|
Doğu Türkistan, Türkiye ve Çin
Erkin Alptekin
Batı ülkelerinde yaşayan bir avuç Doğu Türkistanlı,
Sayın İsa Yusuf Alptekin'in liderliğinde, bugün
tarih sahnesinden tamamen silinme gibi büyük bir
tehlike karşısında kalan Doğu Türkistan'daki
soydaşlarının cılız sesini dünya kamuoyuna
duyurabilmek için insan üstü bir çaba sarfediyorlar.
Nitekim Batı ülkelerinde yaşayan 100 kadar Doğu
Türkistanlı, bundan 5 yıl önce kurdukları Avrupa
Doğu Türkistan Birliği (ADTB), bundan 10 yıl önce
kurdukları Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan
Halklarının Birliği (Allied Committee veya AC) ve
bunan 4 yıl önce kurdukları Temsil Edilmeyen
Milletler Teşkilatı (Unrepresented Nations and
Peoples Organization veya UNPO) Doğu Türkistan
davasını dünya kamuoyuna tanıtma, lobi oluşturma
ve önlem alma gibi konularda küçümsenmeyecek
başarılar elde etti.
İçinde bulunduğu maddi ve manevi sıkıntılara rağmen
ADTB'in çeşitli dillerde her iki ayda bir İngilizce,
Almanca, Türce ve Uygur Türk lehçesinde yayınladığı
haber bülteni yanhz Doğu Türkistan davasını dünya
kamuoyuna tanıtma bakımında yarar sağlamakla
kalmayarak, bugün Batı basını, ilim yuvaları ve
araştırma merkezleri için birer kaynak materi-yal
durumuna geldi. Birçok uluslararası, kuruluşlar
ADTB'in verdiği bilgilere dayanarak Doğu
Türkistan'daki insan haklan ihlalleri konusunda
raporlar yayınladılar. ADTB'in teşebbüsüyle ABD,
İngiltere ve Avustralya parlametoları insan hakları
komisyonları Doğu Türkistan'a "Fact Finding
Mission'ler gönderip özel raporlar yayınladılar. ABD
Kongresi Temsilciler Meclisi, 20 Mayıs 1987
tarihinde düzenlenen birinci oturumunda, Çin'in,
Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistandaki insanlık
dışı siyasetini telin eden bir karar kabul etti.
ADTB'in yöneticileri, bir defa BM İnsan Hakları
Komisyonu ve iki defa Alt Komisyonunda Doğu
Türkistan'daki insan haklan ihlallerini dile getirme
fırsatını elde etti. 16 Ekim 1994 tarihinde BM
İnsan Hakları Komisyonu Siyasi Suçluları Araştırma
Grubu Doğu Türkistan'daki siyasi tutukluların
konusunu ele alıp araştırmaya başladı.
ABD'nin "Rand Corperati-on", Almanya'nın "Institut
Für Asian Kunde" ve Hollanda'nın "Intercultural
Centre RASA" gibi araştırma merkezlerinde özel
olarak Doğu Türkistan, Doğu Türkistan'ın stratejik
önemi ve Uygur Türkleri hakkında inceleme grupları
oluşturuldu.
1984 yılında kurulan "Doğu Türkistan, Tibet ve İç
Moğolistan Halklarının Birliği (AC), Doğu Türkistan
davasını dünya kamuoyuna tanıtma, lobi oluşturma ve
önlem alma gibi konularda büyük yararlar sağlıyor.
Tibetlilerin beş kıtadaki çeşitli ülkelerde
temsilcilikleri bulunuyor. Sözkonusu
temsilcilikler, bulundukları ülkelerde Doğu
Türkistan davasını tanıtma lobi oluşturma ve ADTB
tarafından hazırlanan materiyalları dağıtma
konularında büyük yararlar sağlıyor. Ayrıca,
Tibetlilerin çeşitli dillerde yayınladıkları 40'tan
fazla dergisi bulunuyor. Bu dergiler ADTB
tarafından yayınlanmakta "Doğu Türkistan Haber
Bülteni'nde" yayınlanan önemli yazıları çeşitli
dillere tercüme ederek iktibas ediyor. AC, çeşitli
vesilelerle İnsan Haklan Komisyonu, milli
parlamentolar ve uluslararası kuruluşlarda
brifingler düzenliyor. En son brifingi 19 Ekim 1994
tarihinde ABD Kongresi Dışilişkiler Komisyonu
salonunda düzenledi. Sözkonusu brifinge 16 senatör
ve milletvekilinin temsilcisi katıldı. AC, her iki
yılda bir değişik bir ülkede konferans düzenliyor.
