Ekonomik RefahIn BatI Toplumu Üzerindeki Erozyon Etkisi 

İktisadi ve teknolojik gelişmesini tamamlamış, "sanayi toplumu" ve "tüketim toplumu" olma vasfina kavuşmuş Batı Dünyası, günümüzde temel dinamiklerini kaybetmeye başlamıştır. Maddi refaha erişmiş bu toplumlar, tüm gelişmişliklerine rağmen, huzursuzdurlar. Toplumların temelini teşkil eden "aile müessesesi" bu toplumlarda değerini kaybetmeye başlamış, alkol ve uyuşturucu kullanımı toplumun özellikle genç kesimini etkisi altına almış, boşanmalar çığ gibi büyümeye başla­mış, intihar ve ruhi rahatsızlık vakalarının adedi her geçen gün artmaya başlamıştır. Bugün yaşanan vakıa, ekonomik ve teknolojik gelişmeye karşı sosyal bir çöküntüdür. 

1.Giriş 

Batı toplumu son yıllarda ekonomik ve teknolojik açıdan büyük gelişmeler sergilemek­tedir. Bilimsel çalışmaların adedi artarak gittik­çe yoğunlaşmakta, spesifik alanlara yönelerek yeni teknolojiler üretilmekte, uzayın derinlikle­rine çok sofiktike araştırma ve haberleşme uyduları gönderilmekte, gezegen araştırmaları ve uzayın sırrını çözme çabaları bütün hızıyla devam etmektedir. Avrupa Topluluğu yeni ara­yışlar içinde "tek bir toplum" olmaya ve büyük­lüğün avantajlarını yakalamaya çalışmaktadır. "Sanayi Ötesi Toplumu" ve "Refah Toplumu" olma yolundaki endüstrileşmiş batı ülkeleri, bir yandan bahsedilen teknolojik gelişmişliklerine yeni boyutlar ilave ederlerken, diğer andan da ihracat ve ithalatlarını sürekli olarak artır­maktadırlar. Yapılan projeksiyonlarda, iktisadi büyümenin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini göstermektedir. Mesela 1993 yılı sonu itibariyle bu ülkeler, 12 milyar dolar tuta­rında bir ödemeler dengesi fazlalığı gerçekle ş­tirmişlerdir. Bu ülkeler, ürettikleri mal ve hiz­metleri ihraç ederek kendilerine büyük ölçüde kaynak transferi gerçekleştirilirken, gerçekleştirdikleri ithalat yoluyla da, gerek ihtiyaç duydukları hammaddeleri ve gerekse daha iyi mal ve hizmet kullanma imkanını elde etmekte ve maddi refahlarını daha fazla artırmak imkanına kavuşmaktadırlar. Öte yandan bu ülke­ler, sahip oldukları yüksek teknolojiler üzerinde yoğunluğu artan ölçüde araştırma-geliştirme faaliyeti yürüterek, "globalleşen dünyada" daha ileri boyutları yakalamaya çalışmaktadırlar. 

2. Maddi Refaha Karşı Sosyal Çöküntü

Panoramanın bir yönünü zikredilen ekonomik ve teknolojik gelişmeler teşkil ederken, diğer cephelerde daha ilginç gelişmeler vuku bulmaktadır. Bu gelişmeler, genel çerçeve olarak, "Batı Tqplu1nundaki Sosyal Çöküntü" olarak vasıflandırılabilir. Söz konusu çö­küntü, aşağıda, belli başlı üç başlık altında ele alınacaktır: 1. Ailevi Çöküntü, 2. Uyuşturucu kullanımı, 3. İntiharlar ve Ruhi Rahatsızlıklar. 

2.1. Ailevi Çöküntü 

            Geleneksel toplumdan sanayi toplumu ve ötesine geçilme süreci realize edildikçe aile kurumu hızlı bir deformasyona-çöküntüye uğ­ramıştır. Kadının çalışma hayatına geniş ölçek­te katılmasıyla, aile müessesesinin kuvvetli bağları gittikçe zayıflamış ve yer yer kopmalar başlamıştır. Bu sebepten, toplumda boşanma olayları süratle artmış, evlilik-dışı doğum oranı yükselmiş, tek ebeveyn ile yaşamak zorunda olan çocuk sayısı artmıştır. Boşanma sonucu ortada kalan milyonlarca çocuk, aile yuvasın­dan koparak topluma dağılmıştır.

