık 3 milyar dolar sermaye ihraç edilmiş­tir. Yurt dışında 52 ülkede 907 Türk firması faaliyet göstermektedir. 

Soru 30: En büyük çok uluslu 100 firmanın toplam aktiflerdeki payı nedir?

Doğrudan yabancı yatırımların 753.000'nin üzerinde firma tarafından gerçekleştirilmesine rağmen, en büyük 100 çok uluslu firma tüm firmala­rın yabancı varlıklarının yaklaşık sekizde birini kontrol etmektedir. En bü­yük firmalar içerisinde sadece bir tanesi GOÜ firmasıdır. Bu da 91. sırada Petroleos De-Venezuela S.A.- Venezualla'dır. Geri kalan firmaların tama­mı gelişmiş ülke firmalarıdır.(WIR 2000, s.73) 

Soru 31: DYS Yatırımları stoğu hangi sektörlerde daha ağırlıklı­dır? 

Bu firmalar ağırlıklı olarak elektrik, elektrikli ekipmanlar.otomobil,pet­rol, kimya, ve ilaç sanayinde faaliyet göstermektedirler. 

Soru 32: Türkiye'de yabancı sermayenin temelleri ne zaman atıl­mıştır? 

Ülkemizde DYS yatırımlarının temelleri Osmanlı İmparatorluğu döne­minde atılmıştır. Kapitülasyonlar olarak bilinen ticaret anlaşmasına daya­nan özel imtiyazlı yabancı sermaye şirketleri daha çok kamu hizmetinde ve doğal kaynakların işletilmesi alanında faaliyet göstermişlerdir. (Elektrik, su, havagazı, demiryolları, deniz ve karayolu taşımacılığı, tünel gibi alt ya­pı hizmetleri, madencilik)

Osmanlı'nın Avrupa-Asya arasında süper gücü temsil ettiği o yüzyıl­larda, sultanlar bu imtiyazları sadece dost ülkelere bir bağış olarak veri­yorlardı. O zaman tek taraflı olarak verilen kapitülasyonlar daha sonra (an­cak Rusya'nın 1783'te benzer bir kapitülasyon almasından sonra) iki taraf­lı, bağlayıcı antlaşmalar haline gelmiştir.(lnalcık, 1998:16) 

Ticaret güvenceleri sağlayan ve her yenilenmesinde genişletilen ka­pitülasyonlar, zamanla Avrupa'nın Orta Doğu'yu iktisadi sömürü aracı ha­line gelmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Osmanlı Imparatorlugu borçlarını ödeyemez duruma düşmüştür. Bunun üzerine 1881'de Düyun-u Umumiye İdaresi kurulmuştur. Yöneticileri genellikle yabancı olan bu ida­renin görevi borçlara karşı gösterilen gelirleri toplayıp alacaklılara dağıt­maktır. 

Netice itibariyle, kapitülasyonların sağladığı ayrıcalıklar ve İmparator­luğun ekonomik ve siyasal güçsüzlüğü sonucunda yabancı şirketler ülke­yi adeta açık pazar haline getirmişler. Dış ülkelerden yapılan borçlanma­larla birlikte, bu düzen, daha sonra İmparatorluğu ekonomik yönden çö­kerten en önemli faktörlerden birisi olmuştur. 

Soru 33: Cumhuriyet döneminde DYS yatırım politikası nedir? 

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, liberal ekonomik politikalar öngörül­müş ise de, 1929 krizi, iç ekonomik koşullar ve Osmanlı Imparatoriuğu'nu çöküş noktasına getiren etkenlerden biri olan kapitülasyonların bıraktığı tatsız deneyimlerin de etkisiyle, 1930'lardan sonra, katı devletçilik politi­kaları uygulanmıştır. Yeni kurulan Cumhuriyet hükümeti 1928-1929 yılları arasında özel statülü çoğunlukla hukuki veya fiili tekeller oluşturan yaban­cı sermayeli şirketleri millileştirmiştir. 

