EKONOMİK KRİZDEN ÇIKIŞ

Türkiye'de bir çok banka ve aracı kurum, 2002 yılının son çeyreğinde pozitif büyüme hızlarına ulaşılacağını tahmin ediyor. IMF'ye verilen niyet mektubunda da, 2001 yılında % 8.5 küçülme beklenirken, 2002 yılında %5 büyüme tahmin ediliyor, Bu tahminler son bir yıl içinde IMF ile yapılan bir seri anlaşma sonucu 16 milyar doları aşkın nakit para girişi ile likidite sorununun ortadan kalkmasına dayanıyor. Krizden çıkışın ilk aşamasının likidite temini olduğu ve Türkiye'nin şu ana kadar bu konuda başarılı olduğu da doğru. Ancak krizden çıkışın ikinci aşaması sürdürülebilir bir finansal sisteme üçüncü ve son aşaması da büyümeye açık ve sürdürülebilir bir ekonomik sisteme geçilmesi. Kırılgan olmayan ve sürdürülebilir finansal ve ekonomik sistemler ise yalnızca IMF'nin temin ettiği likiditeye bağlı değil. Burada hem Türkiye'nin içinden geçmesi gereken yapısal değişiklikler var hem de dünya konjonktürü önemli. 

Londra'dan görünen dünya konjonktürü nasıl? İngiltere'de faiz hadleri %5 civarında ve bu son kırk yılın en düşük faiz haddi, Emlak piyasası kıpırdanmaya ve işsizlik oranları düşmeye başladı. Her iki gösterge de durgunluğun geçeceğine işaret sayılıyor. Finansal çevreler Londra Borsası'nda da canlanma bekliyorlar. Önümüzdeki yıl İngiliz ekonomisindeki yavaşlamanın sürmeyeceği tahmin ediliyor. 

Hem İngiltere, hem Türkiye, hem de birçok başka gelişmekte olan ülke için esas önemli olan' ABD' deki ekonomik yavaşlamanın sürüp sürmeyeceği. Geçtiğimiz beş yıl içinde Amerikan merkez bankası başkanı Greenspan bazen ayda bir olmak üzere faiz hadlerini %5 civarında düşürdü. Şu anda Amerikan hazinesinin ödediği faiz %2. Amerika'daki yavaşlamanın sürmesinden korkuluyor çünkü bunun dünya finansal sistemlerinde domino etkisi olduğu biliniyor. IMF'nin tahminleri 2002 yılında ABD ekonomisinin hızlanacağı, bunun da sırasıyla önce Avrupa, sonra geri kalan dünya üzerinde olumlu etkilerinin hissedileceği yönünde. 

Bu Türkiye için de iyi haber. Çün­kü, Türkiye krizden çıkmaya çabalar iken küçülen değil büyüyen bir dünya ile uyumlu olacak. Bu krizden çıkışı son derece kolaylaştıracak olumlu bir unsur. Geriye kalıyor Türkiye içinde gereken yapısal degişikliklerin gerçek­leştirilmesi. Bu zor, çünkü ne IMF'ye, ne ABD' deki büyümeye, ne de dünya konjonktürüne bağlı değil. Bunu ancak kendimiz gerçekleştirebiliriz. Dünya konjonktürünün olumlu olması bir fırsattır. Büyüme mümkün iken yapısal değişiklikleri gerçekleştirmek daha kolaydır. Yapısal değişiklik şarttır. Tür­kiye yapısal değişikliklerini kolay iken gerçekleştiremez ise zor iken gerçekleştirmek zorunda kalacaktır. Bu daha da zor olacaktır. 

