Dünya’da Açlık ve Açlık Sorunu Hakkında
Açlıktan Hava Durumu Sorumlu Değil (Dünyadaki Açlık)
Açlık insanlık tarihinde tabiî bir durumdur. İyi haber, insanlığın
bu tabiî halden uzaklaşmakta olduğudur. Geçtiğimiz
iki asırda insanların nüfusunun altı kat artmasına
karşılık, gıda üretimi daha hızlı artmıştır. Daha
iyi ve daha yaygın olarak kullanılan teknoloji -
melez tohumlar, gübreleme ve benzerleri - çiftçilere
her bir dönümden daha fazla ürün kaldırma şansını
bahsetmiştir. Müstakbel icatlar, bitkilerin ve
hayvanların daha fazla besin elde etmek için genetik
müdahaleye tabi tutulması dahil, gezegenimizin
sakinlerinin kilerim dolu tutmaya yetecektir. Fakat,
Haziran ortasındaki Birleşmiş Milletler Dünya Gıda
Zirvesi bunun kayıtsızlık için bir sebep teşkil
etmediğini göstermiştir.
Yetersiz beslenen insanların sayısı her yıl yaklaşık 5 milyon
eksilmektedir. Dünya nüfusunun yüzdesi olarak bu alandaki ilerleme
daha da etkileyicidir. Fakat buna rağmen hâlâ 800
milyon insan açtır. Bunun anlamı pek çok ıstırap/acı
demektir. Kifayetsiz beslenen çocuklar
hastalıkların pençesine çok daha kolay düşe-bilmekte
ve ne yazık ki çoğu zaman yetişkin hale
geldiklerinde hayatlarım kazanabilecek yeterlilikte
olmalarını zorlaştıracak fiziksel ve zihinsel
engellerle malûl olmaktadır.
Açlığın bir sebebi kötü havadır, fakat daha büyük bir sebep kötü
yönetim/ hükümettir. İyi idare edilen ülkeler asla
açlık sorunuyla karşılaşmamaktadır; fakat en kötü
beslenen 25 ülkenin tamamı fena şekilde
yönetilmektedir. Bu ülkelerin bazılarıysa inanılmaz
şekilde kötü idare edilmektedir. Hava için, en
azından kısa dönemde, bir şey yapılamayabilir; fakat
politikalar değişebilir.
Fakir ülkelerde insanlar artık, silah tehdidi
altıtşla, kollektif çiftliklere sürülmemektedir -
Yirminci yüzyılda milyonlarca insanı katleden bir
politika. Fakat hâlâ silahlı insanlar savaşların
hüküm sürdüğü ülkelerde çiftçilerin gıda üretme
müşevvikleri azalmaktadır. Doğu Kongo'da hiç kimse
sığır yetiştirmek istememektedir, zira yağmacı
askerler onları çalmaktadır. Barış içindeki fakir
ülkelerde
bile, toprak kiracılığı çoğu zaman güvence altında değildir.
Zimbabwe'de hükümet toprağı kapmakta ve
destekçilerine vermektedir. Bu, tarım üretiminin
düşmesine neden olmaktadır.
Bir çok ülkede bireylerin toprak sahibi olmasına müsaade
edilmemekte veya bireyler toprağa sahipliklerine
resmî bir geçerlilik kazandırmakta büyük zorluklar
çekmektedir. Bu, bir çok küçük çiftçinin,
topraklarını daha iyi çiftçilik tekniklerine
yatırım yapmak için sermaye bulmalarına yardımcı
olacak şekilde teminat olarak kullanmalarını
imkânsızlaştırmaktadır. Mesele sadece tarım
politikaları değildir. En fakirler kendilerini daha
istikrarlı/yeterli biçimde ancak daha az fakir
oldukları zaman besleyebilirler. Buna ulaşmak için
fakir ülkelerin mülkiyet haklarına hukuken takip
edilebilir (gerekirse kamu zoruyla uygulanabilir)
mukavelelere, makro ekonomik istikrara, daha
serbest ticarete ve yağmacı/tamahkâr olmayan
hükümete ihtiyacı var. En açlar bunların çoğuna
sahip değildir.
Birleşmiş Milletler zirvesi, kaçınılmaz olarak, daha fazla yardım
çağrısı yapmaktadır. Fakat zengin ülkelerin
fakirlere yapabileceği en büyük iyilik zengin
ülkelerin çiftçilerine daha az yardım vermektir.
Zengin ülkeler kendi çiftçilerini sübvansiyonlarla,
yüksek gümrüklerle ve sağlık ve güvenlik maskesi
giydirilmiş başka yollarla korumaktadır. Bu, fakir
ülkelerdeki çiftçilerin ürünlerini zengin ülkelerde
satmasını zorlaştırmaktadır. Dünya Bankası zengin
Kuzey ülkelerinin korumacı politikaları terk
etmesinin fakir ülkelerin yıllık YİH'sında 30 milyar
dolarlık bir büyüme sağlayacağını söylemektedir. Bu
rakam açlığın çözülmesinde çok etkili olabilecek
seviyededir.
Yardımdan farklı olarak, daha serbest ticaret
bağımlılığı pekiştirmez. Ve yardımın paraya
malolmasma karşılık, tarım sübvansiyonlarını
kaldırmak, insanların daha ucuza beslenmesine imkân
vereceği kadar vergi mükelleflerinin günde 1 milyar
dolar tasarruf etmesini de sağlayacaktır. Bazı
Kuzeyli çiftçiler bundan zarar görebilir, fakat,
başka bir iş ararlarken onları beslemek çok daha
ucuz olacaktır. Dahası, zengin dünyanın
sübvansiyonlarının ekserisi, bir çoğu milyoner olan
en zengin çiftçilere gitmektedir. Bu milyonerler,
sübvansiyonlar kaldırılsa bile hiçbir şekilde açlık
çekmeyecektir.Çeviren: Atilla Yayla
Kaynak:
The Economist
|