Doğrudan yabancı yatırımlar
Doğrudan yabancı yatırımların tanımı
Doğrudan yabancı yatırım bir firmayı satın almak
veya yeni kurulan bir şirket için kuruluş
sermayesini sağlamak veya mevcut bir şirketin
sermayesini attırmak yoluyla o ülkede bulunan
şirketler tarafından diğer bir ülkede bulunan
şirketlere yapılan ve kendisiyle birlikte teknoloji,
işletmecilik bilgisi ve yatırımcının kontrol
yetkisini de beraberinde getiren yatırımdır (Karluk,
2001: 15). Buradan hareketle doğrudan yabancı
yatırımlar, herhangi bir piyasa işlemine gerek
kalmadan, sermayenin bir ülkeden bir diğerine
hareket etmesi şeklinde gerçekleşmektedir.
Doğrudan yabancı yatırımlar ile birlikte aynı zamanda teşebbüs,
teknoloji, risk taşıma ve organizasyon aktarımı da
ülkeye gelmekte olduğundan doğrudan yabancı
yatırımların sadece işletmelerin kuruluş ve malzeme
finansmanı olarak görülmemelidir. Doğrudan yabancı
yatırımlar bu özellikleriyle, yönetim becerilerini
ve Know-How’ı da ülkeye getirmekte, rekabet
faktörünü de tetiklemektedir. Doğrudan yabancı
yatırımlar iyi planlanır ve etkin bir şekilde
yönlendirilebilirse, ev sahibi ülkenin ekonomisi
üzerine çeşitli olumlu etkiler yapabilirler. Bu
etkiler; üretimde, istihdamda, gelirde ve ihracatta
artış, ödemeler dengesinde olumlu gelişmeler ile
ekonomik gelişme ve refah artışı gibi etkilerdir
(Görgün, 2004: 4).
Doğrudan yabancı yatırımları ülke ekonomisi üzerine temel etkisi,
milli gelire yapacağı net katkıdır. Dorudan yabancı
yatırımların milli gelire olan net etkisiyle
birlikte, ödemeler dengesi üzerine oluşturacağı
etkide büyük bir önem arz etmektedir. Ancak, yeni
bir yatırım yapmak maksadıyla ülkeye gelen yabancı
sermaye, bir defaya mahsus olmak üzere ödemeler
dengesi üzerine olumlu bir etkide bulunur. Yapılan
yatırım sonucunda üretime başlanıldığı takdirde,
doğrudan yabancı yatırımlar hem ihracat yoluyla hem
de ithal ikamesi yoluyla ödemeler dengesine katkıda
bulunmaya devam edecektir (Görgün, 2004: 5).
Bununla birlikte, doğrudan yabancı yatırım ile
girişilen üretimin devam edebilmesi için şirketin
hammadde ve diğer üretim girdilerini ithal etmek
zorunda olması, ev sahibi ülkenin ödemeler dengesi
üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Ayrıca
yabancı şirketin yabancı üretim faktörlerine
yapacağı ödemeler ev sahibi ülkenin ödemeler
dengesini olumsuz etkileyebilir. Doğrudan yabancı
yatırım ile sağlanan gelir artışı, marjinal tüketim
eğilimine bağlı olarak ev sahibi ülkenin ithalatında
da bir artışa neden olabilir. Son olarak doğrudan
yabancı yatırımla yapılan üretim durdurulduğunda,
yine doğrudan yabancı yatırım ile ülkeye giriş yapan
sermaye geri döneceği için bir defaya mahsus olmak
kaydıyla ev sahibi ülkenin ödemeler dengesi üzerinde
olumsuz bir etki oluşturacaktır. Burada önemli olan,
olumlu etkileriyle daha fazla ve daha uzun ömürlü
olarak ekonomiyi destekleyen doğrudan yabancı
yatırımların ülkeye çekilebilmesidir.
