Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Gümrük Birliği, Bir Meçhule Yolculuk 

Cevat Ayhan 

Gümrük Birliği, Batı Avrupada ülkeler arasında bir iktisadi bütünleşme hareketidir. İktisadi bütünleşme hareketleri, serbest ticaret bölgeleri, ortak pazarlar, ekonomik birlikler şeklinde olabilmektedir. Tarihteki bütünleşme hareketleri arasında Alman gümrük birliği, Be-nelux iktisadi birliği sayılabilir. İkinci Dünya Savaşından sonra başlıca iktisadi bütünleşme hareketleri arasında, Avrupa Ekonomik Toplu­luğu (AET), Doğu Bloku iktisadi bütünleşmesi (COMECON), Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA) sayılabilir. 

Gümrük Birliğini serbest ticaret bölgele­rinden ayıran özellik, üye ülkelerin aralarında gümrükleri kaldırmalarına ilaveten üçüncü ül­kelere karşı da ortak gümrük tarifesi uygula­malarıdır. Bu sayede dışa karşı uygulanacak farklı gümrük tarifeleri ile üye ülkeler arasında ticaret sapmaları önlenmiş olmaktadır.

Avrupa Birliğinin Kuruluşu

Avrupa ondokuzuncu ve yirminci asır­da geçirdiği iç harpler ve bilhassa iki dünya harbinin getirdiği ağır felaketlerden soma kıta için kalıcı barış ve güvenliği aradı. Felaketleri yaşayan tecrübeli devlet adamları önce iktisadi, ardından siyasi bütünleşme ile istenen ba-rış ve güvenliğin temin edilebileceğine inan­dılar ve çalışmaları bu hedefe göre programladılar. Gümrük birliği bu uzun yolculuğun ilk dönemidir. 

Bu yönelişin diğer sebepleri arasında Sovyet tehdidine ve ABD gücüne karşı korun­ma ve güçlenme ihtiyacı da sayılabilir. Bu sa­yede tekbaşma erişilemiyecek hedeflere birlik­te erişmek mümkün olacakdı.

Uzun ve sabırlı çalışmalar neticesinde, 1951'de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, 1957'de Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu. Avrupa Ekonomik Topluluğu gümrük birliğini tamamladıktan sonra tek pazara, para birliği­ne, ortak savunma, güvenlik ve dış politikaya yönelmişdir. Bu şekilde siyasi birlik gerçek­leşmiş olacakdır.

AET'nin kurucuları, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksenburg'dur. Bilahere 1973'de İngiltere, İrlanda ve Dani­marka, 1981'de Yunanistan, 1986'da İspanya ve Portekiz topluluğa katıldılar. Halen Avus­turya, İsveç ve Finlandiya'nın da katılması ile ülke sayısı onbeş olmaktadır.

İktisadi ve siyasi birliği hızlandırmak için 1987'de Tek Avrupa Senedi ve 1991'de

Mastrich anlaşmaları yürürlüğe girmiştir.

Tek Avrupa Senedi ile malların, kişile­rin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dola­şımına ilaveten politik, sosyal ve kültürel bü­tünleşme boyutu getirilmiştir. Bu anlaşma ile: 

- Kararlarda oy çokluğu esası,

- Avrupa Parlamentosu yetkilerinin artı­rılması,

- İç sınırların kaldırıldığı bir bütünleşme hedefi kabul edilmiştir.

İç pazarın istenen seviyede gelişmesine mani olan, ülkeler arasında farklı uygulamala­rın, fiziki, teknik ve mali engellerin kaldırıl­ması hedef alınmıştır. Bunlar arasında hudut­larda kontrollar, standart, kalite kontrolları,. sağlık, çalışma, güvenlik, tüketiciyi koruma, çevre mevzuatları ve farklı vergiler sayılabilir.

Mastrich anlaşması ile Ekonomik ve Parasal Birlik ve Siyasi Birlik hedef alınmıştır. 

Anlaşmaya göre : 

- 1999 yılına kadar tek para birimine ge­çilecek,

-  Birlik vatandaşlığı uygulamasına geçi­lecek,

- Ombudsman müessesesi kurulacak,

- Tek bir Avrupa Merkez Bankası kuru­lacak,

-  Ortak dış politika ve güvenlik politi­kası takip edilecek.