Osmanlı döneminde yabancı sermayenin bırakmış olduğu olumsuz­luklara rağmen yabancı sermaye ülkemize davet edilmiştir. Atatürk daha Cumhuriyet ilan edilmeden 25 Ekim 1919'da Amasya'da bir gazeteciye verdiği beyanatla ve 17 Şubat 1923'de İzmir İktisat Kongresinde yaptığı konuşma ile yabancı sermayeyi ülkemize davet etmiştir. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında ilk başlatılan sanayi atılımı, ülkenin kendi mali imkanlarıyla gerçekleştirilmiştir. Verilen tüm güvencelere karşın, 1923-1950 yılları arası Türkiye'ye yabancı sermayenin girmediği dönem­dir.

İkinci Dünya Savaşından sonra, dünyada görülmeye başlanan liberal­leşme akımlarına paralel olarak, Türkiye'de yabancı sermaye yatırımlarına daha olumlu bakılmaya başlanmıştır.

1950'den sonra bu tutum daha da belirginleşmiştir. 1954'de, bugün de geçerli olan 6224 sayılı "Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası" çıkartılmış­tır. Bu yasa oldukça liberal bir anlayışın sonucudur. 

Ancak, Türkiye uygulamada başarılı olamamıştır. 25 yıla yakın bir sü­rede Türkiye'ye gelen yabancı sermaye 250 milyon dolara dahi ulaşama­mıştır. Yatırım yapan yabancı şirket sayısı ise 100'ün altında kalmıştır. 

1980'den sonraki liberal ekonomik politikalar yabancı sermaye giriş­lerini büyük ölçüde özendirici etki yapmıştır. Yabancı sermaye yasasında yapılan iyileştirmelerle birlikte, bürokrasinin azaltılması, gümrüklerin indiril­mesi, kambiyo rejiminin serbestleştirilmesi bunda etkili olmuştur.

Bu arada, daha fazla yabancı sermaye girişini özendirmek üzere çe­şitli ülkelerle "Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması" anlaşmaları im­zalanmıştır. 

Soru 34: Daha çok DYS yatırımı çekebilmek için kullanılan ilave araçlar hangileridir? 

Son yıllarda "özelleştirme"ye verilen önem doğrudan yabancı serma­ye girişleri için yeni bir kapı açmıştır. 1980'li yıllardan sonra çıkarılan (3096, 3465 ve 3996 sayılı) kanunlarla yabancı sermaye girişinde yöntem olarak Yap-İşlet-Devret (YİD) modellerinden de faydalanılmaya başlan­mıştır. YİD modeli ile ülkemizde enerji santralları yapılmaktadır. Yabancı sermaye, YİD modeli ile enerji yatırımlarına büyük ilgi göstermektedir.

Daha sonra çıkarılan 96/8269 sayılı Kararname ve 1997'de çıkarılan 4283 sayılı Kanun ile enerji yatırımlarında Yap-İşlet-Sahiplen (devam et) modeli devreye sokulmuştur. 

Soru 35: Türkiye'de yabancı sermayeye sağlanan imkanlar nelerdir?

Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırımları Teşvik Fonu Esasları Hakkındaki Karar gereğince yerli firmalara sağlanan (Gümrük Vergisi İs­tisnası, Yatırım İndirimi, Katma Değer Vergisi İstisnası, Vergi Resim ve Harç İstisnası, Enerji Desteği, Arsa Tahsisi, Fon'dan Kredi Tahsisi) tüm teşviklerden yabancı sermayeli şirketlerde faydalanmaktadır. 

Soru 36 -Yabancı sermaye mevzuatı nedir? 

Ülke kalkınmasına büyük katkıları olacağı düşünülen yabancı serma­ye girişi 1950 yılından sonra çıkarılan kanunlarla teşvik edilmiştir. Bunlar sırasıyla 5583 sayılı kanun, 5821 sayılı kanun ve halihazırda yürürlükte olan 6224 sayılı kanundur. 

- 5583 sayılı yasa

Ülkemizde yabancı sermayenin teşviki konusunda çıkarılan ilk kanun 1.3.1950 tarih ve 5583 sayılı "Hazinece Özel Teşebbüslere Kefalet Edinil­mesine ve Döviz Taahhüdünde Bulunulmasına Dair Kanun"dur. Bu kanun­la hem ülkeye gelen yabancı sermayeye belirli şartlar altında transfer ga­rantisi verilmiş, hem de dışardan borç almak isteyen işletmelere borçları dövizle transfer etme imkanı getirilmiştir. Bu kanun, yabancı sermayeyi özendirme yönünden hiç bir etkinliği olmamasına rağmen, Türkiye'nin bu konudaki istekliliğini gösteren ilk işarettir. 

