Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Gecekondu Sorunu ve Şehirleşme 

Halil Ürün 

Genel Görüntü 

"Bir ağacın ölümü, büyük bir mimari eserin kaybı gibi bir şeydir. Ne çareki biz bir asırdan beri, hatta biraz daha fazla, ikisine de alıştık. Gözümüzün önünde şaheserler birbiri ardınca suya düşmüş, kaya tuzu gibi eriyor, kül, toprak yığını oluyor. İstanbul'un her sem­tinde sütunları devrilmiş, çatısı harap, içi süp-rüntü dolu medreseler, şirin küçük semt cami­leri, yıkık çeşmeler var. Ufak bir himmetle gü­nün emrine verilecek halde olan bu eserler hergün biraz daha bozuluyor. Âdeta bir salgının, artık kaldırmaya yaşayanların gücü yet­meyen ölüleri gibi oldukları yerde uzanmış ya­tıyorlar. Gerçek yapıcılığın mevcudu muhafa­za ile başladığını öğrendiğimiz gün mesut ola­cağız." Bu satırların sahibi Ahmet Hamdi Tan-pınar "Beş Şehir" adlı eserinde İstanbul, Bursa, Erzurum, Konya ve Ankara'yı anlatırken o gün bile bir çok tarihi kıymetin yokolmakla karşı karşıya olduğunu pek açık biçimde ifade edi­yor. Şehirlerimizin yıllardır çarpık görüş ve an­layışların yönetiminde bugün içine düşürül­dükleri durumu görseydi kimbilir Tanpınar daha neler yazacaktı!. 

Osmanlının zaman içinde tarih ve kül­tür dokusu ile süslediği şehirlerimiz bugün ge­cekondu ve çarpık yapılaşma olgusu ile nere­deyse "Arsa ve gecekondu" mafyalarının cirit attığı, hayatın her geçen gün çekilmez olduğu garip mekanlar halinde, adeta enkaz olarak "Milli Görüş" kadrolarına teslim edilmiştir. Yıl­lardır üst üste yığılan alt yapı problemleri; sos­yal patlamaları-, sağlık ve eğitim sorunlarını da beraberinde getirmektedir. 

İşsizliği kırsal bölgelerde çözecek olan tedbirleri yerinde alamayan bu yüzden de şe­hirlere göçü önleyemeyen çarpık siyasal gö­rüşler yüzünden bu gün nüfusumuzun yan­dan fazlası kentlere taşınmıştır. Ülkemizin iler­lemesi bakımından kaçınılmaz ve olumlu bir gelişme gibi görünen şehirleşme, optimal sı­nırlar aşıldıktan sonra gerçekte sağlıklı büyü­meye ayak bağı olabilmektedir. Konut buna­lımları, doğa ve tarih değerlerimizin tahrip edilmesi, alt yapı yetersizlikleri, sağlıksız kent­leşmenin belirtileri olarak ortaya çıkmaktadır. 

Bu gün büyük şehirlerimize göç olduğu gibi, artık azmanlaşan ve insanları adeta soluk alamaz hale getiren bu mekanlardan da küçük yerleşim birimlerine az da olsa göç olayı ya­şanmaktadır. Bu da bizi daha huzurlu,suyu, toprağı, havası bozulmamış, trafik keşmekeşi yaşanmayan, gürültüden arınmış, alt yapısı ta­mamlanmış, bütün sosyal, sağlık ve eğitim ku­rumları yerince ve yeterince düşünülmüş yeni şehirlerin inşaasına sevketmektedir. 

Bunu ancak kendine güvenen, taklitçi­likten uzak kendi milli düşüncesini cesaretle savunan ve uygulamaya çalışan kadrolar başa­rabilir, Aksi halde, ülke köşe dönücülerin eli­ne terkedilecek olursa daha pek çok tarihi ve kültürel değerlerimiz elimizden çıkar. 

Şehirlerimiz Bu Hale Nasıl Getirildi? 

