İl Sistemi ve Devletin Yeniden Yapılanması
Alâaddin Yüksel
5442 sayılı 11 İdaresi Kanunu, mülkî idare
bölümlerinin kurulmasına ve merkezi idarenin yurt
düzeyinde örgütlenmesine ilişkin ana ilkeleri koyan;
Mülki İdare Amirlerinin görev, yetki ve
sorumluluklarını belirleyen; bunların diğer kamu
kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini düzenleyen ve
bu haliyle taşra örgütlerinin tümü için "görev,
yetki, ilişki düzeni" oluşturan temel bir kanundur.
1949 yılında yürürlüğe giren bu kanun 1924
Anayasasına paralel şekilde merkezi idarenin yurt
düzeyinde "il sistemi"ne göre örgütlenmesini ve
illerin "Yetki Genişliği" ilkesine göre
yönetilmesini öngören bir düzen kurmuştur.
İdare hukukunda yetki genişliği, merkezi idareye
ait bazı görev ve yetkilerin, taşrada merkezi
idareyi temsil eden ajana devrini ifade etmektedir.
Kanunda "Devletin ve hükümetin temsilcisi, ayrı
ayrı her Bakanın mümessili, idari ve siyasi yürütme
vasıtası" olarak tanımlanan Vali, yetki genişliği
ilkesinin gereği olarak ilde kamu düzen ve
güvenliğinin sağlanmasından, diğer kamu
hizmetlerinin kpordineli bir şekilde etkin ve
verimli olarak yürütülmesinden sorumlu tutulmuş;
bunun karşılığında adli, askerî ve yüksek öğrenim
kurumlan dışında kalan bütün kamu kurum ve
kuruluşlarını denetlemeye, teftiş etmeye, bunların
amirlerine emir ve talimat vermeye, bazı memurları
atamaya, görevden uzaklaştırmaya, kendilerine sicil
vermeye v.b. yetkili kılınmıştır.
1920'lerin dışa kapalı, ekonomisi tarıma dayanan 13
milyon nüfuslu Türkiye, konsepti-ni devlet eliyle
çağdaşlaşmak üzerine oluşturmuştur. Ne varki
Türkiye o günlere göre bugün önemli ölçüde dış
entegrasyonlara hazırlanmakta; 60 milyona yaklaşan
nüfusunun çoğunluğu şehirlerde oturan bir sanayi
toplumundan giderek bilgi toplumuna geçmektedir.
Planlı kalkınma dönemi ile birlikte, beş yıllık
kalkınma planlarının ve yıllık programların önemli
görev ve sorumluluklar yüklediği Mülki İdare
Amirleri, Türkiye'nin 2000'li yıllara girdiği
günümüzde yeni görevlere ve rollere
hazırlanmalıdır. Artık Ankara'da alınan kararların
taşrada salt uygulanması ile toplumun ihtiyaçları
karşılanamamaktadır. Sorunlar artık çoğalmış, teknik
ve karmaşık hale gelmiştir. Toplum çok sesli ve
plüralist bir yapıya dönüşmüştür.
Bundan 45 yıl önce, il sınırları içerisinde kamu
düzen ve güvenliğini, kişi dokunulmazlığını,
tasarrufa ilişkin emniyeti, çalışma ve öğrenim
özgürlüğünü sağlamak valinin temel ödev ve
görevleri olarak görülmüştür. Esasen o günün şartlan
içerisinde toplumun devletten beklentisinin de bu
hizmette yoğunlaştığı görülmektedir.
Ancak toplumun devletten beklentileri bugün
değişmiştir. Bir zamanlar sadece ırzının ve
namusunun devlet tarafından korunmasını bekleyen
toplum, şimdi artık devletin faaliyet alanını
sınırlamasını, sivil hayat üzerindeki devlet
denetiminin azaltılmasını, yasakçı hukuk
düzenlemelerinin kaldırılmasını ve nihayet kendi
potansiyelinin kullanılmasına izin verilmesini
istemektedir..