Doğrudan yabancı yatırımı tüm bu etkileri göz önüne
alındığında azami fayda sağlayabilmek için ülkeye
giren doğrudan yabancı yatırımlar; ülkenin
üretimine, istihdamına, ihracatına ve refahına katkı
sağlamalıdır. Bir ülkenin arzu ettiği kalkınmayı
sağlamak için yeteri kadar tasarrufa sahip olmaması
durumunda, iki çözüm yolu bulunmaktadır. Bu durumda,
ülke eski tasarruflarını yatırımların finansmanı
için kullanabileceği gibi, gerekli fonu sağlamak
için yabancı sermayeyi ülkeye çekmekte gerekli olan
politikaları da uygulayabilir. Ülkenin ikinci yolu
seçerek yabancı sermayeye başvurması durumunda,
ülkenin dış borçlanması veya ülkeye yabancı sermaye
girişi söz konusu olacaktır. Buradan anlaşılacağı
gibi, az gelişmiş ülkelerin, gelişimlerini
tamamlayabilmeleri için ilk olarak tasarruf açığını
ortadan kaldırmaları gerekmektedir. Kalkınma için en
önemli finansal kaynağın tasarruflar olması,
tasarrufları gelişimin önündeki en önemli sorun
haline getirmektedir. Bu nedenle, gelişmekte olan
ülkelerin bu tasarruf açığını ortadan
kaldırabilmeleri için doğrudan yabancı yatırımlara
büyük bir rol düşmektedir.
Türkiye'ye Yönelik Doğrudan Yatırımlar (Milyon dolar).
Yıllar |
İzin Verilen Yabancı Sermaye |
Fiili Giriş |
Çıkış |
Net |
1980 |
97,00 |
35 |
0 |
35 |
1981 |
337,51 |
141 |
0 |
141 |
1982 |
197,00 |
103 |
0 |
103 |
1983 |
102,74 |
87 |
0 |
87 |
1984 |
271,36 |
113 |
0 |
113 |
1985 |
234,49 |
99 |
0 |
99 |
1986 |
364,00 |
125 |
0 |
125 |
1987 |
655,24 |
115 |
0 |
115 |
1988 |
820,52 |
354 |
0 |
354 |
1989 |
1.511,94 |
663 |
0 |
663 |
1990 |
1.861,20 |
684 |
0 |
684 |
1991 |
1.967,26 |
907 |
97 |
810 |
1992 |
1.819,96 |
911 |
67 |
844 |
1993 |
2.063,39 |
746 |
110 |
636 |
1994 |
1.477,61 |
636 |
28 |
608 |
1995 |
2.938,32 |
934 |
49 |
885 |
1996 |
3.836,97 |
914 |
192 |
722 |
1997 |
1.678,21 |
852 |
47 |
805 |
1998 |
1.647,44 |
953 |
13 |
940 |
1999 |
1.700,57 |
813 |
30 |
783 |
2000 |
3.060,13 |
1.707 |
725 |
982 |
2001 |
2.738,58 |
3.044 |
15 |
3.29 |
2002 |
2.243 |
622 |
5 |
617 |
2003 |
1.208 |
745 |
8 |
737 |
2004 |
- |
1.291 |
100 |
1.191 |
2005 |
- |
8.537 |
336 |
8.201 |
2006 |
- |
17.814 |
1687 |
16.127 |
2007 |
- |
19.190 |
2.280 |
16.910 |
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü.
Doğrudan yabancı yatırımların nedenleri
Uluslararası ticaret teorisinin temelinde yatan
“karşılaştırmalı üstünlükler” (David Ricardo, 1817)
teorisine göre, her ülke karşılaştırmalı olarak
hangi malı daha ucuza üretiyorsa o ülke söz konusu
malların üretiminde uzmanlaşmaya gitmelidir. Bu
bağlamda ülkeler üretiminde uzmanlaştığı malı ihraç
ederken, diğer ülkenin üretiminde uzmanlaştığı malı
da ithal edecektir. Karşılaştırmalı üstünlükler
teorisi uluslararası ticaretin temel mantığını
açıklasa da doğrudan yabancı yatırımlar daha
karmaşık bir model gerektirdiğinden klasik teorinin
kapsamı dışında ele alınmıştır. Bundan dolayı
doğrudan yabancı yatırımlar daha karmaşık,
stratejik, ekonomik modellerin, hipotezlerin ortaya
çıkmasına neden olmuştur.
Dünya Yatırım Raporu analizlerinde doğrudan yabancı yatırımların
belirleyicileri üç ana başlık altında toplanmıştır.
Bunlar; siyasal faktörler, yatırım ortamına ilişkin
faktörler ve ekonomik faktörlerdir. Siyasal
faktörlerin gerçekleştirilmesi doğrudan yabancı
yatırımların çekimi için ön şarttır diyebiliriz.
