Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ekonomik Krizlerin Sağlık Üzerine Etkileri 

Yakın zamana kadar sağlık, hastalık yokluğu olarak görülmekteydi. Günümüzde ise, bu anlayışın yeterli olmadığı ve sağlığın hastalık yokluğunun ötesinde bir anlam taşıdığı belirtilmektedir Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre sağlık, “ yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir”. Tanımı referans alırsak, birey maddi varlığının ötesinde görünmeyen yönleri ve ruhuyla da bir bütünü ifade etmektedir. Birey, duygu, düşünce ve davranışlarıyla kendine özgü bir varlık olmakla birlikte, çevresinden bağımsız değildir. Başta ailesi olmak üzere yaşadığı toplum ve dünyada meydana gelen olaylar, bireyin hayatını kuşatmakta ve onu olumlu ya da olumsuz şekilde etkilemektedir. 

Ekonomik süreçlerle sağlık arasındaki sıkı ilişki uzun zamandan beri kabul edilmektedir. Ekonomik süreçler hem sağlık hizmetine ulaşmadaki kolaylık hem de sağlıklı yaşam koşullarının oluşturulması bağlamında insan sağlığını etkilemektedir. 

17. yy dan beri ekonomik gelişmelerdeki yavaşlama ya da krizler sağlık düzeyini olumsuz etkilemiştir. Gelirde azalma yani yoksullaşma etkisi yüzünden ortaya çıkan bedensel ve ruhsal etkiler “ doğrudan etkiler”, sağlık sisteminin çökmesi sonucu sağlık hizmetlerine ulaşmadaki sıkıntılar nedeni ile toplum sağlığının etkilenmesi ise “ dolaylı etkiler” olarak kendini gösterir.

Ekonomik krizin, sağlık üzerine doğrudan etkilerinin sebebi olan işsizlik ve yoksulluk, hem birey hem de toplum üzerinde yarattığı etkiler itibariyle ayrı bir öneme sahiptir. İşsizlik başta, toplumsal huzurun ve gelir dağılımının bozulmasına, suç oranlarının ve bireyin suç eğiliminin artmasına, göçün hızlanmasına ve nüfusun hareketlilik kazanmasına, aile huzurunun bozulmasına ve boşanma riskinin ve bireyin intihar eğiliminin artmasına neden olmaktadır (43). İflas gibi aile statüsünün bozulmasına neden olan ekonomik kayıplar adolesan intihar nedenleri arasında yer almaktadır.

Yoksullaşmaya bağlı besin tüketiminin azalması sonucu en fazla etkilenen grup gebeler, okul öncesi çocuklar ve yaşlılar olmaktadır. Toplumda beslenmenin yetersizliğinin pek çok klinik görünümü vardır. Beslenme yetersizliği özellikle enfeksiyon hastalıklarına zemin hazırlamakta ve bu yolla ölümlere yol açmaktadır. Özellikle beş yaş altı çocuklarda beslenme yetersizliği sonucu enfeksiyon - malnütrisyon kısır döngüsü binlerce ölüme neden olmaktadır. Ölümlerdeki bu artış erken dönemde bebek ölüm hızlarında özellikle yenidoğan ölümlerinde kendini göstermektedir. Bunun yanında gebe kadınlardaki beslenme yetersizliğinin daha fazla ve daha ciddi boyutlarda görülmesi sonucu hem kadın sağlığı hem de bebeğin sağlığı bozulmaktadır(16).

Türkiyede’ de en az gıda tüketimini yoksullar yapmaktadır. Dolayısı ile sağlık sorunları açısından en riskli grup Türkiye’ de de yoksullardır. Nitekim Akbay’ ın 2005 yılında yaptığı bir çalışmaya göre Kahramanmaraş’ ta en yüksek gelir grubuna dahil %20’ lik kesim gıda harcamalarının% 42 sini yaparken, en düşük gelire sahip % 20’lik kesim de ise bu oran sadece % 17.7’ dir.

