Türkiye’de İhracatın Temel Sorunları ve
Çözüm Önerisi
Mal ve finans piyasaları sınırlarının sürekli olarak
genişlediği günümüzde, dünya ticaretin
serbestleştirilmesi yönünde gelişmeler de gün
geçtikçe hız kazanmaktadır 1994 Uruguay turu
görüşmelerinin ardından 1995 yılı başında kurulan
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuruluş anlaşmaları ile
serbest ticaretin önündeki engeller ve korumacı
tedbirler çok taraflı anlaşmalarla kontrol altına
alınmış, sanayi sektörü büyük ölçüde
serbestleştirilirken, tekstil ürünleri belli bir
takvime bağlanmıştır. Gelinen aşamada, tekstil
sektöründe indirilen gümrük vergilerinin yerine
ikame edilen kotaların 2005 yılı başından itibaren
kaldırılışına tanık olacağız.
Diğer taraftan, aynı dönemde iktisadi işbirliği ve
bölgesel bütünleşme çabalarının da hız kazandığını
görmekteyiz. Bu bağlamda Avrupa Birliği’nin (AB)
yanısıra Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
(NAFTA), Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN),
Latin Amerika Ülkeleri Birliği (MER-COSUR) ve
Asya-Pasifik İşbirliği Teşkilatı (APEC) önemli
bütünleşme hareketleri olarak ortaya çıkmıştır.
Yine bu süreçte Türkiye son tahlilde bir üyesi
olmayı arzu ettiği AB ile 01.01.1996 tarihi
itibariyle Gümrük Birliği gerçekleştirmiş ve dış
ticaretinde yeni bir döneme girmiştir. Bu tarihten
sonra gelişen süreçte AB, Türkiye?nin ihracat ve
ithalatında sahip olduğu yaklaşık %50'lik pay ile
en büyük ticaret ortağı haline gelmiştir. Fakat,
Gümrük Birliği ile bilhassa AB'ye yönelik
ihracatımızda patlama yaşanacağı beklentisi boşa
çıkmış1995 yılında 21,6 milyar dolar olan
ihracatımız 2000 yılında ancak 27,7 milyar dolara
ulaşabilmiştir. AB'yle ticaretimiz toplam
ihracatımıza büyük bir katkı yapmazken, bunun yerine
ihracatımızın AB yönünde kaydığı görülmüştür. Bu
ise, beraberinde pazar bağımlılığı tehdidini
getirmiştir.
Bu süreçte ve yukarıda ifade edilen trendler
ışığında, Türkiye'de dış ticarete daha fazla önem
atfetmesi, ve pazar-ürün çeşitlendirmesine giderek
ihracatını reel anlamda artırması gerektiği ortaya
çıkmaktadır.
Nitekim VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı hedefleri
incelendiğinde dış ticaretin GSMH içinde önemli bir
pay sahibi olmasının beklendiği görülmektedir. VIII.
Plan döneminde, ihracatın yılda ortalama yüzde 11
oranında artarak 2005 yılında cari fiyatlarla
yaklaşık 46,5 milyar dolara ulaşacağı, ithalatın
ise (CİF) yılda ortalama yüzde 10 oranında artarak
2005 yılında cari fiyatlarla yaklaşık 79 milyar
dolara ulaşacağı tahmin edilmiştir.
Türkiye 2002 yılından itibaren yaptığı ihracat
atağıyla bü hedeflerin önüne geçmiştir. Türkiye 2003
yılında gerçekleştirdiği 47,2 milyar dolarlık
ihracatla, VIII. Planda yer alan 46,5 milyar
dolarlık 2005 ihracatı hedefinin önüne geçmiş
durumdadır. İlk 8 ay itibariyle 40 milyar doları
bulan 2004 yılı ihracat rakamının ise 60 milyar
dolara ulaşması beklenmektedir.
Ne var ki; Türkiye'nin 2002 yılından itibaren
yakaladığı görece siyasi ve makroekonomik istikrara
bağlanabilecek bu başarının kalıcı ve sürekli hale
getirilebilmesi, ve 2003 yılında % 68,1 olarak
gerçekleşen ihracatın ithalatı karşılama oranının
tekrar % 70-80'ler üzerine çıkarılabilmesi için
ihracatın önünde engel teşkil eden birtakım
sorunların ivedilikle giderilmesi gerekmektedir.
