Enflasyon, Büyüme Ve İşsizlik
Büyüme, bir ülkenin mal ve
hizmet üretim kapasitesindeki artıştır.
Diğer bir tanıma göre,
ülke ekonomisinin temel değişkenlerinde (işgücü,
tabi kaynaklar, sermaye) kişi başına daha yüksek bir
reel hasıla sağlayacak şekilde gövde ve hacim
genişlemeleri olarak da tanımlanabilir.
Az gelişmiş ülke
ekonomilerinin sağlıklı bir büyüme yoluna girmesine
üç engel vardır. Bunlar;
- Bilgi ve teknolojik
beceri yetersizliği,
- Yurtiçi tasarrufların
gerekli yatırım seviyesinin gerisinde kalması,
- Ödemeler dengesinde,
döviz gelirlerinin giderlere oranlara az olarak
gerçekleşmesidir.
Bunlara paralel olarak
büyümeyi etkileyen faktörleri şu şekilde
sıralayabiliriz:
- Nüfus artışı
- Tabi Kaynaklar
- Sermaye
- Teknolojik Gelişme
Büyüme ile ilgili kabul
görmüş iki teoriden bahsetmek gerekir.
Okun Yasası:
Amerikan ekonomisine
ilişkin büyüme ile işsizlik rakamlarını inceleyen
Arthur Okun, reel büyüme oranının yüksek olduğu
yıllarda, işsizlik oranının düştüğünü, aksine reel
büyüme oranının düşük kaldığı hatta negatif olduğu
yıllarda işsizlik oranının arttığını saptamıştır.
Arthur Okun’un reel büyüme oranı ile işsizlik
arasındaki ilişkiyi bir formülle ifade etmesi, bu
görüşün daha sonra Okun yasası diye ifade edilmesine
neden olmuştur.
Yoksullaştıran Büyüme:
Hint asıllı
iktisatçı Jagdish Bhagwati tarafından geliştirilen
teoriye göre dış ticaret hadlerindeki bozulma
sonucu, ekonomik büyüme ülke refahının eskisinden
daha düşük bir düzeye indirilebilir. Bhagwati bu
görüşünü makalesinde teorik olarak ortaya koymuş ve
teorisine “Yoksullaştıran Büyüme” adını vermiştir.
İlgili teoriye göre bir ülke şiddetli dış ticaret
haddini ve tatmin düzeyini terk etmeyi tercih etmiş
ve yeni oluşan dengede eski dengeye göre daha çok
üretim yapılabilmesine rağmen daha az düzeyde bir
tatmin düzeyi yakalamıştır. Dolayısıyla dış ticaret
haddindeki artış üretimi arttırmasına rağmen belli
ölçüde refah kaybına neden olmuştur. Fakirleştiren
büyüme gerçek hayatta çok sık rastlanan bir durum
değildir. Böyle bir gözlemlemesi durumunda devletler
otoritelerini kullanarak örneğin gümrük vergilerini
arttırmak veya ihracatı caydırmak gibi politikalarla
duruma müdahale edebilir ve dış ticaret artışından
kaynaklanan refah kaybını engelleyebilirler. Bu tarz
bir olgu daha çok iç piyasalarda talebin esnek
olduğu ürün piyasalarında gözlemlenir.
24 Ocak 1980 kararlarıyla
Türkiye’nin ekonomik yapısı, önceki dönemlere göre,
bir değişme ve serbestleşme trendine girmiştir. Bu
değişim, beraberinde birçok mal ve hizmetin ülkeye
kolaylıkla ithal edilmesini sağlamıştır. İhracatı
artıracak çeşitli önlemler alınmasına rağmen
ihracattaki artış ithalattaki artışı karşılayacak
düzeye erişememiştir. Bu durum mevcut dış ticaret
açıklarının daha da büyümesine neden olmuştur. Dış
ticaret açıklarını iyileştirmek için uygulanan
politikalar istenen sonuçları vermemiştir.
1989-2004 yılları arasında
uygulanan sürekli yüksek döviz kuru politikaları
nedeniyle yoksullaştıran büyüme gözlenmiştir.
Türkiye 2004 yılında, tarihinin en yüksek ihracat
rakamlarına ulaşırken dış ticaret hadleri de %103.3
seviyelerine kadar çıkmıştır.
Ülkemizde uzun yıllardan
beri süregelen işsizlik sorunu son yaşadığımız
krizle beraber en yüksek seviyesine çıkmıştır.
Ekonomideki istikrarlı büyümeye karşın işsizlik
oranlarının sürekli arttığı görülüyor. Ekonomistler,
üretim olmadığı için işsizlik rakamlarının da
sürekli yükselen bir grafik izlediğini ifade
ediyorlar. Türkiye ekonomisinde büyüme oranı ile
işsizlik oranı arasında karşılıklı bir nedensellik
ilişkisi bulunmamaktadır. Nedensellik ilişkisinin
yönü sadece işsizlik oranından büyüme oranına doğru
bulunmakta, büyüme oranından işsizlik oranına doğru
bir nedensellik ilişkisi ise bulunmamaktadır. Bir
başka ifade ile Türkiye ekonomisinde işsizlik
iktisadi büyümeyi etkileyen faktörler içinde yer
almakta fakat iktisadi büyümenin yüksek veya düşük
oranda gerçekleşmesi işsizliğin oluşmasında veya
işsizliğin önlenebilmesinde herhangi bir etkiye
sahip bulunmamaktadır.
Büyüme Hızı ve İşsizlik
Oranları ve Enflasyon
Yıllar |
Büyüme Hızı |
İşsizlik Oranı |
Enflasyon |
2000 |
5.4 |
6.2 |
39 |
2001 |
-6.3 |
8.4 |
68.5 |
2002 |
0.3 |
10.3 |
29.7 |
2003 |
8.1 |
10.5 |
18.4 |
2004 |
10.0 |
10.3 |
9.3 |
2005 |
8.5 |
10.0 |
7.7 |
2006 |
5.9 |
9.9 |
9.6 |
2007 |
8.1 |
8.8 |
8.4 |
2008 |
7.3 |
10.6 |
10.06 |
2009 |
5.9 |
14.9 |
6,53 |
Kaynak:
DPT, Temel Ekonomik Göstergeler
Tablodan da anlaşılacağı
üzere enflasyon oranlarının yıllar itibariyle
düşmesi işsizlik üzerinde olumlu bir etki
yapmamıştır. Britanyalı iktisatçı William Philip
1958 yılında enflasyon ile işsizlik arasındaki
ilişkiyi modelleyen bir yapı bulduğunda teori
üzerinde bu kadar tartışma çıkacağını düşünmemiştir.
Philips Curve ismiyle anılan bu ilişki temel olarak
yüksek enflasyon dönemlerinde işsizliğin düşük
olduğunu, düşük enflasyon dönemlerinde işsizliğin
yüksek olduğunu savunmaktadır.
|