Đkinci belirleyici faktör olan yatırım ortamına
ilişkin faktörler aslında daha çok bir yatırım
geliştirme kurumunun ilgi alanına giren konuları
içermektedir. Kurumsal yapının etkin
oluşturulabilmesinin gerekliliği burada
vurgulanmaktadır. Üçüncü temel belirleyici faktör
olan ekonomik yapı ise dünyada rekabet gücünün
altyapısını sağlayabilmesinin şartları olarak ortaya
çıkmaktadır. Ekonomik faktörlerin pazara yönelme
kısmı ise yatırımların geliştirilmesi açısından dış
ticaretin ne kadar önemli olduğunu ortaya
koymaktadır. Bu durum da dış ticareti ve yatırımları
geliştirme faaliyetinin tek bir kurum çerçevesinde
ele alınması gerekliliğini göstermektedir. Doğrudan
yabancı yatırımların nedenlerini açıklayan
hipotezleri başlıca şu başlıklarla ifade edebiliriz
(Görgün, 2004:6).
Hammadde kaynakları
Ne yazık ki üretimde kullanılan her bir hammadde, yeryüzüne adil ve
dengeli bir biçimde dağılmamıştır. Bu sorun
hammaddelerin işletilmesine yönelik yatırımların,
hammadde kaynağına yakın bir noktada gerçekleşmesi
gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Hammadde ve sanayi üretimi arasındaki yakın ilişki, Sanayi Devrimi
ile güçlenen ülkelerin hammadde kaynaklarına sahip
olabilmek için hammadde sahibi ülkeleri istila etme
ve onları sömürge devleti haline getirme sonucunu
ortaya çıkarmıştır. 19. ve 20. yüzyıllar bu
sömürgecilik anlayışının doruğa ulaştığı ve
sonucunda iki büyük dünya savaşının yaşandığı yıllar
olmuştur.
Geleneksel dış yatırımların altında yatan nedenler bu ilişkiyle
bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda ve
20. yüzyılın başında gelişmiş ülkeler; sanayi
üretimi için ihtiyaç duydukları hammadde ihtiyacını
karşılayabilmek için, bu kaynakların bulunduğu az
gelişmiş ülkelere yatırımlar yapmışlardır
(Seyidoğlu, 2001: 399).
Faaliyetlerin bütünleştirilmesi
Hammaddelerin işlenmesi aşamasından nihai ürünün oluşmasına kadarki
olan aşamalardaki bütün faaliyetlerin veya aynı
aşamadaki üretim faaliyetlerinin tek bir yönetim
altında toplanmasının gerekli olduğu durumlarda,
firma üretimde bütünleşmeye gider. Bu durumda
hammadde sağlamanın güvence altına alınması veya
bazı aşamaların farklı ülkelerde
gerçekleştirilmesinin daha avantajlı bir hal alması
gibi nedenler dolayısıyla üretim farklı ülkelere
yaygınlaştırılabilir. Bu amaçla bir ürünün her bir
parçası, maliyet avantajı sağlamak, uzmanlık bilgisi
ile verimliliği arttırmak için farklı ülkelerde
üretilir (Ibid, 1969: 399).
Unvanın ve sırların korunması
Ticari alanda olumlu bir isim edinmiş firmalar, ürünlerinin
kalitesinde ve marka imajlarında meydana gelebilecek
zararları önlemek amacıyla, ürünlerini yurtdışında
da kendilerinin üretmesi yoluna başvurabilirler. Bu
firmalar, lisans anlaşmaları vasıtasıyla üretilen
ürünlerinin kendi ürettikleri kadar kaliteli
olmayacağını düşündüklerinden dolayı yurtdışında da
kendi üretimlerini kendileri yapmaktadırlar.
Gelişmekte olan ülkeler açısından, bu amaçla yapılan
doğrudan yabancı yatırımlar önemli kaynaklar,
istihdam artışı ve ihracat imkânı yaratmak gibi
olumlu etkilerde bulunsa da, ulusal şirketlerle
işbirliği amaçlı bağlantı kurulması ve bilginin
paylaşılması açısından etkisizdir.