En son konferansını 16 Ekim 1994 tarihinde New
York'taki Kolombiya Üniversitesinde düzenledi. Sayın
İsa Yusuf Alptekin ve Tibet halkının siyasi ve dini
lideri Dalai Lama AC'in manevi lederliğini yapıyor.
Dalai Lama, çıktığı dünya turlarında, görüştüğü
devlet adamları ve basın mensuplarına yalnız Tibet'
deki insan hakları ihlallerini değil, aynı zamanda
Doğu Türkistan ve İç Moğolistan'daki insan hakları
konusunda da geniş bilgiler veriyor. Mesela Dalai
Lama, ABD'deki başkanlık seçiminden hemen sonra
görüştüğü ABD Başkanı Bili Clinton'a Çinlilerin Doğu
Türkistan Türklerini Çinlileştirmeyi hedef alan
nüfus transferi hakkında ADTB tarafından hazırlanan
bir raporu sundu.
Avrupa'daki Doğu Türkistan, Tibet ve Estonyalı
temsilciler tarafından 11 Şubat 1991 tarihinde
Hollanda'nın La Hey şehrinde kurulan Temsil
Edilmeyen Milletler Teşkilatı (UN-PO) da Doğu
Türkistan konusunu dünya siyasi platformuna
çıkarmak için büyük çabalar sarfediyor. UNPO'nun
bugün 40'tan fazla üyesi bulunuyor. Üyelerin
arasında Abhaz, Çeçen, Çuvaş, Yakut, Tataristan,
Kırım Tatar Türkleri, Kuzey Irak Türkleri, Gökoğuz,
İnguş, Sancak, Kosova gibi Türk ve Müslüman boylar
da bulunuyor. UNPO'nun üyeleri 150 milyondan fazla
bir kitleyi temsil ediyor. UNPO'nun La Hey'de üç
katlı bir bürosu bulunuyor. Burada gönüllü olarak
takriben 20 kişi çalışıyor. Söz-konusu teşkilatın
bünyesinde bir hukuk müşavirliği, çatışmaları
barışçı yollarla çözümleyebilmek için tanınmış
kişilerden oluşan bir çevik kuvvet grubu ve BM
işlerinden sorumlu bir uzmanlar grubu da bulunuyor.
Faaliyetler üyelerin her yıl muntazam olarak
ödedikleri 1000 dolarlık aidatlarla yürütülüyor.
Sözkonu-su teşkilatın Washington, Taıtu, ve Kostari-ka'da
birer temsilcilikleri bulunuyor. UNPO, her iki yılda
bir genel kurul toplantısını, her altı ayda bir
yürütme kurulunun toplantısını ve her yıl da
bölgesel toplantılar düzenliyor. UNPO, diplomasi,
basınla ilişki ve problemlerini barışçı yollarla
çözümleme gibi konularda üyelerine sık sık
seminerler düzenliyor. En son seminerini, 20-26 Ocak
1995 günleri arasında La Hey'de düzenlenen UNPO'nun
4. Genel Kurul toplantısı sırasında
gerçekleştirdi.
"Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz" sloganına uygun
olarak UNPO üyeleri bulundukları ülkelerde Doğu
Türkistan davasını tanıtma, lobi oluşturma ve önlem
alma konularında ADTB'ne büyük destek veriyor.
Batı ülkelerinin Doğu Türkistan konusunda
gösterdiği ilgi, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini de
tedrici olarak etkilemeye başladı. Önceleri çok
çekingen davranan Türk Cumhuriyetleri, Çin'in sert
tepkilerine rağmen şimdi kendi ülkesinde yaşamakta
olan Uygur Türklerine dernek kurma, kendi basınına
sahip olma, Çin elçiliklerinin önünde gösteri
düzenleme vs. gibi taleplerini anlayışla
karşılamaya başladılar.