İhracat ve ithalattaki mevcut hızlı artışın aynen
devam etmesi durumunda, ihracatın ithalatı karşılama
oranı aynı kalacak olsa bile dış ticaret açığı
rakamsal olarak büyüyecek, diğer döviz gelir
kalemleri de bu hıza yetişemeyeceği için Türkiye
önümüzdeki yıllarda daha ciddi cari açık riskleriyle
başetmek zorunda kalacaktır.
Öyleyse yapılması gereken hızlı ihracat artışını
sağlarken, ihracatın ithalatı karşılama oranını da
yükseltmektir. Bunun ön şartı ise Türkiye’de
ihracatçıyı zor durumda bırakan ve rekabet gücünü
olumsuz etkileyen sorunları bertaraf etmektir.
Çözülmesi gereken sorunlardan ilki kendini daha
üretim aşamasında göstermekte ve girdi, özellikle de
enerji, maliyetlerinin yüksekliği büyük bir problem
olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle tekstil
piyasasında (pamuk ve iplik piyasası) fiyatlarda
istikrar ve dünya fiyatları tutturulamamaktadır. Bu
durum da üreticileri ya rekabet şartlarından uzak
üretim yapmaya zorlamakta, ya da dış kaynaklı ucuz
hammaddeye yönelterek ithalatı artırmaktadır.
Normalde daha çok teknoloji ve sermaye
yatırımlarını dışarıdan temin etmesi beklenen
gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye hammadde ve
ara mamullerde de dışa bağımlı bir görüntü
çizmektedir.
Öte yandan enerji maliyetleri de ihracat için üretim
yapan sanayiciyi zor durumda bırakmaktadır.
Uluslararası Enerji Ajansı tarafından açıklanan
rakamlara göre Türkiye sanayide elektriği en pahalı
kullanan ülkelerden biridir. 2002 yılında Türkiye'de
sanayide kullanılan elektriğin fiyatı kilo-watt saat
başına 9,4 sent iken, bu rakam İsviçre'de 7,5 sent,
ABD'de 4,8 sent, Çin'de ise 4,5 senttir. Bu haliyle
bile rekabetçi yapıdan uzak görünen elektrik
fiyatı, değerlendirme satınalma gücü paritesine (SGP)
göre yapıldığında daha vahim bir hal almaktadır.
SGP'ne göre Türkiye?de elektriğin fiyatı 18 senti
bulurken bir çok OECD ülkesinde rakam 10 sentin
altında kalmaktadır.
Karşılaşılan diğer bir önemli problem, kendini
ihracatın her aşamasında gösteren finansman
maliyetinin yüksekliği ve finansman olanaklarının
sınırlı olmasıdır. Gelişmiş ülkelerde üretici ve
ihracatçı % 5'in altında maliyetlerle finansman
sağlayabilirken, Türkiye'de son iki yılda önemli
iyileşmeler kaydedilmesine rağmen bu oran devletin
sübvanse ettiği Eximbank kredilerinde bile reel
olarak % 10'u bulmaktadır. Borçlanma reel
faizlerinin % 15'i aştığı bir ortamda ihracat kredi
maliyetlerinin daha da düşürülmesi devlet
tarafından daha fazla sübvanse edilmedikçe mümkün
görünmemektedir.
Fakat, meselenin merkezinde.iki yıldır iyileşen
ekonomik sürece rağmen borç sarmalından çıkamayan
kamu finansman yapısının etkisi ile, paranın
döviz-faiz-borsa üçgeninde döndüğü gerçeği
yatmaktadır. Ayrıca, ihracat artışı sadece ihracat
kredileriyle sağlanamaz. Reel sektöre, özellikle
KOBİ'lere yeni yatırımlar için ucuz kaynak
sağlanması da çok önemlidir. Son yaşanan krizden
sonra kamu ve özel bankaların reel sektöre
aktardığı fonlar büyük ölçüde azalmıştır. Bankaların
topladığı mevduatın yüzde 60'ı hazine kağıtlarına
yatırılırken, sadece yüzde 35'i kredi olarak
verilmektedir. Bu kredilerin de dörtte birinden
fazlası bireysel krediler olup, reel sektörün
neredeyse tamamen öz kaynaklarıyla faaliyet
gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Bankalar kredi
verirken daha çok teminata önem vermektedir. Bir
anlamda, krediler projeye değil teminata
verilmektedir. Bu yüzden, ekonomik katkısı küçük
projeler için kaynak bulunabilirken, daha büyük ve
verimli projeler için kaynak bulunamamaktadır.