A.B.D.'de 1987 yılında yapılan evliliklerin yaklaşık yarısı yani %50'si boşann1a ile so­nuçlanmıştır. Hemen hemen 2 milyon çift, evli olmadıkları halde, gayri meşru bir hayat yaşa­maktadır. Aynı yılda doğan çocukların %60'ıboşanmış, ana -babaların çocuklarıdır Fransa'da her 4 evlilikten 1'i boşanma ile sonuçlanmaktadır. Bu oran, ülkenin büyük şehirlerinde %50'yi bulmaktadır. Bu ülkede her yıl yaklaşık 600.000 çift evlenmekte, 100.000 çift de evlenmeksizin, gayri meşru, bir arada yaşamaktadır 

1990 yılında yayınlanan The Book of Viral World Statisticse göre, İngiltere'deki tüm doğumların %19.2'si evlilik-dışı ilişkilerin ürünüdür. Bu oran İskandinav ülkelerinde daha yüksektir: Norveçde 25.8, Danimarka'da %43 ve isveçte %46.6 Kanada'da ilk evliliklerin &40 boşanma ile sonuçlanmaktadır. 1972-1982 arasındaki on yılda boşanma oranı ikiye katlanmıştır. 1986'da boşanma periyodu 3 yıldan 1 yıla düş­müştür. Bu ülkedeki ailelerin %15'i tek ebeveyn ile yönetilmektedir.

İngilterede boşanma oranı Batı Avru­pa’nın en yüksek oranıdır ve son 20 yıllık periyodda dörde katlanmıştır. Almanya'da gerçekleştirilen evliliklerin %34'ü boşanma ile sonuçlanmaktadır. 

Robert T. Francoeur'un "Marriage and the Family in the year 2020 - 2020 yılında evlilik ve aile" isimli kitabında yaptığı tahmine göre bu ülkede 2000 yılında boşanma oranı %80'i bulacaktır. 

ABD Nüfus Bürosu'nun hesaplamalarına göre, ülkede Mart 1987 itibariyle 2.334.000 çift evli olmadıkları halde beraber yaşamaktadır. Bu rakam bir yıl öncesine göre 130.000 fazladır. Evli olmadıkları halde beraber yaşayan çiftlerin sayısı lsveç'de, ABD’nin 4 katıdır. 

ABD'de 1988'de yapılan bir araştırmaya göre Amerikan gençliğinin %52'si 17 yaşına, kadar cinsi teması yaşamakta, tüm kadınların; %80' i de evlilik öncesi ilişki kurmaktadır. Aynı araştırmaya göre, her yıl evlilik-dışı 1.000.000 bebek doğmakta, bunun 400.000'inin hayatına kürtaj ve düşük ile son verilmektedir. Öte yandan aynı ülkede evli kocaların %50-65'i ve evli kadınların % 45-55'i eşlerini başkasıyla aldatmaktadır.

Moskvaya Pravda'da göre (eski) Sovyet­ler Birliğinde vukubulan evliliklerin % 70'i ilk . 10 yıl-içinde çözülmektedir. Doğan çocukların en azından %20'si evlilikdışıdır 

İngiltere de 18-49 yaş grubu kadınların 7'de 1'i evli olmadıkları halde başka erkeklerle yaşan1aktadır. Her 8 çocuktan l'i ana veya ba­basından ayrıdır. Bu ülkede 1983 yılında 6 be­bekten biri gayri meşru ilişkilerin ürünüdür 

Batılılaşma yolunda oldukça mesafeler kat ekmekte olan Çinde, batıdaki eğilimlere paralel olarak, boşanma oranı sürekli yükselmektedir. 1982-87 arasında bu oran % 70'e yükselmiştir.

isveç'de evlenmeye karşı pek talep bu­lunmamakta, evlenenler de taraflardan birinin isteği üzerine hemen boşanabilmektedirler.

ABD'de boşanma oranı 1900-1985 arasında %700 artış kaydetmiştir. 1986 yılı itiba­riyle 3 evlilikten 11i, büyük şehirlerde 2 evlilik­ten 1i boşanmayla sonuçlanmış, evlilik-dışı doğan çocukların oranı %50'yi geçmiştir. Bu ülkede son yıllarda küçük çocuklara cinsi tecavüzler artış kaydetmiş, gençler arasında in­tihar olayları fazlalaşmıştır. Amerikan Alan puttmacher Enstitüsü'nün geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir araştırmaya göre Amerika'da, 15-19 yaş grubundaki her 1000 kızdan 96'sı, lngilterede 45'i, Kanada'da 44'ü, Fransa'da 43'ü, İsveçde 35'i ve Hollanda'da 14'ü çoğunlukla evlilik-dışı ilişkilerden hamile kalmakta; lngiltere'de her 10 çocuktan 1i 18 yaşından önce cinsi tecavüze uğramaktadır. Bu oran 6'dadır. Artık babaların çocuklarına tecavüzü sı­radan olma yolundadır.

