Gümrük
Birliği'nin Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri
Dünyada ve
Türkiye’de ekonomik gelişmeler baş döndürücü bir hızla devam
etmektedir. Günümüzde artan dünya ticaret hacmi ve gittikçe
şiddetlenen rekabet ile birlikte, şirketlerin pazar paylarını
yükseltme çabaları hızla artmaktadır. Bu rekabet ortamında
ayakta kalabilmek uluslararası alanda başarılı olmaya bağlıdır.
Bu durumdan en az kayıpla çıkmayı hedefleyen sanayileşmiş ve
yeni sanayileşen ülkeler ekonomik güvenliklerine daha fazla önem
vermeye başlamışlardır. Yaşanan globalleşme sürecinde
uluslararası ticarette mal, miktar kısıtlaması gibi engellerin
azaldığı ve bölgesel entegrasyonların güçlendiği görülmektedir.
Ülkelerin konumları gerek küresel bazdaki organizasyonlarda
(Dünya Ticaret Örgütü) yer almak ve gerekse bölgesel oluşumlara
(Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği) katılmakla sürekli
değişmektedir. Bu bağlamda Avrupa ülkeleri arasında karşımıza
çıkan en önemli ekonomik bütünleşme AB’dir. Çalışmamızın
amacını, özellikle 1990 sonrasında belirginlik kazanan
küreselleşme eğilimi ile birlikte ortaya çıkan bölgeselleşme
hareketlerinin, bu hareketin bir parçası olarak Türkiye’yi nasıl
etkilediğini tespit etmek oluşturmaktadır.
GB, Türkiye’nin
Avrupa Topluluğu ile başlangıcı 1960’lara uzanan ortaklık
ilişkisinin temel taşlarından biridir. GB’nin çerçevesi 1963
yılında yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile çizilmiş, detayları
ise Katma Protokol ile belirlenmiştir. 6 Mart 1995 tarihli
Ortaklık Konseyi Kararı ile 22 yıl süren geçiş dönemi
tamamlanmış, taraflar GB’nin tesis edilmesi için gerekli
koşulların oluştuğuna karar vermişler ve böylece 1 Ocak 1996
tarihi itibariyle Türkiye-AB arasındaki GB tamamlanmıştır. GB
sadece sanayi ürünlerini ve işlenmiş tarım ürünlerini
kapsamakta, geleneksel tarım ürünleri GB’nin kapsamı dışında
bulunmaktadır. GB ile Türkiye, AB’den gelen sanayi ürünlerine
uyguladığı tüm gümrük vergileri ve eş etkili tedbirleri ortadan
kaldırmış, uygulamakta olduğu miktar kısıtlamalarına da son
vermiştir. Üçüncü ülkelerden ithal edilen ürünler için ise,
birliğin ortalama gümrük tarifesi kabul edilmiştir. Türkiye-AB
Ortaklık Konseyi’nin almış olduğu Gümrük Birliği kararı, Türkiye
ekonomisinin 1980’li yıllardaki liberalizasyonundan sonra,
ekonominin tamamını etkileyen en önemli gelişme olmuştur.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 1 Ocak 1996 tarihinde
yürürlüğe giren Gümrük Birliği, Türk ticaret ve rekabet mevzuatı
ile politikalarında çeşitli değişikliklere yol açmış Türk
ekonomisi için yeni fırsatlar yarattığı gibi çaba gerektiren
unsurlar da doğurmuştur. GB’nin kabul edilmesinden sonraki
süreçte dinamik ve statik etkileri çerçevesinde Türkiye
ekonomisini etkilemesi kaçınılmaz olmuştur. Çalışmamızda da bu
güne kadar geçen süre içerisinde GB’nin Türkiye ekonomisi
üzerinde ne gibi sonuçlar doğurduğunu tespit etmeye çalışacağız.
-
Gümrük Birliği’nin Türkiye
Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
Yürürlüğe
girdiği 01.01.1996 tarihinden itibaren geçen yaklaşık on yılı
aşkın bir zaman zarfında getirmiş olduğu köklü değişimler ile
GB, mikro düzeyde işletmeleri, makro düzeyde de genel ekonomik
yapıyı etkilemiştir. Bu bölümde GB’nin Türkiye ekonomisi
üzerinde ortaya çıkardığı olumlu ve olumsuz etkiler, dinamik ve
statik etkiler çerçevesinde ortaya konmaya çalışılacaktır.
1.1.
