Gecekondu Sorunu ve Şehirleşme
Halil Ürün
Genel Görüntü
"Bir ağacın ölümü, büyük bir mimari eserin kaybı
gibi bir şeydir. Ne çareki biz bir asırdan beri,
hatta biraz daha fazla, ikisine de alıştık.
Gözümüzün önünde şaheserler birbiri ardınca suya
düşmüş, kaya tuzu gibi eriyor, kül, toprak yığını
oluyor. İstanbul'un her semtinde sütunları
devrilmiş, çatısı harap, içi süp-rüntü dolu
medreseler, şirin küçük semt camileri, yıkık
çeşmeler var. Ufak bir himmetle günün emrine
verilecek halde olan bu eserler hergün biraz daha
bozuluyor. Âdeta bir salgının, artık kaldırmaya
yaşayanların gücü yetmeyen ölüleri gibi oldukları
yerde uzanmış yatıyorlar. Gerçek yapıcılığın
mevcudu muhafaza ile başladığını öğrendiğimiz gün
mesut olacağız." Bu satırların sahibi Ahmet Hamdi
Tan-pınar "Beş Şehir" adlı eserinde İstanbul, Bursa,
Erzurum, Konya ve Ankara'yı anlatırken o gün bile
bir çok tarihi kıymetin yokolmakla karşı karşıya
olduğunu pek açık biçimde ifade ediyor.
Şehirlerimizin yıllardır çarpık görüş ve
anlayışların yönetiminde bugün içine
düşürüldükleri durumu görseydi kimbilir Tanpınar
daha neler yazacaktı!.
Osmanlının zaman içinde tarih ve kültür dokusu ile
süslediği şehirlerimiz bugün gecekondu ve çarpık
yapılaşma olgusu ile neredeyse "Arsa ve gecekondu"
mafyalarının cirit attığı, hayatın her geçen gün
çekilmez olduğu garip mekanlar halinde, adeta enkaz
olarak "Milli Görüş" kadrolarına teslim edilmiştir.
Yıllardır üst üste yığılan alt yapı problemleri;
sosyal patlamaları-, sağlık ve eğitim sorunlarını
da beraberinde getirmektedir.
İşsizliği kırsal bölgelerde çözecek olan tedbirleri
yerinde alamayan bu yüzden de şehirlere göçü
önleyemeyen çarpık siyasal görüşler yüzünden bu gün
nüfusumuzun yandan fazlası kentlere taşınmıştır.
Ülkemizin ilerlemesi bakımından kaçınılmaz ve
olumlu bir gelişme gibi görünen şehirleşme, optimal
sınırlar aşıldıktan sonra gerçekte sağlıklı
büyümeye ayak bağı olabilmektedir. Konut
bunalımları, doğa ve tarih değerlerimizin tahrip
edilmesi, alt yapı yetersizlikleri, sağlıksız
kentleşmenin belirtileri olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu gün büyük şehirlerimize göç olduğu gibi, artık
azmanlaşan ve insanları adeta soluk alamaz hale
getiren bu mekanlardan da küçük yerleşim birimlerine
az da olsa göç olayı yaşanmaktadır. Bu da bizi daha
huzurlu,suyu, toprağı, havası bozulmamış, trafik
keşmekeşi yaşanmayan, gürültüden arınmış, alt yapısı
tamamlanmış, bütün sosyal, sağlık ve eğitim
kurumları yerince ve yeterince düşünülmüş yeni
şehirlerin inşaasına sevketmektedir.
Bunu ancak kendine güvenen, taklitçilikten uzak
kendi milli düşüncesini cesaretle savunan ve
uygulamaya çalışan kadrolar başarabilir, Aksi
halde, ülke köşe dönücülerin eline terkedilecek
olursa daha pek çok tarihi ve kültürel değerlerimiz
elimizden çıkar.
Şehirlerimiz Bu Hale Nasıl Getirildi?