Diğer yandan, üretimin rekabet gücü kazanması
açısından ihracat teşvik sisteminde karşılaşılan
sorunların çözülmesi ve Gümrük Birliği ve Dünya
Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde etkin bir
teşvik sisteminin uygulanması önem arzetmektedir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı ve KOSGEB tarafından
ihracatçı firmalara sağlanan pazar araştırma
desteği, yurtdışı ofis ve mağaza açma yardımları,
marka oluşturma ve AR-GE destekleri ile yurtiçi ve
yurtdışı fuarlara katılım destekleri gibi devlet
yardımları daha geniş tabana yayılmalı ve bu
kurumlara ayrılan kaynaklar artırılmalıdır. Bu
bağlamda vadeli ithalattan alman %3Tük KKDF tüm
ithalata yayılarak, buradan sağlanan ek kaynak
KOSGEB'e aktarılmalı ve küçük işletmelerin marka ve
kaliteye yönelik çalışmalarını ve ihracat
faaliyetlerini desteklemek maksadıyla
kullanılmalıdır.
İhracatta en temel sorunlardan biri de sektör ve
pazar bağımlılığıdır. İhracatımızın bugünkü
kompozisyonuna baktığımızda tekstil ve konfeksiyon
sektörünün % 30'dan fazla bir paya sahip olduğu,
otomotiv ve beyaz eşya sektörünün de eklenmesiyle üç
sektörün toplam ihracatımız içinde payının %60'a
yaklaştığı görülmektedir. Pazar olarak baktığımızda
ise sadece Almanya'nın ihracatımızda yaklaşık
%15'lik bir paya sahip olduğu, yeni katılan
ülkelerle birlikte AB'nin ihracatımız içindeki
toplam payının % 55'i bulduğu görülmektedir. Fakat,
ağırlık esas itibariyle AB içindeki 15'ler grubunda
toplanmaktadır. Yeni katılan 10 ülkenin ihracatımız
içindeki % 3'tür.
Başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinde
görülebilecek genel bir durgunluk veya ekonomik
krizin ihracatımızı sekteye uğratması, bu şartlar
altında kaçınılmaz görünmektedir. İhracatta pazar
çeşitliliğini artırmak için komşu ve bölge
ülkelerinden başlayarak Uzakdoğu, Latin Amerika ve
Afrika'ya uzanan bir üçgende yeni pazarlar
yaratmamız gerekmektedir. Uzak pazarlara açılmada
büyük bir sorun olan navlun ücretlerinin
iyileştirilmesi konusunda devletin yeni adımlar
atması lazımdır. Devlet, özellikle Uzakdoğu
ülkelerine sıfır maliyetle konteyner hattı
uygulaması başlatsa bile başlangıçta maddi külfet
gibi görünen durum, ihracatçılarımız bu ülkelerdeki
pazar paylarını artırdıkça birim başına taşıma
maliyetleri düşeceği için firmaların katlanabileceği
bir maliyet haline dönüşebilecektir.
Sektörel bağımlılıktan kurtulmak için de devlet
ihracatçılarımızı yeni alanlara yöneltmeli ve bu
alanlarda ihracatçıya kolaylıklar sağlamalı ve önünü
açmalıdır. Sertifikalı tarım, işlenmiş gıda, teknik
tekstiller, işlenmiş madencilik ürünleri, cam ve
seramik, kimyasallar gibi sektörler Türkiye
açısından özel önem verilmesi gereken sektörlerdir.
Türkiye ayrıca, ihraç kalemleri içinde yüksek katma
değerli teknoloji-yoğun ürünlerin payını mevcut %
30lardan ilk etapta % 50Tere taşımanın yollarını
aramalıdır.
