Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Dünya Bankası ve IMF Neden Kapatılmalıdır? 

Giriş

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'na karşı yapılan protestola­rın son günlerinde, polis yaklaşık 1,300 protestocuyu tutukladı, protestocuların karargâhlarına baskınlar yaptı ve bazı kaynaklarına el koydu ve bu uygulamalar­da biber gazı ve cop kullandı. Bu yaşananlar, Thomas L. Friedman'm en çok satan kitabı "Lexus ve Zeytin Ağacı"nda kullandığı "küreselleşmeye karşı (güçle­nen bir inanca karşı oluşan) güçlü tepki" ya da en azından onun bir çeşidiydi. 11 Eylül trajedisine götüren bu olaylar küreselleşmeye karşı oluşan bu güçlü tepki kapsamında değerlendirilebilir. Friedman'a göre, küreselleşme muhalifleri küre­selleşmeye karşı durdular, çünkü bu muhalifler, ülkelerin çoğu mevcut küresel sisteme bağlandıkça, bu ülkelerin her dönemin modasına uyan tek bir kalıba so­kulmaları için tasarlanmış Altın Deli Gömleği modeline girmeye zorlandıklarını düşündüler. Muhalefet, Batı'nın önde gelen ülkelerinin diğerleri pahasına zengin­leşmesinin yolu olarak algıladığı Dünya Bankası ve IMF'yi globalleşmenin fail­leri olarak görmektedir. Ben bu olayı bu tarz bir siyah-beyaz tanımlamasından çok daha karmaşık buluyorum. Dünya, İkinci Dünya savaşı sonrası, Dünya Ban­kası ve IMF gibi kurumların tesis edilmesinden bu yana epeyce evrim geçirdi. Haliyle bu kurumlar da değişti. Bu kurumlar, kurucularının, bu kurumların mis­yonlarını oluşturdukları zamanlarda öngöremedikleri bir çok farklı durumla ilgi­lenmek zorunda kaldılar. Eşsiz-benzersiz bir durumun özgül şartları içinde beli­ren her kurum gibi, bu kurumlar da daha sonra kendilerine engel teşkil edecek "pozitif katılıklarla işe başladılar. Bu yüzden, bu kurumları yargılarken anakro­nizmlerden kaçınmak için çok dikkatli olmalıyız. Başka bir anlatımla, Marksistler veya bu kurumları hedef alan diğer ideolojilere bağlı eleştiricilerden farklı olarak, yargılarımızı doğru bağlamda ve doğru zamanda ancak bu kurumlara yöneltilen popüler ve standart eleştirilen şekillendiren ideolojik vurguların basitliğiyle3 ka­famızı karıştırmadan yapmalıyız. Eleştirilerimizin geçerliliği ve meşruluğu test edilemez normatif ideolojik yapılarda değil, test edilebilir argümanlar çerçevesin­de temel bulmalı. Bu tür bir çaba, ilk olarak bu kurumların neden kurulduklarını, ikinci olarak da bu kurumların hem yerli ekonomide hem de yerli ekonomilerin interaktıf toplamı olan dünya ekonomisindeki sürekli değişimini göz önüne ala­rak yıllar boyunca hangi meydan okumalarla karşılaştıklarını anlamamızı gerekti­riyor. Bu sorulan cevaplayabilmek için gerekli çatıyı oluşturduktan sonra, bu ku­rumların başarı ve başarısızlıklarını ölçmeye başlayabilirz. 