Ülkemizde, özellikle büyük kentlerimizde
gecekonduların ortaya çıkışı 1945 yıllarına kadar
uzanır. Bu tarihlerde gecekondu yapımı ve
buralardaki yaşayış, ne yazıkki geçici olarak
nitelenmiştir. Ancak zaman içerisinde bunların
kalıcı oldukları büyük ölçüde kendisini
hissettirmiştir. Gecekondu yapılmasının
nedenlerinin başında;
- Artan nüfus karşısında konut üretiminin
yetersizliği,
- İşsizliğin neden olduğu kırsal kesimden
şehirlere göç,
- Sorumsuz iktidarların denetim ve otoritesinden
yoksun bir şekilde taşınmaz mallar değerinin aşırı
derecede artması,
- Ucuz konut ve arsa sahibi olmak amacı ile hazine
ve kamu arazilerinin işgal edilmesi,
- Gecekondu ve kaçak yapılaşmayı hızlandıran
siyasal kararlar (imar affı, denetimsizlik, arsa
mafyası v.b)
Tüm bu nedenler gecekondu sorununu bugünkü boyutlara
ulaştırırken, düzensiz şehirleşmeyi de beraberinde
getirmektedir.
Özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan yerlerde,
mesken arzında görülen açık, şehirlere göçetmiş
olardan gecekondu yapmaya zorlamaktadır.
Şehir topraklarının mülkiyet yapısı içerisinde
mahalli idarelerin tasarrufları altında büyük
mesken projelerini uygulayacak arsalann olmaması,
dar gelirli kimseleri mesken üretmek amacıyla
istenilmeyen istikametlere sevketmektedir. Gecekondu
bir zorunluluğun bir umutsuzluğun kimi zamanda bir
umudun yerleşme düzenine yansımış şeklidir.
Diğer taraftan şehirlerde imar planlarına göre
üretilen imar parselleri ile inşa edilen meskenlerin
maliyeti devamlı şekilde artış göstermiştir. Bu
durum karşısında şehirle göç eden insanlar; ya iş
merkezlerine yakın bir yerde ucuz, kiralık mesken
arayışına yönelmiş ya da şehirdeki mesken stokunun
az olması dolayısı ile şehire gelişlerinin ilk
gününden itibaren bir gecekondu kiralayarak,
yaparak veya satın alarak yerleşmişlerdir. Her iki
şekilde de, göç eden insanların gayesi sınırlı maddi
imkanlarla ucuz konut sahibi olmaktır.
Gecekondu bölgelerinin ekonomik, sosyal, kültürel,
psikolojik sorunları yanında şehircilik meseleleri
de vardır. Şehircilik meseleleri daha çok
gecekondunun yapıldığı arazinin mülkiyeti, plansız
gelişimi, çarpık yapılaşma ve kamu hizmetlerinden
yararlanma durumu ile ilgili sorunları kapsar.
Yasal Düzenleme Yeterli Değil
Ülkemizde gecekondu politikasını düzenlemesi
gereken gecekondu kanunu ekonomik, sosyal ve
kültürel meseleleri bir tarafa bırakarak sadece
şehircilik açısından meseleleri çözmeye
çalışmıştır. Bunun etkili bir politika olacağını
düşünmek yanlış olur.
İnsanca yaşamaya çoğukez elverişli olmayan bu
yerleşmeler konusunda bir çok politikalar
üretilmiştir. Bu politikalann birbirine benzeyen
yönleri şehircilik açısından iyileştir-. me, yıkma,
önleme ve yeniden yerleştirme adları altında
toplanabilir. Bu politikalar yasalara dökülmüştür.
Ne varki kökeninde toplumsal ve ekonomik sorunların
bulunduğu, gelişme düzeyi yetersizliğinin yattığı bu
olguyu, yasalarla söküp atmanın imkansız olduğu
anlaşılmıştır. Bu nedenle bir oldu - bitti olarak
kabul edilen bu yapılar fen ve teknik imkanlar
kullanılarak kent hizmetlerinin temini ve
iyileştirilmesi gecekondu politikalarının en önemli
bir niteliği olmuştur.
Ne Yapmalı?
Gecekondu sorunu çözmek, yıkmakla ve nüfusu başka
bir yere taşımakla değil, sorunun
toplumsal-ekonomik temellerine inmekle
gerçekleşecektir. Gelir dağılımının düzeltilmesi
yanında, kentleşmenin hızına, biçimine, yurt
düzeyine dağılmasına hakim olacak politikalarla,
sanayileşmede güdülecek politika, gecekondu sorununu
uzun sürede çözmeye yardımcı olacaktır.