-  Kazai ve üye ülkeleri ilgilendiren ülke içi meselelerde işbirliğine gidilecek. 

Topluluk bu gelişmelere paralel olarak ismini de değiştirmiştir. AET önce Avrupa Top­luluğu (AT), ardından Avrupa Birliği (AB) ol­muştur. Batı Avrupa Birliği (BAB) ise toplulu­ğun ortak savunması için attığı yeni bir adım­dır.

AB'nin müesseseleri; Avnıpa Konseyi, Topluluklar Konseyi, Topluluklar Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Adalet Divanı, Ekono­mik ve Sosyal Komite, Avrupa Yatırım Bankası ve Sayıştaydın

Avrupa Konseyi üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarından oluşmaktadır. Yılda iki kere toplanmaktadır. 1974'de alınan bir ka­rarla başlatılmış ve 1986 tarihli tek senetle hu-kukileştirilmiştir.

Topluluklar Konseyi, dışişleri bakan­larının ve ilgili bakanların iştiraki ile altı ayda bir toplanmaktadır. Kararlar basit çoğunlukla, nitelikli çoğunlukla veya ittifakla alınmaktadır. Nitelikli oylamada ülkelerin oy hakkı ekono­mik, politik güçlerine ve nüfuslarına göre ol­maktadır.

Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere  10'ar oy

İspanya  8 oy

Belçika, Yunanistan, Hollanda ve Portekiz  5'eroy

Avusturya, İsveç     4'er oy

Danimarka, İrlanda, Finlandiya  3'er oy

Lüksemburg    2 oy

Nitelikli çoğunluk, toplam 87 oyun 62' sini gerektirmektedir. Kararı bloke etmeye ye­tecek azınlık oyu ise 26'dır. 

Topluluklar Komisyonu, üye devletlerin hükümetlerince, ortak anlaşmayla dört yıl için seçilen 20 komiserden oluşmaktadır. Alman­ya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya ikişer üye ile, diğer ülkeler birer üye ile temsil edil­mektedir. Komisyon başkanı; komiserler ara­sından konsey tarafından iki yıllığına tayin edilmektedir.

Komisyonun görevleri : 

- Kurucu anlaşmaların ve müesseselerin aldığı kararların uygulanmasını takip etmek,

-  Topluluğu hukuken temsil etmek, bir yürütme organı olarak topluluk fonlarını idare etmek, Topluluk politikalarını oluşturmak ve yürütmek,

-Topluluk politikalarının tasarlayıcısı ve kordinatörü olarak yalnızca topluluk menfaat­lerini gözetmek.

Avaıpa Parlamentosu doğrudan seçilen 626 üyeden teşekkül etmektedir. Ülkeler nü­fuslarına göre katılmaktadırlar. Almanya 99, Fransa, İtalya ve İngiltere 87 şer, İspanya 64, Hollanda 31, Belçika, Yunanistan ve Portekiz 25 er İsveç 22, Avusturya 21, Finlandiya ve Danimarka 16 şar, İrlanda 15 ve Lüksemburg 6 üye ile katılmaktadırlar. 

Adalet Divanı 15 üyeden oluşmaktadır. Divan, üye ülkelerin herbirinden birer üye itti­fakla seçilerek oluşmaktadır. Adalet Divanı tek dereceli ve nihai yargı organı olup, kararların temyizi mümkün değildir.

AB'nin başlangıçtan bugüne katettiği mesafe, eski sömürgeci devletlerin pazar kav­gasını menfaat birliğine, iktisadi ve siyasi bü­tünleşmeye dönüştürmesi bakımından, eşine ender raslanan bir başarıdır. Bu topluluk, dün­yanın diğer bölgelerinde uyuşmazlık ve kar­gaşa içindeki topluluklar için, hedeflerin isa­betle tesbiti, sabırla takibi, müesseselerin ku­ruluşundaki isabet, çalışmalarındaki muaffa-kiyyet, geleceğe iyi hazırlanma, herşeyden ön­ce müşterek çalışma ve netice alma bakımın­dan, örnek alınacak bir gelişme ortaya koy-muşdur. EFTA için benzeri bir gelişme olmamışdır. 