             Avrupa Topluluğu'nun Brüksel'deki İs­tatistik Bürosu EUROSTATın araştırmasına göre, Topluluk ülkelerinde son yılda evlilik­dışı doğum oranları 3 kat artmıştır. 1981 ra­kamlarına göre her 1000 doğumdan 92'si evli­lik-dışıdır. Mesela Amsterdam şehrinde 1965 yılında 0/05.6 olan gayri meşru doğum oranı, 1982 yılında 22.4'e yükselmiştir.

The US Department of Health and Human Service adlı kuruluşun tahminlerine göre, ABD de her yıl 1.000.000 çocuk evinden kaçmaktadır. Buna sebep olarak, alkolik ebe­veynlerin baskısı, ekonomik sıkıntılar, fakirlik, zenginlere özenti, serbest hayat özlemi ve ai­lelerin çocukları ile ilgilenmemeleri gibi se­bepler gösterilmektedir. Öte yandan yapılan bir başka araştırmaya göre, evinden kaçan çocukların %57'si boşanmış aile çocuğudur ve %16'sı da babalarını hiç tanımamaktadır.

Batı Avrupa'da 100.000 civarında çocuk hayatını sokaklarda devam ettirmektedir. lngilterede her yıl 15.000 civarında çocuk evin­den kaçmaktadır. Almanya'da bu sayı 20.000'i bulmaktadır. Danimarka'nın başkenti Kopen­hag'da günde' 1.500 çocuğun evinden kaçtığı bildirilmektedir 

Hudson Institute adı kuruluşa göre, ABD de siyahi çocukların yarısından fazlası, hispanik çocukların %35'i ve beyaz çocukların %20'si tek ebeveyn ile yaşamaktadır ve bunlar da kadınlardır.

Batı dünyasında sanayileşmeyle paralellik. arz eden bir olay da kürtajdır. Gerek çocuk sahibi olmaktan kaçınma ve gerekse kürtajın yaygınlık kazanmasıyla nüfusu neredeyse sta­tik hale gelen, hatta bazılarında azalan, batılıülkeler, bu alanda gösterdikleri zaaflarını, üçüncü Dünya Ülkeleri'ne empoze ettikleri "nüfus planlaması" aldatmacasıyla telafi etme çabasına girmişlerdir. 'Bunun son örneğini 5­13 Eylül 1994'de B.M. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nı kullanarak Mısır'daki konferans da göstermişlerdir. Bu konferansın zahiri sebebi ne olursa olsun esas sebebi, üçüncü dünya ülke nüfuslarının gençliği karşısında kendi nü­fuslarının sürekli olarak yaşlanması ve insan bazında, Batı'nın üstünlüğünü konmaktır.

Yapılan bir araştırmaya göre, 2020 yılına gelindiğinde, ABD nüfusunun %44'ü (yarısına yakını) 65 ve daha yukarı yaşta 0Iacaktır. 

Doğurganlık oranı çok azalan ltalya' da hükümet, Avrupa Birliğı'ne müracaatla, ço­cuklu ailelere maddi yardım temini arayışına girmiştir.

Doğunun sanayi devi Japonya'da kürtaj bir gereklilik olarak görülmektedir. Bir feminist gruba göre, "sokaktaki 25-40 yaş grubu kadınlardan 1/3'Ü muhakkak kürtajı yaşamış­tır,,(23). Bu ülkede, son yıllarda boşanma oranı ikiye katlamıştır. 

Yunan Ortodoks Kilisesinin karşı çık­masına rağmen, günümüzde en popüler "doğum kontrol aracı" kürtajdır. Atina Sosyal Bi­limler Merkezi'nin tesbitlerine göre, kürtaj yaptıran yunan kadının %56'sı ilk çocuktan sonra bu yola baş vurmaktadır ve bundan son­raki her doğumu müteakip iki defa kürtaj olmaktadır.

Fransa' da 1981 rakamlarına göre 180.000'i legal olmak üzere, 260.000 kadın kürtaj yaptırmıştır. Londra'da yayınlanan The Times'a göre, Fransa'daki her 4 hamilelikten 1i kürtajla sonuçlanmaktadır. 

