Ekonomik Kriz ve Dolarizasyon

Giriş 

Dolarizasyon kısaca, halkın Türk Lirası ile harcama ve tasarruftan vazgeçip dövize yönelmesi manasına gelmektedir. Türk ekonomi­sinin son yıllardaki dövize bağlı özellikle gös­terge niteliğinde ABD Dolarına bağlı işlemlerinin artması, TL'nin tasarruf edilebilir ve mübadele aracı konumunun azalmasına neden olduğuna dikkat edilmektedir. Bu durum da, ekonomide psikolojik bir panik havası yaratıp suni bir ortam oluşturmaktadır. Özellikle para ve sermaye piyasalarında dalgalı kur sistemine geçilmesi ile beraber Hazinenin 10 milyar Dolar değerindeki devlet iç borçlanma senetlerinin takas yöntemiyle yıllık yüzde %14'lük bir getiri ile Dolara çevrilmesi ve Hazinenin 21-22 Ağustos tarihlerinde yıllık yüzde 11-12 gibi bir getiri üzerinden Dolara endeksli borçlanmaya gitmesi ve güven ve itibarın zayıfla­masına sebep olduğu görülmektedir. 

           Vatandaşların normal yaşantısında alış­veriş, birikim, borç alıp verme ve kiralama gibi işlemlerine bakıldığında Dolar üzerinden işlem yaptıkları görülmektedir. 22 Şubat 2001 tarihinden başlayarak izlenen dalgalı kur sis­teminin de ekonominin dolarizasyona kayma­sını körüklediğine şahit olunmaktadır. Aradan geçen 7-8 aylık döneme rağmen ve Merkez Bankası'nın toplam 7-8 milyar Dolar civarında piyasaya Dolar sürmesine rağmen Dolar da bir istikrarın sağlanamadığı görülmektedir. 

19 Şubat 2001 finansal krizin başlama­ıyla devam eden devalüasyonla, mali sistemin ve halkın döviz e yönelmesi ve dalgalı kur sistemi içinde bir türlü ateşi söndürülemeyen Doların cazibesi, Hazineyi dövizle borçlanmaya itti. Para ve sermaye piyasalarındaki ekonomik göstergelere yani ticari bankalardaki mevduat pozisyonuna bakıldığında TL'nin tasarruf potansiyelinin azaldığı tespit edilmektedir.

Bu yazımızda, yaşadığımız ekonomik krizin yol açtığı sorunların başında, ekonomi­yi tehdit eden Dolarizasyon tehlikesi tartışıl­maya çalışılacaktır. 

Ekonominin Dolarizasyon Büyüklüğü www.ekodialog.com

          Bu durumun tespiti amacıyla, Merkez Bankası ve Bankalar Birliği parasal büyüklük­lerini gösteren mevduat hacmine bakıldığında bu durum açıkça görülmektedir. Bu verilere göre, parasal büyüklük içinden TL'nin payının para piyasalarında yüzde 50'nin altına indiği­ne şahit olunmaktadır. Böylece, bankalardaki toplam mevduat hacmine bakıldığında, Döviz Tevdiat Hesaplarının (Dili) payının yüzde 51'e yükseldiği ve tasarruf sahiplerinin TL'den kaçma ya çalıştığına işaret etmektedir. 

         Şubat Krizi ile döviz tevdiat hesaplarının azaldığı ve dövizlerin yastık altına çekildiğini gös­teriyor. TL mevduat kompozisyonuna bakıldığında da, ciddi ölçüde TL'nin gerek repo, gerekse vadeli-vadesiz mevduat olarak erozyona uğradığı görülmektedir. Bu da paranın dövize çevrilerek yastık altına atıldığını ifade etmek­tedir. Dikkat edilirse, yılbaşından beri bütün parasal büyüklükler de bir daralma olduğu gözükmektedir. Tablodan anlaşılacağı üzere yılın başından itibaren 23,5 milyar Dolar da­ralma gösteren TL, ekonominin likiditesinin zayıfladığına ve dolayısıyla ekonomide bir likidite buharlaşmasına işaret etmektedir. Aynı zamanda, bu durum, toplumun tasarruf hacminin de azaldığını ortaya çıkarmaktadır. Parasal büyüklük içinde vadeli mevduatın yüzde 39-40'dan yüzde 30'a düşme göstermesi, TL'nin Dolara kayışını ve bu suretle yastık altı ekonominin büyüdüğüne işaret etmektedir. 

Bankalardaki döviz tevdiat hesapları genelde 1 ve 3 aylık kompozisyona sahip ol­duğundan, bu hesapların fazla erozyona uğra­madığı en azından yılbaşına göre sabit kaldığı anlaşılmaktadır. Dövizdeki tırmanışa paralel olarak reponun yüzde onlardan beşlere düş­tüğü ve mali yatırımcıların dövize geçtiğine işaret etmektedir. 

