|
Esnaf Ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet
Kooperatiflerinin Yeniden Yapılanması Sorunu
Esnaf ve Sanatkarların kredi
ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için 1950'li
yıllarda Raiffeisen Kooperatifleri örnek alınarak
oluşturulan ve 2005 yılı verilerine göre 228 355
esnafa 1.558.546.562 YTL kredi kullandıran Esnaf ve
Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri, günümüz
koşullarında yeniden yapılanma ihtiyacı
içerisindedir. Esnafın Halk Bankasından aldığı
kredilere kefil olan ve bunun karşılığında esnaftan
%3 Risk Fonu, %3 Kooperatif Komisyonu, %1 Üst
Kuruluş Fonu, %1 Sermaye Bloke Kesintisi olmak üzere
toplam % 8 kesinti ve masraf karşılığı tahsil eden
kooperatifler, kredi maliyetlerini önemli ölçüde
yükseltmekte ve esnafın, kooperatifler aracılığıyla
kullandığı kredilerin faizleri fiilen, bankalar
piyasasındaki cari kredi faiz oranlarının üzerine
çıkmaktadır.
Nitekim bugün, esnaf ve sanatkarlarımıza,
Kooperatifler aracılığıyla kullandırılan Türkiye
Halk Bankası kredilerinin yıllık %13 olan faiz
oranı, esnafın aylık %1.08 faiz oranıyla kredi
kullanabildiği gibi son derece olumlu bir tablo
ortaya koymasına karşın, gerçek maalesef böyle
değildir. Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinin
bu kredi hizmetlerine aracılık etmenin karşılığı
olarak kredi maliyetleri üzerine yükledikleri ilave
%8 kesinti ve masraf ile birlikte fiili faiz oranı,
yıllık %26.68'e, aylık %2.22'ye yükselmektedir.
Daha açık söyleyişle Hükümetçe belirlenen Hazine
destekli faiz oranları kağıt üzerinde kalmakta,
gerçekte esnaf ve sanatkarlar için kredi maliyeti
aylık %2.22 gibi piyasa hadlerinin çok üzerinde
gerçekleşmektedir. Oysa, bugün pek çok özel
bankanın tüketici ve gayrimenkul kredisi faiz
oranları, esnafın Kooperatifler aracılığıyla
kullandığı Halk Bankası kredi faiz oranlarının
altındadır. Daha açık söyleyişle, Esnaf Kredi ve
Kefalet Kooperatifleri cari faaliyetleriyle, Halk
Bankası kredilerinin maliyetlerini artıran bir
fonksiyon icra etmektedirler. Banka, esnafa verdiği
kredi için istihbaratını kendisi yapmakta, ticari
itibar ve teminat yönünden yeterli bulduğu esnafı
kredilendirmektedir. Kooperatifler ancak, bankanın
kredi tahsis kararından sonra devreye girebilmekte
ve dolayısıyla verilen kefalet, aslında banka için
çok da gerekli olmayan bürokratik bir işlem
niteliğinde gözükmektedir. Kredilerle ilgili tüm
işlemler bankaca gerçekleştirildiği ve kredi tahsis
kararı bankaca alındığı cihetle, kooperatiflerin
krediye aracılık etmeleri nihai ve belirleyici bir
işlem özelliği taşımamaktadır.
Kredilerin esnafa maliyetinde, aracılık
hizmetlerinden kaynaklanan bu ilave yüklerin yanı
sıra, hükümetin son dönem özelleştirme politikaları
da esnafın finansman sorununun giderek büyüyeceğine
işaret etmektedir. Gerçektende, Türkiye Halk
Bankasının özelleştirilmesi çalışmalarının son
aşamalara gelmiş bulunması, bu Banka aracılığıyla
kullandırılan Hazine destekli kredi uygulamalarının
da sona ermesi sonucunu doğurabilecektir. Son derece
yüksek bir olasılık olan böylesi olumsuz koşullara
hazırlık bağlamında olmak üzere Esnaf Kredi ve
Kefalet kooperatiflerinin çalışma ve organizasyon
yapısında değişikliklere gitmek ve radikal çözümler
ortaya koymak zorunluluğu vardır. Pek çok liberal
iktisatçının savunduğu gibi burada çözüm, esnaf
kredi ve kefalet kooperatiflerinin kapatılması
değildir. Tüm ülke sathına yayılmış 32 Bölge
Birliği, 900'ü aşkın kooperatifi ve 1 milyon 500
bin üyesiyle bu teşkilat, cumhuriyetimizin yarım
asrı aşkın emeğinin mahsulüdür. Anadolu'nun en uzak
köşesinde, yürürlükteki hukuki düzenlemelere uygun
faaliyet gösteren ve gerçekten kurumsallaşmış olan
bu teşkilatın kapatılması ülke için göz ardı
edilemez bir kayıptır. Böylesi bir kurumsal yapıyı
yeniden oluşturabilmenin maliyeti Türkiye gibi
gelişmekte olan bir ülke için oldukça yüksektir.