Ayrıca imar ve gecekondu afları bütün dünyada
kentleşme problemine çözüm getiremeyen, problemi
körükleyen gecekodu ve imardtşı yapılaşmayı
özendiren periyodik yöntemler olarak bilinirken;
bizde bu uygula maların sakıncaları hala tam olarak
anlaşılamamıştır. İmar ve gecekondu aflan yapılan
yapıların bağışlanması ile yetinmeyip kent
toprağının da cömertçe dağıtılmasını içerdiği için,
bu sakıncalar telafisi çok zor boyutlara
ulaşmıştır.
Planlama Şart
Günümüzde insan onuruna yaraşır, toplum yararına
uygun çözümler için çok önemli bir olgu ortaya
çıkmıştır. Bu da Planlama dır. Kentin ve toplumun
çıkarıyla bireylerin çıkarının kesiştiği optimal
çözüm planlama için esas kabul edilir. Tüm imar
mevzuatlarının ve uygulamalarının gerçekte bir
denge içinde tutulması, güç olan bu iki amacın bir
arada tahakkukunu sağlayacaktır.
Ne varki kişiler sahip oldukları topraktan en çok
yarar sağlamayı düşündüklerinden, belediyelerin de
seçimle iş başına gelen kurumlar olması "arsa
spekülatörlerinin" imar kurallarını çoğu kez hiçe
saymalarına yol açar. Bu sebeple imar planlarını
yozlaştırmadan uygulamaya çoğu zaman fırsat
bulunamaz. Bu geniş açı içerisinde belediyelerimiz
kendi teknik ve mali imkanları oranında imar
problemlerini çözmek durumundadırlar.
Bize göre; şehirleşmede en çok dikkat edilecek
husus, "arazi kullanımının" iyi yapılmasıdır. Yani
meskun alanları, ticaret ve sanayiye ayrılan
mekanları, yeşil alanları ve sosyal ihtiyaçlar için
gerekli olan alanları iyi tesbit etmek gerekir.
Yeni yerleşimleri iktisâdi ve sosyal açıdan şehir
merkezinin bağımlılığından kurtarmak gerekir. Bu da
çok merkezli yerleşimlerle olur. Bunun için
şehircilikte "yıldız kümesi" tabiri
kullanılmaktadır. Çok merkezli yerleşimlerde
merkezlerin birbirine mesafesi isabetli
seçilmelidir. Dikkat edilcek diğer bir husus ise
meskun alanla iş merkezlerinin şehir merkezi geçitli
olmamasıdır. Yani işi şehrin bir yakasında konutu da
şehrin öbür yakasında olursa bu kişi şehrin mevcut
ulaşım imkanlarını zorlayacaktır. Bu yolla insanlar
hem maddi kayıplara uğrayacak hem de ömürlerinin
büyük bir kısmını yolda harcayacaklardır.
Özet olarak; imar planlarının iyi uygulanabilmesi,
arazinin gerçekçi olarak kullanılması, hizmetlerin
programlı bir biçimde tamamlanması için,
belediyeler mali kaynak aramanın yanında eldeki
kaynakları en rasyonel yöntemlerle yatırıma
dönüştürmelidir.
Çözüm İçin Bir Örnek: Konya
Konya'da geçmişten günümüze kadar uygulanan
istikrarlı imar politikaları ile gecekondulaşmaya
göz yumulmamıştır. Zamanımıza kadar ülkemizin
gecekondusu olmayan nadir kentlerinden birisi
olmuştur. Bunun başlıca sebepleri şunlardır:
- Hazine arazileri üzerinde belediyemizin sürekli
denetimi,
- Planlama ilkeleri çerçevesinde şehrin
makroformunun sürekli kontrol altında tutulması,
- İmar planlarında gecekondu önleme bölgelerinin
tahsis edilmesi ve bunların uygulamaya geçirilmesi,
toplu konut kanununun yürürlüğe girdiği 1984
yılından beri toplu konut alanlarının tesbit ve
ilan edilmesinde belediyemizce gereken hertürlü
kolaylıklar gösterilmiştir.
