Ekonomik Krizlerin Sağlık
Üzerine Etkileri
Yakın
zamana kadar sağlık, hastalık yokluğu olarak
görülmekteydi. Günümüzde ise, bu anlayışın yeterli
olmadığı ve sağlığın hastalık yokluğunun ötesinde
bir anlam taşıdığı belirtilmektedir Dünya Sağlık
Örgütünün tanımına göre sağlık, “ yalnız hastalık ve
sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal
yönden tam bir iyilik halidir”. Tanımı referans
alırsak, birey maddi varlığının ötesinde görünmeyen
yönleri ve ruhuyla da bir bütünü ifade etmektedir.
Birey, duygu, düşünce ve davranışlarıyla kendine
özgü bir varlık olmakla birlikte, çevresinden
bağımsız değildir. Başta ailesi olmak üzere yaşadığı
toplum ve dünyada meydana gelen olaylar, bireyin
hayatını kuşatmakta ve onu olumlu ya da olumsuz
şekilde etkilemektedir.
Ekonomik süreçlerle
sağlık arasındaki sıkı ilişki uzun zamandan beri
kabul edilmektedir. Ekonomik süreçler hem sağlık
hizmetine ulaşmadaki kolaylık hem de sağlıklı yaşam
koşullarının oluşturulması bağlamında insan
sağlığını etkilemektedir.
17. yy dan beri ekonomik gelişmelerdeki
yavaşlama ya da krizler sağlık düzeyini olumsuz
etkilemiştir. Gelirde azalma yani yoksullaşma etkisi
yüzünden ortaya çıkan bedensel ve ruhsal etkiler “
doğrudan etkiler”, sağlık sisteminin çökmesi sonucu
sağlık hizmetlerine ulaşmadaki sıkıntılar nedeni ile
toplum sağlığının etkilenmesi ise “ dolaylı etkiler”
olarak kendini gösterir.
Ekonomik krizin, sağlık üzerine doğrudan etkilerinin
sebebi olan işsizlik ve yoksulluk, hem birey hem de
toplum üzerinde yarattığı etkiler itibariyle ayrı
bir öneme sahiptir. İşsizlik başta, toplumsal
huzurun ve gelir dağılımının bozulmasına, suç
oranlarının ve bireyin suç eğiliminin artmasına,
göçün hızlanmasına ve nüfusun hareketlilik
kazanmasına, aile huzurunun bozulmasına ve boşanma
riskinin ve bireyin intihar eğiliminin artmasına
neden olmaktadır (43). İflas gibi aile statüsünün
bozulmasına neden olan ekonomik kayıplar adolesan
intihar nedenleri arasında yer almaktadır.
Yoksullaşmaya bağlı besin tüketiminin azalması
sonucu en fazla etkilenen grup gebeler, okul öncesi
çocuklar ve yaşlılar olmaktadır. Toplumda
beslenmenin yetersizliğinin pek çok klinik görünümü
vardır. Beslenme yetersizliği özellikle enfeksiyon
hastalıklarına zemin hazırlamakta ve bu yolla
ölümlere yol açmaktadır. Özellikle beş yaş altı
çocuklarda beslenme yetersizliği sonucu enfeksiyon -
malnütrisyon kısır döngüsü binlerce ölüme neden
olmaktadır. Ölümlerdeki bu artış erken dönemde bebek
ölüm hızlarında özellikle yenidoğan ölümlerinde
kendini göstermektedir. Bunun yanında gebe
kadınlardaki beslenme yetersizliğinin daha fazla ve
daha ciddi boyutlarda görülmesi sonucu hem kadın
sağlığı hem de bebeğin sağlığı bozulmaktadır(16).
Türkiyede’ de en az gıda tüketimini yoksullar
yapmaktadır. Dolayısı ile sağlık sorunları açısından
en riskli grup Türkiye’ de de yoksullardır. Nitekim
Akbay’ ın 2005 yılında yaptığı bir çalışmaya göre
Kahramanmaraş’ ta en yüksek gelir grubuna dahil %20’
lik kesim gıda harcamalarının% 42 sini yaparken, en
düşük gelire sahip % 20’lik kesim de ise bu oran
sadece % 17.7’ dir.
