Dünya Bankası ve IMF Neden Kapatılmalıdır?
Giriş
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'na
karşı yapılan protestoların son günlerinde, polis
yaklaşık 1,300 protestocuyu tutukladı,
protestocuların karargâhlarına baskınlar yaptı ve
bazı kaynaklarına el koydu ve bu uygulamalarda
biber gazı ve cop kullandı. Bu yaşananlar, Thomas L.
Friedman'm en çok satan kitabı "Lexus ve Zeytin
Ağacı"nda kullandığı "küreselleşmeye karşı
(güçlenen bir inanca karşı oluşan) güçlü tepki" ya
da en azından onun bir çeşidiydi. 11 Eylül
trajedisine götüren bu olaylar küreselleşmeye karşı
oluşan bu güçlü tepki kapsamında
değerlendirilebilir. Friedman'a göre, küreselleşme
muhalifleri küreselleşmeye karşı durdular, çünkü bu
muhalifler, ülkelerin çoğu mevcut küresel sisteme
bağlandıkça, bu ülkelerin her dönemin modasına uyan
tek bir kalıba sokulmaları için tasarlanmış Altın
Deli Gömleği modeline girmeye zorlandıklarını
düşündüler. Muhalefet, Batı'nın önde gelen
ülkelerinin diğerleri pahasına zenginleşmesinin
yolu olarak algıladığı Dünya Bankası ve IMF'yi
globalleşmenin failleri olarak görmektedir. Ben bu
olayı bu tarz bir siyah-beyaz tanımlamasından çok
daha karmaşık buluyorum. Dünya, İkinci Dünya savaşı
sonrası, Dünya Bankası ve IMF gibi kurumların tesis
edilmesinden bu yana epeyce evrim geçirdi. Haliyle
bu kurumlar da değişti. Bu kurumlar, kurucularının,
bu kurumların misyonlarını oluşturdukları
zamanlarda öngöremedikleri bir çok farklı durumla
ilgilenmek zorunda kaldılar. Eşsiz-benzersiz bir
durumun özgül şartları içinde beliren her kurum
gibi, bu kurumlar da daha sonra kendilerine engel
teşkil edecek "pozitif katılıklarla işe başladılar.
Bu yüzden, bu kurumları yargılarken
anakronizmlerden kaçınmak için çok dikkatli
olmalıyız. Başka bir anlatımla, Marksistler veya bu
kurumları hedef alan diğer ideolojilere bağlı
eleştiricilerden farklı olarak, yargılarımızı doğru
bağlamda ve doğru zamanda ancak bu kurumlara
yöneltilen popüler ve standart eleştirilen
şekillendiren ideolojik vurguların basitliğiyle3
kafamızı karıştırmadan yapmalıyız.
Eleştirilerimizin geçerliliği ve meşruluğu test
edilemez normatif ideolojik yapılarda değil, test
edilebilir argümanlar çerçevesinde temel bulmalı.
Bu tür bir çaba, ilk olarak bu kurumların neden
kurulduklarını, ikinci olarak da bu kurumların hem
yerli ekonomide hem de yerli ekonomilerin interaktıf
toplamı olan dünya ekonomisindeki sürekli değişimini
göz önüne alarak yıllar boyunca hangi meydan
okumalarla karşılaştıklarını anlamamızı
gerektiriyor. Bu sorulan cevaplayabilmek için
gerekli çatıyı oluşturduktan sonra, bu kurumların
başarı ve başarısızlıklarını ölçmeye başlayabilirz.
IMF ve Dünya Bankası – Kuruluşu, Gelişimi ve Politikaları
Bu kurumlar doğalarında inter-galactic olduğu için, kendimi, Isaac
Asimov'un bilim kurgu üçlemesinin başlığı olan,
Kuruluşu bu bölümün alt başlığı olarak kullanmakta
özgür hissediyorum. Clark & Weinstock'dan Jessica
Einhorn'a göre;
"Dünya Bankası IMF ile birlikte
II.