Yapısal değişiklikten ne kastet­tiğimi biraz açayım. Her ne kadar global durgunluktan, işsizlikten, büyüyememekten şikayet etseler de İngiltere'deki yapı Türkiye'den daha  kuvvetli görünüyor. Mesela, geçtiği­miz yıl sadece 1 milyon kişi işsiz imiş. İstihdam sanayii'de düşerken, kamu ve hizmet sektörlerinde artış ve geçtiğimiz üç ay içinde 120,000 kişi iş gücüne katılmış. Enflasyon %2.5 civarında olmasına rağmen, ortalama ücretler de %5 civarında artmış. Türkiye'de ise, DiE rakamlarına göre 2 milyon kişi işsiz. Krizle birlikte işsiz kalan 450,000 kişi var. Reel ücretlerin önemli ölçüde düştüğü de biliniyor. Dünya'daki durgunluk Türkiye'ye büyük bir kriz olarak vururken, İngiltere'ye çok daha hafif vurmuş. Demek ki Türkiye'deki yapının ül­kenin kırılganlığını azaltacak şekilde değişmesi lazım. 

Türkiye'nin milli geliri 200 milyar dolardan az. İngiltere'nin milli geliri 1300 milyar dolardan fazla. Türkiye'nin ekonomik faaliyetlerini ve milli gelirini arttırması gerektiği muhakkak. Ama daha önemlisi Türkiye'nin kırılganlığını arttırıp krizden krize sürükleyen mali yapısı 

İngiltere'nin toplam borcu 550 milyar dolar civarında; bunun sadece 25 milyar doları döviz cinsinden, ve top lam borcun milli gelire oranı %40. Türkiye'nin toplam borcu 100 milyar dolar civarında; bunun 60 milyar doları doviz cinsinden, ve toplam borcun milli gelire oranı % 70! Avrupa topluluğu, üye ülkelerden toplam borcun milli gelire oranının %60'in üstünde olmamasını istiyor. Bu yapının değişmesi lazım. 

İngiltere yıllık bazda 27 milyon dolar kadar, yani milli gelirinin %2'si kadar borçlanırken, Türkiye, 10 milyar dolardan fazla, yani milli gelirinin %10'u kadar borçlanıyor. Avrupa topluluğu, üye ülkelerden yıllık borçlanmanın milli gelirin %3 'ünü aşmamasını istiyor. Bu yapının değişmesi lazım. 

İngiltere hükümetinin borcuna öde­diği faiz % 5 civarında, Türk hükümeti­nin borcuna ödediği faiz %60 civarında. Böylece İngiltere 500 milyar doları aşkın borcuna 25 milyar dolar civarında faiz öderken, Türkiye 100 milyar dolar civarındaki borcuna 23 milyar dolar faiz ödüyor. Bu yapının değişmesi lazım. 

İngiltere' de büyüme hızı % 1. 7, enflasyon oranı % 2.5 civarında. İngi­liz hükümetinin ödedigi. faiz, büyüme hızından 3.3 puan enflasyon oranından 2.5 puan yüksek. Türk hükümetinin ödediği faiz %60 civarında. Tahmin edilen %5'lik büyümeden 55 puan, tahmin edilen %30'luk enflasyon'dan 30 puan fazla. Bu yapının değişmesi gerek. 

İngiliz hükümeti, yılda 520 milyar dolar civarında vergi topluyor. Bu milli gelirin üçte biri civarında. Türk hükümeti yılda 25 milyar dolar civarında vergi topluyor. Bu ise milli gelirin sekizde biri civarında. Türkiye'nin topladığı vergiler, yıllık faiz ödemelerini ancak karşılıyor. İngiltere'nin topladığı ver­giler, yıllık faiz ödemelerinin 20 misli civarında. Bu yapının değişmesi gerek. 

Zor bir yol. Ama dünya konjonk­türü uygun iken, yapısal değişiklik daha kolay. Konjonktür değişirse, daha zor. Dünya piyasaları açılır, dünya'da büyüme beklenirken, Türkiye yapısal değişikliklerini çok daha sancısız ger­çekleştirebilir. Bu firsattan faydalanmak gerek.

Kaynak: Gülnur Muradoğlu – City Üniversitesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005