Bilindiği gibi toplu konut alanları belediyenin
uygun görüşü halinde, Valilikçe ilan edilmektedir.
Tahsisler iki yolla yapılmaktadır.
Belediyemize müracaat eden ve arsaları kendilerine
ait olan kooperatiflerin talepleri incelenerek
2.800.000 m2 alan toplu konut alanı
olarak ayrılmıştır.
Ayrıca mülkiyeti belediyemize ait olan 3.300.000 m2
lik 3 nolu Gece Kondu Önleme Bölgeside Toplu Konut
alanı olarak ayrılmıştır.
Bu alanda 13.100 konutun halen inşası devam
etmektedir.
Arsa tahsisleri belediyemizce yapılmıştır.
Kooperatifler marifetiyle yapılmakta olan bu
konutlardan 1000 tanesi tamamlanmıştır.
Tahsis bedeli olarak konut başına 5.000.000 TL.
alınmaktadır. Bu bedel 10 yılda ödenecektir/Yani
yılda 500.000 TL. alınmaktadır. Bölgenin altyapılan
da belediyemizce yapılmaktadır. Alınan bedele
altyapı ücretide dahildir. Burada şunu önemle
vurgulamakta yarar vardır. Konya, gerek belediyece
üretilen belediyeye ait arsaların kooperatiflere
tahsis edilmesinde, gerekse» özel şahıslara ait
arsaların planlanarak parselasyonlarının yaptırılıp
inşaata elverişli hale getirilmesinde öncüdür.
Türkiye'de arsa üretiminde, ilk sıralarda yer
almamız nedeni iledir ki kooperatif sayısında ve
konut üretiminde çok iyi durumdayız. Yani Konya'da
konut sıkıntısı yoktur.
Ayrıca, sanayi bölgelerinde ve küçük sanayi
sitelerinin kurulmasında belediyemiz hep önderlik
etmiştir. Sanayiciye ve küçük sanayi erbabına arsa
tahsis eden belediyemiz bu yerlerin altyapılarımda
tamamlamıştır.
Merkezi Yönetimlerin Yanlışı
Hernekadar 775 sayılı kanunun 3 ncü maddesine göre
"Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin
belediyeye ve mücavir sahası sınırları içerisinde
olanlar, kanunda belirtilen amaçlarda kullanılmak
üzere bedelsiz olarak ilgili Belediyelerin
mülkiyetine geçer", denilmekte ise de son
zamanlarda bu konuda Hazineye yaptığımız bütün
başvurular sonuçsuz kalmıştır. Danıştay da 1989
tarih/1477 sayılı kararı ile 3194 sayılı imar
kanununun 11 nci maddesinin son fıkrası uyarınca
"imar planı kapsamında kalan mer'a yaylak, kışlak
ve harman yeri gibi tescil harici yerler ile,
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz
yerlerden olması nedeni ile tesbit harici
bırakılmış yerler,- imar planının kesinleşmesi ile
bu vasıflarını yitirerek imar planındaki kullanım
amacına konu ve tabi olacağından, imar parselasyon
planlannın tescili sırasında, imar planında meydan,
yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma
istasyonu ve terminal gibi umumi hizmetlere ayrılmış
yerler dışında kalan ve konut, sanayi, ticaret
alanı gibi özel mülkiyete konu olan kısımlar arsa
vasfı ile Maliye Hazinesi adına tescil
edilecektir." denilmektedir.
Halbuki bu alanlar daha önce 1580 sayılı yasa
uyarınca Belediyeler adına tescil olunmakta idi.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün genelgesi de bu
doğrultuda idi. Bu defa Danıştayca böyle bir karar
verilmesi ile Belediyeler arsa sahibi olmaktan
mahrum edilmişlerdir. Ayrıca Belediyelere bu
tarihten önce intikal eden arsaların da geri
alınması için davalar açılmıştır. Bu arsaların Arsa
Ofisi Genel Müdürlüğüne gelir temini amacıyla devri
üstelik de KİT'lerin özelleştirme programına
alındığı bir devrede Hükümet'in bu tavrı tam bir
tezattır.