- 5821 sayılı yasa

9.8.1951 tarih ve 5821 sayılı "Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu" ise 5883 sayılı kanunun yerine geçmiş ve bugün halen yürürlük­te bulunan 6224 sayılı kanunun temelini oluşturmuştur. Bu kanunda, ser­maye kavramının kapsamını dar tutması, kâr ve anapara transferleri için sınırlamalar koyması ve sektörlerle ilgili olarak getirdiği diğer kısıtlamalar nedeniyle beklenen nicelik ve nitelikte yabancı sermaye akımı sağlayama­mıştır. 

- 6224 sayılı yasa

Bugün yürürlükte olan 6224 sayılı "Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanu­nu" Amerikalı uzman C.B. Randall tarafından hazırlanmış ve 18.1.1954 ta­rihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla birlikte önceki ka­nundaki sınırlamalar kaldırılmıştır.

Kanunun 1. maddesinde yatırım yapılacak teşebbüsün;

-  Memleketin ekonomik gelişmesine yararlı olması,

-  Türk özel teşebbüslerine açık bulunan bir faaliyet sahasında olma­sı gerekmektedir.

-  Ayrıca Türkiye'ye getirilecek yabancı sermaye, ülke çapında tekel teşkil edecek faaliyetlerde bulunan kuruluşlarda çoğunluk hissesine sahip olamaz (4105 sayılı kanunla ilave edilmiştir) hükmü getirilmiştir.

Yabancı sermaye, bu kanunla daha önceki kanuna göre ülkemize gi­remediği tarım ve ticaret sektörlerinde de çalışma imkanı bulmuştur.

Bu kanunda sermaye kavramı geniş tutulmuştur. Yasanın 2. ve 3. maddesinde, tevsii veya yeniden faaliyete geçirilmesi için hariçten ithal edilen a) yabancı para şeklinde sermaye b) makina, teçhizat, alet ve bu mahiyetteki mallar, makina aksamı, yedek parçalar ve malzeme ile komi­tenin kabul ettiği sair lüzumlu mallar c) lisans, patent hakkı ve alameti fa­rika gibi fikri haklar ve hizmetler d) yeniden yatırılarak sermayeye eklenen kârlar ana sermaye kapsamına alınmasını hükme bağlamıştır.

Yasa, taransferler konusunda da büyük kolaylıklar getirmiştir. Yasanın 4. ve 5. maddesine göre faaliyet sonucu elde edilecek kâr, vergi payı dü­şüldükten sonra herhangi bir sınırlama olmaksızın transfer edilebilmekte­dir. Yatırım kısmen veya tümüyle tasfiyesi halinde, makul fiyatla yapılacak satış sonucu elde edilecek gelirinde taransferi mümkündür. Aynı şekilde, ana sermayeyi temsil eden hisse senetlerinin satışı sonucunde elde edi­len gelirlerle, temettülerin de taransferi mümkündür. Ayrıca yasanın 6. maddesi, yabancı kuruluşların alacağı dış kredilerin taksit ve faizleri için teminat veya kefalet karşılığı Bakanlar Kurulu kararıyla kefalet verebilme­si imkanını vermiştir.

Bu yasa ile kuruluşlarca yabancı işçi uzman ve kalifiye personel ça­lıştırılabilecek ve kazançları dışarıya transfer edilebilecektir. Yerli müteşeb­bislere tanınan her türlü haklar, muafiyetler ve kolaylıklardan aynı sahada çalışan yabancı sermayeli kuruluşların da yararlanabilmeleri sağlanmıştır. Yasa herhangi bir çalışma alanında yabancı yatırımlara hiç bir sınırlama getirmemiştir. Kapsam olarak liberal ve teşvik edici ilkelere sahiptir. 

7.6.1995 tarihinde yürürlüğe giren 95/6990 sayılı Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı ile yabancı sermaye rejimi daha da libaral hale getirilmiş­tir. Yabancı sermaye olarak getirilen döviz TL'ye çevrilmeden Döviz Tev­diat hesabında tutulabilmesi mümkün olmuştur. Lisans, know-how, teknik yardım ve yönetim anlaşmalarının onay mecburiyeti kaldırılarak tescil edil­mesi yeterli hale getirilmiştir. Kâr payı, rorayalti ve tasfiye halinde elde edi­len kıymet serbest olarak transfer edilebilmektedir.

