İklim Değişikliği ve
Ulaşım Sektörü
Ulaşım ve taşımacılık, günümüz
insanın ortaya çıktığından beri en büyük
uğraşlarından birisi olmuştur. Özellikle tekerleğin
icadı, ilkel kabilelerde dahi mobiliteyi arttırmış
ve kitlesel göçleri kolaylaştıran bir icat konumuna
getirmiştir. Yüz yıllar boyunca çeşitli şekillerde
kullanılan taşıma araçları, özellikle sanayi
devrimiyle beraber şekil değiştirmiştir. Daha
önceleri bir hayvanın veya insanın kas gücüne bağlı
olarak çalıştırılan ulaşım ve taşıma araçları, bu
tarihten itibaren yerini pistonlu, karbon
enerjisiyle çalışan motorlara bırakmıştır.
Sanayileşme, nüfus artışı ve
teknolojik gelişmelerle beraber artan insan ve mal
mobilitesiyle beraber günümüz ulaşım sektörü daha
entegre bir hal alarak modern lojistik zincirlerine
dönüşmüştür. Artan lojistik hareketliliği ve fosil
yakıtların kullanımı sonucu atmosfere ciddi
miktarlarda sera etkisi yaratan gazların
bırakılmasına sebebiyet vermiştir. Ulaşım
araçlarının doğaya saldıkları toplam CO2 salınımının
dünya genelindeki miktarın %22’sine seyahat sebep
olmakla beraber ulaşım sektöründe araçların
yaydıkları CO2 oranları da kendi aralarında eşit
dağılmamaktadır. Şekil 2.5’de görüldüğü üzere
%72’lik payla karbon salınımının büyük çoğunluğuna
karayolunu kullanan araçlar sebebiyet vermektedir.
Bu oranı sırasıyla Uluslararası deniz taşımacılığı,
Ulusal hava yolu taşımacılığı, Uluslararası hava
yolu taşımacılığı ve diğerleri izlemektedir.
Amerikan Çevre Koruma Ajansına göre
2012 yılı itibariyle dünyada ulaştırma sektöründen
kaynaklanan CO2 miktarı 6.702 milyon ton
olarak ölçülmüştür. Bu oran 1990 yılına göre %40
artmıştır, 2035 yılına gelindiğinde ek olarak %40
daha artış beklenmektedir. Günümüzde taşıma ve
ulaşım sektörü, dünyada tüketilen petrol miktarının
%70’inden sorumlu tutulmaktadır.
Bu artışın temel sebebi, üretim
anlayışının değişimi ve insanların araç kullanımına
teşvik edilmesidir. Fordist üretim anlayışının
gelişmesiyle beraber üretim maliyetleri azalan
araçlara bireylerin erişim imkânları kolaylaşmış ve
herkese bir araba sloganı atılmıştır. Post-Fordist
ve “Just in Time” olarak adlandırılan üretim
tekniğinin gelişmesi sonucu ise firmalar stok
maliyetine girmemek ve kullanacakları ara malları
daha ucuza başka ülkelerden satın almak için
sistemli tedarik zincirleri oluşturulmuştur. Bunun
sonucunda bir malın tedarik aşamasında ulaşım
sektörünün önemi ve salınım yaptığı karbon oranının
miktarı artmıştır.
Ulaşımdan kaynaklanan CO2 miktarının
yoğunluğu ülkelerin gelişmişliğine paralel olarak
gitmektedir. ABD devletleri dünya genelinde
ulaşımdan kaynaklanan CO2 nin en büyük sorumlusu
olarak karşımıza çıkmaktadır, bunu diğer gelişmiş
ülkeler takip etmektedir. Bu ülkelerin salınım
yaptıkları CO2 oranlarının farklılaşmasının bazı
sebepleri vardır. Öncelikli olarak ülkelerin gelir
seviyeleri, bireylerin yaşam alışkanlıkları ve
enerji fiyatlarıdır. Gelir seviyesi yüksek olan ülke
vatandaşlarının bireysel olarak araçlara ulaşması,
az gelişmiş ülkelere nazaran daha kolaydır ayrıca bu
kişilerin şehirlerden uzak evlerde yaşama
alışkanlıkları sebebiyle her gün belirli
uzaklıklardaki mesafeleri kat etmektedirler. Ayrıca
enerji fiyatları ve gelir seviyesi de insanların
alışkanlıklarını etkilemektedir, enerji fiyatları
pahalı ve düşük gelir seviyesine sahip olan
ülkelerde genellikle toplu taşıma ve düşük silindir
hacmine sahip araçlar tercih edilirken, enerji
fiyatlarının düşük ve gelir seviyesinin yüksek
olduğu ülkelerde ise büyük hacimli ve bireysel
araçlar tercih edilmektedir. Ulaşım faaliyetlerine
bağlı olarak gerçekleşen salınım miktarının büyük
çoğunluğu yüksek gelir seviyesine sahip ülkeler
tarafından gerçekleştirilmektedir.
|