Ülkemizde, özellikle büyük kentleri­mizde gecekonduların ortaya çıkışı 1945 yılla­rına kadar uzanır. Bu tarihlerde gecekondu yapımı ve buralardaki yaşayış, ne yazıkki ge­çici olarak nitelenmiştir. Ancak zaman içeri­sinde bunların kalıcı oldukları büyük ölçüde kendisini hissettirmiştir. Gecekondu yapılma­sının nedenlerinin başında; 

- Artan nüfus karşısında konut üretimi­nin yetersizliği,

-  İşsizliğin neden olduğu kırsal kesim­den şehirlere göç,

- Sorumsuz iktidarların denetim ve oto­ritesinden yoksun bir şekilde taşınmaz mallar değerinin aşırı derecede artması,

- Ucuz konut ve arsa sahibi olmak ama­cı ile hazine ve kamu arazilerinin işgal edilme­si,

- Gecekondu ve kaçak yapılaşmayı hız­landıran siyasal kararlar (imar affı, denetimsiz­lik, arsa mafyası v.b)

Tüm bu nedenler gecekondu sorununu bugünkü boyutlara ulaştırırken, düzensiz şe­hirleşmeyi de beraberinde getirmektedir.

Özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan yerlerde, mesken arzında görülen açık, şehir­lere göçetmiş olardan gecekondu yapmaya zorlamaktadır. 

Şehir topraklarının mülkiyet yapısı içeri­sinde mahalli idarelerin tasarrufları altında bü­yük mesken projelerini uygulayacak arsalann olmaması, dar gelirli kimseleri mesken üret­mek amacıyla istenilmeyen istikametlere sevketmektedir. Gecekondu bir zorunluluğun bir umutsuzluğun kimi zamanda bir umudun yer­leşme düzenine yansımış şeklidir. 

Diğer taraftan şehirlerde imar planlarına göre üretilen imar parselleri ile inşa edilen meskenlerin maliyeti devamlı şekilde artış göstermiştir. Bu durum karşısında şehirle göç eden insanlar; ya iş merkezlerine yakın bir yerde ucuz, kiralık mesken arayışına yönelmiş ya da şehirdeki mesken stokunun az olması dolayısı ile şehire gelişlerinin ilk gününden iti­baren bir gecekondu kiralayarak, yaparak ve­ya satın alarak yerleşmişlerdir. Her iki şekilde de, göç eden insanların gayesi sınırlı maddi imkanlarla ucuz konut sahibi olmaktır. 

Gecekondu bölgelerinin ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik sorunları yanında şehircilik meseleleri de vardır. Şehircilik mese­leleri daha çok gecekondunun yapıldığı arazi­nin mülkiyeti, plansız gelişimi, çarpık yapılaşma ve kamu hizmetlerinden yararlanma duru­mu ile ilgili sorunları kapsar. 

Yasal Düzenleme Yeterli Değil 

Ülkemizde gecekondu politikasını dü­zenlemesi gereken gecekondu kanunu eko­nomik, sosyal ve kültürel meseleleri bir tarafa bırakarak sadece şehircilik açısından mesele­leri çözmeye çalışmıştır. Bunun etkili bir poli­tika olacağını düşünmek yanlış olur. 

İnsanca yaşamaya çoğukez elverişli ol­mayan bu yerleşmeler konusunda bir çok po­litikalar üretilmiştir. Bu politikalann birbirine benzeyen yönleri şehircilik açısından iyileştir-. me, yıkma, önleme ve yeniden yerleştirme ad­ları altında toplanabilir. Bu politikalar yasalara dökülmüştür. Ne varki kökeninde toplumsal ve ekonomik sorunların bulunduğu, gelişme düzeyi yetersizliğinin yattığı bu olguyu, yasa­larla söküp atmanın imkansız olduğu anlaşıl­mıştır. Bu nedenle bir oldu - bitti olarak kabul edilen bu yapılar fen ve teknik imkanlar kulla­nılarak kent hizmetlerinin temini ve iyileştiril­mesi gecekondu politikalarının en önemli bir niteliği olmuştur. 

Ne Yapmalı? 

Gecekondu sorunu çözmek, yıkmakla ve nüfusu başka bir yere taşımakla değil, so­runun toplumsal-ekonomik temellerine in­mekle gerçekleşecektir. Gelir dağılımının dü­zeltilmesi yanında, kentleşmenin hızına, biçi­mine, yurt düzeyine dağılmasına hakim ola­cak politikalarla, sanayileşmede güdülecek politika, gecekondu sorununu uzun sürede çözmeye yardımcı olacaktır.

