İletişim Uygarlığı
Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen
2000 yılına iki kala küçülen dünya üzerinde
hepimiz, hemen hemen önümüzdeki bütün kapıları
açmak için bir "maymuncuğu" kullanır olduk;
iletişim...
İnsanoğlu bu günedeğin geliştirdiği bilim
dallarının, (nerede ise hepsinin) birer "iletişim
boyutu" olduğunun farkına vardı, işletmecilikten
tıbba, mühendislikten eğitime, pazarlamadan
politikaya, aklınıza ne geliyorsa onun bir iletişim
fonksiyonu olduğunu ya da iletişim olgusunun onun
asli fonksiyonları üzerinde etkenliğe sahip
bulunduğunu keşfetmeye başladık.
Dijital teknolojisinin başdöndürücü gelişme hızı
ile girmek üzere bulunduğumuz yirmi birinci yüzyıl
uygarlığının isminin "iletişim uygarlığı"olacağı
daha şimdiden bellidir.
Etrafımıza, kullandığımız cihazlara, satışa sunulan
malların reklamlarına bir göz atınız. Gün geçmiyor
ki, bilgisayarların, cep telefonlarının,
televizyonların, uzaktan kumandalı ro-botiklerin,
faksların, baskı, görüntü ve ses sistemlerinin
gelişmiş yenileri çıkmasın.
Kabloyu ortadan kaldıran tüm teknolojik
yeniliklerin çoğunu, yaşamımıza getirdikleri
kolaylıkların derinlemesine farkına varmaya
fırsat bile bulamadan, neredeyse nefes almak
yürümek, konuşmak gibi doğal bir oluşum olarak kabul
ediyoruz. Hiç şaşırmıyoruz.
Yabancı dilden ana dilinize veya anadilinizden
yabancı dillere, kalın ciltli binlerce sayfalık
sözcüklerin yerini cebimize giren küçük bir cihaz
aldı. Hangi sözcüğün beş, altı dilden karşılığını
istiyorsanız anında ekranda size okutuyor.
Bilgisayarlarla gönlünüzce dünyanın sisteme girmiş
her bilgi kaynağında dolaşabiliyorsunuz.
Telefonunuzun üstündeki minik bir mercek sayesinde
konuştuğunuz kişiyle yüz-yüze görüşürken
mimiklerinizin dilini de birbirinize
ulaştırabiliyorsunuz. Kilometrelerce yol katetmeden,
başka yerlerdeki toplantı ve mü-zekerelere canlı
olarak katılabiliyorsunuz.
Sanal gerçeklikle üç boyutlu bir dünyada her türlü
gerçek deneyleri bireysel olarak yapabiliyorsunuz.
Bankalar evinizde bilgisayarla şubeler açıyor.
Alışverişinizi evden çıkmaksınız yapabiliyorsunuz.
Otomobiliniz size gideceğiniz yol hakkında bilgi
veriyor. Uçağınızın otomatik pilotu, sizi görerek
uçmak zorunda bırakmadan dünyanın herhangi bir
noktasına götürüp yine aynı şekilde meydana
indirebiliyor.
Teknenizin altındaki derinliklerde yüzen
balıklardan ve görünmeyen engellerden sizi sonar
cihazları ile haberdar ediyor, manyetik rezonans
cihazları vücudunuzun milimetrik kesitlerinin
fotoğrafını hem de üç boyutlu olarak çekip
teşhisler koyabiliyor.
Bilgisayarınız size madeni bir sesle hitap
edebiliyor. Sizinle birebir öğretmen gibi
çalışıyor, öğretiyor, yol gösteriyor, sınav
yapıyor.
Görülebileceği gibi iletişim; bilgilerin ve
hesaplamaların yoğun ve müthiş bir hızla karşılıklı
akışı ile istendiğinde renkli ve üç boyutlu
görüntüye, sesli veya basılı materyale dönüşmesi
olgusuna verdiğimiz bir kavram oluyor.
İnsanın görmesi, konuşması ya da diğer hareket veya
temsili simgeler gibi doğal anlatım yanında, yazı
ile basılı biçimde ilettiği bilgi akışı artık
yetersiz kalmaktadır.
Gelişim, bu boyutu ile eğitim ihtiyaçları ve
hizmetlerinde de önemli yeniliklerle, köklü
değişiklere yol açacak gözüküyor.
Bize göre (eğer fütüristlik sayılmaz ise);
ülkelerarası sınırları ve gümrük kapılarını ortadan
kaldıran iletişimin ulusların dilleri arasındaki
farkları da ortadan kaldıracağı günler hiç de uzak
değildir.
Telefonun öbür ucundaki Amerikalının konuşmasının
size Türkçe, sizin konuşmanızın da ona ingilizce
gitmesine; aynı şekilde bunun yazılı mesajlarda
dilden dile çevrili otomatik iletişimini sağlayan
teknolojiye ne dersiniz?
Bu çok dilli iletişimin (Multi Lingual) ilk önemli
reformunun eğitimde olması kaçınılmazdır.
Yer küremizin etrafım sarmalayan haberleşme ve
yayın uydularının, insanları yaşadıktan yerlerden,
hatta evlerinden ayrılmadan, başka kıtalardaki ve
ülkelerdeki okulların öğrencisi olacakları ve
ülkelerdeki okullar arasında eğitim hizmetlerinde
kalite farkı kalmayacağı günler çok uzak değildir.
Evlerinde televizyonları, internet benzeri iletişim
şebekelerine bağlı bilgisayarları olan, bu cihazları
video, CD-ROM, CD-I, tele-konferans, e-mail gibi
sistemlerle birlikte inte-raktif olarak kullanan
insanlar, diledikleri ülkedeki, diledikleri okulun
öğrencisi olabilme imkanına kavuşabileceklerdir.
Dahası var; ayrıca, yaşları ne olursa olsun, bu
insanların öğrencisi oldukları okulda konuşulan dili
bilmeleri de gerekmeyecektir. Tele-cihazlarına ilave
edebilecekleri mikroçipli devreler öğreticilerin ve
öğrencilerin sözlerini önce yazılı sonra sesli
olarak kendi dillerine amnda çevirebilecektir.
Bu söylediklerimiz, okuyucuların bir kısmı hatta
hepsi tarafından bir "hayal" olarak
nitelendirilebilir. Ancak, "insanoğlu hayal ettiği
sürece yaratabilir". Teknolojinin bugün ulaştığı
seviye hep hayallerin gerçekleşmesi değil midir? Bu
son söylediklerimizi hayal edip, gerçeğe dönüştürme
çalışmalarına başlayan insanlar ve kuruluşlar
vardır ve bunlar, çok değil önümüzdeki 15 yıl içinde
"Uzaktan Öğretimi", bir anlamda, mesafelerin
mevcudiyetine rağmen, evlerin içinde, "Yüzyüze
Eğitime" dönüştüreceklerdir.
Bugün, Türkiye'deki gibi halâ, uzaktan öğretim
sistemlerini dahi anlamaktan uzak in-sanlann ise,
1969 yılında -Ay'a ilk insan ayağı bastığında- halâ
dünyanın öküzün boynuzları üstünde durduğunu iddia
eden insanlardan farkı olmayacaktır.
|