Türkiye - AB Münasebetleri 

Tanzimattan beri Avrupa kurumlarında yer almayı esas alan ve bu tercihini Cumhuri­yet döneminde daha da yaygınlaştıran bir an­layışın takipçisi olan devrin yöneticileri için AET'nin dışında kalmak düşünülemezdi. Yuna­nistan'ın 8 Haziran 1959'da üyelik müracaatını takiben 31 Temmuz 1959'da Türkiye de üye­lik müracaatında bulundu. Bu acele, biraz da kuruluşundan beri Türkiye aleyhine güçlenip genişleyen Yunanistan'a karşı, batıda zayıf kal­mama endişesinden kaynaklanmakta idi. 

Türkiye ile topluluk arasında 12 Eylül 1963'de Ankara Anlaşması imzalandı. 1 Aralık 1964'de yürürlüğe giren bu anlaşma ile Türki-ye-AET ortaklığı kurulmuş oluyordu. Anlaşma­nın 2. maddesinde ortaklığın, hazırlık, geçiş ve son dönem olmak üzere, üç şamada gerçekle­şeceği ifade edilmektedir. Hazırlık dönemi için 5 yıllık süre verilmiştir. Bu süre zaruret ha­linde 11 yıla kadar uzamaktadır. Geçiş döne-minin ise, 12 yılı geçemiyeceği hükmü getiril­miştir. Son dönemin ise gümrük birliği olacağı 5. madde hükmüdür.

Türkiye'nin acele AET'ye bağlanma is­teğinin gerekçesi, devrin idarecileri tarafından aşağıdaki şekilde izah edilmiştir :

"Türkiye uzun dönemde, Batı Avru­pa'da kurulabilecek bir siyasi birliğin dışında kalmak istememektedir. Öte yandan Türkiye, gümrük birliği içinde Yunanistana verilecek ti­cari tavizlerden de yoksun kalmamak ama­cındadır."

Ankara Arılaşması esas anlaşma, Geçici Protokol, Mali Protokol, Son Senet ve işgücü mevzuunda taraflar arasında teati edilen mek­tuplardan oluşmaktadır. 

Anlaşmanın ikinci maddesinde gayenin Türkiye'nin hızlandırılmış iktisadi kalkınması­nın, istihdam imkanlarının geliştirilmesinin ve hayat şartlarının yükseltilmesinin gerektiği göz önünde bulundurularak taraflar arasında ticari ve iktisadi münasebetlerin devamlı ve dengeli olarak güçlendirilmesini teşvik etmek olduğu ifade edilmektedir. Bu gelişmeler neticesinde ulaşılacak son merhalenin, gümrük birliğine dayanacağı beşinci madde hükmüdür. Güm­rük birliğinin esasları anlaşmada onuncu mad­dede açıklanmaktadır. Buna göre gümrük bir­liği ile mal alışverişinin tamamı için aşağıdaki hükümler uygulanacaktır: 

-   Topluluk üyesi devletlerle Türkiye arasında ithalatta olduğu gibi ihracatta da gümrük vergileri ve eş etkili resimlerin ve mik­tar kısıtlamalarının, milli üretime Anlaşmanın hedeflerine aykırı bir koruma sağlamayı göze­ten eşit etkili başka her türlü tedbirin yasak­lanması,

-   Türkiye'nin üçüncü memleketlerle ilişkilerinde, Topluluğun Ortak Gümrük Tari­felerini kabul etmesi ve Toplulukça dış ticaret mevzuunda uygulanan sair mevzuata uyması, 

Ankara Anlaşması ile kurulan ortaklık organları; Ortaklık Konseyi, Ortaklık Komitesi, Karma Parlamento Komisyonu ve Gümrük İş­birliği Komitesidir. Ortaklık Konseyi bakanlar seviyesinde altı ayda bir toplanır, karar yetkisi vardır ve taraflar bu kararlara uymak mecburi­yetindedirler. Ortaklık Komitesi ve Gümrük İş­birliği Komitesi Konseye yardımcı teknik ko­mitelerdir.