Dünya savaşı sonrasındaki uluslararası finansal
yapının bir parçası olarak Bretton Woods'ta kuruldu.
Bu yapı, uluslararası açık ticaret sistemini ve
küresel fmansal istikran desteklemek yoluyla
gelecekteki dünya savaşlarını önlemek için tesis
edilmişti. Kuruluş konferansında, iktisatçı John
Maynard Keynes, öncelikle savaş sonrası yeniden
yapılanmayı sağlayacak ve fakır ülkelerin gelişimine
odaklanacak bir kurum (oluşturma) çağrısı yapmıştı.
Böylelikle Dünya Bankası kuruldu ve ekonomik
gelişme için kamu borçlarını kullanmayı öngören
savaş sonrası deneyimi başlattı".
Dünya Bankası ve IMF aynı çağın ürünü olsalar ve dünyayı daha
istikrarlı yapmak gibi aynı ortak görevi paylaşsalar
da, aynı amaçlar için farklı yollar kullandılar.
Dünya Bankası, bu görevi ekonomik gelişmeyi teşvik
ederek başarmak için tasarlandı. Diğer tarafta IMF,
daha açık bir kanalla bunu başarmak için
düzenlendi. Princeton Üniversitesi'nden Alan S.
Blinder'a göre: "İkinci Dünya Sa-vaşı'nın müttefik
ülkeleri sabit döviz kuru ve doların altına
tahviline dayalı yeni bir uluslararası yapı
oluşturdular. Ve sistemi denetlemesi için çok
taraflı bir kurum olan IMF'yi kurdular."
Başka bir anlatımla, Dünya Bankası hem iktisadî hem de sosyal
gelişime yardım eden bir kamu kurumuna benzerken,
IMF dünya istikrarını bozanlarla "müzakere" etmek
için tasarlanmış bir kanun uygulayıcısı gibi
görünmekteydi. Yukarıda bahsettiğim gibi, iki kurum
da aynı amaca sahiptir, yani kendi faaliyet
bölgelerinin refaha ulaşmasına çalışmaktadır. Fakat
bu noktada, malî istikrarın gelişme sürecinin kendi
başına bir unsuru olmadığını vurgulamalıyım. Bunun
yerine malî istikrar ekonomik gelişmeyi teşvik
etmeye yatkın bir ortam oluşturarak gelişmeyi
destekliyor.
Yukarıda bahsettiğim gibi, Dünya Bankası temelde serbest ticareti
sağlayacağını taahhüt etmişti. Bankanın ilk vurgusu
kamusal alt yapıyı - demiryolları, yollar, enerji
istasyonları ve ulaşım imkânları - kurmaktı ve bu
işin finansal istikrar8 ve özel yatırımla
birlikte gerçekleşmesinin ekonomik gelişmeyi
tetikleyeceğine inanmaktaydı. Ancak zamanla
ekonomide gelişme algılayışı değişti. Dünya Bankası
ve iktisat bilimi bir ülkede uygun bir kamusal
altyapı olsa bile, enflasyonun, makro-ekonomik
istikrarsızlığın, fiyat sınırlamaları ve regülasyon
kısıtlamalarıy-la piyasaların çarpıtılmasının,
yetersiz eğitimin, teknik eğitim ve insan kaynakları
gelişiminin yokluğunun o ülkede demokrasinin
gelişmesinin önünde engel teşkil edeceğinin farkına
vardı. Buna ilaveten, iktisadî teori ve ilgili
ampirik araştırmalar göstermiştir ki, vasıflı
işçigücü, sosyal yapılar ve müteşebbislik, gelişmeyi
ortaya çıkaracak sürecin vazgeçilmez girdileridir. (Einhorn,
2001).