İhracatı etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi
de döviz kurudur. Asya kaplanları olarak bilinen
ülkelerin kaydettiği ihracat destekli büyümenin
arkasında yatan en büyük neden sabit döviz kuru
olmuştur. Ayrıca, Çin ve Malezya gibi ülkeler
bilinçli olarak kendi paralarının değerini düşük
tutmuşlardır. Her ne kadar, sabit döviz kuru bu
ülkelerde bir balon ekonomisi oluşturmuş ve ilk
kıvılcımda Asya Krizi olarak bilinen 1997 krizini
çıkarmışsa da bu ülkeler hala döviz kuru istikrarına
özel önem atfetmektedirler. Türkiye'de serbest kur
rejimi, reel faizlerin hala yüksek olmasının hazine
kağıtlarına ilgiyi yüksek tutması nedeniyle Türk
Lirasının değerini artırmakta bu da ihracatçılar
açısından bir dezavantaj oluşturmaya devam
etmektedir. Ayrıca, siyasi gündemdeki veya
makroekonomik dengelerdeki küçük hareketler bile
döviz kurlarında % 5-10'lara varan oynamalara yol
açabildiği için ihracatçı hesabını tutturmakta
zorlanmaktadır.
İhracatçının ihracatını gerçekleştirirken karşısına
çıkan ve ihracat işlemlerini olumsuz yönde etkileyen
diğer bir sorun grubunu da bürokrasi ve fiziki
altyapı eksiklikleri oluşturmaktadır. İhracatçılar,
istenen onlarca belgenin tanzimi ve onaylatılması
ile ilgili önemli bir mesai harcamakta ve bu amaçla
fazladan personel istihdam etmek durumunda
kalmaktadır. Bu maliyetlerin toplamı % 3'ü
bulmaktadır. Bu sorunun çözümü için ihracatta
beyanın yeterli olması, ayrıntılı incelemenin rutin
değil sondaj usulüyle yapılması önemlidir.
Basitleştirilmiş usul yakın zamanda firmalar A, B, C
sınıfı olmak üzere üç kategoriye ayrılarak
yaygınlaştırılmaya çalışılsa bile bundan sadece
büyük firmalar yararlanabilmekte, esas önem
atfetmemiz gereken KOBİ'ler ise bu uygulamadan
yararlanamamaktadır.
Yine bürokratik işlemlerin yoğunluğu ve işleyişteki
aksamalar nedeniyle ihracatçılar KDV iadelerini
oldukça geç süreler sonunda alabilmektedirler. Bu
da, firmaların finansman sıkıntısını artırmaktadır.
Gümrük idarelerinin ihraç ürünlerinin cins, nevi ve
miktar kontrolleri yanında kıymet araştırması
yapmaları da birçok problem doğurmaktadır.
Gümrükler Genel Müdürlüğümün 2003/11 sayılı
genelgesi kapsamında devam eden mevcut uygulamada,
25.000 doların üzerindeki beyannameler, gümrük
görevlilerinin talebi halinde kıymet araştırması
bitmeden kapatılmamaktadır. Ayrıca, gümrük
idarelerince yapılan değer tespitleri sübjektif
olabilmekte, bu da ihracatçıyı zor duruma
düşürmektedir. İhracatçılar bu uygulamadan dolayı
zaman maliyetine katlanmakta, bunun yanında yasal
takibata uğrama endişesiyle yüksek fiyatla satma
olanağı sağladıklarında bile bundan kaçınmaya
zorlanmaktadırlar.
Fiziki altyapı sorunlarına ilişkin olarak ta gümrük
ve liman hizmetlerinin geliştirilmesi gerektiği
açıktır. Gümrüklerde süratle otomasyona geçilmeli,
1. ve 2. iskele gümrük idareleri birbirine
elektronik ortamda bağlanmalı, ve 1. iskele gümrük
idareleri araçların sınır kapılarından çıkışını
elektronik ortamda anında görebilmelidir. Ayrıca
ihracattan kaynaklanan KDV iadelerinin, Gümrükler
ile Maliye ve Çalışma Bakanlığı birimleri arasında
sağlanan otomasyon ile aylık dönemler itibariyle
firmanın devlete olan borçlarına mahsup edilmesi
sağlanmalıdır. Bunun yanında gümrüklerde mevzuatı
tam olarak anlayıp yorumlayabilecek eğitimli ve
kalifiye personel istihdam edilmelidir.