Karma Parlamento Komisyonu TBMM ve Avrupa Parlamentosu arasında on sekizer üyenin katılmasıyla kumlan bir demokratik denetim organıdır. Çalışmaları inceler, tavsiye­lerde bulunur. 

Anlaşma eki Mali Protokol'da, ikinci maddede Türkiye'ye verilecek proje kredileri­nin beş yıl için toplam 175 milyon hesap biri­mine ulaşabileceği ifade edilmektedir. 

23 Kasım 1970'de imzalanan ve 1 Ocak 1973'de yürürlüğe giren katma protokol ile hazırlık dönemi sona ermiş ve geçiş dönemi başlamış oldu. Ankara Anlaşmasının dördün­cü, Geçici Protokolün birinci maddesine isti-naden hazırlanan altmışdört maddelik Katma Protokol, gümrük birliğinin esaslarını düzenle­mektedir. Protokolle; malların serbest dolaşı­mını gerçekleştirecek usul, sıra ve süreler de dahil olmak üzere kişilerin, hizmetlerin, ser­mayenin serbest dolaşımı, ulaştırma, rekabet, vergileme ve mevzuatın yaklaştırılmasi; iktisadi ve  ticari politikaların ahenkleştirilmesi me­seleleri hükme bağlanmaktadır.

Katma protokolle birlikte imzalanan II. Mali protokolde, Türkiye'ye 195 milyon ECU bir kredi açılacağı ifade edilmektedir.

Katma protokole göre tarafların mükel­lefiyetini kısaca gözden geçirecek olursak bunların farklı olduğunu görürüz. 

Topluluğun Mükellefiyeti 

Dokuzuncu maddede "Topluluk bu protokolün yürürlüğe girişinde, Türkiye çıkışlı ithalâta uyguladığı gümrük vergileri ile eş etki­li ver"i veya resimleri kaldırır." denmektedir. Ancak bu genel hükme rağmen topluluk bazı petrol ürünlerini, pamuk ve pamuk ipliğini, pamuklu dokumaları ve makina halılarını bu hükmün dışında tutmuştur.

Tarım ürünleri katma protokolün güm­rük birliği ile ilgili hükümleri dışında tutul-muşsa da protokolün altı sayılı ekinde yer alan, getirilen taviz rejimi ile Türkiye'nin ihra­catı kolaylaştırılmıştır. Ancak Türkiye kaynaklı tarım ürünlerinden Topluluk, Ortak Piyasa Düzenlerine sahip ürünler bu kolaylıklardan faydalanabilmededir. Topluluk Ortak Tarım Politikasının prelevman, referans fiatı, asgari ithal fiatı, fark giderici vergi, ithalat takvimleri ve benzeri uygulamaları ile devam ettirdiği ko­rumacılığından taviz vermemişdir.

Toplulukta Türkiye iş gücünün serbest dolaşımının 1986'da başlatılması anlaşmanın şartıdır. 

Türkiye'nin Mükellefiyeti 

Türkiye'nin sanayi malları ithalatında gümrükleri bir kısım mallar için 12 yılda, geri kalanlar için 22 yılda sıfırlaması, Topluluğun Ortak Gümrük Tarifesine bu sürelerde uyum sağlaması ve Topluluk çıkışlı mallara uygula­nan ithalat tahditlerinin kaldırılması anlaşma hükmüdür.

Türkiye bu taahhütlerini halen büyük ölçüde yerine getirmiş bulunmaktadır. İthalat tahditleri kaldırılmıştır. Gümrük ve eş etkili vergilerin indirilmesi ve Ortak Gümrük Tarifelerine uyum sırasıyla; 12 yıllık listedeki mallar için yüzde 90 ve 80 olarak, 22 yıllık listedeki mallar için yüzde 80 ve 70 olarak gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bakiye indirim ve uyum da 1995 yılında tamamlanacaktır.

Bugünlerde çok tartışılan Türkiye-Topluluk Gümrük Birliği yeni bir mesele değildir. Ankara Anlaşmasının 5. maddesinde son dö­nemin gümrük birliğine dayanacağı ifade edil­mekte ve 10. maddede gümrük birliğinin esas­ları vazedilmektedir. Katma protokolün 2. maddeden 30. maddesine kadar hükümleri gümrük birliğini düzenlemektir. Anlaşmaların bu hükümlerine göre gümrük birliğine geçiş tabii netice olmaktadır.