Bundan dolayı Dünya Bankası dünya çapında gelişmeyi
teşvik eden bir kurum olarak karşı ataklarla
karşılaştı. Bu karşı ataklar ilk olarak Dünya
Bankası'nın İkinci Dünya Savaşı'nda zarar gören
önceden gelişmiş ekonomilerin yeniden yapılanmasına
öncelik vermesi sebebiyle ortaya çıktı. Çünkü bu
ekonomiler savaştan önce iktisadî gelişmeyi
sağlayacak tüm kurumsal özelliklere sahiptiler,
kamusal altyapıyı geliştirmeye yönelik herhangi bir
yeniden yapılanma süreci doğal olarak iktisadî
gelişmeye yol açacaktı. Fakat gelişme için uygun
kuramsal geçmişi olmayan fakir ülkelerin iktisadî
gelişimi için çözüm yaratmak konu olduğunda bu
tecrübenin bir anlamı yoktu.
Bu karşı ataklarla başa çıkmanın bedeli, gelişmenin getirdiği
karmaşık problemlerin arasında kurumsal odak
noktasını kaybetmekti. Bu sorunu çözmek için son
yıllarda Dünya Bankası bir kurum olarak kendisinin
evrimsel gelişimiyle uyum içinde olan bazı adımlar
attı.
Çok Yönlü Gelişme Çerçevesi: Dünya Bankasına göre, çok yönlü
gelişme çerçevesi fakirliği azaltmak için güçlü
katılım ve ortaklık kurmayı hedefleyen, holistik,
uzun vadeli, ülkelerin kendilerinin sahiplendiği bir
yaklaşımıdır.
Dünya İnançları Gelişim Diyalogu: Bu, Dünya Bankası ve diğer
gelişme odaklı kurumları dünyanın dört bir yanından
ünlü dinî liderlerle biraraya getirmek suretiyle
gelişme sürecinde dünya inançlarının uyumlu ve aktif
birlikteliğini sağlamak içindir.
Küresel Gelişmeye Giriş Yolu: Bu, gelişmekte olan ülkelerde "yenî
iktisadî" fikirleri teşvik etmeyi ve ülke içi
iktisadî gelişmeler ve reformlarla ilgili bilgi için
bir online portal oluşturmayı amaçlayan bir
girişimdir. (Fid-ler, 2001').
Dünya Bankasındaki yeni kültür sadece bu yeni girişimleri
oluşturmadı, aynı zamanda Dünya Bankasını, Orta Asya
Krizi ardından acil borç verici, Orta Doğu ve savaş
sonrası Balkanların yeniden yapılanmasında barışı
koruyan bir ekonomi müdürü ve Afrika'daki AİDS
trajedisinin mali dövüşçüsü olarak ön plana çıkardı.
Evrimsel sürecinde IMF'nin yüzleştiği sorun farklıydı. Oregon
Üniversitesinden Raymond Mikesell'e göre,
"IMF'nin asıl görevi (döviz kurlarının itibarî değerine dayanan
uluslararası para sistemini korumak için kısa vadeli
yardım sağlama) 1971 'de itibarî değer sisteminin
çökmesinden sonra anlamını yitirdi."
Uluslararası malî yapı 1971'den bu yana çok daha
parçalı hale geldi. Bu durum müessesenin
kurucularının tahmin edemediği bir şekilde
karışıklılar yaratmaya başladı. IMF İdare Müdür
vekili Stanley Fischer The Economistte" yayınlanan
bir makalesinde bu karışıklıkları şöyle
sıralamaktaydı: ulusal bankacılık ve malî sisteminin
güçlendirilmesi; malî krizleri, sermaye
kontrollerini ve bunların küresel malî faaliyetler
üzerindeki zarar verici etkilerini azaltacak
mekanizmaların tesisi; ahlâkî tehlikeyi en aza
indirme ihtiyacı ve serbest kur uygulanmasından
para kuruluna kadar yeni döviz kuru rejimleri ile
bunlar arasındaki etkileşim.
Yukarıdaki analizden şu sonuca varmak isabetli olur. Bu iki kurumun
başlangıçtaki özellikleri ciddî biçimde
değişmiştir. Ve bu değişiklikler -öncelikle bu
kurumlar içinde yapılması gereken- kurumsal
reformlar gerektirmektedir. Bu nedenle iç meydan
okumalarla başa çıkmadan, bu kurumların açık
uluslararası ticaret sistemi ve küresel malî
istikrarı temin etmede etkinlikleri hakkında iyimser
tahminler oluştururken ihtiyatlı olmalıyız.