Piyasaların dalgalı kura geçtiği 7-8 aylık dönemde bir rahatlama ve dengeye oturmaması, dalgalı kura duyulan güvenlerin azalma­sını sürdürmektedir. Özellikle bankaların döviz pozisyon açıklarının ve dışarıdan sağladıkları sendikasyon kredilerinin geri ödemesi vadelerinin gelmesi, dövize olan talebi körük­lemektedir. Yurt dışından sendikasyon kredi imkanları daralan bankalar, açıklarını kapat­mak için döviz toplamaları dalgalı kuru olumsuz yöne çekmektedir. Dalgalı kur politikasının oturması ve kurumsallaşması için Merkez Bankası, bankaların pozisyon açıklan' konu­sunda bir tedbir alması gerekmektedir. 

Dalgalı Kur Politikası yaşanan krizin ateşini düşürmeye yönelik bir çare olmadığı ve psikolojik olarak ekonomiyi olumsuz etkile­meye devam etmekte ve ekonominin dolarizasyona kaymasını derinleştirmektedir. Bu ne­denle, iş alemi dalgalı kurdan vazgeçilmesi için seslerini yükseltmeye devam etmektedirler. Dövizin enflasyona endeksli esnek bir kur sistemi ile ateşinin söndürülmesi mümkün olabilir. Enflasyon oranlarının hesaplandığı sepet halkın yaşanan enflasyonunun ortaya koymadığı dikkat_ alınarak, ülkede iki ayrı enflasyonun telaffuz edilmesine yol açılmamalıdır. çünkü, resmi enflasyonla, halkın enf­lasyonunun çok farklılık göstermesi, toplu­mun resmi enflasyon rakamlarına güvenme­mesine neden olmaktadır. Resmi enflasyon gerçekçi ve piyasaları temsil eden bir rakam olmuş olsaydı, ekonomide reel faizlerin yüzde 35 ile 50 arasında olmaması gerekirdi. Bu da gösteriyor ki, enflasyon hesabında bir yanlış­lık var. Dövizdeki kur farkı ile reel faizler he­men hemen oransal büyüklük bakımından birbirini teyid ederken, enflasyon oranları bunlardan çok ayrıksı kalmaktadır. Bu neden­le, enflasyonu düşük gösterme yönteminden vazgeçilmelidir. www.ekodialog.com

Dalgalı kurun oluşturduğu psikolojik panik havası, halkın bütün dikkatini günübir­lik olarak dövizi takibe yol açmaktadır. Bütün ticari işlemler, tasarruflar ve borçlar, psikolojik etki ile olumsuz etkilenmektedir. Adeta, dal­galı kur hem üretimsizliği hem de enflasyonu körükler bir havaya yol açmaktadır. 

Kamunun üretmiş olduğu mal ve hiz­metlere yapılan sürekli zam politikası, dolari­zasyonun bir sonucu ve zorunluluğu olarak yansımakta ve özellikle ithalata dayalı bütün mal ve hizmetlerin fiyatlarını etkilemekte ve üretim maliyetlerinin her gün yükselmesine neden olmaktadır. İnsanların her gün farklı fi­yatlarla karşılaşması talebin daralmasına ne­den olmaktadır. Dalgalı kurla oluşan suni or­tam kısır döngüye dönüşmekte ve içinden çı­kılamaz bir duruma sebep olmaktadır. 

Sonuç ve Değerlendirme

ithalatın yüzde 60- 70'inin hammadde ve yarı mamul maddelerden oluştuğu dikkate alınırsa, dalgalı kur ithalatı azaltmakta ve üre­timsizliği körüklemektedir. Piyasalarda, dalga­lı kurla oluşan bu psikolojik etki ile dolarizas­yon ekonomisini her geçen gün güçlendir­mektedir. Bu olumsuz durumu ortadan kaldır­mak için enflasyon oranının gerçekçi olarak hesaplanması ve Hazinenin borçlanmalarını enflasyona endeksli hale getirmesi gereklidir. Enflasyona endeksli halka arz şeklinde borç­lanma yönte1ni ile halkın dolara yönelmesi

frenlenmiş olabilir. Aksi takdirde, dalgalı kur sisteminde Hazinenin Dolarla borçlanma poli­tikası, ekonominin gün geçtikçe Doların etkisi ve gücünün frenlenememesine yol açacaktır.www.ekodialog.com

Dalgalı kurla yaşanan psikolojik hareketlilik TL' den kaçışı hızlandırarak dolarizas­yonu güçlendirmektedir. Bu olumsuz durum işletmelerin ve tasarruf sahiplerinin bütçe ve planlarını etkileyerek, ekonomiyi orta ve uzun vadeden uzaklaştırarak çok kısa vadeli hale getirmekte ve spekülatif yollara gidilmektedir. Parasal büyüklük içinde dövizin oranının yüzde 51'e ulaşması yanında, dövizin tasarruf ola­rak yastık altı, günlük alışverişlerde, borçlan­malarda, kiralama ve sözleşmeye dayalı işlem­lere yoğun bir şekilde yayılmış olması ile Dolarizasyonun ekonomideki payının yüzde 60'lara yükselmesine neden olmuştur. 

Kaynak: Doç. Dr. Ş. Yavuz Kır 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005