Üretim ile ilişkili bilgilerin gizliliği önemli bir durum
olduğunda, doğrudan yabancı yatırımların lisans yolu
ile yapılan üretime tercih edilmesi, üretim ile
ilgili sırların korunmasıyla alakalıdır. Çünkü
lisans yolu ile üretim sırlarının bir başka
üreticiye verilmesi, sırların korunmasında
etkinsizliğe yol açabilmektedir. Lisans hakkıyla
sırları devralan kişi sırların korunmasında patent
sahibi kadar dikkatli davranmayabilir ve hatta rakip
firmalara para karşılığında satabilir. Özelliklede
yüksek teknoloji kullanılarak üretilen ürünlerde bu
gizlilik büyük önem taşımaktadır.
Ürünün yaşam dönemi hipotezi
Bir firmanın iç ekonomideki gelişiminin sonuna
gelmiş olması, bu firmanın bu piyasada artık daha
fazla kar elde edemeyeceği anlamına gelir. Bu
nedenle azalan kar artışının sürdürülebilirliği
açısından firmanın, daha az firmanın bulunduğu
dolayısıyla rekabetin daha az olduğu yabancı
piyasalarda üretim yapması zorunluluğu ortaya
çıkabilir. Bu görüşe göre, yurt içinde yapılan uzun
süreli ve kaliteli üretimin sonucunda dış yatırım
yapılması zorunluluğu kaçınılmazdır. Amerikan
firmalarının dış piyasalarda egemen olmaları da
ürünün yaşam devrelerinin ileri aşamalarında
bulunmalarıyla açıklanabilir (Vernon, 1966:
190-207).
İthalatçı ülkenin koyduğu tarife ve kotalardan kaçınma
Đthalatçı ülkenin koyacağı tarife ve kotalar, ithal edilen ürünün
maliyetlerine yansıyacağından, ürünün fiyatında bir
artışın meydana gelmesi kaçınılmazdır. Bununla
birlikte koyulan tarife ve kotalarla, ihracatçı
firmanın bu pazarda etkinliğini yitirerek piyasadan
çekilme tehlikesiyle karşı karşıya kalması da söz
konusudur. Tüm bu olumsuz koşulları ortadan
kaldırmanın yolu, söz konusu ülkede üretime
başlamaktır. Batı Avrupa’nın Amerikan ürünlerine
uyguladığı kota ve tarifelerin sonucunda 1960’lı
yıllarda Amerikan yatırımları Batı Avrupa’ya
yönelmiştir.
Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulunca, dışarıda kalan ülkelere
uygulanan ortak gümrük tarifesi uygulaması, başta
Amerika olmak üzere birçok ülkenin bölgeye yapmış
olduğu ihracatın üzerinde olumsuz etkiler
oluşturmuştur. Bu olumsuz etkilerden kurtulmak
isteyen şirketlerde, yatırımlarını kitleler halinde
topluluğa üye olan ülkelere yapmışlardır.
Yurtiçi kısıtlamalardan kurtulma
Yurtiçinde uygulanan çeşitli kısıtlamalardan
kurtulma çabaları özellikle bankaların ve bazı
imalat sanayi alt sektörlerinin uluslararası alana
yayılma sonucunu doğurmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki
mevcut bankacılık yasalarının ortaya çıkardığı
düzenlemeler, bunlardan kurtulmak isteyen bankaları
diğer ülkelerde banka açma zorunluluğunda
bırakmıştır. Ayrıca, ülkede çevreyi koruma kanunları
mevcut ise buda imalat sanayide faaliyet gösteren
firmaların bu kısıtlamalardan kurtulmak için, daha
düşük çevre standartları uygulayan diğer ülkelere
yatırım yapması sonucunu ortaya çıkaracaktır. Bu
firmalar arasında çevre kirliliğine neden olan,
insan sağlığına zararlı endüstriler özellikle
belirtilebilir.
Ancak, bu şartlar altında oluşan yabancı doğrudan yatırımlar asıl
olarak ülkenin iç pazarını hedefleyen, katkıları
sınırlı yatırımlardır.
Üretim esnekliği
Satın alma gücü paritesi teorisinin öngördüğü gibi, ülkeler
arasındaki enflasyon oranlarıyla bu ülkelerin döviz
kurlarındaki göreceli değişmeler arasında, uzun
vadede doğru orantılı bir ilişki öngörür. Bunu
sağlayan arbitraj mekanizmasıdır (Seyidoğlu, 1998).