Gümrük Birliği’nin Türkiye
Ekonomisi Üzerindeki Sonuçlarının Statik Etkiler Açısından
Değerlendirilmesi
Faktör donanım,
teknolojik seviye ile talep yapısı gibi parametrelerin sabit
kaldığı varsayımı altında gümrük birliğinin, birlik içinde
kaynakların yeniden dağılımı sebebiyle ortaya çıkan etkilerine
statik etkiler denmektedir. Çalışmamızın bu bölümünde GB’nin
Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini tespit etmek için;
statik etkiler kapsamında ele aldığımız ticaret yaratıcı etki,
ticaret saptırıcı etki, gelir dağılımı etkisi ile kamu gelirleri
etkisi ve işlem maliyetleri etkisi istatistiksel veriler
çerçevesinde incelenecektir.
1.1.1.Üretim Etkisi
Ticaret
Yaratıcı Etki
Ticaret
yaratıcı etki GB dolayısıyla yüksek maliyetli üretimin yerini,
birlik içinde daha verimli ülkenin almasıdır. Birliğe üye
ülkeler arasındaki ticarete uygulanan tarife ve kotaların
kaldırılması sonucu, ticarete konu olan malların fiyatı düşer.
Birlik içinde ticaret yaratılmasına bağlı olarak birlik üyeleri,
daha ucuz kaynaktan daha fazla tüketim yapma imkanına kavuşur.
Böylece üyeler arasındaki ticaret hacmi yükselmiş olur.
1.1.1.1.Ticaret Saptırıcı Etki
Üçüncü ülke
mallarına karşı konan ortak tarife sonucu bu ülkelerin
mallarının pahalı hale gelmesi ticaretin birlik içine kaymasına
neden olur. Ticareti birlik dışından birlik içine kaydıran bu
etkiye ticaret saptırıcı etki denir. Bu etki sonucu birlik
dışında kalan ülkelerle yapılan ticaret hacminde daralma ortaya
çıkmaktadır.
GB’den önce de
dış ticaretin büyük kısmını AB ile yapan Türkiye’nin bu
eğiliminde 1995-1999 yılları arasında bir değişiklik olmadığı
gibi, üçüncü ülkelerle olan ticaretinde de önemli bir farklılık
gözlenmemiştir. İlk dört yıla ilişkin dış ticaret verileri
GB’nin ticaret sapmasına işaret etmemektedir. Türkiye’nin AB
dışındaki diğer ülke ve ülke grupları ile de ikili ilişkileri
olduğu için ticaret saptırıcı etkinin belirli şekilde ortaya
çıkmadığı görülmektedir.
1.1.2. Tüketim
Etkisi
GB sonucu
gümrükler indirilince nispi olarak daha ucuza gelen yabancı
mallar daha fazla talep edilmektedir. GB sonucu birlik içinde
pahalıya üreten üye ülkenin ve OGT sonucu ürünleri pahalı hale
gelen birlik dışı ülkelerin üretimi azalmaktadır. Üretim
etkisindeki bu değişikliğe bağlı olarak birlik içi fiyat
herhangi bir ülkenin fiyatının altında kalırsa, bu ülke
vatandaşlarının satınalma güçleri artacağından birlik içi
ithalat artacaktır. Bu ithalat artışı da GB’nin tüketim etkisini
ortaya çıkarır.
1.1.3. Ticaret Hadlerine Etkisi
Ticaret hadleri
birliğe üye ülkeler arasındaki iş bölümünün doğuracağı refah
yükselişinden her ülkenin alacağı payı belirler. GB sonucu
ticaretin artması birlik içi üretim ve geliri arttırırken,
birlik dışında bunun tersi ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte
birlik içinde ucuza üreten üye ülkenin üretim ve geliri
artarken, pahalıya üreten ülkenin üretim ve geliri de
azalmaktadır. Dolayısıyla gelir bir yandan birlik dışından
birlik içine, diğer yandan pahalıya üreten ülkeden ucuza üreten
ülkeye yeniden dağılırken, birlik içi ticaretin
serbestleşmesiyle ihracata çalışan sektörlerin geliri nispi
olarak artmaktadır.
Tüm bunlar
Türkiye’de gelirin sanayi sektörü lehine yeniden dağılmasının
birer nedenidir. Türkiye’de sanayi sektörü ithalat miktarının
ihracat miktarından daha hızlı artması; bu ürünleri birlik
içinde ucuza üreten gelişmiş ülkelerin üretim ve gelirinin
arttığını, gelir dağılımının gelişmiş ülkeler lehine, Türkiye
aleyhine geliştiğini göstermektedir. Ticaret hadleri Türkiye
aleyhine sonuçlanmıştır.
1.1.4. Kamu Gelirleri Etkisi
Üyeler arasında
tarifelerin sıfırlanması üye ülkelerin vergi kaybını doğurur.
