Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Eğitim ve İşsizlik Arasındaki İlişki 

Bilgi, toplumsal yaşamın biçimlenmesine etki eden önemli bir özellik durumundadır. Eğitim kurumu yalnızca okul sistemini kapsamakla kalmayıp toplumdaki diğer kurumlarla da ilişkilidir. İşgücü, istihdam, üretim ilişkilerinde sürekli değişimin yer aldığı ekonomi kurumu da bunlardan birisidir. Eğitim, bilim ve teknolojideki ilerleme gelişmiş ülkelerde yaşanan yapısal dönüşümün temelini oluşturmaktadır. (İçli, 2001: 65) 

Üretim ve yönetim tekniklerindeki gelişmelere dayanan yeni üretim koşullarının olması istihdam edilebilir bilgi ve becerilerle donatılmış nitelikli işgücünü gerekli kılmıştır. Bugün artık mesleki ve teknik eğitim ile işgücü piyasası arasında kurumsal bir bağ ve işbirliğine yatkın bir yönetim anlayışı gerekmektedir. Kalkınmakta olan ülkelerde eğitim politikasını etkili uygulamanın ön şartı siyaseten kabul görmüş ve ciddi şekilde uygulama azmi içeren sağlam bir istihdam politikasıdır. (Çilek, 2009: 1)

İşsizliğe karşı mücadele ve istihdamı artırma çabaları işgücünün eğitim durumu ya da sahip olduğu niteliklere bağlı olarak belirlenebilir ve işsizlerin mevcut eğitsel nitelikleri işsizliği azaltmayı amaçlayan politikalarda farklılaşmalar yaratabilir. (Aksoy, 2008: 129)

Dünyada 1980’li yıllarda başlayan ve 1990’lı yıllarda hız kazanan bir globalleşme süreci yaşanmaktadır. Ekonomiler birbirlerine bağımlı hale gelmişler rekabet artmış ve her alanda bir kalite inkılâbı ön plana çıkmıştır. Dolayısıyla; (Bircan, 1998: 560) 

1-Hızlı teknolojik gelişme eğitim ve istihdam ortamlarını etkilemektedir.

2-Tüketim eğilimleri değişmektedir.

3-Yabancı sermaye yatırımları artmakta, sanayi üretimi coğrafi anlamda dünya ölçeğine yayılmaktadır.

4-Bilgi ekonomisi ve bilgi çağı dönemine hızla girilmiştir.

5-Eğitim sektörü bu hızlı değişime uyum sağlanmasında mikro ve makro ölçekte yeni görevler üstlenmektedir. Eğitim giderek artan şekilde gelişmiş ülkelerin de üzerinde önemle durdukları ve daha fazla kaynak ayırdıkları bir yatırım olmuştur.

Düzenli istatistikî veri elde edilebilen ülke örnekleri, eğitimle işgücüne katılma oranları arasında güçlü ilişkiler olduğunu göstermekte, öte yandan, eğitimin işsizliğin azaltılmasında önemli bir araç olduğu kabul edilmektedir. OECD, eğitim, istihdam ve işsizlik ilişkilerini açıklamada 3 anahtar gösterge geliştirmiştir. (Kavak, 1997: 21) 

1-Eğitim düzeyine göre işgücüne katılım oranları; İşgücüne katılım oranı eğitimin yapısıyla ilişkilidir. İşsizliğin yapısı ve sıklığı da bir büyün olarak bu göstergeye bağlıdır. 

2-Cinsiyet ve yaşa göre işsizlik oranları; Bu gösterge eğitim yetersizliğinin özellikle belirli gruplar üzerindeki olumsuz etkilerini gösterir. Bu gösterge ayrıca, eğitim düzeyi ve iş bulma bakımlarından kuşaklar ve cinsiyetler arası farklılık ve benzerliklere odaklanıldığında bir çıktı göstergesi olarak da yorumlanabilir. 

3-Eğitim düzeyine göre işsizlik oranları; Bu gösterge, genelde eğitim yetersizliğinin beğenilmeyen iş koşullarıyla ilişkili olup olmadığını gösterir. Aynı zamanda, farklı eğitim düzeylerindeki işsizlik boyutlarını yansıtır. Örneğin, uzun süreli bir yükseköğretimin tüm ülkelerde işsizliğe karşı eşit bir garantör olup olmadığını gösterir.

Bireyin elde ettiği eğitim, hem ekonomik faaliyetlerin niteliğini hem de işgücüne katılım oranını etkileyen bir faktördür. Eğitim düzeyi yükseldikçe işgücüne katılım oranlarının da yükseldiği görülmektedir. Eğitim düzeylerine göre işgücüne katılım oranları arasındaki fark kadınlarda erkeklerden daha fazladır. (Kavak, 1997: 23) 

İşsizlik bugün sadece az gelişmiş ülkelerde değil endüstrileşmiş ülkelerde de ciddi bir sorun oluşturmakta ve giderek büyümektedir. İşsizlik oranları, cinsiyet, yaş, eğitim beceri ve yeni iş imkânlarının (yani yatırım) yaratılması gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişir. 