Hükümet gümrük birliğine geçişte ver­diği siyasi ve iktisadi tavizler ve topluluktan Türkiye'nin mali kayıplarını karşılayacak des­tek alamadığı için tenkit edilince meseleyi ört­mek ve haklı tenkitler altında ezilmemek için gümrük birliğini yeni bir mesele ve kendi ba-şarası gibi takdim etmektedir. Ancak mesele­nin aslının hiç de böyle olmadığı ortadadır. 

Gümrük birliğine geçişe ait anlaşma­ların metinleri anlaşma öncesi büyük bir gizli­lik içinde tutulmuştur. Anlaşma muhtevası or­taya çıktıkça tartışmaların devam edeceği gö­rülmektedir. Karşılıklı taahhütler açıklanınca Türkiye'nin kaybettikleri ve kazandıklarını da­ha net değerlendirmek mümkün olacaktır. Ge­len ilk haberlere göre Devlet demir-çelik tesis­lerini tasfiye edecektir. Özel sektör entegre te­sis kurma gücünde olmadığına göre Türkiye ithal hurdaya dayalı ark ocağı tesislerine ba­ğımlı kalacaktır. 

Türkiye'nin AB ile ortaklık münasebet­leri 32 yıldır devam etmektedir. Bu uzun dö­nemde gelişmeler hangi istikamette olmuşdur? Gümrük Birliği ve devamında arzu edilen tam üyelik Türkiye için olmazsa olmaz bir zaruret hükmünde midir? Gümrük Birliğinin muhte­mel tesirleri neler olabilir? Aşağıdaki bölümde bunları gözden geçireceğiz. 

Türkiye - AB münasebetlerinin değerlendirilmesi 

1. AB'ye üyelik Anayasanın 6. maddesi­ne aykırıdır. 

6. Madde hükmü : "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk milleti, egemenliğini, Anayasının koyduğu esaslara göre, yetkili or­ganları eliyle kullanır. 

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa­dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz"

Devlet Planlama Teşkilatının Beşinci Beşyıllık Kalkınma Planı hazırlık çalışmaları sı­rasında kurulan Özel İhtisas Komisyonunun hazırladığı ve 1871/292 numara ile 1983 yılın­da neşredilen AET raporunda sayfa 95-96 da üyeliğin Anayasa 6. mel. ye aykırı olduğu ifade edilmekte ve aşağıdaki görüş serdedilmekte-dir. 

"Türkiye'nin AET'ye tam üye olarak ka­tılması halinde Roma Anlaşmasını ve AET or­ganlarının yapmış olduğu tasarrufları kabul et­mesi gerekmektedir. Böyle bir kabul bazı ege­menlik yetkilerinin AET organlarına bırakıl­masını, bazı yetkilerin ise katılma ile birlikte artık katılan devlet tarafından kullanılmama­sını zorunlu kılmaktadır. Bu mütaalanın deva­mında Anayasaya aykırılığın bertaraf edilmesi için, üyelik için 6. maddeye 'egemenliğin ulus­lararası kuruluşlara kısmen devredilebileceği­ni' ifade eden bir fıkranın ilavesinin zaruri ol­duğu" belirtilmektedir. 

2.  Türkiye AB ye üye olmadan gümrük birliğini gerçekleştirmekte, bütün tavizlerini vermektedir. İngiltere, İrlanda ve Danimarka üye olduktan sonra gümrük birliği için 5 yıllık bir geçiş, intibak süresi kullanmışlardır. İspan­ya ve Portekiz de aynı yolu kullanarak üyelik­ten sonra 7 yıllık bir intibak süresi kullanmış­lardır. Gümrük birliğinden önce bu yolu takip etmenin avantajı şudur: Üye olunca toplulu­ğun tarım ve diğer fonlarından faydalanmak mümkün olmaktadır. Bu yolda Yunanistan 35, İspanya 51 ve Portekiz 17 milyar dolar kaynak kullanmışlardır. 