Ayrıca imar ve gecekondu afları bütün dünyada kentleşme problemine çözüm getire­meyen, problemi körükleyen gecekodu ve imardtşı yapılaşmayı özendiren periyodik yöntemler olarak bilinirken; bizde bu uygula maların sakıncaları hala tam olarak anlaşıla­mamıştır. İmar ve gecekondu aflan yapılan ya­pıların bağışlanması ile yetinmeyip kent topra­ğının da cömertçe dağıtılmasını içerdiği için, bu sakıncalar telafisi çok zor boyutlara ulaş­mıştır. 

Planlama Şart 

Günümüzde insan onuruna yaraşır, top­lum yararına uygun çözümler için çok önemli bir olgu ortaya çıkmıştır. Bu da Planlama dır. Kentin ve toplumun çıkarıyla bireylerin çıkarı­nın kesiştiği optimal çözüm planlama için esas kabul edilir. Tüm imar mevzuatlarının ve uy­gulamalarının gerçekte bir denge içinde tutul­ması, güç olan bu iki amacın bir arada tahak­kukunu sağlayacaktır. 

Ne varki kişiler sahip oldukları toprak­tan en çok yarar sağlamayı düşündüklerinden, belediyelerin de seçimle iş başına gelen ku­rumlar olması "arsa spekülatörlerinin" imar ku­rallarını çoğu kez hiçe saymalarına yol açar. Bu sebeple imar planlarını yozlaştırmadan uy­gulamaya çoğu zaman fırsat bulunamaz. Bu geniş açı içerisinde belediyelerimiz kendi tek­nik ve mali imkanları oranında imar problem­lerini çözmek durumundadırlar. 

Bize göre; şehirleşmede en çok dikkat edilecek husus, "arazi kullanımının" iyi yapıl­masıdır. Yani meskun alanları, ticaret ve sana­yiye ayrılan mekanları, yeşil alanları ve sosyal ihtiyaçlar için gerekli olan alanları iyi tesbit et­mek gerekir. Yeni yerleşimleri iktisâdi ve sos­yal açıdan şehir merkezinin bağımlılığından kurtarmak gerekir. Bu da çok merkezli yerle­şimlerle olur. Bunun için şehircilikte "yıldız kümesi" tabiri kullanılmaktadır. Çok merkezli yerleşimlerde merkezlerin birbirine mesafesi isabetli seçilmelidir. Dikkat edilcek diğer bir husus ise meskun alanla iş merkezlerinin şehir merkezi geçitli olmamasıdır. Yani işi şehrin bir yakasında konutu da şehrin öbür yakasında olursa bu kişi şehrin mevcut ulaşım imkanları­nı zorlayacaktır. Bu yolla insanlar hem maddi kayıplara uğrayacak hem de ömürlerinin bü­yük bir kısmını yolda harcayacaklardır. 

Özet olarak; imar planlarının iyi uygula­nabilmesi, arazinin gerçekçi olarak kullanılma­sı, hizmetlerin programlı bir biçimde tamam­lanması için, belediyeler mali kaynak aramanın yanında eldeki kaynakları  en rasyonel yöntemlerle yatırıma dönüştürmelidir. 

Çözüm İçin Bir Örnek: Konya 

Konya'da geçmişten günümüze kadar uygulanan istikrarlı imar politikaları ile gece­kondulaşmaya göz yumulmamıştır. Zamanımı­za kadar ülkemizin gecekondusu olmayan na­dir kentlerinden birisi olmuştur. Bunun başlı­ca sebepleri şunlardır:

- Hazine arazileri üzerinde belediyemi­zin sürekli denetimi,

- Planlama ilkeleri çerçevesinde şehrin makroformunun sürekli kontrol altında tutul­ması,

-  İmar planlarında gecekondu önleme bölgelerinin tahsis edilmesi ve bunların uygu­lamaya geçirilmesi, toplu konut kanununun yürürlüğe girdiği 1984 yılından beri toplu ko­nut alanlarının tesbit ve ilan edilmesinde bele­diyemizce gereken hertürlü kolaylıklar göste­rilmiştir. 