Devlet, artık sokaktaki insanlarımızın
beklentilerinin gerisinde kalmamak için neler
yapacağının veya neler yapması gerektiğinin
arayışlarını ısrarla ve gayretle sürdürmelidir. Bu
noktada yapılması gereken şey, devletin yeniden
yapılanması ve devlet ile halkın vakit gerçirilmeden
kucaklaştırılmasının sağlanmasıdır.
a) İl Sistemi ve yetki genişliği ilkesinden
vazgeçilmemelidir. Ancak burada yapılması gereken en
önemli düzenleme, bazı bakanlıkları kuruluş
kanunlarına ya da çıkardıkları tüzük ve
yönetmeliklere koydukları, Valilerin yetkilerini
kısıtlayan veya kaldıran hükümlerin, derhal
kaldırılmasıdır. Devletin, Hükümetin ve Bakanların
siyasi ve idari yürütme vasıtası olan Valilerin il
sistemi içerisinde kullanması gereken yetkilerinin
sistemin özüne aykırı ve anlaşılmaz bir tutumla
ısrarla merkezde tutulması, il sistemini malûl eden
önemli sebeplerden birisidir.
Yetki genişliği ilkesinin de önemli ölçüde
zedelenmesine yol açan bu durumun düzeltilmesinin
ildeki devlet hizmetlerinin daha etkin, verimli ve
koordinasyon içerisinde yürütülmesi için zaruri
olduğu değerlendirilmektedir.
b) 1961 Anayasasının 115 nci maddesinde yer alan ve
belli kamu hizmetleri için yetki genişliğine sahip
bölge teşkilatları kurulmasını öngören hükmün
anayasal amaca aykırı şekilde yorumlanması sonunda
çok sayıda bölge teşkilatı kurulmuş ve hala da
kurulmağa devam edilmektedir. Yeni kurulan Bölge
Müdürlüklerinden bazılarının çalışma yeri dahi
bulunmadığı veya bazılannın da başka birimlerin
misafirhanelerinde1 hizmetlerini
sürdürmeleri hali ise konunun başka boyutunu
oluşturmaktadır.
Temel sistem dışında oluşan bu örgütlenme sonunda
idarede bütünlük bozulmuş, hizmetlerin denetimi ile
kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun
sağlanması son derece güçleşmiştir.
Bu uygulama il sisiteminin ve yetki genişliği
ilkesinin bir başka yönden zedelenmesine neden
olmaktadır.
Planlama, işbirliği ve koordinasyon konularının
görüşülmesi, karar alınması ve uygulamanın
izlenmesi amacıyla Valilerin bölge müdürlükleri ile
olan "görev, yetki, ilişki düzenine açıklık
getirecek düzenlemelerin vakit geçirilmeden
yapılmasının kamu hizmetleriyle kalkınma
faaliyetlerinin idarenin bütünlüğü ilkesine
uygunluk kazandıracağı düşünülmektedir.
meslek memuriyeti olarak değerlendirilmemesi
gerekmektedir. Valiliğin istisnai memuriyet olarak
muhafazası, il sistemi ve yetki genişliği ilkesine
de uygun düşmektedir. Devletin, Hükümetin ve
Bakanların siyasi ve idari yürütme vasıtası olan
Valilerin özlük işlemlerinin Başbakanlık veya
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılıp
yapılamayacağı tartışmaları, bana göre meselenin
esası değildir. Burada esas olan Valiliğin istisnai
memuriyet olduğu vasfının bozulmamasıdır.
Burada tartışılması ve değerlendirilmesi gereken
husus, valilerin atanması yöntemi ile ilgili
olmalıdır. Valiler; İçişleri Bakanının önerisi,
Bakanlar Kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanının onayı
ile atanırlar. Bugünkü uygulama budur. Vali
atamalarında hükümetlerin takdir yetkisi esas kabul
edilmekle beraber, Valiliğin belli bir bilgi ve
deneyim birikimi ile birlikte çalışkanlık, temsil
kabiliyeti, önsezi, hızlı karar alıp uygulama gibi
bazı temel nitelikleri de gerektirdiği kabul
edilmelidir. Ancak, Vali atamalarında yeni esaslar
arayışların da, hükümetlerin tercih hakkının ortadan
kaldırılmaması ve Valiliğin istisnai memuriyet
vasfının zedelenmemesi ana ilke olmalıdır.