Soru 37: İzin verilen yabancı sermayenin ülkeler itibari ile dağılı­mı nasıldır? 

Türkiye'de İzin verilen yabancı sermayenin (27.5 milyar dolar) ülkele­re göre dağılımı incelendiğinde, %90'nının OECD üyesi ülkelerden olduğu ve ve bu sermayenin %82'sinin (22 milyar dolar) sekiz ülke (Fransa, Al­manya, Hollanda, ABD, İngiltere, isviçre, İtalya, Japonya) tarafından kar­şılandığı görülmektedir. 

Soru 38: Türkiye'de izin verilen yabancı sermayenin sektörler iti­bari ile dağılımı nedir?

1980-2000 yılları arasında, izin verilen yabancı sermayenin sektörel dağılımı içinde imalat ve hizmetler sektörleri ağırlıklı bir yere sahiptir. Milyar dolar olarak, imalat sektörünün aldığı pay, 15 (%55), hizmetlerin payı 12 ( %42), tarımın payı 0.5 (%2), madencilik sektörünün payı ise 0.3 (%1) dir. 

Soru 39: DYS yatırımlarının GSMH'ye göre payı nedir?

1993-1996 döneminde ortalama olarak, DYS yatırımlarının tutarı, GSMH'sının yüzdesi olarak Macaristan ve Malezya'da yüzde 6'şar, Çin ve Peru'da yüzde 4'er, Polonya ve Endenozya'da ise yüzde 3'er dolayında seyretmektedir. GSMH'sı 200 milyar dolara ulaşmış olan Türkiye'de ise bu oran sadece yüzde 0.5 (binde 5) dolayındadır.(Çarıkcı,1997: 18) 

Soru 40: GOÜ'lerde DYS yatırımlarının teşvik edilmesine yön ve­ren uluslararası kuruluşlar hangileridir? 

-  OECD Teşkilatı (Ekonomik İşbirlği ve Kalkınma Teşkilatı),

-  UNIDO (Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Teşkilatı),

-  IFC (Uluslararası Finans Kurumu),

-  WTO (Dünya Ticaret Örgütü),

-  ITC (Uluslararası Ticaret Merkezi),

-  Dünya Bankası,

-  MIGA (Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı),

-  FIAS (Yabancı Yatırım Danışmanlık Hizmetleri),

-  AB Programları (EC-CDI ve EC-IIP),

-  KEİ (Karadeniz Ekonomik İşbirliği), EFTA(Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi), ECO (İktisadi İşbirliği Teşkilatı) gibi bölgesel kuruluşlar,

-  OCIFT (Türkiye - Fransa Yatırım ve İşbirliğini Geliştirme Teşkilatı),

-  DEG (Alman Yatırım ve Kalkınma Kuruluşu),

-  İngiliz Yatırım Bürosu,

-  WAIPA (Dünya Yatırım Geliştirme Ajansları Birliği). 

Soru 41: DYS yatırımı yapan 50 çok uluslu GOU Şirketi hangi ül­kelere aittir? 

Son yıllarda GOÜ ,den de bir çok çok uluslu şirket dışarıda oldukça bü­yük DYS yatırımı yapmaktadır. GOÜ'lerden dünyada faaliyet gösteren, dış varlıklarına göre, en büyük 50 firma arasında Honkong 9 şirkete, Brezilya, Singapur ve Güney Kore 6'şar, Çin Halk Cumhuriyeti 5, Şili 3, Tayvan, Mek­sika, Malezya, Arjantin ve Güney Afrika 2'şer, Venezüella, Bermuda, Hindis­tan ve Filipinler ise 1 'er şirkete sahiptir (WIR 2000, Sayfa 82-83, Tablo-lll.9). Bu 50 büyük firma arasında maalesef bir Türk şirketi bile yoktur. 

Soru 42: Türkiye'de 2004 yılından itibaren, yıllık enflasyon hızı tek haneli rakamlarda tutulabilirse, bu başarının DYS yatırımcıla­rına ve Türk ekonomisine etkisi nasıl olacaktır? 

