Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ekonomik Yapıdaki Dönüşüm 

Cihan Paçacı 

Ekonomik açıdan özellikle 19801i yıllar­da önem kazanan küreselleşme günümüzde hızını giderek artırarak ilerlemekte ve ulusal devletleri hızlı bir gelişim ve rekabet ortamının içerisine sürüklemektedir. Genel anlamıyla kü­reselleşme, maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin ulusal sınırlan aşarak dünya çapında yayılması olarak tanımlanabilir. 

Dünya üzerinde ulusal ekonomilerin gi­derek küresel ekonomiye geçişiyle birlikte re­kabet ortamı da yeni bir nitelik kazanmış; dün­ya çapında üretimde bulunan endüstriyel şir­ketler, hızlı pazar değişiklikleri, ürün ve üretim teknolojisi değişiklikleri ve giderek zorlaşan rekabet koşullanndan önemli ölçüde etkilen­meye başlamışlardır. Pazarın doyuma ulaşma­sıyla birlikte müşteriler daha seçici olmaya başlamış ve ürün çeşitliliği giderek artmıştır. Bu gelişmeler, hızlı, ekonomik birimleri kararlannda tüketicileri baz almaya yöneltmiş ve tü­keticinin öne geçişi gözlemlenmiştir. 

Küreselleşmenin bir diğer önemli etkisi de uluslararası ticarette endüstri içi ticaretin gelişmesi ve firma içi ticaretin önem kazanma­sı olmuştur. Böylelikle dünya üzerinde mal ve hizmetler için global bir pazarın oluşmasıyla birlikte bunun gereği olan iletişim ve finansal teknolojilerdeki gelişme olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. 

Yirmibirinci yüzyıla hazırlanan dünya ekonomisinde liberal eğilimler giderek güçlen­mekte ve teknolojik gelişmeler hızla artmakta­dır. Mal ve finans piyasaları özellikle bu geliş­meler ışığında ulusal sınırlan zorlamaktadır. 

Finans piyasalarının küreselleşmesi de İkinci Dünya Savaşı sonrasında gözlemlenen önemli gelişmelerden bir tanesi olmuştur. Bu­nun doğal bir sonucu olarak da fon fazlası olan kesim ile fon talep edenler arasındaki bağlar çeşitlenmiş ve ilişkiler daha ileri bir boyut ka­zanmıştır.

Uluslararası finans piyasaları da bu ge­lişmeler ışığında önemli gelişmelere sahne ol­muştur. Uluslararası finans piyasalarında işlem yapmak çok daha elverişli bir konuma gelmiş ve yeni dışa açılan ülkelerin iç mali piyasaları­na giriş ve çıkışlar kolaylaşmış ve hızlanmıştır. Finansal yatırım faaliyetleri hızla artmış ve dünya finans piyasalarında yatırımcılara getiri­şi daha yüksek ve riski daha düşük olanaklar tanınmıştır. Böylelikle finansman darlığı orta­dan kakmış ve finansman talebinin yurt içinde karşılanamadığı durumlarda uluslararası piya­salardan borçlanmak mümkün hale gelmiştir. 

Para ve sermaye piyasalarını küreselleş­meye yönelten çeşitli etkenler mevcuttur. Çok taraflı parasal işbirliğini öngören Uluslararası Para Fonu'nun çalışmaları bu konuda önemli etki yapmıştır. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı son­rasında uluslararası para sistemi şekil değiştire-rer ticari işlemler üzerindeki kontrol ve sınırla­malar kaldırılmış, paralar konvertibiliteye sa­hip olmuştur. Bu gelişmeleri de lider konum­daki gelişmiş ülkeler finans piyasalarının çeşit­li kontrol ve sınırlandınnalardan arındırılmala­rı izlemiştir.

1973 yılında doların devalüasyonunu ta-kiben kurlar dalgalanmaya bırakılmış, finansal piyasalarda rekabet giderek yoğunluğunu ar­tırmıştır. Bu gelişmelere ek olarak da yeni ve özellikle kurumsal yatırımcıların finans piyasa­larındaki rolleri artmıştır. Dünya Bankası ve konsorsiyum bankaları gibi kuaıluşlann faali­yetleri çerçevesinde büyük çaplı sermaye yatı­rımı gerektiren projelere destek verilmiştir. 

Futures, Options, Swap gibi yeni finan-sal araçların ortaya çıkışı ve fınansal araç çeşit­liliğinin artışı ile birlikte büyük ve riskli fınan­sal yatırımlara girmek daha mümkün hale gel­miş ve finansal risk yönetimi yapma ya da risk-den kaçınma imkanı doğmuştur. Dolayısıyla yabancı yatırımların hacminde önemli bir artış gerçekleşmiştir. 

Finansal ürün çeşitliliğinin yanısıra tek­nolojideki ilerleme bu gelişmeleri desteklemiş­tir. Özellikle bilgisayar ve telekominikasyon-daki teknolojik gelişmeler sonucunda finans piyasalarında bilginin yoğunlaştığı ve maliyeti­nin azaldığı gözlemlenmiştir. Tüm bu gelişme­lere ek olarak da 1980'Ii yıllarda ABD'nin dış ödemelerinde görülen açıkla birlikte doların değerindeki düşüş ve Japon mali piyasalarının hızlı gelişimi küreselleşmeye ivme kazandırıcı bir etki yaratmıştır. 