Yapılması gereken, böylesine etkin ve yaygın bir
yapıyı reorganize ederek esnafın hizmetine
sokmaktır. Türkiye'nin büyük zaman ve kaynak
fedakarlıklarıyla oluşturulan böylesi kurumsal
yapıları bir çırpıda gözden çıkarma lüksü olamaz.
Yapılması gereken Amerika'ya yeniden keşfetmek de
değildir. Avrupa Birliği ülkelerinde esnaf kredi ve
kefalet kooperatiflerinin yeni koşullara uyum
bağlamında üstlendikleri yeni fonksiyonlar bu konuda
Türkiye için örnek alınabilir bir modeldir. Bu
bağlamda olmak üzere ilk akla gelen bu kuruluşların
kefalet fonksiyonlarının giderek geliştirilmesi ve
bu sistemin yalnızca Türkiye Halk Bankası için değil
tüm banka sistemince kabul görecek bir standarda
yükseltilmesidir. Daha açık söyleyişle esnafın tüm
bankalardan talep edecekleri krediler için esnaf
kredi ve kefalet kooperatifleri kefil olabilmeli,
bu kefalet bürokratik olmayan pratik yöntemlerle
uygulanmalı ve tüm bankalarca kabul gören saygın bir
müessese olarak oluşturulmalıdır.
Esnaf kredi ve kefalet kooperatiflerinin yeniden
yapılandırılması bağlamında önerilebilecek bir diğer
husus da bu kooperatiflerin yalnızca kefalet
müesseseleri olarak değil aynı zamanda birer banka
gibi faaliyet gösterebilmeleridir. Gerçektende,
Kooperatiflerin belirlenen konu ve limitlere kadar
olan kredi taleplerini doğrudan karşılamaları, bu
limit veya konular dışındaki kredi taleplerini
bankalara kefalet vermek suretiyle temin etmeleri bu
konuda bir diğer model önerisi olarak
düşünülebilir.
Esnaf ve sanatkar kredilerinin geri dönüş oranının
yüksekliği (%95), kooperatifin kredi tahsis
faaliyetlerindeki riski minimuma indirebilecek bir
üstünlüktür. Esnaf Kredi ve Kefalet
Kooperatiflerinin, önemli bir bölümünün gayrimenkul
yatırımlarına bağlanmış bulunduğunu bildiğimiz
kaynakları, böylesi bir sistemi oluşturmak için yine
de yeterli kabul edilebilir. Kaldı ki Avrupa Birliği
fonlarından ve Avrupa'daki kardeş kuruluşlardan
sağlanabilecek ilave finansman kaynaklarıyla bu yapı
güçlendirilebilir ve Hazine'nin de desteğiyle temin
edilecek kaynaklar esnafa doğrudan kredi tahsisi
için kullanılabilir.
Bütün bunların yenilikçi ve değişimci bir yaklaşımla
süratle ele alınması gereği vardır. Görülen odurki
esnaf kredi ve kefalet kooperatiflerinin değişen
dünya ve ülkemiz koşullarına paralel olarak yeniden
ve ivedilikle yapılandırılmaması halinde,
cumhuriyetin önemli kazanımlarından biri olan ve
ülke insanının kıt kaynaklarıyla oluşturulan bu
önemli kurumsal yapı faaliyetlerine son vermek
durumunda kalacak ve bu da ülkemiz ve
kooperatifçilik hareketimiz için gerçekten bir kayıp
oluşturacaktır.
|