Bilindiği gibi toplu konut alanları bele­diyenin uygun görüşü halinde, Valilikçe ilan edilmektedir. Tahsisler iki yolla yapılmaktadır. 

Belediyemize müracaat eden ve arsaları kendilerine ait olan kooperatiflerin talepleri incelenerek 2.800.000 m2 alan toplu konut alanı olarak ayrılmıştır.

Ayrıca mülkiyeti belediyemize ait olan 3.300.000 m2 lik 3 nolu Gece Kondu Önleme Bölgeside Toplu Konut alanı olarak ayrılmış­tır. 

Bu alanda 13.100 konutun halen inşası devam etmektedir.

Arsa tahsisleri belediyemizce yapılmış­tır. Kooperatifler marifetiyle yapılmakta olan bu konutlardan 1000 tanesi tamamlanmıştır. 

Tahsis bedeli olarak konut başına 5.000.000 TL. alınmaktadır. Bu bedel 10 yılda ödenecektir/Yani yılda 500.000 TL. alınmakta­dır. Bölgenin altyapılan da belediyemizce ya­pılmaktadır. Alınan bedele altyapı ücretide dahildir. Burada şunu önemle vurgulamakta ya­rar vardır. Konya, gerek belediyece üretilen belediyeye ait arsaların kooperatiflere tahsis edilmesinde, gerekse» özel şahıslara ait arsala­rın planlanarak parselasyonlarının yaptırılıp inşaata elverişli hale getirilmesinde öncüdür. 

Türkiye'de arsa üretiminde, ilk sıralarda yer almamız nedeni iledir ki kooperatif sayı­sında ve konut üretiminde çok iyi durumda­yız. Yani Konya'da konut sıkıntısı yoktur. 

Ayrıca, sanayi bölgelerinde ve küçük sanayi sitelerinin kurulmasında belediyemiz hep önderlik etmiştir. Sanayiciye ve küçük sa­nayi erbabına arsa tahsis eden belediyemiz bu yerlerin altyapılarımda tamamlamıştır. 

Merkezi Yönetimlerin Yanlışı 

Hernekadar 775 sayılı kanunun 3 ncü maddesine göre "Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin belediyeye ve mücavir saha­sı sınırları içerisinde olanlar, kanunda belirti­len amaçlarda kullanılmak üzere bedelsiz ola­rak ilgili Belediyelerin mülkiyetine geçer", de­nilmekte ise de son zamanlarda bu konuda Hazineye yaptığımız bütün başvurular sonuç­suz kalmıştır. Danıştay da 1989 tarih/1477 sa­yılı kararı ile 3194 sayılı imar kanununun 11 nci maddesinin son fıkrası uyarınca "imar pla­nı kapsamında kalan mer'a yaylak, kışlak ve harman yeri gibi tescil harici yerler ile, Devle­tin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yer­lerden olması nedeni ile tesbit harici bırakıl­mış yerler,- imar planının kesinleşmesi ile bu vasıflarını yitirerek imar planındaki kullanım amacına konu ve tabi olacağından, imar par­selasyon planlannın tescili sırasında, imar pla­nında meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal gibi umumi hizmetlere ayrılmış yerler dışında kalan ve ko­nut, sanayi, ticaret alanı gibi özel mülkiyete konu olan kısımlar arsa vasfı ile Maliye Hazi­nesi adına tescil edilecektir." denilmektedir. 

Halbuki bu alanlar daha önce 1580 sa­yılı yasa uyarınca Belediyeler adına tescil olunmakta idi. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün genelgesi de bu doğrultuda idi. Bu defa Danıştayca böyle bir karar verilmesi ile Belediyeler arsa sahibi olmaktan mahrum edilmişlerdir. Ayrıca Belediyelere bu tarihten önce intikal eden arsaların da geri alınması için davalar açılmıştır. Bu arsaların Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne gelir temini amacıyla devri üstelik de KİT'lerin özelleştirme progra­mına alındığı bir devrede Hükümet'in bu tavrı tam bir tezattır. 

