İhracatta Fiyat Kontrolü Uygulaması
Kaldırılmalı
Bilindiği üzere, yürürlükte bulunan 1615 sayılı
Gümrük Kanunu'nun 147. maddesinde "çıkış
beyannamesinde eşyanın beyanı ile muayene
neticesinde cins, nevi, miktar veya kıymet
bakımından mübayenet bulunduğu ve bu fazlalık yüzde
10'u aştığı takdirde kaçakçılık fiilleri haricindeki
hallerde 156. madde hükmü uygulanır" denilmektedir.
Maddenin lafzından ve özünden, gümrük idarelerinin
ihraç mallarını cins, nevi, miktar ve kıymet
bakımından kontrol etmekle yükümlü oldukları açık
bir şekilde anlaşılmaktadır. Nitekim kanuna
dayanılarak alt mevzuatta (yönetmelik, tebliğ,
genelge ve talimatlarda), bu kontrollerin nasıl
yapılacağı detaylı bir şekilde tanımlanmıştır.
Uygulamada, gümrük idareleri ihraç edilmek üzere
muayene ettikleri malların değerini, beyan edilen
değerden yüksek bulursa ve bu fark beyan edilen
değerin yüzde lCj'undan daha fazla ise, gümrük
idareleri fiyat tespiti için ihracatçı birliklerine
başvurmakta, ihracatçı birliklerince belirlenen
fiyata göre sözkonusu firma hakkında işlem
yapılmaktadır.
Bir ülkenin sınırlarını terk eden ihraç ürünlerinin
cins, nevi, miktar gibi özelliklerini tespit etmek
ve beyanla fiili durum arasında bir çelişki olup
olmadığını kontrol etmek mümkündür. Çünkü cins, nevi
ve miktarın objektif kriterleri mevcuttur.
Dolayısıyla ihraç eşyalarının gümrük idareleri
tarafından yapılan muayenesi ve tespiti mantıklıdır
denebilir. Bu muayene ve tesbitler mümkün olduğunca
çabuk yapılmalı, hiçbir şekilde zaman ve emek
kaybına yol açmamalıdır.
Ancak ihraç mallarının gümrükleme aşamasında yapılan
bu değer (kıymet) kontrolleri ihracat açısından
ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bununla birlikte bu
uygulamanın yapılması gerektiği konusunda bir takım
gerekçeler de ileri sürülmektedir;
Malların yüksek değerle beyan edilip, ihracat
bedellerinin fiktıf transferleri yolu ile yurda
getirilmesinin,
-Haksız KDV iadesinden yararlanmaya olanak vermesi,
-İhracat kredi taahhütlerinin kapatılması,
-ihracat teşvik belgesi veya dahilde işleme izin
belgesi taahhüdünün kapatılması gibi suistimale
açık noktaları bulunduğu ileri sürülen görüşler
arasındadır.
Bilindiği üzere ihracatta KDV iadesi, ihraç edilen
mal değeri üzerinden değil, bu malların maliyetini
oluşturan fatura bedelleri üzerinden yapılmaktadır.
Bazı tırmalar haksız KDV_ iadesinden yararlanıyorsa
buna olanak veren, malları yüksek fiyatlarla ihraç
ediyor görünmeleri değil, gerçek olmayan maliyet
faturaları bulabilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Hayali faturalara dayanmak suretiyle düşük
değerlerle ihracat yapan firmalar da haksız KDV
iadesinden yararlanabilmektedir. Dolayısıyla
ihracat esnasında yapılan fiyat kontrollerinin
haksız KDV iadesini önleyici bir fonksiyonu
bulunmamaktadır.
ihracat bedelini yüksek göstererek kredi taahhüdünü
kapatmak mümkün ise de bununla ilgili fiyat
kontrolünün ihracat aşamasında yapılması doğru
değildir. Malın fiyatının uygunluğunu kredi
taahhüdünü kontrol eden bankalar tarafından
yapılması pekala mümkündür.
Benzer şekilde mal bedeli yüksek gösterilerek
ihracatı teşvik belgesi taahhüdü veya dahilde işleme
izin belgesi taahhüdünün kapatılması için suistimal
kapısı olarak görünüyorsa da, bu konuda bir endişe
duyulmamalıdır. Zira, bu şekilde ihracat
taahhütlerinin kapatılması salt değer üzerinden
değil miktarlar da dikkate alınarak yapılmaktadır.
Dolayısıyla burada da suistimale açık bir nokta
bulunmamaktadır.
Bu uygulamanın yarattığı sorunlara gelince,
herşeyden önce bir malın kıymetinin ne olduğunun, o
malın ne kadar değerli olduğunun objektif bir
kıstası bulunmamaktadır. Maliyet ve kar marjları
dikkate alınarak her mala bir değer biçilebileceği
söylense de, bir malın değeri bunlar yanında
müşterilerin o mala verdikleri öneme de büyük
oranda bağlıdır. Herhangi bir malın farklı model ve
markalan arasında büyük oranlarda fiyat
farklılıklarının bulunması bunun bir sonucudur. Bu
önemin ne kadar olduğunun tespitini gümrük
idarelerinin yapmasına imkan bulunmamaktadır.
Dolayısıyla gümrük idarelerince yapılacak değer
tespitleri sübjektif olabilmekte ve bu da
ihracatçıyı zor duruma düşürmektedir.
İhracatçılar fiyat araştırmasına yollanma gibi
uygulamalarla ihracat açısından önemli bir unsur
olan zaman maliyetine katlanmaktadırlar. Ayrıca
buna ilaveten mahkemelere düşme endişesi de
taşıdıklarından mallarını daha düşük bedellere
satmaya zorlanmaktadırlar.
Bu nedenle bu değer kontrolü ülke mallarının
uluslararası pazarlarda bulması gereken değeri
bulmaması, daha aşağılarda bir değerle pazarlanması
gibi önemli sakıncaları da ihtiva etmektedir.
Diğer taraftan, ihracatı gerçekleşen eşyanın maddi
ve manevi anlamda tüm sorumluluğunun ihracatçıya ait
olduğu açıktır.
Şayet eşyanın kalitesi, miktarı ve fiyatı gibi
konularda ihracatçı nezdinde bir problem
oluştuğunda muhatap ihracatçı olmaktadır. İthalatçı
hiçbir zaman gümrük idarelerinde böyle bir kontrol
istemez.
Dolayısıyla, bütün bu sakıncalarına istinaden gümrük
idarelerinde fiyat kontrolü uygulamalarının
kaldırılması gerektiği aşikardır.
Ancak tabidir ki güçlü bir maliye denetiminin
varlığı ve beraberinde geriye doğru inceleme hakkına
sahip bir gümrük teşkilatın oluşturulması ile hem
suistimallerin önüne geçilecek, hem de ihracatçıya
ihracat esnasında kolaylık sağlanmış olacaktır.
|