AB ile oluşturduğumuz Gümrük Birliği sonrasında
Türkiye açısından ortaya çıkan bir olumsuzluk ta
AB’nin üçüncü ülkelerle yapmış olduğu tercihli
anlaşmalardan sağladığı
tavizlerden Türkiye otomatikman yararlanamadığı
halde, AB tarafından bu ülkelere sağlanan tavizleri
sağlama yükümlülüğü taşımamızdır. AB, bu ülkelere
Türkiye ile de anlaşma imzalamalarını tavsiye
etmekte fakat herhangi bir yaptırım
uygulamamaktadır. AB’nin özellikle Kuzey Afrika
ülkeleri ile yaptığı tercihli ticaret
anlaşmalarında durum budur. Türkiye öncelikle AB’nin
bu ülkelere baskı yapmasını sağlayarak serbest
ticaret anlaşmalarını imzalamalı, bu olmadığı
takdirde Gümrük Birliği anlaşmaları revize edilerek
tek taraflı tavizlerden vazgeçilmelidir.
Bugün Türkiye'nin ihracat potansiyelinin önündeki en
önemli engellerden biri de ihracatın bilgi temeline
oturmamış olmasıdır, ihracata yol gösteren,
araştıran, strateji belirleyen, yeni pazarlar
arayan bilimsel esaslara dayalı araştırma merkezleri
ve enstitülerden Türk ihracatçısının yoksun olması
sebebiyle, ihracatçılar dış pazarlardaki gelişmeleri
yakından takip edememekte bu gelişmelere göre
üretim ve pazarlama proseslerini
değiştirememektedir. Bu bağlamda, devlet yanında
özel kuruluşların da desteklenmesi gerekmektedir.
Küçük ölçekli firmaları ihracata yönlendirmek,
onlara yeni pazar ve müşteriler bulmak amacıyla
İtalya'daki Federexport örneğinden yola çıkarak
oluşturulan Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDŞ)
tam anlamıyla başarılı olamamıştır. Bu şirketler
yeni pazar ve müşteri aramadığı gibi belli bir
ihracat rakamını yakalayan SDŞ'ler Dış Ticaret
Sermaye Şirketi'ne (DTSŞ) dönüşmekte ve bunlara
sağlanan KDV iadesi ve diğer kolaylıklardan
faydalanma yoluna gitmektedir.
Bunların yanında, dış ticaret örgütlenmesinde ve
hizmetlerin dağıtımında bölgeler arası
eşitsizliklerin giderilmesi, yeni firmalarm ihracata
yönlendirilmesi ve yeni ürünlerin ihracata konu
edilmesine yönelik olarak; Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerimizin altyapı ve bilgi eksikliği
sorunlarının çözümüne önem ve öncelik verilmesi ve
bölge ve sınır komşusu ülkelerle ticareti artırıcı
tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan sorun ve öneriler doğrultusunda
sektörlerin spesifik sorunları ve beklentileri
aşağıdaki gibidir:
Tekstil ve Hazır Giyim:
1- Girdi fiyatlarındaki spekülatif artışın
durdurulması
- Emtia borsaları modernleştirilerek geleceğe
yönelik satışlar yapılabilir hale getirilmesi
- Alivre satışların dünyadaki örnekleri şeklinde
düzenlenmesi, fiyat ve rekoltedeki muhtemel
dalgalanmaların gözönüne alınması
2- Üretimin sanayi kuşaklan ve teşvikler yoluyla
Anadoluya kaydırılması
3- Potansiyel pazarlara sermaye ihracı yapılması
- Elverişli hammadde kaynaklarına ve ucuz işgücüne
sahip ve iyi ilişkilerimizin bulunduğu ülkelere
(Pakistan, Bangladeş, Orta Asya Cumhuriyetleri,
Endonezya vb.) Exim-bank?m garanti desteği ile
yatırım yapılmasının özendirilmesi. (Bu durum,
özellikle geleneksel pazarlarımız dışında kalan
Japonya gibi ülkelere ihracatımızı da artıracaktır.)