3.  Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye sadece gümrük ve eş etkili vergilerin sıfırlanması ile getireceği yıllık kayıp 3 ila 4 milyar dolar mer­tebesindedir. Anan ithalat bu kaybı daha da artıracaktır. 

Bir diğer mali yük de Türkiye'nin artan ithalatın finansmanı için daha çok dış borç al­ma durumunda kalmasıdır. Daha çok dış borç batağına girilecektir. 1995 yılında ödenecek dış borç taksit ve faizlerin 11,9 milyar dolar (takriben 500 trilyon lira) olduğu bilinirse me­selenin boyutları daha iyi anlaşılır. 

4.  Sanayimiz, bilhassa orta ve küçük sa­nayi, kapasite, teknoloji, kalite, girdi maliyeti (enerji, finansman), verimlilik, araştırma ve ge­liştirme seviyesi bakımından rekabete hazır değildir. İstanbul Ticaret ve Sanayi Odalarının yaptığı araştırmalar da bu hususu teyid etmek­tedir. Neticede birçok tesis kapanır, işsizlik ve iktisadi gerileme ve ağır buhranlar getirir.

5.  Gıda Sanayiinde son yıllarda hızla ar­tan ithalat daha da artarak Türkiye beslenme­de dışa bağımlı hale gelir. Topluluğun tarım ürünü ve gıda maddeleri fazlası Türkiye pa­zarını istila eder. Nitekim tarım ürünleri ve gı­dada ihracatın ithalatı karşılama oranı 1981'de 7,4 iken, 1993 te 1,3'e düşmüştür. 1993 de bu sektörde ithalat 2,7 milyar dolara ulaşmıştır.

Tarım ve gıda sanayiinde finansman, alt yapı, teknoloji ve verim şartları dikkate alınır­sa bu sektörün büyük bir krize gireceğini tah­min etmek zor olmaz.

6.  İç ticaret topluluk firmalarının eline geçer. Vergi ve faiz yükü altında ezilen esnaf ve ticaret erbabı rekabete dayanamıyacağm-dan çöker. Dev hipermarketler esnafı piyasa­dan siler.

7.  Ortak Gümrük Tarifesine uyum;

- Türkiye'yi üçüncü ülkelerden gelecek ithalat dalgasına maruz bırakır.

-   Türkiye'nin dış ticareti tedricen AB ipoteği altına girer. Nitekim AB'nin dış ticareti­mizdeki payı 1980'li yılların başında yüzde 30 mertebesinde iken, gümrük indirimleri ile bu­gün yüzde 50 mertebesine ulaşmıştır. Bu bir dış ticaret sapmasıdır. Dış ticaretimizin toplu­luğa bağımlı hale gelmesi, ilerde Türkiye üze­rinde siyasi baskılara zemin hazırlar.

8.   Gümrük Birliğine rağmen Türkiye Topluluk karar organları dışında kalmaktadır.

Gıyabında alınan kararlara uymak zorunda ka­lacaktır.

9.  Türkiye'nin şartlan gümrük birliğine uygun değildir. Yüzde 150 mertebesindeki enf­lasyon, yüzde 230 mertebesinde finansman maliyeti, bütçe açıkları, dış, iç borç yükleri altındaki bir Türkiye AB ile rekabete hazır değildir.

10.   AB 32 yıllık ortaklık döneminde Türkiye'ye karşı anlaşmalara uygun davran-madı.

-  İlk üç mali protokolla yapılan 900 mil­yon doların dışında yardım yapmadı. Mütea­kip mali protokolları uygulamadı.

-  Kota, anti damping ve anti sübvansi­yon uygulamaları ile Türkiye'nin ihracatını en­gelledi.

-  Üçüncü ülkelere uygulanan tavizli re­jimlerle Türkiye'nin tarım ürünlerini ihracatı engellendi.

-  Türkiye işgücünün 1986'da başlaması gereken serbest dolaşımını engelledi.

-   1964-1993 dönemlerinde Türkiye'nin topluluktan ithalatı 97, ihracatı ise 68 milyar dolardır. Türkiye'nin zararı 29 milyar dolardır. Sadece 1993 yılı ithalatımız 13, ihracatımız 7 milyar dolar, açık 6 milyar dolardır. Bu işbirli­ğinden kazancımız var mı?