Yine Doğu Asya Ekonomik Krizi sonrası, WHO 1998
raporunda, toplumda bebek ölüm hızının, düşük doğum
ağırlıklı bebek prevalansının ve çocukluk döneminde
malnütrisyon sıklığının arttığını bildirilmiştir
(47).
Meksika Ekonomik Krizi sonrası sağlık
harcamalarındaki kısıtlama nedeni ile 27.000 in
üzerinde ölüm vakası olduğu düşünülmektedir. Öyle ki
kriz yıllarıyla, krizden hemen önceki yıllar
karşılaştırıldığında ölüm oranında %5-7 arasında bir
artış olduğu gözlenmiştir. En fazla kısıtlama kadın
sağlığı harcamalarında olduğundan ölüm oranları da
kadınlarda daha yüksek bulunmuştur (29).
Yine K arayip ve Latin Amerika’da azalan ekonomik
şartlarla birlikte çocuk hastalıkları ve ölümleri
ile bebek ölümlerinin ciddi bir şekilde arttığı
bildirilmiştir
Hong Kong üniversitesinden bir grup öğrencinin 2010
yılında, 2008 Küresel Ekonomik Krizi ile depresyon
arasındaki ilişkiyi araştırıldığı bir çalışmaya
göre: ekonomik kriz, gıda ve yakıt fiyatlarında
artışa neden olmuştur. Bu durum özellikle düşük
ekonomili ülkelerde kötü beslenmeye dolayısı ile
ciddi sağlık sorunlarına neden olmuştur. Yine aynı
çalışmaya göre sağlık harcamalarındaki kısıtlama
nedeni ile yoksul, yaşlı, özürlü ve kadın hastaların
tedavisinde gecikmeler olmuş sonuç olarak da bu
grupta ölüm oranları artmıştır. Bu dönemde, sağlık
hizmeti alımında özel hastanelerden, kamu
hastanelerine doğru bir kayma gözlenmiş, özellikle
ABD’de plastik cerrahi, cildiye gibi bölümlerde
hasta sayısı azalmıştır. Ödeneklerdeki kesilme
nedeniyle tbc, sıtma, HIV, gibi bulaşıcı
hastalıklarda artış beklenmektedir ve önlem
alınmazsa bu durum küresel düzeyde salgınlar
anlamına gelebilir. Küresel Ekonomik Kriz ile
birlikte işsizlik de artmıştır. Bir taraftan sağlık
harcamaları azaltılırken diğer taraftan işsizliğe
bağlı ruh sağlığı hizmetlerinde ki talep artmıştır.
Bu durumda da sağlık harcamalarının artması
beklenmektedir ve tablo bir kısır döngüye
dönüşmüştür.
Artan işsizlik ve yaşam standartlarındaki düşüş,
hükümetlerin güvenirliğinin sorgulanmasına ve
protestoların artmasına neden olmuştur. Bu durum
kimi zaman sınır ötesine taşmış, çatışmalar ve terör
yükselmiştir. Askeri, siyasi ve sosyal çöküşün yanı
sıra artan şiddete bağlı olarak yaralanmalar,
sakatlanmalar vb. yeni sağlık sorunlarının ortaya
çıkmasına neden olmuştur(29).
Yine Dünya Bankası raporlarına göre 2006 dan bu yana
petrol ve gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle
gelirlerinin %50-90’ ını gıdaya harcayan ailelerin
sağlığı tehdit altındadır. Özellikle çocuk, hamile,
yaşlı ve adölesanlar yeterince beslenemediği için
risk bu grupta oldukça yüksektir. Dünya Sağlık
Örgütünün Avrupa bölgesinden gelen raporlar,
avrupada alkol ve ilaç kullanımına bağlı
hastalıkların sayısındaki artıştan bahsetmektedir ve
bu artışın 2008 krizi ile birlikte daha da
tetikleneceği tahmin edilmektedir. Örneğin; İsveç
nüfusunun %30’ unun değişik türden ruhsal hastalığı
olduğu tahmin edilmektedir(48).
Tayland’da 1997- 1998 Asya ekonomik krizinin kadın
sağlığı üzerine etkilerinin araştırıldığı bir
çalışmada, ekonomik krizin kadınların fiziksel ve
ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilediği sonucuna
ulaşılmıştır. Çalışmaya göre yoksul ve kırsal
kesimde yaşayan kadınlar krizden daha fazla
etkilenmiştir.
|