4- Dubai gibi merkezlere kayan bavul ticaretinin
yeniden
canlandırılması
- BDT ülkelerinin potansiyeli gözönüne alındığında
bu ülkelerle ticaretin kayıt altına alınması ve
pazarın kalıcı hale getirilebilmesi için gerekirse
ihracatçılarımız bu ülkelere taşınarak doğrudan
satış mağazaları kurulmasına yönelik imkanlar
sağlanması
5- Finansman maliyetlerinin iyileştirilmesi, sektöre
yönelik özel finansman imkanlarının oluşturulması
- Eximbank tarafından yerli üretim payı fazla olan
ihracatı kredilendirmeye öncelik veren uygulamalar
geliştirilmesi
- Bankaların tekstil ve konfeksiyon dahil tüm
sektörlere ihracat taahhüdü olmadan, kısa vadeli
döviz kullandırabilmesinin sağlanması
6- Özellikle Uzakdoğu menşeli haksız rekabetin
önlenmesi
- Sübvansiyonlu ithal ürünlerin iç piyasayı işgalini
önlemek için anti-damping önlemlerinin etkin bir
şekilde işletilmesi
- Kotaların tam takibi için çıkış ülkesinin menşe
ülkenin esas alınması
7- Kayıtlı istihdamın ve ihracatın teşviki için
gerçek üretici firmaların SSK primlerinin devlet
tarafından sübvanse edilmesi
8- Hükümet tarafından uygulanan para ve mali
politikaların etkisinde kalan döviz kurunun
rekabetçi bir seviyede istikrara kavuşturulması
Demir & Çelik:
1- 17 Ağustos depremi sonrasında sıkıntıya giren
inşaat sektörünün canlanması için gerekli
tedbirlerin alınması
2- Dayanıklı tüketim mallan ve yatırım mallan
endüstrisinin ana girdisi olan yassı ürünlerin
üretiminin artırılması
- Erdemime devredilen Isdemir'in yassı ürün üretimi
için yapacağı yatırımın hızlandırılması (Türkiye'de
halen üretimin sadece %14'ü yassı ürünlerdir.)
3- ABD, AB ve ardından Çin'in korumacı tedbirlere
yönelmesi nedeniyle zor durumda kalan sektörün
önünün açılması
- Özellikle AB'nin Gümrük Birliği'ne rağmen Genel
Tarife Kotası koyarak kotanın üzerindeki
ithalatlarda % 25 vergi alma uygulamasına Türkiye'yi
dahil etmesi nedeniyle AB nezdinde girişimlerde
bulunulması
4- ABD, Arjantin, Kanada, Singapur, Endonezya ve
Mısır tarafmdan Türkiye'ye yönelik olarak uygulanan
anti-damping vergilerinin kaldırılması yönünde çaba
gösterilmesi
5- AKTÇ'nın uygun gördüğü teşviklerin uygulanması
6- Liman yatırımlarının hızlanması ve mevcutların
kapasitelerinin geliştirilmesi
7- Sektörün en temel girdilerinden olan elektrik
enerjisi, cevher ve kömür üzerindeki fon ve
kesintilerin kaldırılması
8- ihracatta kıymet araştırması meselesine çözüm
getirilmesi (Yüksek hacimli ihracatlar yapan
sektörde ihracatın gerçekleştirilmesi esnasında
gümrük idarelerince beyanname bazında kıymet
araştırılmasına gidilmesi beyanname kapatılma
süresini uzatmakta, dolayısıyla KDV iadesi için
başvurular gecikmektedir.)
