Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye'de Döviz Yönetimi Üzerine Bir Değerlendirme 

Türkiye uzun yıllar ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikasının gereği olarak sabit döviz kuru ve kambiyo denetim rejimini uygulamış, dış ticaret rejimi de bunlara paralel olarak kısıtlamacı bir görünüm içinde bulunmuştur. Türkiye' de kambiyo denetim rejiminin özünü, 1930'lu yıllardan beri 1567 Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu ve buna dayalı olarak çıkarılan mevzuat oluşturmuş, denetim rejiminin yetkilisi Hazine ve uygulayıcıları da Hazine .ile TC Merkez Bankası olmuştur. Bu rejim kambiyo denetim rejimlerinin en katılarından biri olarak tarihe geçmiştir. Döviz yönetiminin bu şekilde katı olarak yürütülmesine, ithal ikamesine dayalı sanayileşme yöntemi, ekonominin büyük ölçüde dış dünyaya ve dış rekabete kapalılığı, döviz kurlarının sabit döviz kuru yöntemiyle belirlenmesi, ithalat kısıntıları vb eşlik et­miştir. Bu uygulamanın yürürlükte bulunduğu 50 yılı aşkın dönemde, zaman zaman kambiyo rejiminde liberal eğilimler beliren Türkiye, her döviz darboğazıyla karşılaştığında bu liberal eğilimleri terk ederek kambiyo denetim rejimini daha da ağırlaştırmıştır. Dönem boyunca çeşitli tarihlerde yüksek oranlı devalüasyonlar yapılmış yine de döviz darboğazını kalıcı olarak aşmak mümkün olamamıştır.

Bu tür döviz darboğazları genellikle iç ekonomik dengelerin bozukluğundan kaynaklandığı için her defasında demokratik rejim terkedilmiş ve ülke askeri yönetimlere bırakılmak zorunda kalmıştır. Türkiye'nin yakın tarihi incelendiğinde askeri müdahaleler veya bir başka deyişle demokrasinin kesintiye uğramasıyla döviz hareketleri arasında paralellikler olduğu görülmektedir. Bu gözlem, Türkiye'de siyasal iktidarların, kendileri için bir kabus haline gelen döviz darboğazına ve dolayısıyla demokratik yönetimin kesintisine neden olabilecek iç ekonomik denge bozukluklarını gördükleri halde, ekonomik istikrar önlemleri alamayacak kadar siyasal irade sıkıntısı içinde olduklarını ortaya koymaktadır.

1980'1i yıllar, yine döviz darboğazı nedeniyle karşılaşılan demokratik yöne­tim kesintisiyle başlamış ve bu kötü başlangıca karşın pek çok olumlu gelişmeye sahne olmuştur. Toplumu saran liberalleşme eğilimi ilginç bir şekilde demokratik ortam dışında gelişmeye başlamıştır. Döviz kurlarının belirlenmesin­de mini devalüasyonlarla başlayan, devalüasyon biriktirmeme eğilimi sonuçta günlük kur belirlemelerine ve nihayet müdahaleli değişken döviz kuru yöntemi uygulamasına kadar uzanmıştır. Aynı yıllarda ilk adımları atılan liberal dış ticaret politikası zaman içinde olgunlaşarak bir rejim haline gelmiş, Türkiye ithal ikamesine dayalı, içine kapalı, dış rekabetten yoksun bir ülke konumundan çıkarak, dış ticarete ağırlık veren sanayileşme yöntemine dayalı, dış piyasalara ve dış rekabete açık bir ekonomi durumuna gelmeye yönelmiştir. Bu önemli adımlar sonucunda ihracat ve ithalat önemli oranlarda artmış, dış borçlanma­ya ve yabancı sermayenin teşvikine de ağırlık verilmesi sonucunda ülke, ödemeler dengesi bunalımlarını ve dolayısıyla siyasal iktidarların kabusu haline gelen döviz darboğazını geride bırakmaya başlamıştır.

      1980'li yıllar boyunca atılan bu önemli adımların sonucunda Türkiye, 1988, 1989 ve 1991 yıllarında ödemeler dengesi cari işlemler fazlası vermiş aynı dönemde Türkiye'nin döviz rezervleri hızla yükselmeye başlayarak, 7-8 aylık ithalatı karşılayabilecek düzeylere tırmanmıştır. 

Türkiye'de Döviz Kurlarının Belirlenmesi ve Döviz Kullanım Yöntemi 

Türkiye uygulamasında, TC Merkez Bankası bir gösterge kuru belirlemek­te asıl olarak döviz fiyatları serbest piyasada belirlenmektedir. Burada Hazine'nin herhangi bir rolü bulunmamaktadır. Döviz kurlarında belirli dönemlerde ani ve yüksek dalgalanmalar oluştuğu zaman TC Merkez Bankası'nca pi­yasaya döviz sürme veya piyasadan döviz çekme şeklinde bazı düzenleme­lerle, piyasalardaki dalgalanmaların önlenmesine çalışılmaktadır. Bu uygula­ma Türkiye' de döviz yönetiminin müdahaleli (kirli) değişken döviz kuru esasına dayalı Olarak yapıldığını ortaya koymaktadır.