Düşük nitelikli iş arayanlar daha düşük düzeydeki işgücüne katılım oranlarına ilişkin çeşitli ülke deneyimleri, bu grupların istihdama hazır bulunmadıkları ve işgücü piyasasındaki marjinal grupları oluşturmalarıyla ilişkilendirilebilir. İşsizlik olgusu, yaş gruplarına göre ele alındığında, işsizliğin en yüksek oranda gençleri tehdit ettiği görülmektedir. Gençlerin işgücüne katılımı ve gençler arasındaki işsizlik olgusu, onların iş hayatına katılma veya okula devam etme kararlarıyla yakından ilişkilidir. (Kavak, 1997: 24) 

Nüfusun eğitim düzeyi yükseldikçe işsizlik oranları düşme, işgücüne katılma oranları ise yükselme eğilimindedir. Ülkemizde eğitim kademelerine göre toplam işsizliğin en yoğun olduğu gruplar ortaokul ve lise mezunlarıdır. Eğitimin işsizlik riskini azaltan bir araç olduğu kabul edilmekle birlikte, işsizliğin eğitimle olduğu kadar bireysel, toplumsal ve ekonomik birçok değişkenin etkisine açık olduğu da kabul edilmelidir. (Kavak, 1997: 24-25). Eğitim istihdam arasındaki ilişkinin sağlıklı gelişmesi, bir yandan eğitim sektörüne bağlı olduğu kadar, diğer yandan da istihdam ve işgücü piyasasına bağlı bulunmaktadır. (Bircan, 1998: 560)

Dünya ekonomisinde ortaya çıkan darboğazlar, petrol şoku ve etkileri gibi nedenlerle gençlerin işsiz kalmalarının, işgücü arzına göre iş taleplerinin yetersizliğinden kaynaklandığı (yatırım azlığı, işyerlerinin kapanması ve yenilerinin açılmaması) ve bu konuda eğitim sisteminin sorunu çözmek için elinde hemen hemen hiçbir seçeneği olmadığı görülmüştür. (Bircan, 1998: 561) 

Eğitimin, işgücü piyasasına insan kaynağı yetiştirmek, insan kaynaklarını iyileştirmek, yeni uzmanlık ve meslek okullarına ilişkin eğitim birimleri açmak, yeni teknolojilerin üretilmesine katkıda bulunmak, bilgi üretmek ve bilgiyi kullanmak, işverenlerle ilişkilerini geliştirerek onların mesleki ve teknik eğitime duyarlılığını sağlamak, sendikaların saat ücret sendikacılığı yapmak yerine, üyelerinin ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunmak, yöneticilerin daha etkili olmalarını sağlamak, bireye girişimciliği aşılamak, iş geliştirme süreçlerinde destek sağlamak gibi çok sayıda istihdam etkileyici işlevini saymak olasıdır. (Bircan, 1998: 562) 

Diğer yandan örgün öğretim kurumlarındaki daha nitelikli insan kaynağı yetiştirmeye verilen önem, mesleki rehberliği, yönlendirme, mezunları izleme, istihdamla ilgili yapılan bilimsel araştırmalar, eğitimin istihdama olan etkileri arasındadır.(Bircan, 1998: 562) 

Yatırımların artması, teknoloji seçimi, dış ekonomik ilişkilerin gelişmesi istihdamı olumlu yönde etkilediğine göre, bunun, başka ifade ile istihdam olanaklarının artması, o ülkedeki eğitim sistemini etkilemesi kaçınılmazdır. (Bircan, 1998: 562)

İşgücü piyasasında mevcut emeğin tamamen istihdam edilebilmesinin temel belirleyicisi ekonominin yatırım kapasitesi ve seçilen teknoloji olacaktır. Bununla birlikte büyük yatırım ve istihdam yaratma kapasitesi, işgücü piyasasında iyi örgütlenmiş bir işgücü ve iş piyasası bilgi sistemi ve eğitim kesimi içinde yer alan bazı temel bilgilendirmeler bulunmadığı sürece verimsiz işlemek durumunda kalacaktır. (Aksoy, 2008: 134)