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve halen
Meclis gündeminde bulunan "11 İdaresi Kanununun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı
Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun" tasarısında Vali
atamalarında belirlenen yöntemler demokratik
olmadığı gibi gerekli objektifliği sağlayacak
nitelikte de değildir. Tasarı ile getirilen
değerlendirme kurulu oluşumu, Vali atamasını adeta
meslek mensubu ataması olarak gören bir anlayışı
ifade etmektedir. Esasen kurul oluşumu siyasi
iktidarın Vali atamalarında tercih hakkını da
ortadan kaldırmaktadır. Değerlendirme kurulunun
oluşumu, çalışması, seçme usul ve esasları, Vali
adaylarının en çok kaç defa değerlendirmeye
gireceği ile atamalarındaki usule göre gerektiğinde
merkez emrine alınan Valilerin nasıl ve ne kadar
süre burada bırakılabileceği hususları meslek
kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır.
Sanayi toplumundan giderek bilgi toplumuna geçiş
yapan ve beklentileri her geçen gün artan ve
çeşitlenen Türk toplumu, 2000'li yıllara girdiği
günümüzde önemli ölçüde dış entegrasyonlara da
hazırlanmaktadır. Değişen ve gelişen bu yeni şartlar
karşısında Mülki İdare Amirleri vakit geçirilmeden
yeni görevlere ve rollere hazırlanmalıdır.
Bu itibarla özellikle bu noktada yapılması gereken,
seçme usul ve ilkeleri ile diğer hususların
tesbitinden önce "2000'li yılların Mülki İdare
Amiri"nin fotoğrafının çekilmesi ve yetiştirilmesi
esaslarını tesbit etmek üzere "Türk İdare Şurası"nın
ivedi olarak toplanmasının yararlı olacağı
değerlendirilmektedir.
Güçlü il, güçlü Türkiye demektir. Güçlü il, güçlü
Vali kavramı ile bütünleştirilmeli ve güçlü, etkin
ve verimli bir il yönetimi ile de devletin halkı ile
yerinde buluşturulması ve kucaklaştırılması
sağlanmalıdır.
d) Günümüzde idare her bakımdan hizmet sunduğu
halkı ile işbirliği yapmak ve onların katılımını
sağlamak zorundadır. Yönetimde açıklık ilkesi,
idarenin halka yakınlaşmasının ilk ve önemli bir
adımıdır. Devlet merkezli bir idare sisteminden
insan merkezli birtoplu-ma gidilmesi hususundaki
gayretli çalışmalar hızlandırılmalıdır. Bunun adı da
halkı devleti ile kucaklaştırmadır.
Halkı devleti ile kucaklaştırabilmenin esası onun
beklentilerini tesbitten ve nihayet katılımlarını
sağlamaktan geçmektedir. Bugün bu ilişkiyi kurmada
devlet maalesef halkın yanında değildir. Devlet
yukarıda düşünmekte, planlamakta ve uygulamaya
koymaktadır. Halkın görevi sadece bu uygulamaya
katılmaktır. Halk artık devlet - zorlamacı
uygulamalara gönüllü katılmamaktadır.
Bırakınız katılmayı,
devleti ile buluştuğu ve ancak sınırlarını devletin
belirlediği ve kendi katılımının olmadığı milli
bayramlara dahi artık gelmemektedir.
Halkın düşüncelerinin yanında olmak veya birlikte
düşünmek için Alo Valilik 179 hatlannı yeterli
görmek, zamanı boşa harcamaktır. O hatlar
vatandaşın nüfus cüzdanını nasıl çıkaracağı veya
açacağı kahvehane için lıangi belgelere ihtiyacı
olduğunu öğrenebilmesi bakımından sınırlı bir
işlevi görebilir. Valilikler artık çağdaş
yöntemlerle vatandaşın nabzını elinde tutmalıdır. 11
seviyesinde genel ve özel manada vatandaş
beklentilerini tesbite matuf kamuoyu
araştırmalarının yapılmasında geç kalınmıştır. Kendi
görüşü alınmayan vatandaşın yapacağı tek şey,
yapılanı eleştirmektir. Bugün görünen odur ki
devlet kendine göre uygulamayı yapmakta ve vatandaş
da yolda, kahvede, otobüste katılmadığı kararı ve
uygulamayı durmadan eleştirmektedir. Birlikte
hareket etmenin ilk yolu birlikte düşünmedir.