Ne var ki, Batı ülkeleri ve Çin ejderhasının sıcak
nefesini her an ensesinde hisseden Orta Asya Türk
Cumhuriyetlerinin Doğu Türkistan davasına
gösterdiği bu ilgiyi Türkiye Cumhuriyeti'nin henüz
gösterememesi anavatanda ve dış ülkelerde yaşamakta
olan Doğu Türkistanlıları son derece üzüyor.
Türkiye'nin Doğu Türkistan konusundaki ilgisizliği
yalnız Doğu Türkistanlıları değil aynı zamanda İslam
ve Batı ülkelerini de şaşırtıyor. Herkes, "Türkiye
acaba neden, bugün tarih sahnesinden silinme gibi
büyük tehlike karşısında kalan soydaşlarının
problemini uluslararası platformlara getirmiyor,
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Doğu Türkistan'daki
insan hakları ihlallerini yerinde araştırmak için bu
ülkeye bir heyet göndermiyor, davanızı neden
desteklemiyor?" gibi sorular soruyor. Muhataplar, bu
soruları yanıtlamakta güçlük çekiyor.
ABD'nin ünlü Rand Corporation kurumu geçenlerde
yayınladığı "Turkey Faces East" yani "Türkiye Doğuya
Açılıyor" başlıklı incelemesinin bir bölümünde
özetle şunlar belirtiliyor:
"Orta Asya'ya açılmakta olan Türkiye, uzun vadede
Çin yönetimi altındaki Doğu Türkistan konusuyla
ilgilenmek zorunda kalacak. Pekin'in ardı arkası
kesilmeyen nüfus transferi siyaseti yüzünden Doğu
Türkistan Türkleri bugün tamamen Çinlileşme gibi
büyük bir tehlike karşısında bulunuyor. Bu nedenle
DoğuTürkistan Türkleri başta Türkiye olmak üzere dış
ülkelerden medet umuyor. Acaba Türkiye Doğu
Türkistan Türklerinin feryatlarına kulak verecek mi
yoksa, Pekin ile olan ilişkisine daha mı çok değer
verecek?"
Aslında, 1971 yılında merhum Başbakan Nihat
Erim'in arzusu üzere Çin'e giden Ci-had Baban
başkanlığındaki heyetle başlayan Türk-Çin ilişkileri
aradan 20 küsur yıl geçmesine rağmen hiç bir yere
varamadı. Aksine, Türkiye'nin Orta Asya Türk
Cumhuriyetlerine açılmasını "Türk yayılmacılığı"
olarak gören Çin basını Türkiye'yi eleştirmeye devam
ediyor. Nitekim, Çin Komünist Paıtisi'nin resmi
organı olan Renmin Ribao gazetesi 17 Kasım 1992
tarihinde yayınladığı uzun bir makalesinde,
özetle şunları belirtiyor: "Türkiye, Doğu
Türkistan'ı büyük anavatandan bölmeye çalışan İsa
Yusuf Alptekin gibi bölücüleri himaye etmekle
kalmayarak, yayılmacılığın en güzel örneğini
vererek Orta Asya Cumhuriyetlerini kendi tesiri
altına almaya, ve burada zehirli ideolojisini
yaymaya çalışıyor." Ankara, Pekin ile diplomatik
ilişki kurduğu dönemlerde Türk basınında "Eğer her
Çinli bir fındık yerse, bu sekizyüz milyon fındık
eder, bunun için Türkiye'nin üzüm, incir, tütün vs.
