İklim Değişikliği ve
Tarım Sektörü
Robert Malthus 1800’lü yıllarda
“Nüfüs Artış Teorisi” adı altında bir teori ortaya
atmış ancak o dönemin popüler teorisinin zamanla
gerçeği yansıtmadığına kanaat getirilmiştir. Bu
teoriye göre insanın iki temel güdüsü vardır.
Bunlardan ilki yemek diğeri ise üremektir. Malthus’a
göre gıda üretimi aritmetik olarak artmaktayken,
insanların çoğalması ise geometrik olarak
gerçekleşmekte ve bundan dolayı bir süre sonra gıda
ihtiyacı karşılanamaz hal alacaktır. Tüm bu karamsar
ve tutarlı varsayımlara rağmen Malthus’un
kehanetinin gerçekleşmemesinin gerekçesi hesaplarına
katmadığı teknolojinin gelişmesiyle beraber tarımsal
üretim verimliliğinin hızla artmış olması ve nüfus
artışının gerçekleşebileceği bir ortam
hazırlanmasıdır.
Tarım sektörü son 80 yıldaki
gelişimini büyük ölçüde tarımda makineleşmeye,
gübrelemeye, sulamaya ve ilaçlamaya borçludur. Tüm
bu faaliyetler sonucunda üretim alanlarının tamamı
işlenir hale gelmiş, üretim maksimuma ulaşmış,
kullanıma müsait olmayan araziler tarıma açılmıştır.
Tarımda mekanizasyon üretim artışı için tüm bu
avantajları sağlasa da diğer taraftan atmosferik gaz
seviyesinin bozulmasına neden olmuştur. Günümüzde
tarımsal üretim iklim değişikliğinin yaklaşık olarak
%14’ünden sorumludur.
Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan
sera gazlarının üretiminin %48’lik kısmı toprağın
işlenmesi sırasında toprakta birikmiş olan gazların
ortaya çıkmasıyla oluşur. Bu oranı, %32 ile
hayvanların beslenmesi sırasında ortaya çıkan metan
gazı izlemektedir. Dünya genelinde çiftlik
hayvanları olarak beslenen koyun, keçi, sığır gibi
hayvanlar en çok metan gazı salan hayvanlardır.
Hayvancılık sektörü metan gazı salınımını iki yoldan
gerçekleştirmektedir. Bunlardan ilki, hayvanların
geviş getirmesi sırasında mikro organizmaların
karbonhidratları parçalaması sonucu ortaya çıkan
metan gazıdır. İkinci yol ise hayvan gübrelerinin
oksijensiz ortamlarda bırakılması sonucu ortaya
çıkan metan gazı emisyonudur.
Diğer en büyük
etmen ise dünyada 3 milyar insanın ana öğünlerinden
birisi olan pirinç’in üretimi sırasında ortaya
çıkmaktadır. Pirinç’in yetişebilmesi için toprağın
nemli tutulması gerekmektedir. Genellikle su altında
olan bu topraklar toprağın oksijen alımını kesmekte
ve buna bağlı olarak topraktaki organik maddelerin,
anaerobic fermantasyon yapmasına neden olmaktadır.
Bu da çeltik üretimi yapılması sırasında sera
gazlarının oluşmasına sebebiyet vermektedir. Diğer
bir etmen olan gübreleme ise, verimliliği arttırmak
üzere kullanılan suni gübrelerin daha sonra
yapılarını değiştirmeleri sebebiyle azot’a
dönüştürmekte ve atmosfere karışmaktadır.
|