Yine Doğu Asya Ekonomik Krizi sonrası, WHO 1998 raporunda, toplumda bebek ölüm hızının, düşük doğum ağırlıklı bebek prevalansının ve çocukluk döneminde malnütrisyon sıklığının arttığını bildirilmiştir (47).

Meksika Ekonomik Krizi sonrası sağlık harcamalarındaki kısıtlama nedeni ile 27.000 in üzerinde ölüm vakası olduğu düşünülmektedir. Öyle ki kriz yıllarıyla, krizden hemen önceki yıllar karşılaştırıldığında ölüm oranında %5-7 arasında bir artış olduğu gözlenmiştir. En fazla kısıtlama kadın sağlığı harcamalarında olduğundan ölüm oranları da kadınlarda daha yüksek bulunmuştur (29).

Yine K arayip ve Latin Amerika’da azalan ekonomik şartlarla birlikte çocuk hastalıkları ve ölümleri ile bebek ölümlerinin ciddi bir şekilde arttığı bildirilmiştir

Hong Kong üniversitesinden bir grup öğrencinin 2010 yılında, 2008 Küresel Ekonomik Krizi ile depresyon arasındaki ilişkiyi araştırıldığı bir çalışmaya göre: ekonomik kriz, gıda ve yakıt fiyatlarında artışa neden olmuştur. Bu durum özellikle düşük ekonomili ülkelerde kötü beslenmeye dolayısı ile ciddi sağlık sorunlarına neden olmuştur. Yine aynı çalışmaya göre sağlık harcamalarındaki kısıtlama nedeni ile yoksul, yaşlı, özürlü ve kadın hastaların tedavisinde gecikmeler olmuş sonuç olarak da bu grupta ölüm oranları artmıştır. Bu dönemde, sağlık hizmeti alımında özel hastanelerden, kamu hastanelerine doğru bir kayma gözlenmiş, özellikle ABD’de plastik cerrahi, cildiye gibi bölümlerde hasta sayısı azalmıştır. Ödeneklerdeki kesilme nedeniyle tbc, sıtma, HIV, gibi bulaşıcı hastalıklarda artış beklenmektedir ve önlem alınmazsa bu durum küresel düzeyde salgınlar anlamına gelebilir. Küresel Ekonomik Kriz ile birlikte işsizlik de artmıştır. Bir taraftan sağlık harcamaları azaltılırken diğer taraftan işsizliğe bağlı ruh sağlığı hizmetlerinde ki talep artmıştır. Bu durumda da sağlık harcamalarının artması beklenmektedir ve tablo bir kısır döngüye dönüşmüştür.

Artan işsizlik ve yaşam standartlarındaki düşüş, hükümetlerin güvenirliğinin sorgulanmasına ve protestoların artmasına neden olmuştur. Bu durum kimi zaman sınır ötesine taşmış, çatışmalar ve terör yükselmiştir. Askeri, siyasi ve sosyal çöküşün yanı sıra artan şiddete bağlı olarak yaralanmalar, sakatlanmalar vb. yeni sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur(29).

Yine Dünya Bankası raporlarına göre 2006 dan bu yana petrol ve gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle gelirlerinin %50-90’ ını gıdaya harcayan ailelerin sağlığı tehdit altındadır. Özellikle çocuk, hamile, yaşlı ve adölesanlar yeterince beslenemediği için risk bu grupta oldukça yüksektir. Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesinden gelen raporlar, avrupada alkol ve ilaç kullanımına bağlı hastalıkların sayısındaki artıştan bahsetmektedir ve bu artışın 2008 krizi ile birlikte daha da tetikleneceği tahmin edilmektedir. Örneğin; İsveç nüfusunun %30’ unun değişik türden ruhsal hastalığı olduğu tahmin edilmektedir(48).

Tayland’da 1997- 1998 Asya ekonomik krizinin kadın sağlığı üzerine etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, ekonomik krizin kadınların fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmaya göre yoksul ve kırsal kesimde yaşayan kadınlar krizden daha fazla etkilenmiştir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005