Kambiyo rejimi politikası ve uygulamaları ise, eskiden olduğu gibi ve fa­kat eskisine göre çok daha az zorlayıcı müdahaleler şeklinde Hazine tarafından alınan ve Hazine ve TC Merkez Bankası'nca uygulanan kurallar şeklinde yönlendirilmektedir. Serbest kambiyo rejimi uygulanmakla birlikte, dünyanın bu rejimi uygulayan bütün diğer ülkelerinde olduğu gibi ihracat karşılığı elde edilen dövizlerin belirli miktarlarının belirli süreler içinde ülkeye getirilip boz- durulması, zorlayıcı nedenlerin varlığıyla elde edilen dövizin gereken sürede bozdurulamaması halinde ilgiliye ek süreler verilmesi, yabancı şirketlerin kar transferlerinin doğruluğunun incelenip onaylanması, ithalatçıların hesapları ile işlemlerinin uyumlu olup olmadığının denetlenmesi gibi konularda Hazinenin kamu otoritesi olma konumu devam etmektedir.

Öte yandan Türkiye, 1990 yılı başlarında IMF tarafından serbest kambiyo rejimi uygulayan ülkeler kategorisine alınırken belirli bazı taahhütlerde bu­lunmuştur. Bunların en önemlisi barter denilen anlaşmalara girmemek ve herhangi bir kambiyo kısıtlamasına gitmeden önce IMF'nin olurunu almaktır. Bu çerçevede, artık eskiden olduğu gibi Türkiye, kendiliğinden bazı kısıntılara gitme hakkını kaybetmiştir. Mevcut rejimin tersine döndürülmesi bugün eskisine göre çok daha zordur. Bununla birlikte, eğer ülkenin döviz rezervlerini aniden etkileyecek gelişmeler olursa Hazine, IMF’çe başvurarak çeşitli önlemleri uygulayabilme yetkisine sahiptir. 

Gresham Kanununun Çağdaş Biçimi ve Türkiye'de Döviz ikamesi Olgusu 

17' nci yüzyılda kağıt para henüz kullanılmıyor, değerli Madenlerden ya­pılmış metal paralar değişim aracı olarak kullanılıyordu. Piyasaya Devletçe (Hazine ya da Darphane) daha önce mevcut olan nominal değerde (kupür) yeni bir metal para çıkarıldığında bu paranın içerdiği gümüş miktarı eğer kendisinden önce aynı nominal değerle piyasada bulunan paranın içerdiği gümüş miktarından düşük ise eskiden beri piyasada bulunan bu metal paralar piyasadan kayboluyordu. Bunu bir sayısal örnekle açıklayalım. Diyelim ki piyasada 1/10 ounce gümüş içeren 1 Sterliniler dolanımdayken Darpha­ne bu kez yine 1 Sterlin nominal değerli ve fakat 1/20 ounce gümüş içeren madeni paraları dolanıma çıkarmış olsun. Her iki paranın da nominal değeri (satın alma gücü) 1 Sterlin olduğu halde 1/10 ounce gümüş içeren 1 Sterlin'in gerçek değeri (maden değeri) 1/20 ounce gümüş içeren 1 Sterlin'in gerçek değerinden daha fazladır. Bu durumda 1/10 ounce gümüş içeren 1 Sterlinlerin eritilip içindeki gümüşün satılması, söz konusu madeni paranın para olarak kullanılmasından daha karlı olacaktır. Nitekim böyle olmuş ve gümüş içeriği fazla olan metal paralar piyasadan çekilip eritilerek gümüş halinde sa­tılmaya başlanmıştır. Olayı ilk farkeden İngiltere Kraliçesi İ. Elizabeth'in da­nışmanı Gresham, konuyu "kötü para iyi parayı piyasadan kovar" şeklinde bir ekonomik kanun ile açıklamıştır.

Kağıt paranın metal paranın yerini aldığı günümüz dünyasında Gresham Kanunu tersine işlemektedir. Dışarıya büyük ölçüde açık, serbest piyasa ekonomisi kurallarını işleten, kambiyo denetim yöntemini geniş biçimde terketmiş, döviz hesaplarını serbestleştirmiş ve enflasyon oranı yüksek düzeylerde seyreden bir ülkede yerli para giderek değer ölçüsü olma özelliğini yabancı güçlü paralara kaptırmaktadır. Böyle bir durumda enflasyonun ağır et­kisinden bir ölçüde de olsa kurtulabilmek için güçlü dövizler yerli paranın yerine ikame edilmekte (currency substitution ya da dolarizasyon) ve bir çeşit endeksleme olgusu ortaya çıkmaktadır. Böylece kağıt paranın egemen olduğu günümüz ekonomilerinde Gresham Kanunu bu yeni görünümüyle ortaya çıkmaktadır. Bunu da "İyi para (dolar gibi dövizler) kötü parayı (yerli para) piyasadan kovar" şeklinde formüle etmek mümkündür.

Türkiye bu gelişim için tipik bir örnektir. Türkiye'de bir süredir kira sözleşmeleri döviz e endeksli yapılmakta, bankalar ev, otomobil ve tüketici kredisi gibi borçları döviz karşılığı vererek döviz'e endekslemektedirler. Bu gelişimin bir sonucu olarak döviz (özellikle Dolar) TL'sıni değer ölçüsü olmaktan çıkarıp piyasa dışına sürmektedir. Aşağıdaki grafik TL ve döviz mevduat hesaplarının son yıllardaki gelişimini ortaya koymaktadır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005