Yine üçüncü ülkelere karşı uygulanan ortak tarife, üye olunmadan
önceki tarifeden küçük olur veya bu ülkeden ithalat önemli
ölçüde azalır ise bu durumda da vergi kaybı ortaya çıkar. GB
öncesi Türkiye’de ithalattan gümrük vergisi ve toplu konut fonu
olmak üzere iki tür vergi alınmaktaydı. GB ile bunların ikisi de
kaldırılırken üçüncü ülkelere karşı OGT uygulanmaya
başlanmıştır. Ancak tarım ürünleri, Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğu ve EURATOM kapsamındaki ürünler bu uygulamanın dışında
kalmış, buna rağmen GB kısa dönemde sadece kamu gelirlerini
azaltmakla kalmayıp, kamu giderlerini arttırmasına da neden
olabilir.
1.1.5. İşlem Maliyetleri Etkisi
GB sonucu
tarife ve kotaların kalkması nedeniyle, gümrüklerde çalışan
personel sayısı, gümrükleme giderleri ve bürokratik engeller
azalacaktır. O zaman dış ticaret işlemleri daha kısa zamanda
gerçekleşecek ve dış ticaretle uğraşanların zaman maliyeti
düşecektir. Ancak, eğer bürokratik işlemlerde bir azalma olmuş
ve dış ticaretle uğraşanların zaman maliyetleri azalmışsa, o
zaman ekonominin bütünü açısından işlem maliyetlerinin azaltıcı
etkisi doğmuş olabilir.
Gümrükleme
giderleri ve personel sayısında meydana gelen azalmanın nedeni,
gümrük modernizasyonu ve otomasyonu kapsamında yapılan
çalışmalardır. Bu çalışmalar tamamlanıp yeterli uzmanlaşma henüz
sağlanamadığı için bu veriler, olması gerekenden büyüktür.
Gümrük işlemlerinin otomasyonu için Fransa’dan SOFİX adlı
yazılım satın alınmıştır. Pilot uygulama eğitim çalışmaları,
Atatürk Havalimanı Giriş-Çıkış Gümrük Müdürlüklerinde
başlamıştır. Pilot uygulamanın ardından Türkiye genelinde
bilgisayar ağı kurulacaktır. Böylece 53 gümrük idaresi
bilgisayarlı sisteme geçecek ve ihracat-ithalat işlemlerinin
yaklaşık yüzde 95’i bu kapsama alınacaktır. Otomasyonun ileri
aşamalarında ticaret çevresi ve gümrük idaresi arasındaki bilgi
akışı elektronik ortamda gerçekleştirilecektir. Bu çalışmalar
sonucunda işlem maliyetlerinde bir azalma gerçekleşecek,
gümrükleme giderleri ve personel sayısı belli bir oranda
azalacaktır.
1.2. Gümrük
Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Sonuçlarının Dinamik
Etkiler Açısından Değerlendirilmesi
GB’nin Türkiye
ekonomisi üzerindeki etkileri dinamik etkilerden olan; ölçek
ekonomileri etkisi, rekabet etkisi, teknolojik gelişme etkisi,
dışsal ekonomiler etkisi, yabancı sermayeyi ve yatırımları
teşvik etkisi başlığı altında değerlendirilecektir. Dinamik
etkiler sürekli oldukları, orta ve uzun vadede ekonominin
yapısında önemli değişmeler meydana getirdikleri için çoğu kez
statik etkilerden daha önemli sayılırlar.
1.2.1. Rekabet Etkisi
Kamu
teşebbüsleri ve ticari nitelikteki devlet tekellerinin, birlik
vatandaşları ile Türk vatandaşları arasında ayrım yapmaz hale
gelmesi, ticari nitelikli devlet tekellerinin yeniden
düzenlenmesi, İhracatta Gözetim ve Koruma Önlemlerinin
Değerlendirme Kurulu oluşturularak ithalatta haksız rekabetin
önlenmesi ve Rekabet Kurulu’nun kurulması gibi çalışmalar
aracılığıyla firmalara eşit rekabet koşulları sağlanarak
tekelleşmenin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda özellikle
otomotiv ana ve yan sanayii, tarım araçları, elektrikli ve
elektronik eşya, makine, metal, ağaç ürünleri, mobilya, kağıt ve
kağıt ürünleri ile basım sanayi dallarında rekabetin daha da
artması beklenmektedir.