Diğer yandan Arsa Ofisi Kanunu, arsa­ların aşırı fiyat artışını önlemek, konut, sanayi ve turizm bölgeleri ve kamu tesisleri için arazi ve arsa sağlamak amacıyla 1969 yılında çıkar­tılmıştır. Nevar ki bu güne kadar sınırlı bir kaç ilin ye bir kaç projenin dışında arsa temin et­me yoluna gidilmemiştir. Yani özel mülkiyet-deki arazi ve arsalar kamulaştırılarak ihtiyaç sahiplerine tahsis edilmemiştir. Şimdi Hükü­metin yeni bir uygulama ile yapmak istediğine gelelim. Arsa Ofisi Kanununun amacına uy­gun olarak arsa spekülasyonunu önlemek ve ihtiyaç sahiplerine arsa tahsis etmek maksa­dıyla Hükümetçe Hazineye ait arazi ve arsalar olduğu gibi satılacaktır. Ancak, bu durumda bazı spekülatörler arsaları kapatacaktır. Mese­la biz 3 Nolu Gece Kondu Önleme Bölgesinde 13.100 konutluk arsayı 13.100 kişiye tahsis ederken Hükümetin tasarladığı usule göre bu­ranın tamamını bir veya birkaç kişi alabilecek­tir. Bu yolla spekülasyon önlenmez daha da körüklenir. Dar gelirlilerin Ankara'da ihaleye katılmalannın birkaç gün orada konaklamala­rının ne kadar mümkün olabileceğini sizin takdirlerinize bırakıyorum.

Bu usulün başka önemli bir sakıncası da kamu kurum ve kuruluşlarının arsa temin edememesi olacaktır. Yani Milli Eğitim okul yapmak için arsa bulamayacak, Sağlık Bakan­lığı hastahane, sağlık ocağı vs. yapamıyacak-tır. Bu bakımdan hazine arazilerinin satılarak elden çıkarılmasını fevkalade sakıncalı bulu­yorum. Özellikle arsa sıkıntısı içerisinde olan şehirler daha da sıkıntılı duruma düşecekler ve yaşanamaz şehirlerin sayısı artacaktır. 

Arsa Ofisi, kuruluş kanununa uygun iş­ler yapmalıdır. 

Hazine arazi ve arsaları 1966 yılından beri yürürlükte olan 775 sayılı yasa kapsamın­da kullanılmalıdır. Bu sayede hem dar gelirli­lerin konut sahibi, işyeri sahibi olmalan, hem de kamu kurum ve kuruluşlarının arsa sahibi olarak daha iyi hizmet yapmaları sağlanmış olacaktır.

Hazine arazileri 775 sayılı yasa uyarınca belediyelere bedelsiz devredilecek olursa, "Gecekondu ve arazi mafyasının" yağmasın­dan daha kolay korunur. 

Sonuç 

Gecekondulaşmayı önlemek için: Hükümetçe alınması gereken tedbirler 

-  Kırsal kesimden şehirlere gücün ön­lenmesi için gerekli sosyo-ekonomik tedbirle­rin alınması,

-  Gerek imar planı kapsamında kalan, gerekse imar planı yapımı çerçevesinde değer­lendirilmesi kolay olan mer'a, yaylak, kışlak, ve harman yeri gibi tescil harici yerler ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlerin Belediyelere hızlı bir şekilde devrinin sağlanması.amacı ile yasal düzenlemelerin ya­pılması,

-  İmar affı çıkartılarak gecekondu ve kaçak yapıları teşvik edici siyasal kararlardan kaçınılması,

-  Belediye hizmetlerinin daha sağlıklı yapılabilmesi için yerel yönetimlerin ekono­mik yönden daha güçlü hale getirilmesi,

Belediyelerce alınması gereken tedbir­ler :

- tmar planları yapılaşma ihtiyacı önün­de süratle hazırlanmalı,

- Dengeli ve ihtiyaca cevap verebilecek şekilde imarlı parsel üretimi yapılmalı,

- Dar gelirli vatandaşlara yönelik gece­kondu önleme bölgeleri planlanmalı ve bu bölgelerdeki arsalar tahsis edilmeli,

-  Gecekondu ve kaçak yapılaşma iyi denetlenmeli. 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005