Diğer yandan Arsa Ofisi Kanunu, arsaların aşırı
fiyat artışını önlemek, konut, sanayi ve turizm
bölgeleri ve kamu tesisleri için arazi ve arsa
sağlamak amacıyla 1969 yılında çıkartılmıştır.
Nevar ki bu güne kadar sınırlı bir kaç ilin ye bir
kaç projenin dışında arsa temin etme yoluna
gidilmemiştir. Yani özel mülkiyet-deki arazi ve
arsalar kamulaştırılarak ihtiyaç sahiplerine tahsis
edilmemiştir. Şimdi Hükümetin yeni bir uygulama ile
yapmak istediğine gelelim. Arsa Ofisi Kanununun
amacına uygun olarak arsa spekülasyonunu önlemek ve
ihtiyaç sahiplerine arsa tahsis etmek maksadıyla
Hükümetçe Hazineye ait arazi ve arsalar olduğu gibi
satılacaktır. Ancak, bu durumda bazı spekülatörler
arsaları kapatacaktır. Mesela biz 3 Nolu Gece Kondu
Önleme Bölgesinde 13.100 konutluk arsayı 13.100
kişiye tahsis ederken Hükümetin tasarladığı usule
göre buranın tamamını bir veya birkaç kişi
alabilecektir. Bu yolla spekülasyon önlenmez daha
da körüklenir. Dar gelirlilerin Ankara'da ihaleye
katılmalannın birkaç gün orada konaklamalarının ne
kadar mümkün olabileceğini sizin takdirlerinize
bırakıyorum.
Bu usulün başka önemli bir sakıncası da kamu kurum
ve kuruluşlarının arsa temin edememesi olacaktır.
Yani Milli Eğitim okul yapmak için arsa bulamayacak,
Sağlık Bakanlığı hastahane, sağlık ocağı vs.
yapamıyacak-tır. Bu bakımdan hazine arazilerinin
satılarak elden çıkarılmasını fevkalade sakıncalı
buluyorum. Özellikle arsa sıkıntısı içerisinde olan
şehirler daha da sıkıntılı duruma düşecekler ve
yaşanamaz şehirlerin sayısı artacaktır.
Arsa Ofisi, kuruluş kanununa uygun işler
yapmalıdır.
Hazine arazi ve arsaları 1966 yılından beri
yürürlükte olan 775 sayılı yasa kapsamında
kullanılmalıdır. Bu sayede hem dar gelirlilerin
konut sahibi, işyeri sahibi olmalan, hem de kamu
kurum ve kuruluşlarının arsa sahibi olarak daha iyi
hizmet yapmaları sağlanmış olacaktır.
Hazine arazileri 775 sayılı yasa uyarınca
belediyelere bedelsiz devredilecek olursa,
"Gecekondu ve arazi mafyasının" yağmasından daha
kolay korunur.
Sonuç
Gecekondulaşmayı önlemek için: Hükümetçe alınması
gereken tedbirler
- Kırsal kesimden şehirlere gücün önlenmesi için
gerekli sosyo-ekonomik tedbirlerin alınması,
- Gerek imar planı kapsamında kalan, gerekse imar
planı yapımı çerçevesinde değerlendirilmesi kolay
olan mer'a, yaylak, kışlak, ve harman yeri gibi
tescil harici yerler ile Devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki sahipsiz yerlerin Belediyelere hızlı bir
şekilde devrinin sağlanması.amacı ile yasal
düzenlemelerin yapılması,
- İmar affı çıkartılarak gecekondu ve kaçak
yapıları teşvik edici siyasal kararlardan
kaçınılması,
- Belediye hizmetlerinin daha sağlıklı
yapılabilmesi için yerel yönetimlerin ekonomik
yönden daha güçlü hale getirilmesi,
Belediyelerce alınması gereken tedbirler :
- tmar planları yapılaşma ihtiyacı önünde süratle
hazırlanmalı,
- Dengeli ve ihtiyaca cevap verebilecek şekilde
imarlı parsel üretimi yapılmalı,
- Dar gelirli vatandaşlara yönelik gecekondu önleme
bölgeleri planlanmalı ve bu bölgelerdeki arsalar
tahsis edilmeli,
- Gecekondu ve kaçak yapılaşma iyi denetlenmeli.
|