Toplumun ne düşündüğünün tesbitinin yegâne yolu da
kamuoyu araştırmaları olacak- ' tır. Halkın ne
düşündüğünü tesbit etmek ve katılımını sağlamak
modern devlet anlayışının tabiî bir sonucudur.
Valilere kamuoyu araştırmaları için imkan
sağlanmalıdır.
e) Türkiye her bakımdan yönetim sistemini
desantralize etmek zorundadır. Özelleştirmenin
tartışıldığı, Gümrük Birliği ve Avrupa Topluluğu ile
entengrasypnlara hazırlanıldığı günümüzde, il
idarelerinin görev, yetki ve kaynak kullanımı
bakımından yeni düzenlemelere kavuşturulması
gerekmektedir.
Trabzon halkı, Valisinden; kıyı ve sınır ticaretini
geliştirmeyi, bavul ticaretini disipline etmeyi,
serbest bölgenin işlevini attırmayı ve toplumsal
yapıyı yiyip bitiren göçün durdurulmasını ve
mahallinde istihdamı arttırıcı tedbirler almayı
istemektedir. Aynca iş adamı ve esnafı da, başta
Kafkaslar olmak üzere bölgesel ticari işbirliğinin
arttırılması için Valilerinin yanlarında olmasını ve
birlikte hareket etmesini istemektedirler.
Halkın beklentileri olan bu hususların bir bölümünün
hal yeri elbette Ankara'dır. Ancak büyük bir
kısmının da mahallinde çözüme kavuşturulabileceği
kabul edilmelidir. Ancak devletin bugünkü
yapılanması ve işleyişi bu sorunların mahallinde
çözümüne uygun değildir. Valilerin, 1949 yıllarının
anlayışı ile ayakta durmaya çalışan il yapılanması
ve klasik bürokrasi anlayışı ile bu yeni, çağdaş ve
uzmanlık isteyen konuları çözüme kavuşturabilmesi
mümkün görülmemektedir.
Valilere basın ve halkla ilişkiler uzmanı, planlama
uzmanı, ekonomist, çeşitli branşlarda mühendis,
istatistikçi vb. gibi sözleşmeli uzman istihdam etme
ve sözleşme ücretini de belirleme imkânı
sağlanmalıdır.
Ayrıca Valiler, gerekli durumlarda yurt içinden ve
yurt dışından, kişilerden veya kurum ve
kuruluşlardan özel danışmanlık hizmetleri de satın
alabilme imkanına kavuşturulmalıdır.
0 Ülkemizin bugün erişmiş olduğu gelişim ve
değişimler sonucunda ortaya çıkan yeni ve büyük
boyutlu sorunlar, planlama hizmetlerinin de mutlaka
mahallinde yapılmasını ve izlenmesini zorunlu hale
getirmektedir.
Esasen devlet taşra teşkilatlanması bakımından
gerek gene! yönetim ve gerekse yerel yönetimlerin
bugün içinde bulundukları kurumsal ve teknik bilgi
düzeyi ve koşulları itibariyle böyle bir çalışma
yapabilme olanağına da sahip değillerdir.
Merkezi planlama anlayışından daha değişik bölge
planlaması yapacak, genel yönetim ile yerel
yönetimler ve hatta yerel yönetimlerin kendi
aralarındaki hizmet alanlarını ve kaynaklarını en
uygun şekilde kullanacak ve eşgüdümü sağlayacak olan
Bölge Planlama Teşkilatlannın kurulması bölgelerin
bir bütünlük içerisinde ve bölgeler içerisinde yer
alan illerin de dengeli ve daha süratli kalkınmasına
katkıda bulunacaktır.
Devletini yeniden ve süratle yapılandıran, halkını
devleti ile kucaklaştıran, dünyada kurumsal her
değişikliği sistemine derhal uyumlaştıran ve
demokrasinin bütün kurumlarını ve kurallarını
insanının ihtiyaçları için kullanan Büyük Türkiye
vazgeçilmez sevdamızdır.
|