GB ile üyeler arasında tarife ve kotalar kalkınca
yerli üreticiler dış rekabete açılmış olurlar. Böylece ülke
içindeki eksik rekabetçi oluşumlar ortadan kalkar. Düşük verimle
çalışan kalitesiz malları pahalıya üreten firmalar, ya bu
sorunlarını ortadan kaldırırlar ya da endüstriyi terk etmek
zorunda kalırlar. Her üye ister istemez mukayeseli üstünlüğe
sahip olduğu alanlarda üretime yönelir.
1.2.2. Ölçek
Ekonomileri Etkisi
Ölçek
ekonomileri, firmaların büyüklüğünden kaynaklanan faktör
maliyetlerinin düşmesi ve verimlilik ile üretimin artması sonucu
ortaya çıkar. Geniş pazarlar, yeni satış teknikleri, makine ve
donanım bolluğu, kaliteli işgücü ve uzmanlaşma ölçek ekonomisini
oluşturur.
GB sonrası
birlik içi piyasa genişlemesi sonucu, artan talebi karşılamak
için firmaların üretimlerini arttırmaları gerekir. O zaman
firmalar, eğer atıl kapasiteleri varsa, bu atıl kapasitelerini
kullanarak ortalama maliyetlerini minimize edecek optimal ölçeğe
varabilirler. Eğer atıl kapasiteleri yok ise, kapasite arttırıcı
yeni yatırımlara yönelirler. GB sürecinde ölçek ekonomiler
etkisinin ortaya çıkabilmesi için bu güne kadar geçen süre
yeterli sayılamayacak kadar kısadır. Bu etki zamanla kendini
gösterecek ve rekabet gücü yüksek çok sayıda büyük firma
doğabilecektir.
1.2.3. Dışsal
Ekonomiler Etkisi
Ölçek
ekonomileri, rekabet ve teknolojik gelişme etkilerinin bir
sonucu olarak bazı firmaların verimliliği ve ürünlerinin
kalitesi artar. Bu firmalardan girdi alan diğer firmalar, daha
ucuza ve daha kaliteli girdi elde ederler. Böylece ekonominin
genel performansı artar. Örneğin AB ile yapılan Avrupa Kömür
Çelik Topluluğu ürünleri ile ilgili anlaşmada, Türkiye’de
kapasite fazlası olan uzun mamullerden yassı mamullere dönüşümle
ilgili projeler sayesinde sektörün yeniden yapılanmasına yönelik
yabancı yatırımların artacağı ve teknoloji transferinin
gerçekleşerek dışsal ekonomilerin doğacağı, bu güne kadar
gerçekleşmese bile uzun dönemde dışsal ekonomilerin ortaya
çıkacağı beklenmektedir.
1.2.5.
Yatırımları Özendirme ve Sermaye Etkisi
Birlik içi
ticaret serbestleşip pazarın büyümesi, bir yandan birlik içi
sermayenin daha verimli ve daha karlı olan üye ülkelere, diğer
yandan birlik dışı sermayenin birlik içine yönelmesine neden
olur. Birlik içi yatırım, üretim ve gelir artar. Doymamış iç
pazarı, ucuz hammadde ve işgücü, Ortadoğu, Karadeniz ve Asya ile
olan bağlantıları Türkiye’yi yatırımlar için cazibe merkezi
haline getirmektedir. Bu bağlamda GB’nin Türkiye’ye giren
yabancı sermaye yatırımlarını uyarması beklenmektedir. Ayrıca GB
içindeki Türkiye’den pay almak isteyen Japonya, ABD ve Uzak Doğu
ülkeleri için de sermaye yatırımı açısından çok büyük öneme
sahiptir. Son yıllarda Uzak Doğu’dan gelen yabancı sermaye
artışı bunu doğrulamaktadır.
en kurtulmalı;
özel kesimin verimliliği ve rekabet gücü arttırılarak altyapı
yatırımları gecikmeden yapılmalıdır. Tüm bunları gerçekleştirmek
için her şeyden önce ekonomik ve siyasal istikrarın sağlanması
gerekmektedir. Özellikle siyasal istikrar sağlanmadan ve buna
bağlı olarak ekonomik iyileşme göstermeden GB’den sihirli reçete
beklenmemelidir.
Sonuç
21. yy’da hızla
gelişen küreselleşme eğilimiyle, ülkeler bir yandan bu eğilimin
beraberinde getirdiği yoğun rekabetten korunabilmek ve dünya ile
bütünleşme sürecini hızlandırabilmek amacıyla çeşitli zamanlarda
ekonomik bütünleşme sürecine girmişlerdir. Bu süreç içerisinde
dünya ticaretinde önemli değişimler yaşanmış, artan küresel
rekabet ortamında ülkeler dış ticaret politikalarını yeniden
düzenlemişlerdir. Özellikle dış ticareti kısıtlayan tarife ve
kotalar giderek azalmış, serbest ticaret anlayışı uluslararası
ticarete hakim olmuştur. İkinci Dünya Savaşından sonra özellikle
sanayileşmiş batılı ülkeler, dünya ticaretinde çok yönlü
denkleşmeye imkan sağlamak, dış ticareti canlandırmak amacıyla
ekonomik bütünleşme sürecine girmişler ve çeşitli
organizasyonlar kurmuşlardır. Bu bağlamda ortaya çıkan
organizasyonların en önemlisi kuşkusuz Avrupa Birliği ve üyeler
arasında uygulanan Gümrük Birliği’dir.