Romanya'da hamileliklerin %60'ının sonucu kürtajdır. Bu Ülkede kürtaj o kadar yaygındır ki, Avrupa'nın en düşük oranlı doğumu bu Ülkede olmaktadır. Önceleri teşvik edilen bu yola sonraları diktatör çavuş esko karşı çıkmış ve Romanyalı kadınların 4 çocuk sahi­bi olmalarını istiyorum" diye demeçler vermişti  

Eski Sovyetler - Birliğinde yılda 10.000.000 çocuğun kürtaj yoluyla hayatlarına son verildiği hesaplanmaktadır. Sovyet kadı­nın hayatı boyunca 4 defa kürtaj olduğu belir­tilmektedir(28) .

1984 yılında Mexico Cityde toplanan nüfus Konferansı'nda ABD şu görüşÜ ileri sü­rüyordu: "ABD, kürtajı kabul edilebilir bir aile planlaması elamanı olarak kabul etmemekte­dir,,(29). Ancak bu Ülke, nüfus artış oranları yüksek olan az gelişmiş, gelişmekte olan, Üçüncü dünya Ülkelerine hareketle "bu yolu" tavsiye etmekte, onlara "kolaylık sağlamak için" her türlü teknik araç, gereç ve teknik bil­giyi cömertçe sağlamaktadır. Aynı tür "insani" yardımları Avrupa Topluluğu da yapmaktadır. EC News'un belirttiğine göre, Avrupa Toplulu­ğu Komisyonu, Mısırdaki "Aile Planlaması Merkezine 5 yıllık faaliyetleri için 1.500.000 ECU tutarında mali yardım yapmaya karar verdi. Yapılan bu mali "yardım", Mısırın 5 yıl önce uygulamaya koyduğu nüfus politikasının hedefine ulaşmasında kullanılmak Üzere tahsis edildi. Söz konusu proje kapsamında, Yukarı Mısır'da Kena kırsal bölgesindeki %4.6 olan nüfus artış oranının aşağı ekilmesi için 20 merkezin kurulması da yer alıyor.

2.2. Uyuşturucu Kullanımı

Günümüzde dünyanın her tarafında de­ğişik kalitede ve değişik miktarlarda uyuşturu­cu kullanılmaktadır. Ancak, çok çeşitli alanlar­da dünya liderliğini elinde tutan Amerika, bu hususta da liderliğini muhafaza etmektedir. ABD tek başına, dünyadaki illegal uyuşturucu kullanımının %60'ını elinde tutarak rekor kırmaktadır. Yapılan tahminlere göre günümüz, de bu ülkede, 30 milyondan fazla insan düzenli bir şekilde uyuşturucu kullanmaktadır: Kullanma eğilimi de gittikçe artmaktadır.

 

2.3. İntiharlar ve Ruhi Rahatsızlıklar

 

Sanayi toplumlarının bir başka özellik­leri de, burada yaşayan insanlar arasında intihar olaylarının yaygınlık kazanmasıdır. Moral ve ruhi rahatsızlıklarına çözüm getiremeyen bu insanlar intihar yolunu kurtuluş yolu olarak görmektedirler.

Seçilmiş bazı ülkelerde her 100.000 de intihar rakamları şöyledir: Romanya 66, Ma­caristan 43, D. Almanya 31, Finlandiya 251 Avusturya 25, İsviçre 24, Danimarka 24, B. Al­manya 23, İsveç 19, Lüksemburg 19, japonya 18, Belçika 17, Fransa 17, Kanada 13.

Amerikan Ulusal Ruh Sağlığı Enstitü­sünün 15 milyon dolar sarfederek 6 yılda ger­çekleştirdiği bir araştırma sonuçlarına göre, ABD’deki yetişkinlerin %18.7'si yani 6'da 1'i psi­kiyatrik rahatsızlık içindedir. Bu ülkede, sürekli sıkıntıdan rahatsız 13.100.000, uyuşturucudan muzdarip 10.100.000, depresyondan 9.400.000, şizofreniden 1.500.000 ve davranış bozuklukla­rından 1.400.000 kişi bulunmaktadırC35). 

3. Sonuç 

Tüm verilen açıklamalardan anlaşılacağı gibi, toplumların maddeten gelişmesi, onların mutluluğuna yetmemektedir. İnsanları tatmin etmede "serbest hayat", uyuşturucu kullanımı, alkol tüketiminin artırılması, maddi ge­lirlerdeki artış, şehirleşme oranlarındaki büyü­me ve dev adımlarla  

Kaynak:  Doç. Dr. Salih Şimşek

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005