Ancak bazı durumlarda satın alma gücü paritesinden
sapmalar olabilir. Böyle bir durumda, ulusal parası
reel değer kaybına uğramış ülkelerde üretimde
bulunmak, maliyetler üzerinde düşürücü bir etki
oluşturacaktır. Bu avantajdan yararlanmak amacıyla,
ulusal parası reel bazda değer kaybeden ülkelerde
yeni yatırımlar oluşabilir. Ancak, paranın reel
değerinde yaşanacak düşmeler şirketlerin karına olsa
da, bir ülkenin istikrarsız ve güçsüz yapısını
işaret etmektedir (Seyidoğlu, 1998: 320–325).
Bununla birlikte bu amaçlı dış yatırımlar bazı koşulları da
beraberinde getirmektedir. Bunun için, ulusal
paradaki reel değer kayıpları uzun süreli olmalı,
kullanılan teknoloji ülkeler arasında kolayca
aktarılabilir bir nitelik taşımalı, hükümetler ve
sendikaların bu amaçla yer değiştirmeyi önleyecek
tedbirleri almamış olması gereklidir. Bilgisayar
parçaları, elektrikli araçlar, elektronik araçlar
gibi ürünler bu tür esnek üretimin yapılabileceği
ürünlere örnek olarak verilebilir.
Yatırımları uluslararası çeşitlendirme
Yapılacak olan dış yatırımlar, pay sahipleri
açısından dolaylı olarak portföy çeşitlendirmesi
sağlar. Üretimin tek bir piyasayla sınırlı tutulması
durumunda, nakit akımları göreceli olarak bir
düzensizlik gösterebilir. Yapılacak ürün
çeşitlendirmesiyle bu sorun kısmen de olsa ortadan
kaldırılabilir. Ancak, aynı piyasadaki tüm ürünlerin
benzer şekilde bu dalgalanmalardan etkilenmesi
olağandır ve yapılacak ürün çeşitlendirmesi bu
sistematik riski ortadan kaldırmaya yeterli
değildir. Firmaların, üretimlerini uluslararası
düzeyde çeşitlendirerek bu riski en aza indirmeleri
mümkündür. Çünkü yaşanacak ekonomik dalgalanmaların
tüm ülke ekonomilerini aynı ölçüde etkilemeyeceği
bir gerçektir (Ibid, 1969: 401).
Ucuz yabancı faktör kullanımı
Ülkeler arasında üretim faktörlerinin maliyetleri büyük
farklılıklar gösterebilmektedir. Dolayısıyla emek
yoğun ve doğal kaynak ağırlıklı ürünlerin, bu
faktörlerin bol ve ucuz olduğu ülkelerde üretilmesi
maliyetleri düşürücü bir etki oluşturacaktır. Çoğu
Amerikan şirketinin Meksika, Malezya, Kore,
Hindistan, Hong Kong ve Tayvan gibi ülkelere yatırım
yapmasının altında yatan temel nedenlerden birisi
budur. Japon firmalarının da giderek emeğin daha
ucuz olduğu ülkelere yönelmesi ucuz yabancı faktör
kullanımının doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde
etkili olduğunu göstermektedir.
Yabancı teknoloji kullanılması
Gelişmiş ülkelerde uygulanan yeni teknolojilerin öğrenilmesi ve bu
bilgilerin daha sonra kendi üretim süreçlerinde
kullanılması amacıyla, çok uluslu şirketlerin yurt
dışında üretim tesisleri kurarak veya mevcut
tesisleri satın alarak üretim yapmaları da doğrudan
yabancı yatırımların nedenleri arasındadır.
Özelliklede Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan
yatırımların çoğu bu nedenledir.
Monopol fırsatlarından yararlanma
Sınaî örgütlenme teorisine göre, rakiplerinin elinde olmayan üretim
bilgi ve becerilerini kullanan firmalar dış
piyasalara açılma bakımından rakiplerine oranla daha
avantajlı durumdadırlar.
Bu görüşe göre tüm bilgi, kaynak ve mallar tam
olarak hareketli olabilselerdi ve bunlara
istenildiği anda sahip olunabilseydi eğer, hiçbir
piyasada monopolcu yapılar oluşmazdı. Ancak, gerçek
ekonomik hayatta bu koşullar gerçekleşememektedir.