Her halükârda şu soruyu sormalıyız. IMF ve Dünya Bankası, malî
istikrar ve ekonomik gelişme açısından kamu
çalışmaları yapmakta ve kanun uygulayıcısı olmakta
başarılı oldular mı? Çok saygı gören bir iktisatçı
olan William Easterly tarafından bu soruya verilen
cevap hayırdır. William Easterly şuna işaret eder:
"IMF ve Dünya Bankası, son on yıl boyunca, 36 fakir ülkeye çeşitli
bağlayıcı şartlarla 10 defa veya daha fazla borç
verdi. Bu gruba mensup ülkelerde kişi başına düşen
gelirin büyüme oranı sıfırdı".
Bir çok araştırmacı, Bretton Woods kurumlarının hızlı değişen
global iktisadî çevre içinde problemlere
yaklaşımları açısından modalarının geçiyor olmasının
bu başarısızlığın temel nedeni olduğunu iddia
ediyor. Örneğin, IMF'yi ateşli bir şekilde
eleştirenlerden Harvard Enstitüsü Uluslararası
Gelişme Bölümü Müdürü Jeffrey Sachs IMF'nin
Brezilya'daki başarısızlığını tartışırken şunları
öne sürüyor:
"Ekonomi sizin polikliniğinize geliyor. Kansız görünüyor. Nabzını
ölçüyorsunuz, büyüme hızla yavaşlıyor. Yabancı
yatırımcının malî piyasalardan kaçtıkça bir ateş
ortaya çıkıyor. Teşhisiniz nedir? Tavsiyeniz ne
olur?
Çok uzak değil 18. yüzyılda tıp doktorlarının emin oldukları bir
cevap vardı: Hastanın kanını akıt. Meşhur otorite
tedaviden kesinlikle emindi. Fakat haliyle bu
yargının bilimsel temelleri yoktu ve akıllarımız
ilacın kesin faydasızlığının şaşkın-lığıyla
sarsıldı.
Fakat 20. yüzyılda IMF de bundan daha iyi çalışmadı.
O da her derde deva bir tedavi yöntemine sahipti:
Bütçe açılarını kes (veya bütçe zaten fazla
veriyorsa fazlayı yükselt). IMF'nin bakışı öylesine
tek boyutluydu ki Birleşik Devletler Hazine
Bakanlığı sekreteri ve kurumun ana savunucusu
Lawrence Summer bile IMF'nin konumuyla, yani
tamamiyle malî olmasıyla dalga geçiyor."
Son dönemde Nobel Ekonomi ödülü kazananlardan Joseph Stiglitz
IMF'yi eleştirirken, Jeffrey Sachs'dan bir adım daha
ileri gider. Stiglitz'in iddiasına göre;
"... Kötü ekonomiler gizlilik gibi daha ciddî bir problemin
semptomlarıdır. Zeki insanlar kendilerini dışarıdan
gelen eleştiri ve tavsiyelere kapattıklarında
aptalca işler yapmaya meyillidir. Hükümette görev
yapmakla öğrendiğim tek şey varsa o da uzmanlığın en
fazla önem taşıdığı alanlarda şeffaflığın en önemli
şey olmasıdır".
Geçen yıllar boyunca bu kurumların iç yapılarını düzelterek onları
daha uyumlu hale getirmek ve reforme edilmiş
kummlann yarattığı doğru müşevvikler yoluyla küresel
yapılanmanın ortaya çıkardığı engellerle başa
çıkabilmek için bir çok öneri sunuldu. Mamafih, ben
problemin, önerileri formüle edenlerin sandığından
çok daha derin olduğuna inanıyorum. Ve, 1974 yılında
ekonomide Nobel ödülü kazanan, para teorisinin
öncüsü ve 20. yüzyılda liberteryanizminin ana
destekçisi F.A. Hayek'i bu tartışmaya davet
ediyorum.