Küreselleşme sonucunda ulusal politi­kaların etki alanı giderek daralmış, karşılıklı et­kileşim ve bağımlılık artarak uluslararası reka­bet ve işbirliğinin önemi giderek önem kazan­mıştır. 

Küreselleşmenin  ülke ekonomilerine getireceği artıların yanısıra olumsuzluklarının da iyi analiz edilmesi, yerinde önlemlerin alı­narak zaman kaybedilmeden uygulanması ge­rekmektedir. Örneğin makroekonomik orta­mın istikrar göstermediği, yani enflasyonun yüksek düzeylerde seyrettiği, yüksek işsizliğin yaşandığı, önemli boyutlarda dış açığın bulun­duğu   ve mali aracılar üzerindeki denetim ve  gözetimin yetersiz kaldığı ülkelerde mali piya­salarda liberalizasyonun  planlı ve bilinçli ya- puması gerekmektedir. Aksi takdirde olumsuz etkilerin gündeme gelmesi kaçınılmaz olacak-tır. Bu doğrultuda mali kurumların gözetim ve denetimine önemli hassasiyet verilmelidir. Do­layısıyla gelişmekte olan ülkelerde finansal sektör reformları içerisinde kurumsal değişik­likler öncelikli olarak gerçekleştirilmelidir. 

Finansal entegrasyonun gelişmekte olan ülkelerde giderek arttığının bir göstergesi de yabancı para ve sermaye piyasası işlemle­rindeki artıştır. Bir diğer gösterge ise uluslara­rası faiz oranlarındaki değişmelerin yerel faiz oranlan üzerinde artan etkisidir. Finans piya­salarının globalleşmesi etkisini, sermayenin maliyetinde azalış, riskin yönetimi ve paylaşı­mı, kaynak dağılımı ve hareketinde verimlili­ğin artışı şeklinde göstermektedir. 

Küreselleşmenin giderek hızını artırdığı  ve" etkisini hissettirdiği dünya ekonomisinde dünya ülkelerindeki istikrar ortamının mutlak şekilde sağlanması küreselleşmenin getireceği olumsuz etkileri etkisiz kılmak açısından son derece önemlidir. Bunun ana sebebi dünya fi­nans piyasalarının entegre oluşu ile ülkelerin karşılıklı bağımlılıklarının artmasıdır. Önlem alınmadığı takdirde bir ülkede yaşanan finan­sal kriz, anında diğer ülkelere de sıçrayarak tüm piyasaları etkisi altına almaktadır. 

Gelişmekte olan ülkelerde küreselleş­me olgusuna bir anlamda kuşku ile bakılmak­tadır. Bunun en önemli nedeni ise maliyetinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu ülkelerdeki siyasi otoriteler sermaye kaçışlarından, politikaların etkinsizliğinden ve döviz kurlarındaki istikrarsızlıktan endişe duy­maktadırlar. Ayrıca bu gelişmelerin spekülas­yon, finansal kriz ve durgunluğa sebep olacağı düşünülmektedir. 

1980'li yıllırda küreselleşme hızla artar­ken enflasyon oranlarında hızlı bir düşüş göz­lemlenmiş, uluslararası bankacılıkta kar marj­ları daralmış, bankalararası rekabet artış gös­termiştir. 1990'lı yıllara gelindiğinde ise ulus­lararası finansal alan daha da büyümüştür. Bu­nun yanısıra demirperde ülkelerindeki ekono­mik ve siyasal çöküntü, Doğu Avruya ülkeleri­nin dışa açılması ve Doğu ile Batı Almanya'nın birleşmesi gibi tüm uluslararası piyasaları etkileyecek gelişmeler sonucunda uluslararası ser­maye akımına talep önemli ölçüde artış göster­miştir. Dolayısıyla ülkelerin etkin bir ekono­mik yapı oluşturma istemleriyle birlikte 1990'h yıllarda küreselleşmenin daha da hızlandığı gözlemlenmektedir. 

2000'li yıllara yaklaşıldıkça sermaye pi­yasası araçlarının birçoğunun orjini her ne olursa olsun bütün dünyadaki yatırımcıların emrine sunulması beklenmektedir. Böylece kurumsal yatırımcılar piyasalarda büyük yatı­rımcı kimliğine bürünebilirken bireysel yatırımcılar tercihlerini daha çok performans yön­lü yatırım fonları üzerinde kullanacaklardır. 

Teknolojinin hızlı gelişimi ise 1990'h yıl­larda reel ekonomi ile finansal ekonominin gi­derek uzaklaşmasına neden olmaktadır. Dün­ya genelinde bir karşılaştırma yapıldığında ise finansal ekonominin reel ekonomiden daha büyük olduğu bir gerçektir. Bu farkın küresel­leşmenin etkisiyle giderek büyümesi finansal ekonominin konjonktürel iniş çıkışı ve günlük dalgalanmalara açık oluşu insanlık için yeni ve belirsiz bir ortam yaratmaktadır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005