Gelişmekte Olan Ülkelerde Yabancı Banka Yatırımları
(Girişleri)
Gelişmekte olan ülke (GOÜ) konumunda olan ülkeler,
finansal piyasalarını hızla geliştirerek, dünya
yatırım fonlarının daha büyük bir oranını ülkelerine
çekmeyi ve uluslararası piyasa hareketlerinden daha
fazla pay almayı amaçlamaktadırlar. Bütün bu
yapılanların ardındaki temel amaç, ekonomik
yapılarını güçlendirmek, üretim ve ihracatın
önündeki engelleri aşmaktır. 1980 sonrasında, pek
çok GOÜ, enflasyonu kontrol altına almak, faiz
oranlarını düşürmek, tasarrufları özendirmek, mali
sisteme yönelmesini sağlamak, tasarrufları
yatırımlara kanalize etmek, böylece ülke içi üretimi
ihracata da yönelik olarak arttırmak için, mali
sistemlerini geliştirme çabasına girmiştir. Bu,
uluslararası sermayeyi çekerek yapılmaya çalışılmış,
finansal piyasaların gelişmesi için altyapılar
oluşturulmasına gayret edilmiştir (Özgen, 1998:
50).
1990’lı yıllarda birçok ülkede uygulanan serbestleşme politikaları
ile yabancı bankaların şube açmalarına ve banka
kurmalarına imkan tanıyan düzenlemeler, gelişmekte
olan ülkelerde yaşanan bankacılık krizleri,
uluslararası sermaye akımları, teknolojik yenilikler
özellikle gelişmekte olan ülkelerde yabancı
bankaların sektördeki payının önemli ölçüde
artmasına yol açmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak,
yakın dönemde birçok gelişmekte olan ülkede yapısal
değişiklikler yaşanmıştır ve yaşanmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan değişim sürecinde
görülen gelişmeler şöyle sıralanabilir (TBB,
Bankacılık ve Araştırma Grubu, 2005: 3);
• Özel sektörün rolünün artması,
• Uluslararası entegrasyon çabası,
• Piyasa mekanizmasının gelişmesi,
• Finansal sektörün büyümesi ve işlevinin artması,
• Bankacılığın rekabete açılması,
• Uluslararası kurallara yaklaşılmasıdır.
Bankacılık ve finans sektörünü uzun yıllar yabancı sermayeye kapalı
tutan birçok gelişmekte olan ülke, finansal
küreselleşmeye paralel olarak, son 10–15 yılda
çeşitli sebeplerle yabancı sermaye girişi önündeki
engelleri hızla kaldırmaya başlamıştır. Bu da
bankacılık ve finans sektörüne yabancı sermaye
girişini hızlandırmıştır. Benzer bir gelişme son
yıllarda Türkiye'de de yaşanmaktadır (Büyükdeniz,
2007: 2).
Birçok gelişmekte olan ülkede, yabancı banka
girişlerine ihtiyaç duyulmasını sağlayan çok önemli
eksiklikler bulunmaktadır. Bunlar, sermaye
eksikliği, ticari bankacılık becerilerinin eksikliği
ve etkin çalışmayan bir bankacılık yapısıdır. Ancak
unutulmamalıdır ki, genel olarak ülkeler her ne
kadar kapılarını yabancı bankalara açmış olsalar
da, sektördeki yabancı sahipliğine kısıt
getirmişlerdir. Örneğin Filipinler’de otoriteler
yabancı bankaların piyasa paylarının %30’u
geçemeyeceğini kanunla belirlemiştir (Çakar, 2003:
15).
Yabancı bankalar gelişmekte olan ülkelerin aşağıdaki işlemleri için
faaliyet göstermek istemektedir (Apak, 2007: 20):
• Dış ticaret gelişimi,
• Bu ülkelerdeki ödemeleri ana ofislerine taşıyarak ülke riskini
giderme ve yerli bankalara göre avantaj sağlama,
• Kur hareketleri ve bunların vadeli işlemler ile
geliştirilmesi,
• Devletin ve özel sektörün hazine bonosu ve hisse senedi
işlemleri ile kendi portföylerinin ya da fonların
işlemlerinin gerçekleştirilmesi (aracılık ve depo
hizmetleri),
• Batık devlet ve özel sektör risklerinin düşük fiyattan alınıp
kar elde edilmesi (asset management),
• Gelişmekte olan ülkelerde mortgage işlemlerinin teşviği
(Türkiye’de gayrimenkul fiyatları devamlı
artmaktadır. Ayrıca, mortgage kredilerinden Basel II
için %35 karşılık ayrılmaktadır. Bu oran hazine
bonosu karşılığı olan %50’den azdır),
• Gelişmekte olan ülkelerin banka birleşmeleri, özelleştirme ve
yabancı bankalara satışına aracılık etme,
• Tüketici kredileri, kredi kartı hizmetlerinin gelişmesi,
• Kamu finansmanına yönelme.
Liberalleşme çabaları ile ülkeler, yaşadıkları
krizler, borç yüklerinin ağır basması, büyümenin
finansmanı gibi nedenlerle yabancı bankalara daha
geniş ifade ile yabancı sermayeye kapılarını
açmışlardır. Ülkenin beklentileri bu değişimde
önemlidir. Giriş yapılacak ülkenin beklentilerine
ana hatlarıyla değinilecek olursa (Çakar, 2003: 21)
;
• Ülkeye yabancı sermaye girişini artırmaları,
• Yatırımları ve dolayısıyla büyümeyi çeşitli şekillerde,
mümkünse uzun vadeli ve düşük maliyetle finanse
ederek teşvik etmeleri,
• Uluslararası ticareti kolaylaştırmaları ve geliştirmeleri,
• Yabancı doğrudan yatırımların artması için yardımcı olmaları,
• Bankacılık teknolojisi ve yönetim sağlayarak ve öncülükte
bulunarak, ürün, çeşit, verimlilik, hizmet,
otomasyon, örgütsel ve donanımsal anlamda ulusal
bankacılığın modernizasyonuna ve rekabet artışına
katkıda bulunmaları,
• Tasarruf teşviki ve
• Uluslararası ve bölgesel finansman faaliyetlerinin
geliştirilmesi gibi hususları yerine getirmeleridir.
Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler
arasında artan ekonomik bütünleşme, gelişmekte olan
ülkelerin bankacılık sistemlerinde yabancı payının
artmasının nedenlerinden birisidir. Bu artışı
açıklayan geleneksel görüşlerin ilki, “müşteriyi
izleme” ilkesi çerçevesinde gelişmiş ülke
bankalarının kendi ülkelerinde çalıştığı şirketlere,
gelişmekte olan ülkelerde de hizmet vermek amacıyla
bu ülkelere yatırım yapması gerekmektedir (Bumin,
2007b:18).
|