11.   Gümrük Birliği'nin ucuzluk getire­ceği ifade ediliyor. Bu mümkün müdür? Pra­tikte mümkün olmaz. Çünkü ithalatı finanse edecek yeterli döviz olmayacağından kurlar artacak ve ithalat mecburen pahalanacaktır. Nitekim 1994'te döviz kurlarında yüze 300 mertebesindeki artış da bundan kaynaklan­mıştır.

12.  Kalkınma Gümrük Birliği olmadan olmaz mı? Japonya, Kore, Tayvan ve Malezya gibi ülkelerdeki gelişmeler bunun cevabıdır. Bugün Korenin ihracatı 72 milyar dolar, milli geliri 294 milyar dolar, fert başına milli geliri 7000 dolardır. Bu değerler Tayvan için sırasıy­la ihracat 93 milyar, milli gelir 247 milyar, fert-başına milli gelir 11629 dolardır.

13.  Topluluğun Türkiye'yi yakından il­gilendiren meselelerde ilgisiz ve hatta hasma-ne tavrı iyi bilinmelidir;

-   Türkiye'ye karşı Ermeni taleplerini desteklemesi,

- Kıbıısta Rumlara destek vermesi,

-  Bosna'da müslümanlara karşı Sırp ve I Iırvatları desteklemesi,

-  Azerbaycanın yüzde 25'ini işgal eden Ermenista nı desteklemesi,

- Türkiye'de bölücülüğü desteklemesi,

-Filistin meselesinde İsrail'e verdiği des­tek,

-  Çeçenistan'daki katliama karşı Rusya' ya verdiği destek,

- Cezayirde halkın seçim hakkını gasbe-den zalim diktatörleri desteklemesi.

14.  Toplulukla- Türkiye arasında temel değerlerde farklılık, kimlik uyuşmazlığı var. Türkiye müslüman, AB hristiyan kültürüne da­yalı topluluklar.

-  İngiliz Economist dergisi 11 Şubat 95 sayısında Avrupa'da yaygın ve hakim kanaatin "Türkiye'nin fazla müslüman olduğunu, bu­nun üyeliğe mani olduğunu" ifade etmektedir.

-  Almanya başbakanı Helmut Kohl ve AB eski komisyon başkanı Jack Delors muhte­lif demeçlerinde Topluluğun hristiyan kültürü üzerine kurulduğunu ifade etmektedir.

-14 Aralık 1994 tarihinde Resmi Gazete­de yayınlanan bir Devlet Bakanlığı tebliği ile köylerde içki satışına ait yasak kaldırıldı. Sebe­bini sordum. Yazılı cevapta "Avrupa Toplu­luğu ile entegrasyon"a uyum için içki satışının köylerde serbest bırakıldığı ifade edilmekte­dir.

Bütün bu tablo karşısında başbakanın ve bazı çevrelerin AB'ye dönüp "Aman bizi

gümrük birliğine alın yoksa Türkiye'de köktenrdinciler iktidara gelir" mealinde beyanda bulunması çok düşündürücüdür. Demek ki bazı çevrelerle  milletimiz arasında  da  kimlik  uyuşmazlığı bulunmaktadır. Aslında bu uyuşmazlıkyeni değildir. Tanzimatla başlamış bugün de de­vam etmektedir. İşte bu sebeptendir ki Gümrük Birliği Türkiye için bir meçhule yolculuktur. Peki Türkiye ne yapmalı :

-   AB  yakın  gelecekte Avrupa'nın  ta­mamına yayılacak, bütünleşecek,

-  Türkiye milli kimliğini feda etmeden AB ile entegre olamaz,

-   Türkiye Topluluk dışında kalmaya mecburdur. İktisadi ve siyasi güvenliği ile ilgili tedbirleri buna göre geliştirmelidir.

-  Türkiye kendi bölgesindeki topluluk­larla ve özellikle islâm ülkeleri ile iktisadi ve siyasi dayanışmasını geliştirmelidir. Orta ve uzun dönemde güvenliğimiz bunu getirmekte­dir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005