|
Hatay İlimiz ve Suriye
19.yüzyıl Osmanlı döneminden günümüze kadar,
Türkiye'nin gündeminden düşmeyen bir komşusu var.
Bu komşu, ülkenin tam güneyinde yeralıyor ve Türkiye
bu ülke ile en uzun kara sınırına (877 km.) sahip
bulunuyor. "Komşu komşunun külüne muhtaçtır."
özdeyişinin özüyle hiç bağdaşmıyan bu komşu;
Suriye'dir.
Bir avuç azınlığın yönettiği Suriye, aslında bir
İslam ülkesidir. Türkiye'de bir İslam ülkesi
olduğuna göre, Suriye ile olan ilişkileri gayet iyi
olması gerekirken, aksine sürekli yapay sorunlarla
iki ülke arası sürekli gergin tutulmaya özen
gösteriliyor. Sanki bu gerginliğin sürekli ve
şiddetli kalması için, birileri daima ateşi
körüklüyor.
Suriye ile Türkiye arasında, bugün uluslararası
platformlarda görece hiçbir sorunu bulunmamaktadır.
Ancak Suriye yönetiminin yersiz ve yanlı tutumları
ile, ille de bir sorun ortaya atılıyor. Suriye'nin
kuruluşundan bugüne, Suriye gündeminden düşmeyen
Hatay Sorunu ve bugünlerde bir yenisi eklenen Su
Sorunu.
Aslında bugün için Hatay Sorunu diye bir sorun yok.
Çünkü bu sorun tarihte halledilmiş. Çünkü bu sorun,
dünya gündemini, 1. Dünya Savaşı'nın sonlarından
1939 yılları arasında meşgul etmiş. Kuşkusuz bunun
da baş sebebi, Hatay ili'nin İskenderun gibi Doğu
Akdeniz'e açılan önemli bir limanının olması. Musul
petrolllerini boru hattı ile, Akdeniz, Atlas ve
Avrupa ülkelerine ulaştıran en kestirme yol
güzergahının başlangıç noktasını İskenderun Limanı
oluşturuyor. İşte bu öneminden ötürü, Hatay bölgesi;
Fransa ile İngiltere arasında sürekli çekişme konusu
olmuş.
İngiltere, bölgedeki nüfuzunu artırmak için 1916
yılı Sykes-Picot görüşmelerinde, Mekke Şerifi Şeyh
Hüseyin'in oğlu Faysal'ı büyük destek sağlar.
Faysal, 1918 yılının Ekim ayında Halep'i, Aralık
ayında ise Antakya yönetimini ele geçirir. Ancak
hemen ardından (Aralık 1918) Fransız askerleri,
İskenderun ve Antakya havalisini işgal ederler. 20
Ekim 1921'de, Ankara Antlaşması ile, bölgede kısmen
özerk İskenderun Sancağı kurulur. Daha sonra, 29
Mayıs 1937'de, Hatay Cumhuriyeti kurulur ve
Cumhuriyetin Bayrağı Türk bayrağının benzeridir.
Tek farklılık bayrağın üzerindeki yıldızın içinin
rengi kırmızıdır. Hatay halkının isteği ile, 7
Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı yasa ile, Hatay ;
Türkiye'ye bağlanır ve bir il oluşturulur.
O tarihten bugüne, Hatay; Türkiye Cumhuriyeti'nin
bir ili olmuştur.Yaklaşık 5402 km2.1ik bir yüzölçüme
sahip olan bu ilimizin, bugün 1 milyondan fazla
nüfusu bulunmaktadır/Öte yandan, Hatay; önemli
sanayi merkezlerimizden biri olan İskenderun ile
Amik Ovası gibi tarımsal değeri yüksek bir ovaya da
sahiptir. Osmanlı dönemi de dahil ediİirse, Hatay;
yaklaşık olarak 500 yıllık bir Türk toprağıdır.
Suriye toprakları ise, 1918 yılında Osmanlı
egemenliğinden çıktıktan sonra, Nisan 1920'deki San
Remo konferansında, "A TİPİ MANDA" kimliği altında ,
Fransa'ya bağlanıveriyor ve bu mandalık 1946 yılına
kadar, 26 yıl devam ediyor. Yani, Hatay'ın il olarak
Türkiye'ye bağlandığı tarihlerde, bağımsız bir
Suriye devleti bile yok. Ancak, Suriye; Hatay
bölgesi üzerinde sürekli hak iddia etmekte ve bunu
her fırsatta gündeme getirmektedir. Hatta Suriye,
okullarında okutulan Coğrafya kitaplarında ve
haritalarında, Hatay; Suriye'nin bir ili olarak
gösterilmektedir. Bu tarihi yanılgıyı, çoğu
müslüman Arap ülkelerinin kitap ve atlaslarında da
görmek mümkündür.
İkinci yapay sorun ise Su Sorunu 'dur. Türkiye,
Güneydoğu Anadolu Projesi'ni başlamasıyla birlikte
ortaya atılan bu sorun, gerçekdışıdır. Suriye, Hatay
Sorunu'nda olduğu gibi, dereyi görmeden paçayı
sıvamıştır. Dünya 1994 İstatistiklerine göre, kişi
başına düşen yıllık su miktarının Türkiye'de 3.000
mlıken, Suriye'de 3.500 m3ü geçmesi, hangi ülkenin
su ihtiyacı olduğunun bir açık göstergesidir. Buna
rağmen, Türkiye, Suriye'ye Küçük Su Projesi ile,
Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin sularını Suriye
topraklarına akıtmayı planlamaktadır. Böyle bir
projeye karşı, Suriye'nin tutumunun gayet dostane
olması gerekirdi.
Suriye'nin yakın geçmişten bugüne, Türkiye'ye karşı
izlediği tutum gözden geçirilirse, hiç de dostane
davranmadığı gözlenir. Özellikle, Suriye'nin
Güneydoğu'da cereyan eden Terör odaklarını destekler
bir tavır sergilemesi, hiç hoş karşılanacak bir
tutum
değildir.
,
Suriye Devlet Başkanı, burada Şerif Hüseyin ve oğlu
Faysal'a vaadedilen toprakların (ki vaad edilen ve
Türkiye sınırları içinde kalan topraklar, Türkiye
yüzölçümünün % 10'unu, yani 90.000 km2.lik
bir alanı kapsar) peşine düşmüş gibidir. Oysa,
kendinin ve tüm Suriye halkının yaşadığı tüm Suriye
topraklarının, dört yüz yıldan fazla Osmanlı Türk
hakimiyeti altında kaldığını hatırına bile
getirmez. Suriye yöneticileri, İngilizler ile
dostluk kurmaya çalışan Şerif Hüseyin'in oğlu
Faysal'ın Suriye topraklarından kovuluş hikayesi ile
Suriye'nin Osmanlı idaresi altındaki günlerinin
hatıralarını içeren Tarih kitaplarını iyi
okumalıdır. Belki o zaman, gerçek dostun kim
olduğunu, iş işten geçmeden anlama fırsatı bulurlar.
İşte o zaman, belki Hatay ve Su sorunlarının yapay,
dayanaksız ve gereksiz olduğunu anlarlar ve
terörizmi desteklemekten vazgeçerler.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|