Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Dünya Ekonomisinde Dış Borç Sorunu ve Dış Borçların Yükü 

Dünya ekonomisinde dış borçlar, özellikle son 15 yılda gelişme yolunda olan ülkelerin refah artışlarını sınırlayan önemli bir "kısıtlayıcı faktör" olarak ortaya çıkmıştır. 1970'li yıllarda dünya ekonomisinin gündemine, enerji krizi ve petrol şokları ile girmiş, 12.8.1982' de Meksika'nın vadesi gelen dış borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etmesiyle önemini arttırmıştır. Meksika'yı izleyen Brezilya, Şili, Arjantin gibi diğer Latin Amerika ülkeleri, sorunun yayılmasında büyük rol oynamışlardır. 

           Dış borcu olan bu ülkelerde, iç tasarrufların yetersizliği ve kamu harcamalarındaki hızlı artış, üçüncü dünya ülkelerinin ürettiklerinden daha fazlasını tüketmeye başlamalarına yol açmıştır. Böylece, kamunun kaynaklar/harcamalar dengesi bozulmuş, bunun sonucunda dış borçlarda önemli artışlar meydana gelmiştir. Kamu gelirleri ile harcamalar arasında denge kuran ve özel sektör tasarruflarını yatırımların üzerinde gerçekleştirilen bazı ülkelerde dış borçlar, zaman içinde azalma eğilimine girmiştir. Fakat bu olumlu gelişim, Güney Kore gibi birkaç istisnai ülkede meydana gelmiştir.  

1980'Ii yılların başından bu yana gelişme yolunda olan Üçüncü Dünya ülkelerinin hemen hemen yarıya yakın kısmı, önemli dış ödeme sorunlarıyla karşılaşmışlardır. Bu sorunların ortaya çıkmasından iki önemli sebep vardır. Bunlar; bu ülke ekonomilerinin "yapısal zayıflığı" ile borçlu ülkelerin izledikleri "başarısız ekonomi politikaları" dır. Bunlara ek olarak dünya ekonomisinde görülen durgunluk, reel faiz oranlarında meydana gelen artış, temel ürünlerin ihraç fiyatlarında ortaya çıkan düşme, yeni ticari borç bulmada karşılaşılan zorluklar da, GYÜ'lerin önemli dış ödeme güçlükleriyle karşılaşmalarında etkili olmuştur. Dış ödeme sorunu olan ekonomilerin dış borcu yüksek olduğu için, bu ülkeler, iç talebi kısıtlayıcı ve ithalatı azaltıcı tedbirlere zaman içinde başvurmuşlardır. 

Gelişme yolunda ülkelerin bugün karşı karşıya bulundukları dış borç krizi, bu ülkelerin üç temel sorunla karşılaşmalarına yol açmıştır. Birinci sorun, "mali" niteliktedir. Borçlu ülkelerin dış borçlarının çok büyük bir kısmının kamuya ait olması dolayısıyla hükümetler, bu borçları ödeyebilmek için dört yola başvurmaktadırlar; Yatırım, eğitim ve diğer kamu harcamalarını kısmaya çalışmakta, Yüksek vergi almakta,  Yeni hazine bonoları ihraç etmekte, durum daha fazla borçlanmaya yol açmaktadır. 

Dış borç ödemelerinde karşılaşılan ikinci önemli sorun "dövize" ilişkindir. Ekonomide yapılan tasarrufların dövize çevrilmesi büyük ölçüde ithal ikamesi veya ihracatın arttırılmasıyla mümkündür. Fakat gelişme yolunda olan ülkelerin hepsinin aynı zamanda ihracatlarını arttırmaya çalışmaları, dünya ekonomisinde bir arz fazlalığına yol açarak bu malların fiyatlarının düşmesine sebep olur. Bunun sonucunda dış ticaret hadleri daha da kötüleşebilir. 

Borç krizinin üçüncü boyutu daha çok "kredi veren ülkelerle" ilgilidir. Alacaklı ülkeler, pazarlarını gelişme yolunda olan ülkelerin ürünlerine açmalı ve ekonomilerini iç baskıları öne sürerek bu ülkelere karşı korumamalıdırlar. Gelişmiş ülkeler şu gerçeği açık bir şekilde bilmelidirler ki, korunan pazarlar ile muntazam borç ödemeleri hiçbir zaman aynı zamanda gerçekleşemez. Sanayileşmiş ülkeler, hem kendi pazarlarını bu ülkelerin mallarına açmalı ve hem de talebi genişletici tedbirleri birlikte almalıdır. Borçlu ülkeler ancak bir şeyler satarak borçlarını ödeyecekleri için, sanayileşmiş ve gelişmiş ülkeler serbest ticareti kısıtlayıcı tedbirlere daha fazla başvurmamalıdırlar. 

