Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İhracatta Fiyat Kontrolü Uygulaması Kaldırılmalı 

Bilindiği üzere, yürürlükte bulunan 1615 sayılı Gümrük Kanunu'nun 147. maddesinde "çıkış beyannamesinde eşya­nın beyanı ile muayene neticesinde cins, nevi, miktar veya kıymet bakımından mübayenet bulunduğu ve bu fazlalık yüzde 10'u aştığı takdirde kaçakçılık fiilleri haricindeki hal­lerde 156. madde hükmü uygulanır" denilmektedir. 

Maddenin lafzından ve özünden, gümrük idarelerinin ihraç mallarını cins, nevi, miktar ve kıymet bakımından kont­rol etmekle yükümlü oldukları açık bir şekilde anlaşılmakta­dır. Nitekim kanuna dayanılarak alt mevzuatta (yönetmelik, tebliğ, genelge ve talimatlarda), bu kontrollerin nasıl yapıla­cağı detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. 

Uygulamada, gümrük idareleri ihraç edilmek üzere mu­ayene ettikleri malların değerini, beyan edilen değerden yük­sek bulursa ve bu fark beyan edilen değerin yüzde lCj'undan daha fazla ise, gümrük idareleri fiyat tespiti için ihracatçı bir­liklerine başvurmakta, ihracatçı birliklerince belirlenen fiyata göre sözkonusu firma hakkında işlem yapılmaktadır. 

Bir ülkenin sınırlarını terk eden ihraç ürünlerinin cins, nevi, miktar gibi özelliklerini tespit etmek ve beyanla fiili du­rum arasında bir çelişki olup olmadığını kontrol etmek mümkündür. Çünkü cins, nevi ve miktarın objektif kriterleri mevcuttur. Dolayısıyla ihraç eşyalarının gümrük idareleri ta­rafından yapılan muayenesi ve tespiti mantıklıdır denebilir. Bu muayene ve tesbitler mümkün olduğunca çabuk yapılma­lı, hiçbir şekilde zaman ve emek kaybına yol açmamalıdır. 

Ancak ihraç mallarının gümrükleme aşamasında yapılan bu değer (kıymet) kontrolleri ihracat açısından ciddi sorunla­ra yol açmaktadır. Bununla birlikte bu uygulamanın yapılma­sı gerektiği konusunda bir takım gerekçeler de ileri sürül­mektedir;

Malların yüksek değerle beyan edilip, ihracat bedelleri­nin fiktıf transferleri yolu ile yurda getirilmesinin,

-Haksız KDV iadesinden yararlanmaya olanak vermesi,

-İhracat kredi taahhütlerinin kapatılması,

-ihracat teşvik belgesi veya dahilde işleme izin belgesi ta­ahhüdünün kapatılması gibi suistimale açık noktaları bulun­duğu ileri sürülen görüşler arasındadır. 

Bilindiği üzere ihracatta KDV iadesi, ihraç edilen mal de­ğeri üzerinden değil, bu malların maliyetini oluşturan fatura bedelleri üzerinden yapılmaktadır. Bazı tırmalar haksız KDV_ iadesinden yararlanıyorsa buna olanak veren, malları yüksek fiyatlarla ihraç ediyor görünmeleri değil, gerçek ol­mayan maliyet faturaları bulabilmelerinden kaynaklanmak­tadır.

Hayali faturalara dayanmak suretiyle düşük değerlerle ihracat yapan firmalar da haksız KDV iadesinden yararlana­bilmektedir. Dolayısıyla ihracat esnasında yapılan fiyat kont­rollerinin haksız KDV iadesini önleyici bir fonksiyonu bulun­mamaktadır. 

ihracat bedelini yüksek göstererek kredi taahhüdünü ka­patmak mümkün ise de bununla ilgili fiyat kontrolünün ih­racat aşamasında yapılması doğru değildir. Malın fiyatının uygunluğunu kredi taahhüdünü kontrol eden bankalar tara­fından yapılması pekala mümkündür. 

Benzer şekilde mal bedeli yüksek gösterilerek ihracatı teşvik belgesi taahhüdü veya dahilde işleme izin belgesi ta­ahhüdünün kapatılması için suistimal kapısı olarak görünü­yorsa da, bu konuda bir endişe duyulmamalıdır. Zira, bu şe­kilde ihracat taahhütlerinin kapatılması salt değer üzerinden değil miktarlar da dikkate alınarak yapılmaktadır. Dolayısıy­la burada da suistimale açık bir nokta bulunmamaktadır.

Bu uygulamanın yarattığı sorunlara gelince, herşeyden önce bir malın kıymetinin ne olduğunun, o malın ne kadar değerli olduğunun objektif bir kıstası bulunmamaktadır. Ma­liyet ve kar marjları dikkate alınarak her mala bir değer biçilebileceği söylense de, bir malın değeri bunlar yanında müş­terilerin o mala verdikleri öneme de büyük oranda bağlıdır. Herhangi bir malın farklı model ve markalan arasında büyük oranlarda fiyat farklılıklarının bulunması bunun bir sonucudur. Bu önemin ne kadar olduğunun tespitini gümrük idarelerinin yapmasına imkan bulunmamaktadır.

Dolayısıyla gümrük idarelerince yapılacak değer tespit­leri sübjektif olabilmekte ve bu da ihracatçıyı zor duruma dü­şürmektedir. 

İhracatçılar fiyat araştırmasına yollanma gibi uygulama­larla ihracat açısından önemli bir unsur olan zaman maliyeti­ne katlanmaktadırlar. Ayrıca buna ilaveten mahkemelere düşme endişesi de taşıdıklarından mallarını daha düşük be­dellere satmaya zorlanmaktadırlar.

Bu nedenle bu değer kontrolü ülke mallarının uluslarara­sı pazarlarda bulması gereken değeri bulmaması, daha aşağı­larda bir değerle pazarlanması gibi önemli sakıncaları da ih­tiva etmektedir.

Diğer taraftan, ihracatı gerçekleşen eşyanın maddi ve manevi anlamda tüm sorumluluğunun ihracatçıya ait oldu­ğu açıktır. 

Şayet eşyanın kalitesi, miktarı ve fiyatı gibi konularda ih­racatçı nezdinde bir problem oluştuğunda muhatap ihracatçı olmaktadır. İthalatçı hiçbir zaman gümrük idarelerinde böy­le bir kontrol istemez.

Dolayısıyla, bütün bu sakıncalarına istinaden gümrük idarelerinde fiyat kontrolü uygulamalarının kaldırılması ge­rektiği aşikardır. 

Ancak tabidir ki güçlü bir maliye denetiminin varlığı ve beraberinde geriye doğru inceleme hakkına sahip bir güm­rük teşkilatın oluşturulması ile hem suistimallerin önüne geçilecek, hem de ihracatçıya ihracat esnasında kolaylık sağ­lanmış olacaktır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005