Hayek ve Bretton Woods Kurumları - Bir Farklı Birleşim
Yukarıda bahsedilen "The Lexus and the Zeytin Ağacı" adlı kitabında
Tho-mas L. Friedman, Sovyetler Birliği başkanı
Mikhail Gorbachev'un zamanın ABD dışişleri bakam
James A. Baker III'e anlattığı bir şakadan
bahsediyor. Friedman'a göre bu şakayı anlatarak
Mikhail Gorbachev James A. Baker'a hitaben, zor ve
yıllar süren komünizmden sonra Rusya ve haliyle
Rusyalılar için kapitalizme psikolojik geçişin ne
kadar karmaşık olduğunun altını çizmeye çalışmıştı.
Gorbac-hev'in anlattığı şaka şuydu: Bir Rus köylüsü
yolun kenarında bir lamba bulur ve onu çalar.
İçinden bir cin çıkar. Cin ona bir dilek
tutabileceğini söyler. Köylü cine kendisinin 3,
komşusu Igor'un 10 ineği olduğundan bahseder. Cin
bundan köylünün en az 20 inek istediğini çıkarır ve
ona 20 inek isteyip istemediğini sorar. Köylünün
cevabı cinin tahmin ettiği cevap değildir. Çünkü
köylü cinden Igor'un ineklerinin yedisini
öldürmesini ister. (Friedman, 2000)."
Hayek'in sosyal düşüncesinin özü, iyi bir toplumun
elitler tarafından tasarlanmış olan toplum değil,
"sosyal hayatın yerel bilginin (ki bu bilgi sadece
tekniği ve imkânları / fırsatları değil aynı zamanda
gelenekleri ve değerleri de kapsar) ürünü olduğu bir
toplum olduğunu fikrini içerir. Hayek'in öğretmeye
çalıştığı, herşey-den önce, iyi bir toplumun yerel
anlayışları bastırmayacağı, insanlara durumlara uyum
sağlamaları için imkân / fırsat sağlayacağıdır.
Elitlerin düşkün olduğu si-noptik yanılgı büyük bir
tehlikedir"."' Bu iki anlama gelir. Birincisi,
Washington DC'deki Pensilvanya caddesi etrafında
ekonomiyi bir durumdan öbür duruma, her durumun
kendi özelliklerini bilmeden, transfer
edebileceklerini sanan ve bütün dünyanın hatırı
için H1 vizelerini muhafaza eden bilgili uzaktan
kumanda(cı) (tipler)larla işgal edilmiş lüks
gösterişli binalara sahip olmamalıyız. Bu kimseler
bazen ekonomilerin aynılığı gibi yanlış bir
varsayımın suistimali ve tüm ekonomilere uyan tek
bir model oluşturma noktasına ulaşırlar. Ben bu
sonuca, bir zamanlar Dünya Bankası baş ekonomisti
olan Joseph Stinglitz'in bilgisayarın yazım
programının "bul" ve "değiştir" komutlarının
yardımıyla bir ülkenin ismini diğeriyle değiştirmek
suretiyle ışık hızıyla ülke raporları yazan bir
Dünya Bankası çalışanı (bir danışman) hakkında
yazdığı makaleden çok önce varmıştım. Bu görevlinin
amirleri, bu uyumlu galaktik imparatorluğunun
hazinecileri, bu görevliyi çok zeki oldukları için
değil, bir gün (tesadüfen Igor'un küresel çağın
cininden şakayla karışık Igor'un ineklerini yok
etmesini istediği gün), o kişinin yazım
programındaki "bul ve değiştir" komutu işlemediğinde
yakalayabilirler. Hayek'in sosyal düşüncesinin
özünden çıkartabileceğimiz ikinci uygulama Igor'un
komşusunun bir suçu olmadığıdır. O Rus köylüsü
refah ekonomilerinin çok önemli ve unutulmuş
sonuçlarını çok dolaylı bir yönden göstermeye
çalışıyordu: Eşit yeteneklerle işe başlasak bile,
piyasa aynı anda hem verimlilik ve hem eşitlik
şartlarını karşılayabilecek bir dengeyi kuracaktır.
