Ekonomik İstikrar Programı İhtiyacı ve İstikrar Programları
İstikrar programlarının başlıca iki hedefi, iki-üç yrl içinde iç ve
dış dengelerin birlikte sağlanmasıdır. Enflasyon
hızının ve işsizliğin kabul edilebilir seviyelere
indirilebilmesi ile iç denge sağlanmış olur.
İşsizliğin arzulanan bir seviyeye indirilmesi ise
yıllık yatırımlardaki artışın tekrar %5-7'ler-de
istikrarlı bir şekilde seyretmesine bağlıdır.
Türkiye'de ise 1986'dan beri büyüme hızında büyük
dalgalanmalar ortaya çıkmıştır, yatırımlarda ise
büyük bir duraklama söz konusudur.
Dış denge ise Cari İşlemler Dengesi (CİD) açığını asgari seviyeye
indirilmesi veya bu açığın giderilmesi ile
sağlanır. CİD'deki açığın giderilmesi Türkiye'nin
kendi imkanları ile sağladığı döviz gelirlerinin
(ihracat, turizm ve işçi dövizleri vs.) ve döviz
giderlerinin (ithalat, dış borç anapara ve faiz
ödemeleri vs.) birbirine yaklaşması ile elde edilir.
Bir ülkede iç ve dış dengesizliğin rayından çıkmasının en önemli
sebebi toplam arzın (üretimin) toplam talebi
karşılayamamasından kaynaklanır. Toplam arz yorgan,
toplam talep de ayak ise, burada çare kısa dönemde
(1-2 yıl içinde) toplam talebin kalması, kısaca
milletçe yorganına göre ayağımızı uzatmamızı zorunlu
kılmaktadır.
Toplam talep ise. toplam tüketim, toplam yatırım ve toplam devlet
harcamaları ile ihracat'dan (toplam dış talep)
oluşur. Bu, kalemler içinde, şu anda Türkiye'de
zaten çok düşük seviyelere gerçekleşen yatırımları
ve ihracatı kısmak mümkün olmadığına göre, Sayın
Demirel Hükümeti tarafından uygulamaya konacak
ekonomik istikrar programında sadece toplam tüketim
ve devlet harcamalarını kısmağa ağırlık verilmesi
beklenmektedir.
Toplam harcamaları kısmanın yolu ise, önümüzdeki
bir-iki yıl içinde taban fiyat artışları, ücret ve
maaş zamlarının enflasyon hızından fazla
olmamasına, firmaların da makul bir kar haddi
(yüzdesi) ile çalışmalarına, kısaca her kesimin
belli bir fedakârlığa katlanmasına bağlıdır. Devlet
harcamalarını kısmanın ve dolayısıyla bütçe
açığının ve devletin iç borçlanma ihtiyacının
asgari seviyeye indirilebilmesi için bir yandan
vergi gelirlerinin artırılabilmesi, öte yandan kamu
kesiminde israfın asgari seviyeye indirilebilmesi
ve bu arada Demirel Hükümeti'nin KİT'lerin
özelleştirilmesi ve özerkleştirilmelinde başarısına
bağlı görülmektedir.
Son yıllarda özellikle imalat sanayii yatırımları durma noktasına
geldiği için istikrar programının uygulanmasında
esas sıkıntı yatırımların nasıl canlandırılabileceği
konusunda düğümlenmektedir. Çünkü; enflasyonun
kontrolü ve aşağı doğru çekilmesinde belli bir
başarı sağlanmadan önce bile (en geç 1992 ortasında)
yatırını ve 1 üretimi artırıcı tedbirlere ağırlık
vermek gerekecek, fakat bu politikalar toplam talebi
kısma hedefi ile çelişecektir. Tabii bu arada dış
dengenin sağlanması için istikrar politikasının
başından itibaren aylık/yıllık iç ve dış enflasyon
farklarını gideren gerçekçi kur politikasının
sürekli olarak uygulanması ve gerekirse, sayın
Yılmaz Hükümeti'nin programında yer aldığı gibi,
Hazine yolu ile döviz piyasasına müdahale
edilmelidir.
24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Programı
İstikrar programları şok tedavisi veya kademeli tedavi
şeklinde uygulanmaktadır. 24 Ocak 1980'de yine
sayın Demirel tarafından uygulamaya konulan
istikrar programı sok tedavisine güzel bir örnektir.
Çünkü, o zaman KİT ürünlerine yapılan zamlar
%200-300 seviyesinde olmuş, Türk Lirası %48.6'lık
bir devalüasyona tabi tutulmuş, ayrıca bu programla
Türkiye'nin dış ticaret rejiminde ve iç ticaretinde
büyük bir liberalleşme hamlesi başlatılmıştır
(Bakınız, bu kitaptaki 2 No.'lu makale).
Türkiye'nin Aralık 1991'den itibaren uygulamaya koyacağı istikrar
tedbirleri bir şok tedavisi olmayıp kademeli bir
uygulama olacaktır. KİT ürünlerine Aralık ayı içinde
yapılacak zamlar (erken seçim mazeretinden dolayı
ertelendiği için) %20-30 seviyesinde kalacak, bu
durum büyük bir ihtimalle 1991'in yıllık enflasyon
hızını %80'lere tırmandıracak, fakat aylık enflasyon
hızları Mart 1992'den itibaren %-4 seviyesine inmeye
başlayacaktır.
Özetlersek, 1992 yılının özellikle ilk yarısında
ekonomik durgunlu daha da artacak ve neticede
istikrar programı her kesime belli bir fedakârlık
yükleyecektir. Hükümete düsen görev bu sıkıntıları
herkesin ve her kesimin taşıyabileceği şekilde adil
olarak dağıtması, işçi ve işveren kesimlerinin de
bu fedakârlığın şuurunda olması ve ona göre hareket
etmeleri kendileri ve milletimizin tümünün
menfaatinedir. Bunu başarabilirsek bu
sıkıntıların meyvelerini 1993 yılında toplamaya
başlarız. Aksi halde Türkiye'yi daha büyük
sıkıntılar beklemektedir. Çünkü ekonomide "Bedava
yemek yoktur" ve "Ne ekersen onu biçersin."
Not (1996):
Bu endişelerimiz maalesef gerçekleşti, istikrar programı bu
makalede tavsiye ettiğimiz gibi 1991 sonu veya 1992
başında uygulamaya konsa idi 1994 başındaki
ekonomik kriz ile karşılaşmayacağımız gibi ödenen
bedel de o kadar ağır olmayacaktı.
Not: (2001):
Maalesef 24 Ocak 1980'den - 2000 yılına kadar ciddi bir
ekonomik istikrar programı
uygulayan bir hükümet çıkmadı.
Kaynak: Prof. Dr. Emin Çarıkcı
|