Bir ülkede dış borç miktarındaki artış sebeplerinin başında, bilançonun cari işlemler hesabındaki açıkları gelir. Rezervler ile döviz kurlarının sabit kaldığı varsayımda ülke, cari işlemler açığını finanse etmek amacıyla dış borçlanmaya gider. Böylece, yabancıların tasarruflarından yararlanır ve iç tasarruf açığını borçlanarak kapatır. Bu açık, kamu harcamalarının gelirlerden fazla olması veya özel tasarrufların yatırımları finanse edememesinden kaynaklanır. Bunun sonucunda, açık kadar dış tasarruflar ülkeye çekilmek istenir. Diğer bir deyişle dış borçlanmaya gidilir. Dış borçlar iç tüketim artışından kaynaklanıyorsa, ileride tüketimin kısılmasıyla bu borçlar azaltılabilir. Borçlar prodüktif yatırımları finanse etmek için artıyorsa, daha sonra bu yatırımlardan sağlanacak gelirlerle dış borçlar ödenerek bu yükten kurtulunur. Ayrıca, uluslararası faiz oranlarındaki artışlarda, ülkelerin borç yüklerini büyütür. Mesela, Dünya Bankası tarafından yapılan bir çalışmaya göre, uluslararası faiz oranındaki % 1'lik bir artış, gelişme yolunda olan ülkelerin borç serisini 6-milyar dolar çoğaltmaktadır. 

Bir ülkenin dış borçlanmasında iki önemli faktör vardır. Bunlar; "borçların geri ödenebilmesi" (solvency) ile "kredibilite" dir. Borçların geri ödenebilmesi, ülkenin faiz dışı cari işlemler dengesine, reel faiz oranlarına, milli gelirin artış hızına ve dış borçların başlangıçtaki seviyesine bağlıdır. Dış borçların tasviye edilebilmesi için, mutlaka, gelirlerin harcamalara denk gelmesine yönelik bir ekonomi politikası izlenmelidir. Ülkenin kredibilitesi, ekonomisinin genel performansıyla yakından ilgilidir. Borçlarını zamanında ödeyen, dış dengesi sağlam, ekonomik. olarak büyüyen, istikrarlı, iyi yönetilen, dış borç/ihracat ve dış borç/toplam üretim oranları uygun, uluslararası para ve sermaye piyasalarında itibarı yüksek ve borçlarını geri ödeme isteği kuvvetli olan ülkelerin kredibilitesi fazladır. 

Dış borç konusun_a diğer bir önemli gerçek de şudur; Borçlanma mekanizmasında devamlı, yıllık borçlanmalar ve geri ödemeler planında bir süre sonra, borç servisi (faiz ve ana para ödemeleri), yıllık yeni alınan borç miktarını geçmektedir

Böylece, borç alan GYÜ'den, sermaye zengini borç veren ülkelere doğru tersine bir sermaye akımı doğmaktadır. Dolayısıyla borçlanma uzun dönemde bu ülkelerin aleyhine bir gelişim göstermektedir. Buna, "borç tuzağı" (dept trap) denmektedir. 

Dış borçlanma, yurt dışı kaynakları belli bir süre kullanma yetkisi verdiği için önemli fonksiyona sahiptir. Bunlar; ödemeler bilançosu dengesizliğinin giderilmesi ilE hazine açıklarının kapatılmasıdır. Alındığı zaman ekonomiye giren kaynaklar, ödenme zamanı geldiğinde faiz ve anapara olarak belli bir iç kaynağın yurtdışına transferin gerektirir. Bu bakımdan gelecek nesiller için yük teşkil eder. iç borçtan farklı olarak bir toplumun diğer bir topluma borcu olarak değerlendirilir. Oysa iç borçlanmada toplumun bazı üyeleri, "aynı" borcun alacakları durumundadırlar. Bu sebeple dış borç, ülkelerin bağımsızlıkları üzerine, eğer ekonominin ödeme gücünü aşarsa, ipotek koyar. Bunun için alınan borçların verimli bir şekilde üretimi arttıracak şekilde değerlendirilmesi gerekir. Dış borçlar, daha sonra, borç faizini aşan bir üretim artışına yol açıyorsa, gelecek nesillere yük oluşturmaz. Çünkü, bu borçlar ile gelir artışı yaratılmış ve ana ile faiz, artan fazlalık ile ödenmiş olur. Aksi bir durumda dış borç ödeyen nesil, borcun yüküne katlanır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005