Üstelik bu dengeyi verimliliğin genişletilmesini
hiçe sayarak eşitlik şartlarını kurmaya çalışan
sosyalist ekonomilerde çok büyük bir zaman israfına
yol açan muazzam miktarda bilginin işlenmesi işine
gerek kalmadan, kendiliğinden oluşturacaktır. Bu
onun komünist elitlere karşı ifade özgürlüğünün
bedeli çok yüksek kıt bir kaynak olduğu taxis17
düzenini bozmadan haykırışının bir yoluydu.
Eğer durum bir kozmos ise, biz neden sistematik ve
istatiksiksel olarak taxisin önemli varlığını
gözlemleyerek kendi çıkarımlarımızda birinci tür
hatayı yapıyoruz. Hayek'ten okuduğum kadarıyla şu
sonuca varabilirim: Taxis, kozmosun'" kristalize
olmuş şeklidir. Kahve bardağımdaki küçük
parçacıkların Browian hareketlerini amaçsızca
gözlemledikten sonra bu süre boyunca yaptığım tüm
okumalardan geriye kalanlar bir tutarlılık
seviyesine ulaştı. Hayek'e göre bir organizasyon
gerekli ve önemli bir araçtır. Kendi kelimeleriyle
"Organizasyonlar dünyada işveren olarak değil
düzenleyici olarak kritik bir öneme sahiptir." Her
ihtimali hesaplayamadığımız için aklımız sınırlıdır.
Yani, bizler özünde faydasını maksimize etmeye
çalışan miyoplarız. Biyolojik evrimimiz açısından bu
miyopluk zarar verici etkilerin ortaya çıkmasına
sebep olmadı. Fakat bunun sosyal evrimimiz açısından
engelleyici etkileri oldu, çünkü biz ve atalarımız
elit, ayrıcalıklı ve mo-nopolitik örgütlerle bazen
bu tür örgütlerin uzun dönemli faydalarını aşan uzun
dönemli maliyetlerini hesap edemediğimiz için
ilgilenmek zorunda kaldık. Uzun vadeli faydamızı
ölçmede miyopluğumuz ve kısıtlı zamanımız yüzünden,
kısa vadeli faydamızı maksimize etmek için bize
yardım ettikleri sürece bu engelleyici varlıklara
takılıp kaldık. Bunları kozmosun dışında bıraktık.
Arada kozmosun bir parçasını kendi faydamızı
maksimize etmek için bize yardım etmeye tayin edince
kosmosu kristalleşirdik ve onu taxis yaptık.
Kozmosun bu kristalize olmuş versiyonunun; yani
taxisin (Dünya Bankası ve IMF) kontrolünün bize güç
verdiğinin farkına vardık. Bu nedenle gücü yalnızca
kendimiz için istedik ve diğerlerini dışlamaya
başladık, çünkü bizler yine Adam Smith'in kasabının,
bira üreticisinin ve fırıncısının kendi çıkarını
düşünen çocuklarıyız. Ve harika bir gün Igor ve
komşusunun kesinlikle kurtulacakları elit
yöneticiler olmuş durumdayız.
Sonuçta, amaçlı olmasa da ve doğru bir şekilde formüle edilmese de
bu büyük tepkiyi meşrulaştıran bir tezgâh / komplo
var. Bundan dolayı, gelişmenin önündeki engelleri
kaldırırken gerçek amacımız, ikincil hasarlar
yaratma olasılığı yüksek olan yönelendirilmiş bir
mermi yaratmak değil de, insanlığın refahının
gelişmesine yardımcı olacak bir yol bulmak olsaydı,
bu iki kurumda da (taxis) çok önce kurtulmuş olmamız
gerekirdi.
Çeviren:
Seval YAMAN
Kaynak: Tayfun GÜRLER
|