Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Güneydoğu Anadolu’nun Sıkıntıları 

Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ülkemizin hem yüzölçümü ve hem de nüfusu bakımından en küçük coğrafî bölgesini oluş­turuyor. Türkiye yüzölçümünün % 8'ini, nüfusunun % 6'sını Güneydoğu Anadolu Bölgesi teşkil eder. Ülkenin güneydoğu­sunda yeralmasından ötürü, bölgenin adına Güneydoğu Anado­lu adı verilmiştir.

Bölgenin en önemli ekonomik kaynağı, 1940'larda üreti­mine başlanan petroldür. Gerçekten Türkiye petrol üretiminin tamamına yakınını bu bölgemiz karşılar. Petrol, bölgenin eko­nomik çehresini hızla değiştirmiş. Sözgelimi, 1950'lere kadar bir köy yerleşmesi olan Batman, petrol çıkarımı ve arıtımı tesis­lerinin kurulması ile birlikte hızla gelişmiş ve bugün aynı za­manda bir il merkezi konumunu kazanmış bölgenin fazla nüfus­lu bir şehri oluvermiş. 

İkinci gelir kaynağı ise, kuşkusuz tarım ve hayvancılık. Ne varki tarihin bir döneminde büyük bir medeniyete beşiklik yapmış Harran Ovası gibi bölgenin diğer ovaları da, sulama­nın yetersiz oluşu nedeniyle çöl karakteri kazanmış. Özellikle Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyet dönemlerinde, bölge insanı büyük sefalet çekmiş. Çünkü, Güneydoğu Anadolu Böl­gesi'nin insanı, toprağı, bağı, bahçesi, hayvanı velhasıl her canlısı suya hasret kalmış. Su olmayınca tüm tarımsal üretim en düşük seviyelerde gerçekleşmiş. Buna bölgenin sosyal yapısın­daki farklılık da eklenince, sefalet ile bölge adı özdeşleşivermiş. 

Güneydoğu Anadolu'nun su sıkıntısını gidermek için, taa Osmanlı dönemlerinde çeşitli projeler hazırlanmış. Ancak bu projeleri gerçekleştirmeye Osmanlı'nın ömrü kâfi gelmemiş. Bölgenin sıkıntıları, bu defa genç Türkiye Cumhuriyeti'nin dik­katini çekmiş ve bu konuda çeşitli projeler üretilmeye başlan­mış. Kuşkusuz bu projelerden en önemlisi, kökeni Cumhuriye­tin ilk yıllarına dayanan ve yapımı halen devam eden Güney­doğu Anadolu Projesi. Kısa adı, GAP. 

Temelde, Fırat ve Dicle nehirlerinin sularından azami de­recede yararlanmak için bir dizi baraj .hidroelektrik santral, tü­nel ve kanal yapımını içeren bu projenin bütünüyle tamamlan­ması için 2000 yıllarını geçmek gerekiyor. Ancak bir tamamla­nırsa, bölgenin çehresi tamamen değişecek. Belki Türkiye'nin en zengin bölgesi olacak. Ne var ki proje, halen devam ediyor. Bu da, bölge insanının sıkıntılarını hafifletmiyor. Aksine, yıl­lardır beklemeye koyulan bölge halkı, ümidini yitirmiş gibi. Bölgeden diğer bölgelere olan göçlerin temelinde de bu ümidsizlik yatıyor. 

Sözü edilen projenin tamamlanması halinde, bölgenin ekonomik ve sosyal yapısı tümden olumlu yönde değişecek. Ancak bu değişim, sınır olduğu ülkeleri ve dünya ülkelerini kıs­kandıracak nitelikte. İşte bu kıskançlık duygusu, özellikle çıkar­cı ülkeleri, çeşitli senaryolar hazırlamaları için en önemli neden olarak görülüyor. Bölgenin sosyo-ekonomik yapısını, Türki­ye'nin bilim adamlarından daha iyi inceleyen çıkarcı güçler, çeşitli teoriler geliştirme peşindeler. 

Güneydoğu Anadolu bölgesinin sıkıntıları, elbette büyük. Ancak bu sıkıntıların giderilmesi mümkün. Zaten GAP'ın ta­mamlanması halinde, çoğu sorunlar, kendiliğinden çözümleni-verecek. Ne var ki biraz daha sabretmek gerek. Bu arada, ülke yöneticileri; bölge insanının sabrını taşırmadan, projeleri en kı­sa zamanda bitirmesi için gereğini yapmaları gerekiyor. Belki bölgedeki küçük ölçekli yatırımların şimdilik durdurulması ve buna karşılık tüm yatırımların GAP'a ayrılması, projenin ta­mamlanma süresini kısaltabilir. 

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bugün için, geçici de ol­sa, en büyük sıkıntısı kuşkusuz terör ve bundan kaynaklanan göçler. Sağlıksız ortamlarda gerçekleşen bu zoraki göçler, böl­ge insanını derinden yaralıyor. Bunun mutlaka çözüme kavuş­ması şart. Aksi halde, bu durum hem bölgeyi ve hem de Türki­ye'yi rahatsız ediyor. Bölgedeki terörün sebebleri ve kaynağı üzerinde pek fazla durmak istemiyoruz. Çünkü bunları bilme­yen yok gibi. Mesele, sıkıntıların sebeblerini araştırmak ve çe­şitli yorumlar yaparak vakit geçirmektense, çözümler üzerinde durmak daha iyi. Türkiye, bu konuda araştırma komisyonları ile vakit geçirmeden, çözümü en kısa zamanda gerçekleştirmeli. 

Türk insanı, hala kendi kendine soruyor. Güneydoğu'da neden terör var? Neden Güneydoğu insanı göçediyor? Bunun sebebi ve kaynağı ne? Yoksa bilinmeyen denklemler mi var? Biz bu soruların cevabını bir tarafa bırakalım. Yazımızı bir fık­ra ile noktalayalım. Fıkra şöyle: 

Hocanın biri, kürsüde ders veriyormuş. Ancak, dersin sü­resini ayarlamak için, kürsüden müezzin mahfiline kadar, halı­ların altından görünmez bir şekilde ip uzatmış. İpin bir ucu mü­ezzinin elinde, öbür ucu ise hocanın beline bağlı. Hocanın mü­ezzinle sözleşmesine göre, ders verme süresi dolunca, müezzin ipi çekecek ve böylece hoca konuşmasını bitirecekmiş. Yalnız bu olaydan, şakacı ve espiriyi çok seven bir vatandaşın haberi olmuş. Bu vatandaş, ipin geçtiği halının üzerine oturmuş ve ipi eline geçirmiş. Hoca; "Muhterem Cemaat bugünkü dersimizin konusu..." der demez, şakacı ve espiriyi seven vatandaş hemen ipi çekivermiş. Hoca, şaşırmış biraz duraksamış. Tekrar aynı gi­riş cümlesini söyler söylemez, yine ip çekilmiş. Bu olay beş-altı kez devam edince, Hoca; " Muhterem cemaat bu hafta size önemli meseleler anlatacaktım amma ipin ucu bir p...un eline geçmiş. Onun için hiç bir şey anlatmayacağım." demiş ve kür­süden inmiş...

Doç. Dr. Ramazan OZEY 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005