Cumhuriyetin
ilanından sonra tüm alanlarda yönünü batıya çeviren Türkiye,
özellikle ekonomik alanda AB ülkelerinin önemli bir partneri
olmuş ve bu ülkelerin oluşturdukları organizasyonlar içinde yer
almak istemiştir. Türkiye’nin 1963 yılında başlayan birlik
macerası 1996 yılında GB’nin kabul edilmesiyle yeni bir boyut
kazanmıştır. GB’nin uygulanmaya başlandığı yıllarda Türkiye
için; üçüncü ülkeler aleyhine yüksek oranlı ticaret sapması
olacağı ve özellikle Türk firmalarının açılan yüksek rekabete
dayanamayacağı varsayımı ortaya atılmıştı.
Türkiye
ekonomisi için GB’nin sonuçları değerlendirildiğinde, statik
etkiler açısından, ikinci bölümde ele alınan istatistiksel
veriler, ticaret yaratıcı etkinin birlik lehine Türkiye aleyhine
ortaya çıktığını göstermektedir. Ticaret saptırıcı etkinin ise
ortaya çıktığını söylemek güçtür. Çünkü Türkiye’nin dış ticaret
hacminin yarısını hala AB ülkeleri oluştururken, üçüncü
ülkelerle olan ticaret hacminde önemli farklılıklar
gözlenmemiştir. Tüketim, sermaye ve ara mallara ilişkin ithalat
rakamlarında görülen artış tüketim etkisine işaret ederken,
özellikle sanayi malları ithalatında görülen büyük artış ticaret
hadlerinin birlik lehine Türkiye aleyhine ortaya çıktığını
göstermektedir.
Dinamik etkiler
açısından ise olumlu sonuçların ortaya çıkması için geçen süre
henüz yeterli değildir. Türkiye’de faaliyet gösteren
işletmelerin büyük çoğunluğu KOBİ’lerden oluşmaktadır. Bu
işletmelerin sermaye yapıları ve pazar payları, büyük çaplı Ar-Ge
harcamalarıyla oluşacak teknoloji hamlesine, üretim artışına
bağlı olarak ortaya çıkacak dışsal ekonomi ile ölçek ekonomisi
etkisine ve uluslararası alanda çok büyük rekabet sağlayacak
tekniklere olanak verecek seviyede değildir. Yabancı sermayede
de bu güne kadar beklenen patlama yaşanmamıştır.
Çalışmamızda
ele alınan GB’nin dinamik ve statik refah etkileri sonucunda,
dört yıldan bu yana işlemekte olan Gümrük Birliği çerçevesinde
özellikle rekabet alanında sözü edilen endişe verici sonuçlar
ortaya çıkmamış, üçüncü ülkeler aleyhine büyük oranlı bir
ticaret sapması oluşmamıştır. Bunun yanında son gelişmeler
GB’nin potansiyel olumlu etkilerinin hayli geniş kapsamlı
olduğunu ve yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığını
göstermektedir.
Genel
değerlendirmeye göre, statik etkiler açısından GB’nin
Türkiye’nin lehine ya da aleyhine olduğunu kesin olarak söylemek
güçtür. GB ile Türk üreticisinin, güçlü AB üreticisi karşısında
rekabet edemeyip iflas edeceği, dolayısıyla Türkiye’nin GB’den
zarar edeceği tezi doğrulanmamıştır. Dinamik etkiler göz ününde
bulundurulduğunda, GB’nin uzun dönemde Türkiye lehine olacağı
söylenebilir. Çünkü doymamış iç pazarı, genç nüfusu, doğal
zenginlikleri ve stratejik coğrafi konumu, uzun vadede GB’yi
Türkiye’nin lehine çevirebilecektir. GB’nin dinamik etkileri
diye adlandırılan ölçek ekonomileri etkisi, rekabet etkisi,
yabancı sermayeyi ve yatırımları teşvik etkisi Türkiye’ye bu
şansı verebilecek güçtedir.
Kaynak:
Süleyman Uyar – Pamukkale Üniversitesi
|