İstikrar Programının Hedefi
İstikrar
paketinin temel amacının kamu kesimine gelir
sağlamak olduğu gün gibi ortadadır. Bu amaçla KİT
ürünlerine zam yapılmaktadır, bazı KİT'ler satılmak
ya da kapatılmak istenmektedir, maaşlardaki
artışlar çok sınırlı tutulmaya çalışılmaktadır,
bazı vergi uygulamalarına gidilmektedir.
İstikrar programının hem toplum tarafından
benimsenmesi, hem de yeni sorunlar yaratmadan,
hedefe ulaştırılabilmesi, onun adil ve yapıcı olması
koşullarına bağlıdır. Program adil olduğu derecede
genel kabul görür ve rahatlıkla uygulanır. Programın
başarılı olması ise, onun ekonomiye doğru ve yerinde
tanı koyması ve bu yönde yapıcı olması niteliğine
bağlıdır. Yapıcı olmayan bir program, kısa dönemde
sorunları perdeleyebilir, fakat uzun dönemde daha da
büyük sorunlar yaratabilir.
İstikrar önlemleri paketi adil değildir. Bir defa
ücret ve maaşlara göstermelik artış öngörülürken,
fiyatlara hiçbir denetim getirmemek, sermayeye
avantaj sağlamaktadır. Çalışanların içine asla
sindiremeyeceği, sermayeye karşı bu ayrıcalıklı
muamele çalışan kesimi huzursuz etmektedir.
Çalışan kesime ilk bakışta vergi gelmiyor gibi
gözükmekle beraber, başlangıç zamları ve fiyat
artışları sabit gelirlilerin yükünü artıracaktır.
Bir tür gizli enflâsyon vergisi, bu kesim üzerinde
büyük bir yük oluşturacaktır. Bu süreçle, bir
anlamda zengin grup üzerine koyulan bir defalık
verginin nihai ödeyicisi, fiyat artışlarından zarar
gören gruplar olacaktır.
KİT'lerin bazılarının özelleştirilmesi ya da
kapatılması da, iki açıdan, çalışan kesim üzerinde
yük oluşturacaktır. Bir defa işsiz kalan grup, bazı
nakdi ödemelere rağmen, uzun dönemde ciddi bir
yıkıma uğrayacaktır. Bundan başka, işçi örgütlerinin
ciddi bir yara alması gündeme geleceğinden dolayı,
şimdilik işini kaybetmemiş olan insanlar da
sendikal ve hatta bazı sosyal haklarından mahrum
olacaktır. Aslında özelleştirme dayatması ile özel
kesimin amaçladığı hedeflerden biri de işçi
örgütlerini çökertmektir. Halkının refah ve
mutluluğundan kendini sorumlu hisseden bir siyasal
kadro böyle bir kararı alırken en az iki defa
düşünmelidir.
Çalışanlara bu yükler yıkılırken, sermaye ve
özellikle de fınans kesimi üzerine hemen hiçbir yük
getirilmemektedir. Henüz oranı dahi belli olmayan
bir defalık vergiler anlamlı da değildir, etkili de
olamazlar. Bu vergiler rahatlıkla yansıtılır. Kaldı
ki, zaten özel sektörde fiyat tahdidi olmadığı için,
buradaki güçler kendi çıkarlarını koruyabilir. Vergi
alanında yapılması gereken, ciddi bir vergi yapısı
ve idaresi oluşturmaktır.
Ekonomiyi bu hale vizyon sahibi ünlü eski
yöneticiler döneminde alınmış olan kararlar ve o
dönemden itibaren gerçekleştirilmiş olan
uygulamalar getirmiştir. Bu konudaki baş sorumlu
ise, aşırı libere edilmiş ve konvertibilite ile
desteklenmiş olan fınans kesimidir. Şimdi alınan
istikrar önlemleri ise, sanki ekonomide böyle bir
kesim yokmuş gibi davranıldığı izlenimini
vermektedir. Tüm fatura, dar ve sabit gelirliler,
çalışanlar kesimi ve hatta üretici kesime
çıkartılmaktadır. Bir avuç fınans grubuna, ülkenin
gözbebeği kuruluşlar, çalışanlar ve tüm toplumsal
huzur ve hatta üretici kesimler feda edilmektedir.
Böyle bir program ekonomide oluşan istikrarsızlığın
yükünü fazla doğru olmayan adreslere gönderirken,
hem bugünkü istikrarsızlığın kaynağını korumakta,
hem de ileriye yönelik yeni istikrarsızlık kaynaklan
yaratmaktadır.
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|