Yıllık enflasyon hızının tek haneli rakamlara indirmesi ve bu seviyede tutulabilmesi Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarın sağlandığı ve bu araştırmadaki 13. soruda yer alan "Türkiye'nin DYS yatırımı çekmede ba­şarısız olmasının sebeplerinin" çoğunun ortadan kalkmasını da beraberin­de getirecektir.

Çünkü, Türkiye'de yıllık enflasyon tek haneli rakamlarda tutulabilme­si için KİT'lerin ve Kamu bankalarının özelleştirilmesinin ve tarım kesimin­de üretime dönük reformların büyük ölçüde tamamlanabilmesine, ticari ve hukuki mevzuatta yapılacak köklü değişikliklerle Türk ekonomisinde var olan haksız ve eksik rekabetin asgari düzeye indirilmesine, ilaveten yol­suzluğun ve rüşvetin büyük ölçüde ortadan kalkmasına bağlıdır.

Nitekim, IMF ile yapılan Stand-by anlaşmasına iilaveten Kasım 2000'nin son haftasında ortaya çıkan' "Likidite Krizi" sonucu IMF ve Dün­ya Bankası yetkilileri ile mutabakat sonucu 6-Aralık-2000 Kararları açıklan­mış Türkiye'ye 10,4 milyar dolarlık bir mali desteğin sağlanması kararlaş­tırılmıştır. Bu karara göre; 

IMF ve Dünya Bankası'nın Yükümlülükleri: 

- 10.4 milyar dolarlık kredinin 7.5 milyar doları Merkez Bankası'na ek rezerv olarak verilecek,

-  2.9 milyar dolar Stand-by anlaşması çerçevesinde kullandırılacak,

-  Kredinin 2.milyar 250 milyon dolarlık kısmı ise Stand-by'ın iki dilimi olarak 560 milyon dolar, 21 Aralıkta'ki IMF İcra Direktörleri toplantı­sının ardından Türk hazinesine aktarılacak,

-  20 Ocak ve 20 Şubat'ta l.l'er milyar dolarlık kredi gelecek, kalan kı­sım ise 15 Mart, 15 Haziran, 15 Ağustos ve 15 Kasımda 750'şer mil­yon dolarlık taksitler halinde verilecek,

-  Bunun dışında Stand-by çerçevesinde 3 ayda bir 280 milyon-dolar-lık rutin çekişler devam edecek,

-  Türkiye, bu krediyi taksitle ödemeye 18 ay sonra başlayacaktır. Türkiye'nin Taahhütleri:

-  Memur maaş zamları ve kamu kesimi toplu sözleşmeleri enflasyon hedeflerine uyumlu olacak,

-  Mali bünyesi sorunlu bankalara operasyon düzenlenecek,

Türk-Telekom'un özelleştirilmesi 200 yılı Aralık ayı içinde ihale­ye çıkarılacak, (*)

-  Hızlandırılmış kapsamlı özelleştirme takvimi en kısa zamanda ilan edilecek, (*)

-  Para programındaki limitler ve kur politikası aynen devam edecek,

-  Enflasyonla mücadele, cari işlemler açığın azaltılması ve büyüme hızının düşürülmesi konularında mücadeleye kararlı bir şekilde de­vam edilecektir.

Bu durumda, 6 Aralık kararları ile Türkiye en geç 2 yıl içinde özelleş­tirmeyi büyük ölçüde tamamlamayı ve diğer yapısal reformları yapmayı ta­ahhüt ettiğine göre, Türkiye özelleştirme ve telekom konularında çok ge­cikmektedir. 2000 yılı sonundan itibaren büyük ve derin bir ekonomik kriz yaşayan Türkiye'nin DYS yatırımları çekmedeki başarı şansı belki de 2004 sonunda yapılacak bir seçimden sonra ulaşabileceği daha güçlü bir hükü­mete ve politik istikrara bağlı görünmektedir. 

Not (*): Temmuz 2001 başında Türkiye hala telekom yönetim kurulu­nu oluşturmakla meşgul idik ve özelleştirme konusunda ise hala yerimiz­de saymaktayız. 

Kaynak: Prof. Dr. Emin Çarıkcı

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005