gibi mallarını ihraç etmeli, Çin bu malları en
yüksek fiyattan satın almaya hazır" şeklinde yazılar
bile çıktı. Ne var ki, yılda 40 küsur milyar dolar
ithalat yapan bir ülke olmasına rağmen, Çin'in 1994
yılında Türkiye'den ithal ettiği mallar 40 milyon
doları geçmedi. İhracata gelince, Çin Türkiye'ye
"ihtilal" ihraç etti. Zaten başı Marksist, Leninist
ve Stalinistlerle dertte olan Türkiye, bir ara
Maocularla uğraşmak zoaında kaldı. Türkiye, Çin'i
hoş tutmak için ne yaparsa yapsın, uzun vadede hiç
bir zaman Çin'i memnun edemez. Çünkü komünist Çin,
kendi yönetimi altındaki Doğu Türkistan Türkleri de
dahil olmak üzere Dünya Türklerinin, Türkiye'yi
lider olarak kabul ettiğini biliyor, Orta Asya'da
kendisine bir rakip olarak görüyor ve bunun içinde
uluslararası platformda Türkiye'yi desteklemiyor.
Bu gerçekleri gözönünde bulundurarak, aşağıda
belirtilen nedenlerle Türkiye, Sayın İsa Yusuf
Alptekin'in önderliğinde özellikle ADTB'in Batı
ülkelerinde Doğu Türkistan davasını tanıtmak, lobi
oluşturabilmek ve önlem aldırabilmek için
sürdürdüğü çabalarını mutlaka desteklemelidir:
1377 Doğu Türkistan Türkleri, Türkiye'yi bir "ana"
olarak kabul etmektedir. Eğer Türkiye "vefasız ana"
durumuna düşmek istemiyorsa, gelmesi muhtemel
herrürlü protestolara rağmen, Doğu Türkistan
davasına şimdiden sahip çıkmalıdır. Siyasi
partiler, Doğu Türkistan konusunda ortak bir
strateji belirlemelidirler. TBMM İnsan Haklan
Komisyonu, insan hakları ihlallerini araştırmak için
Doğu Türkistan'a bir heyet göndermelidir.
Hazırlanacak rapor, BM İnsan Haklan Komisyonuna,
uluslararası kuruluşlara ve yabancı parlamentoların
insan hakları komisyonlarına gönderilmelidir.
Çin' in telin edilmesi için çaba sarfedilmelidir.
Oniki milletvekilinin, "Doğu Türkistan'daki
insanlık dışı faaliyetlerin ortaya çıkarılması"
için Türk Anayasasının 98'nci İçtüzüğün 102 ve 103
ncü maddeleri gereğince "Meclis Araştırması" talep
ederek TBMM'ne sunduğu 24.4.1992 tarihli
dilekçesi de bugüne kadar işleme konulamadı. Sayın
milletvekillerinin bu konuda ısrarlı olmaları
gerekiyor. Türk basını da kamuoyu fikri
oluşturabilmek için Doğu Türkistan'daki insan
hakları ihlallerini sürekli olarak Türk, İslam ve
Batı kamuoyuna duyurmada yardımcı olmalıdır.
Türkiye'nin ilgisiz kalması, yalnız Doğu Türkistan
Türklerini değil, aynı zamanda Çin'deki rejim
aleyhtarı yüz milyonlarca Çinli ve yüz milyondan
fazla Çinli olmayan milletleri de hayal kırıklığına
uğratır. Bugün 40 milyon komünist bir milyardan
fazla bir kitlenin siyasi, ekonomik, kültürel ve
dini özgürlüğünü gaspetmiş durumdadır. Pekin'e her
desteği de, "kendilerini ezen 40 milyon komüniste
verilen" bir destek olarak telakki etmektedirler. Bu
durum, Türkiye'nin ileride demokratik bir Çin ile
sürdüreceği ilişkisine tesir edebilir.