Böylelikle birtakım ayrıcalıklara sahip olan
firmalar piyasadaki diğer firmalara karşı bir
üstünlük elde etmiş olurlar. Örneğin; teknolojik
açıdan olaya bakacak olursak, yeni bir teknolojiye
yalnız kendisi sahip olan bir şirket, iç ve dış
piyasalarda monopol etkiden kaynaklanan bir
avantajın sahibi olacaktır. Söz konusu teknoloji
yeni bir ürün, üretim süreci, pazarlama veya yeni
finansman yöntemi ile alakalı olabilir. Dolayısıyla,
rakiplerine göre böyle bir üstünlüğe sahip olan bir
firma uluslararası piyasalara bu avantajı sayesinde
rakiplerine oranla daha kolay girebilmektedir
Doğrudan yabancı yatırımların, ev sahibi ülkenin ekonomisi üzerine
mikro ve makro bazda birtakım etkilerde bulunması
kaçınılmaz bir sonuçtur. Doğrudan yabancı
yatırımların etkide bulunacağı mikro ekonomik
unsurlar başlıca, yaşanacak olan teknoloji
transferiyle birlikte yerel firmaların ve ortak
girişimlerin teknik, yönetim etkinlik ve
becerilerinin değişimi ile işçilerin eğitimi gibi
alanlarda ortaya çıkacaktır. Makro bazda yaşanacak
etkiler ise, sağlanacak olan ekonomik büyüme, iç
yatırımlarda, istihdamda, ihracat ve ithalatta artış
gibi reel değişkenler ile faiz oranları, döviz
kurları, enflasyon ve ödemeler dengesi gibi finansal
değişkenlerde ortaya çıkabilecektir.
Doğrudan yabancı yatırımların ekonomik büyümeye etkisi
Doğrudan yabancı sermaye girişi ülkede yatırımlar için gerekli olan
finansal kaynakları sağlayarak, döviz darboğazı ve
tasarruf yokluğu gibi kalkınmanın önündeki
darboğazları azaltarak ve bu baskılarda yaşanan
rahatlama ile doğrudan yabancı yatırımlar ülkedeki
sermaye birikimini ve ekonomik büyümeyi arttırıcı
bir etki oluşturmaktadır. Yatırımlar vasıtasıyla
sağlanan yeni teknolojilerin transferi, yönetim ve
pazarlama becerilerini geliştirmekte, yerli üretimde
üretim etkinliğini ve üretim faktörlerinin
verimliliğini arttırmaktadır. Bununla birlikte,
ölçülmesi zor olmasına rağmen doğrudan yabancı
yatırımlar, ülkedeki yerli firmaların teknik
etkinliklerini de arttırıcı bir özelliğe sahiptir.
Bu tür yatırımların yerli firmaların ihtiyaç
duyacağı girdi ve ara malları sağlaması durumunda,
yerli sektörlerin endüstrileşmeye başlayacak olması,
dolayısıyla iç yatırımlarda bir artış sağlayarak
istihdam ve çıktı üzerine arttırıcı bir etki
yaratacaktır.
Doğrudan yabancı yatırımların yerli yatırımlar üzerindeki etkisi
Doğrudan yabancı yatırımlar, ev sahibi ülkeyi farklı
doğrultularda etkileyebilmektedir. Doğrudan yabancı
yatırımlar yeni yatırım fırsatlarını da beraberinde
getirerek, yatırım yapılması konusunda da yerli
firmaları teşvik etmektedirler. Ayrıca doğrudan
yabancı yatırımlar ile hava alanları, limanlar,
enerji santralleri, otoyollar ve telekomünikasyon
gibi yatırımların yapılması, yerli firmaların
yatırım olanaklarını arttırmaktadır.
Doğrudan yabancı yatırımların istihdam üzerindeki etkisi
Gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunları arasında yer alan
yüksek oranlardaki işsizlik sorununda doğrudan
yabancı yatırımlar büyük bir problem çözücü olarak
görev almaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerin
doğrudan yabancı yatırımlardan bekledikleri en
önemli gelişme, doğrudan yabancı yatırımların
oluşturacağı istihdam artışıdır. Doğrudan yabancı
yatırımların oluşturabileceği bir diğer olumlu
gelişmede, işçilerin ortalama ücretleri üzerinde
sağlayacağı artıştır.
Doğrudan yabancı yatırımların işgücü verimliliğini
arttırarak, işgücünün geleneksel sektörlerden (tarım
gibi), endüstri ve hizmet sektörüne kaymasını
sağlaması da doğrudan yabancı yatırımların bir diğer
olumlu yanıdır.
|