Otomotiv ve Yan Sanayii:
1- İhracatın yatırım malları sanayi grubuna
yönlendirilmesi
2- Yan sanayii için düşük maliyetli finansman
imkanlarının oluşturulması
3- Yan sanayide rekabet gücü sağlayabilmek amacıyla
SSK primi ve diğer kesintilerin devlet tarafından
sübvanse edilmesi (İşçilik ücretleri Çek
Cumhuriyeti'nin 4 katı kadardır)
4- Düşük döviz kuru nedeniyle cazip hale gelen
ithal araçlara olan talebin önüne geçilmesi,
tüketimin yerli üretime yönlendirilmesi
5- Doğru Avrupa ülkelerinin sağladığı avantaj ve
teşviklerin Türkiye'de de sağlanarak yabancı
sermayenin çekilerek ihracata yönelik yeni
yatırımların önünün açılması
Elektrik ve Elektronik:
1- İleri teknoloji gerektiren bu ürünlerde Türk
markası imajının iyileştirilmesi yönünde çalışmalara
ağırlık verilmesi
2- Yetersiz kalan AR-GE desteklerinin artırılması,
bu sektör için özel avantajlar sağlanması
3- Nitelikli personele yönelik teknik eğitime
ağırlık verilmesi
4- İthal girdi bağımlılığını azaltmak için nihai
ürün yanında yan sanayii ve parça üretimine öncelik
ve önem verilmesi, esnek yapılarıyla hızla değişen
pazar şartlarına ayak uydurabilecek KOBİTerin bu
yönde teşvik edilmesi
Tarım Ürünleri:
1- Türkiye'ye kaçak yolla giren hayvansal ve
bitkisel ürünlere engel olunması
2- AB ve ABD'de olduğu gibi tarımsal ürünlerin
ihracatının finanse edilmesi
3- Ziraat mühendislerinin kontrolünde bilinçli ve
teknik tarımın yapılması
4- Tarım arazilerindeki bölünmüş yapının önüne
geçilmesi
A- Hububat & Bakliyat ve Yağlı Tohumlar:
1- Tohum ıslahı ve verim artırma çalışmalarına
ağırlık verilmesi
2- Ürün bazında üretici örgütlerinin
yaygınlaştırılması
3- Sözleşmeli çiftçi statüsünün yasalaştırılması
4- Ortadoğu?ya ve komşu ülkelere ihracatın
artırılması yönünde çalışmalar yapılması
5- Dökme değil katma değerli ürün ihracatına
yönelinmesi
B- Yaş Sebze ve Meyve
1- Gelişmiş ülkelerdeki tüketici tercihlerindeki
değişime paralel olarak sertifikalı tarımın
gelişmesinin teşvik edilmesi
2- Sektör mensubu ihracatçıların 'sanayici' tanımı
içine alınması
3- Altyapı desteği sağlanması
- Depo ve silo yapımının ve paketleme tesisleri
kurulmasının teşvik edilmesi
- Yurtdışında nakliye, depolama ve dağıtım
merkezleri kurulması konusunda özel teşvikler
sağlanması
4- İşlenmiş mamullerin desteklenmesi
- Hazine arazilerinin sanayi tipi hammadde üretimi
jima-cıyla uygun koşullarda tahsisi
- ABD ve Uzakdoğu ülkeleriyle ikili anlaşmalar
yapılarak Türk ihraç ürünlerine tavizler sağlanması
5- Ürün kalitesinin artırılması maksadıyla kaliteli
ekim planlaması yapılması
C- Kuru meyve ve Mamulleri
1- Devlet iç piyasada gerçek fiyatların oluşması
için gerekli tedbirleri alması, fiyat
kooperatifçiliği yerine üretim kooperatifçiliğinin
uygulamaya geçirilmesi
2- Alivre satışların dünyada uygulanan şekliyle
düzenlenmesi
3- Ürünlerde kimyasal ve aflatoksin kalıntılarının
sıkı bir şekilde denetlenerek birkaç üretici
nedeniyle tüm sektörün karalanmasının önüne
geçilmesi
4- Potansiyel ülkelerde tanıtım kampanyaları
düzenlenmesi
Maden ve Toprak Ürünleri:
1- Kamu işletmelerinden temin edilen hammaddenin
fiyatlarının uluslararası seviyeye çekilmesi
2- Limanların ve yükleme kapasitelerinin artırılması
3- İhracata yönelik limanlara iç taşımaların (TCDD)
daha önce madencilikte olduğu gibi ücretsiz
yapılması
4- Enerji maliyetlerinin rakip ülkeler düzeyine
çekilmesi
5- Arama faaliyetlerinin devlet tarafından teşvik ve