2- Türkiye, vakti geldiğinde Doğu Türkistan'da
yönetime el koyabilecek bir çekirdek kadronun
eğitilmesine mutlaka özen göstermelidir. Bugün Batı
ülkelerinden yürütülen bütün tahminler, Çin'in
önümüzdeki 5-10 yıl içinde parçalanabileceği
doğrultusundadır. ABD Savunma Bakanlığı tarafından
Maryland Üniversitesi için özel olarak
hazırlattırdığı bir raporda, Deng Şiaoping'in
ölümünden sonra Çin'in tedrici olarak parçalanma
şansının yüzde 50 olduğu belirtilmektedir. Pekin
Bilimler Akademisi geçenlerde Çin yöneticileri için
özel olarak hazırladığı bir raporunda ise, Deng'in
ölümünden sonra Çin'de, Yugoslavya'da olduğu gibi
bir iç savaş patlak verebileceği belirtilerek, Çin
yöneticilerini, Çin'de ABD'de olduğu gibi bir
federal sistem kurmaya çağırmaktadır. Daha son
yıllara kadar, Doğu Türkistan'ı "Çin'in ayrılmaz
bir parçası olarak telakki edip gelen rejim
aleyhtarı yüz milyonlarca Çinli, komünist rejim
devrildikten sonra Çin'de, Bağımsız Devletler
Topluluğu gibi bir sistem kurulmasının şart olduğunu
belirterek, Doğu Türkistan, Tibet ve tç
Moğolistan'ın birer bağımsız devlet olarak
sözkonusu birlikte yeralabileceğini sözlü ve yazılı
olarak ifade etmeye başladılar. Sözkonusu rejim
aleyhtarı Çinlileri temsilen Batı ülkelerinde
kurulan "Çin Demokratik Hareket Federasyonu"
sözkonusu birliğin geçici anayasasını bile
hazırlamış durumdadır. 1980'lerde Batılı uzmanlar
SSCB'in parçalanabileceğin! ileri sürdüklerinde pek
çok devletler buna pek ihtimal vermemişlerdi. Bu
tahminlerden takriben 10 yıl sonra SSCB parçalandı.
Gerekli ön çalışmalar yapılamadığı için Türkiye de
gafil avlandı. Türkiye aynı hatayı
tekrarlamamalıdır.
3- Türkiye, Türkiye'deki vakıflar, hayırsever
yurttaşlar, Sayın İsa Yusuf Alptekin'in önderliğinde
faaliyet göstermekte olan ADTB' in Doğu Türkistan
davasını duyurmak, lobi oluşturmak ve önlem aldırmak
için Batı ülkelerinde sürdürdüğü çabalarına maddi
ve manevi destek vermelidir. Batı ülkelerinde
yasayan 100 kadar Doğu Türkistanlının çoğu siyasi
sığınmacı olduğu için ADTB'in faaliyetlerini arzu
ettikleri gibi maddi yönden destekleyemi-yorlar. Bu
nedenle, İngilizce, Almanca, Türkçe ve Uygur Türk
lehçesindeki haber bültenleri çok zör şartlar
altında yayınlanıyor. İstanbul'da yayınlanmakta
olan Uygur Türk lehçesindeki "Doğu Türkistan"
Gazetesi1-1' bugün Doğu
Türkistan'daki Türklerin yegane objektif haber
kaynağı durumuna geldi. Bugün dünyadaki genel inanç
şudur : Objektif haber alma imkanına sahip olan
toplumlar kendisi ve dünya olayları hakkında daha
mesuliyetli yargı yapabilirken, objektif haber alma
imkanından mahrum olan toplumlar dünya barışını
kolayca tehdit edebilecek şekilde aldatılabilir-ler.
"Doğu Türkistan" Gazetesi'nin maksadı da denizde
damla dünya barışına katkıdır. Ama ne var ki bu
gazete, br büro olmadığı için Sayın İsa Yusuf
Alptekin'in evinde bir daktilo ile hazırlanıyor.
Diğer bir sözle, ömrünü yalnız Doğu Türkistan değil,
Türklük, İslam ve insanlık alemi için sarfeden İsa
Yusuf Alptekin'in koskoca Türkiye'de bir bürosu dahi
yoktur. Her yıl kendisini ziyaret etmekte olan
onlarca yabancı basın mensubunu da çok mütevazi
evinde ağırlamak zorundadır. ADTB'ne verilecek
maddi yardım, Doğu Türkistan Türklerinin ümit
kaynağı durumuna gelen haber bülteninin
devamlılığını sağlamakla kalmayarak, Sayın İsa Yusuf
Alptekini bir büro sahibi kılacaktır.
|