|
Ekonominin İçerik ve Görüntüsündeki Farklı Değişim
Ekonominin
güç dengeleri yerine oturmaya başladıkça, siyasal
partilerin kadrolan, yüklendikleri işlevler, hatta
propaganda araç ve sloganları dahi değişime
uğramaktadır. Sermaye tabanında gerçekleşen ve
karşı durulmaz bir nitelik taşıyan bu değişim,
buzdağının tepesini de kendine uydurmaktadır. Bu
dayatmacı değişim yaşanırken, örgüt, kendi
elemanlarınca, hem de koskoca bir 1980 deneyimi
yaşandıktan ve bunun sonucunda en çok oy alan parti
konumuna geldikten sonra, başka bir raya
oturtulmaktadır. Zira güç, sermayenindir!
1946'larda Türkiye'de çok partili döneme geçişi
sağlayan ve bundan dolayı demokratik, hatta
kimilerine göre de, sosyal tabanı itibariyle sol
nitelikli hareketin başlatıcısı durumunda olan bir
siyasal kuruluşun devamı olmakla gurur duyduğunu her
fırsatta açıklayan örgüt, böylece büyük sermayeye
teslim oluyordu. O kadar ki, borsanın yükselişi ile
şeker ve diğer maddelere yapılan zamlar aynı günde
gerçekleştirildi.
Hiçbir ekonomide kıt kaynaklar parça bölük
dağıtılamaz. Bu nedenle, siyasal iktidara, ekonomik
güçler dışında kalanların gönül bağı dışında bir
bağla bağlanmalarına izin verilemez. 1980 sonlarına
doğru, dönemin siyasal lideri ve örgütü deşifre
edildikten sonra, örgüt değiştirmek ve yeni örgütü
devreye sokmak gündeme geldiğinde; bir yandan
siyasal tabana destekleri karşılığında, bir miktar
kaynak aktarıma yapmak, fakat öbür taraftan da
örgütü tutmaya yönelik eleman yerleştirme çabasına
girişme gündeme geldi. Bu politikalar, görüntülere
de yansıdı. 1980 politikaları ile ezilen grupların
yüklerini hafifletmeye yönelik önlemler (vergi
cezası affı, asgari kurumlar vergisi, vb. gibi)
geliştirildiğinde nazik insanlar arasında
centilmence küfürleşmeler görüldü ve bu dönemde
Kabine'de farklı tutumlar sergilendi.
Ekonomik gücün aracı konumuna getirilen siyasal
örgütün büyük kitleler tarafından coşku ile
desteklenebilmesi için, büyük çıkar bağı ile
bağlananlar yanında, ufak çıkarlar ya da duygu bağı
ile bağlananlar kitlesinin ya ufak kabaklarla ya da
milliyetçi nutuklar veya benzeri esintilerle
avutulması gereklidir. Türkiye'nin kaderinde etkili
olan ve hiç kuşkusuz, bir süre daha etkili olmaya
devam edeceği sezilen bir partinin başkan adayları,
propaganda konuşmalarında ne gelir dağılımı, ne
sosyal haklar, ne eğitim politikası gibi konulara
girmiş, ne de, birinci parti olmalarının nimetini
oluşturan 1980 olumsuzluklarını dile getirmiştir.
Böylece, yeni politikalarla kaynakları kendilerine
doğru yöneltecek kadroları oluşturan çıkar ve hesap
sahibi çevreler, gençleşme yenileşme vb. esintilerle
avutulan, duygu ve heyecan sahibi büyük kitleleri
yönlendirme ve tabana çekme hazzını yaşamış
oldular.
Aynı kulvarda koşan birden fazla aracın,
aralarındaki rekabet nedeni ile hem iç hem de dış
çıkar çevrelerine önemli bir avantaj sağlayacağı
açıktır. Önemli olan, örgütün can damarı
konumundaki, kaynak sahibi hakim güçleri memnun
etmek olduğuna göre, birbiri ile rekabet etme
durumunda olan örgütler, bir yandan hakim
çevrelerin isteklerini karşılamada en yüksek
dikkati gösterirken, diğer yan-dan da büyük
kitleleri avutmada inanılmaz teknik ve yöntemler
geliştireceklerdir. Bu arada, işler yürüyor gözüksün
diye, örneğin Yeni Türkiye Fonu gibi fonlara göz
yumuluyor ve böylece oluşan hareketliliği, biz de
gelişme diye algılıyor olabiliriz.
Türkiye'nin gençleşmeye, atılım yapmaya, dünyada söz
sahibi olmaya, hiç kuşkusuz hakkı da vardır, bunu
gerçekleştirmeye yeterli gizli gücü de! Ama bu gücün
açığa çıkartılması; insan gücü yaratmak, fırsat
eşitliği oluşturmak, ciddi tasarruf yaratarak,
bunları üretim kaynağına dönüştürmekle olasıdır.
Globalleşen bir dünyada milliyetçilik görüşü, ya
bazı çevrelere mesaj, ya da olmayacağına inanılanın,
düşünce ve çevrede bastırılma çabası anlamına
gelir. Gerçekten gençleşen ve kabuk değiştiren
Türkiye'de daha cesur ve gerçekçi mesajlar
üretilmelidir.
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|