sübvanse edilmesi
6- Sektörde vergi yükünün azaltılması
Kimyevi Maddeler:
1- Kimyevi madde naklinde (iç taşıma) karşılaşılan
kontrollerin ihracatı gözeterek yeniden
düzenlenmesi
2- Uluslararası standart belgelerine sahip ürünlerin
gümrüklerdeki yetersiz kimyahane kontrolüne tabi
tutulması uygulamasının kaldırılması
3- Çevre korunması açısından gerekli olan ve çok
yüksek maliyetler gerektiren katı atık yakma
ünitelerinin sektörel organize sanayi bölgeleri
oluşturularak ortak yatırımlarla karşılanması
4- İran ve Rusya gibi ülkelerle petrol ve gaz
karşılığı takas anlaşmaları yapılması
5- Enerji fiyatları rakip ülkeler düzeyine çekilmesi
Deri ve Deri Mamulleri:
1- Bavul ticaretinin tekrar yaygınlaştırılması,
devletin BDT ülkelerinde kollektif satış
mağazalarının açılmasını teşvik etmesi
2- Yerli hammadde temini açısından özellikle terör
olayları nedeniyle sekteye uğrayan hayvancılığın
desteklenmesi
3- Kalifiye işgücü açığının giderilmesine yönelik
mesleki eğitime ağırlık verilmesi
Tütün:
1- 4685 sayılı yeni tütün yasası ile ekici başına
verilen 200 kg'lık kotanın artırılması
(Yunanistan'da kota, ekici başına
500 kg'dır.)
2- Tekel'in 56 bin tonluk alım limiti artırılarak
ihracatının artırılması (Şu anki alımı sadece iç
tüketime yetmektedir.)
3- Alım fiyatlarının piyasa şartlarında oluşması
fakat fiyatların özellikle de kota limitlerinin az
olması düşünüldüğünde üreticiyi caydırıcı derecede
düşük olmaması
4- Sektördeki yatırımlara en az % 50 yerli sermaye
zorunluluğu getirilmesi
Canlı Hayvan ve Su Ürünleri:
1- Ortadoğu'ya ihracatta engellerin kaldırılması
- Suudi Arabistan'a ihracatta zaman zaman ortaya
çıkan keyfi mal iadelerinin engellenmesi için siyasi
girişimlerde bulunulması
- Yine Suudi Arabistan'ın frigofirik araçları
gümrükten sokmayıp kendi araçlarına nakletmesinin
önüne geçilmesi,
- Suriye üzerinden transit sevkıyatın sağlanması
2- Kapalı mera ve yaylaların açılması, hayvancılığın
geliştirilmesi
3- Kesim yasakları uygulanarak ve sıkı bir şekilde
denetlenerek, 3 yaşından küçük damızlık koyunların
kesiminin, ve karkas ağırlığı 20 kg'dan az küçükbaş
hayvanlarının kesimi ve ihracatının önlenmesi
4- Özel sağlık istasyonları kurulması, veterinerlik
hizmetinin yaygınlaştırılması,
5- Damızlık hayvan sahibi üreticilere ucuz yem ve
kredi desteği sağlanması
6- Organize hayvancılık bölgelerinin oluşturulması
ve bu bölgelerde yatırımı teşvik için altyapı
hizmetlerinin sağlanması
7- Hayvancılıkta ihtisaslaşmaya önem verilmesi,
bunu sağlamak amacıyla Hayvancılık Müsteşarlığının
oluşturulması
Halı
1- Atölyecilik sisteminin yaygınlaştırılması ve
geliştirilmesinin teşvik edilmesi (İhracat getirişi
büyüktür.)
2- Türk desen taklitlerinin önlenmesi amacıyla bir
desen bankası kurulması, kurulacak merkezin
tekliflerin onayı dahil olmak üzere etkin bir
şekilde çalıştırılması
3- El halıcılığı sektörünün de ihraç amaçlı vergisiz
hammadde imkanından yararlanabilmesi amacıyla
ihracatçıların 'sanayici' tanımı kapsamına alınması
4- El halısı dokuma işçisinin sosyal güvenlik
kapsamına alınması
Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri:
1- Orman plantasyonunun verimli hale getirilmesi
2- Desteklerin üretim aşamasında ve ihraç kaydıyla
verilmesi
3- Kağıt sanayiinin gelişmesine yönelik olarak
selülozik ağaç dikiminin özendirilmesi
4- Sektörel organize sanayi bölgelerinin kurulması
|