Eğitim sisteminin ekonomik sisteme uyumlu olması sadece işverenlerin istedikleri niteliklerin daha iyi bir şekilde üretilmesi değil bununla birlikte eğitim sisteminin mezunlarını bir işçi ya da kendi işini kurabilecek girişimciler olarak da siyasal ve kültürel olarak yetiştirebilmesidir. Ayrıca okul ve istihdam arasındaki geçiş süreci de pek çok mezun için bir bilinmeyen oluşturmaktadır. Eğitim sırasında kazandırılacak işgücü piyasasının işleyişiyle ilgili bilgi ve okuldan işe geçiş aşamasında sağlanacak destek de istihdam sürecinde eğitimin temel etkisini artıracaktır. (Aksoy, 2008: 135)

İstihdam ile eğitim arasındaki ilişki en belirgin biçimde, istihdamın insan gücüne ilişkin talepleriyle eğitim arzını belirlemesi, eğitim arzının da istihdamın niteliğini ve türlerini etkilemesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. İstihdam, eğitim politikalarının belirlenmesinde güçlü bir etki yaparken, eğitim de istihdamın nitel ve nicel açıdan geliştirilmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu nedenle istihdam ve eğitim arasında sürekli ve karşılıklı katkı sağlayıcı bir ilişkinin kurulması zorunlu görülmektedir. İşgücü piyasasının işgücü talebi, ekonomik ve teknolojik gelişmelere paralel olarak değişim gösterdiğinden sürekli izlenmeli ve  piyasa analizleri yapılmalıdır. İşgücü piyasası kısa süreli düzenlemelere uygun olmadığından, eğitim süreçleri ve onlara bağlı ekonomik ve toplumsal maliyetlerin uzun vadeli olmasından dolayı ülkeler eğitim planlamaları yapmaya daha fazla zaman ayırmalıdır. (Çilek, 2009: 1) 

Teknolojik olanakların ve teknoloji politikalarının geliştirilmesi işgücünün donanımı ve üretkenliğinin artmasında önemli bir role sahiptir. Teknoloji üretimi ile dış ticarette rekabet gücü, ihracat ve ulusal servet birikimi arasında önemli bir ilişki vardır. Uzun dönemli çalışmalar istihdam ve ekonomik gelişim için işgücünün aktif bir biçimde karar alma mekanizmalarına katılımını önemli bir hale getirmektedir. Üretim ve bilgi teknolojisinde sağlanan gelişmeler üretim koşullarını, çalışma koşullarını, üretim anlayışını ve organizasyon yapısını da etkilemektedir. (İçli, 2001: 67) 

Ülkemizde eğitim ve istihdam arası ilişkiye baktığımızda eğitim sistemimizin örgün eğitim ağırlıklı olduğu, eğitim kurumlarımızdan mezunların edindikleri bilgi beceri ve tutumların piyasanın talep ettiği özelliklerden çok farklı olduğu görülmektedir. Bu durum eğitim ve istihdam arasında kopukluk olduğunu göstermektedir. Dünyada artık işgücü piyasası ile eğitim kurumları arasında sıkı bir ilişki vardır. Teknolojik gelişmeye bağlı olarak ortaya çıkan kurumsal ve örgütsel değişmeler işgücünün eğitim düzeyinin yükseltilmesini gerektirmektedir. Genç bir nüfusa sahip olan Türkiye, insan kaynağına gerekli eğitimi verme konusunda yetersiz kalmaktadır. (İçli, 2001: 68) 

Eğitim ve istihdam politikaları iç içe girmiştir. Zira istihdam politika ve programları, eğitim politikaları ile içselleştiğinde arzulanan sonuca ulaşılabilmektedir. 

Kişinin belirli mesleki eğitim diplomalarına bağlı olarak, belli kariyerlere adım atabileceği işyerlerinde kişinin bu mezuniyet belgelerinin yanı sıra bilgi ve becerileri de dikkate alınmaktadır. Bir mesleki kariyere sahip olmak bu diplomalara bağlı olabilir, fakat bir işe kabul edilmek bu biçimsel kriter olmadan da gerçekleşebilmektedir. Orta dereceli bir eğitim kurumundan mezun olmuş ya da bir yüksek okula giriş aşamasındaki gençleri tercih eden birçok staj ve iş alanları mevcuttur. (Latsch, 2000: 51)

Eğitim, iş görenin işi kavrama gücünü, performansını geliştirir, hatalı davranışları ve zararları azaltır, iş kazaları olasılığını düşürür, iş görene kendilerini sürekli olarak yenileme, planlı ve programlı çalışma alışkanlığını, zamanı daha iyi değerlendirme olanağı sağlar. İş görenin kendine olan güvenini, yükselme fırsatlarını artırır, verimlilik kültürünü benimser. Öte yandan eğitim, dünya ekonomisi ve Avrupa Birliği ile bütünleşme hedefinin gerçekleşmesi için gerekli ekonomik ve teknolojik gelişmelerin, bilgi ve becerilerin hızla öğrenilmesini sağlayan, böylece verimliliği artıran bir araçtır. (Doğan, 1987: 233)
 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005