IMF ve Dünya Bankası – Kuruluşu, Gelişimi ve Politikaları 

Bu kurumlar doğalarında inter-galactic olduğu için, kendimi, Isaac Asimov'un bilim kurgu üçlemesinin başlığı olan, Kuruluşu bu bölümün alt başlığı olarak kullanmakta özgür hissediyorum. Clark & Weinstock'dan Jessica Einhorn'a göre; 

"Dünya Bankası IMF ile birlikte II. Dünya savaşı sonrasındaki uluslararası finansal yapının bir parçası olarak Bretton Woods'ta kuruldu. Bu yapı, uluslararası açık ticaret sistemini ve küresel fmansal istikran desteklemek yoluyla gelecekteki dünya savaşlarını önlemek için tesis edilmişti. Kuruluş konferansında, iktisatçı John Maynard Keynes, öncelikle savaş sonrası yeniden yapılanmayı sağlayacak ve fakır ülkelerin gelişimine odaklanacak bir kurum (oluşturma) çağrısı yapmıştı. Böylelik­le Dünya Bankası kuruldu ve ekonomik gelişme için kamu borçlarını kullanmayı öngören savaş sonrası deneyimi başlattı". 

Dünya Bankası ve IMF aynı çağın ürünü olsalar ve dünyayı daha istikrarlı yapmak gibi aynı ortak görevi paylaşsalar da, aynı amaçlar için farklı yollar kul­landılar. Dünya Bankası, bu görevi ekonomik gelişmeyi teşvik ederek başarmak için tasarlandı. Diğer tarafta IMF, daha açık bir kanalla bunu başarmak için dü­zenlendi. Princeton Üniversitesi'nden Alan S. Blinder'a göre: "İkinci Dünya Sa-vaşı'nın müttefik ülkeleri sabit döviz kuru ve doların altına tahviline dayalı yeni bir uluslararası yapı oluşturdular. Ve sistemi denetlemesi için çok taraflı bir kurum olan IMF'yi kurdular." 

Başka bir anlatımla, Dünya Bankası hem iktisadî hem de sosyal gelişime yar­dım eden bir kamu kurumuna benzerken, IMF dünya istikrarını bozanlarla "mü­zakere" etmek için tasarlanmış bir kanun uygulayıcısı gibi görünmekteydi. Yuka­rıda bahsettiğim gibi, iki kurum da aynı amaca sahiptir, yani kendi faaliyet bölge­lerinin refaha ulaşmasına çalışmaktadır. Fakat bu noktada, malî istikrarın geliş­me sürecinin kendi başına bir unsuru olmadığını vurgulamalıyım. Bunun yerine malî istikrar ekonomik gelişmeyi teşvik etmeye yatkın bir ortam oluşturarak ge­lişmeyi destekliyor. 

Yukarıda bahsettiğim gibi, Dünya Bankası temelde serbest ticareti sağlayaca­ğını taahhüt etmişti. Bankanın ilk vurgusu kamusal alt yapıyı - demiryolları, yol­lar, enerji istasyonları ve ulaşım imkânları - kurmaktı ve bu işin finansal istikrar8 ve özel yatırımla birlikte gerçekleşmesinin ekonomik gelişmeyi tetikleyeceğine inanmaktaydı. Ancak zamanla ekonomide gelişme algılayışı değişti. Dünya Ban­kası ve iktisat bilimi bir ülkede uygun bir kamusal altyapı olsa bile, enflasyonun, makro-ekonomik istikrarsızlığın, fiyat sınırlamaları ve regülasyon kısıtlamalarıy-la piyasaların çarpıtılmasının, yetersiz eğitimin, teknik eğitim ve insan kaynakları gelişiminin yokluğunun o ülkede demokrasinin gelişmesinin önünde engel teşkil edeceğinin farkına vardı. Buna ilaveten, iktisadî teori ve ilgili ampirik araştırma­lar göstermiştir ki, vasıflı işçigücü, sosyal yapılar ve müteşebbislik, gelişmeyi ortaya çıkaracak sürecin vazgeçilmez girdileridir. (Einhorn, 2001).

Bundan dolayı Dünya Bankası dünya çapında gelişmeyi teşvik eden bir kurum olarak karşı ataklarla karşılaştı. Bu karşı ataklar ilk olarak Dünya Bankası'nın İkinci Dünya Savaşı'nda zarar gören önceden gelişmiş ekonomilerin yeniden ya­pılanmasına öncelik vermesi sebebiyle ortaya çıktı. Çünkü bu ekonomiler savaş­tan önce iktisadî gelişmeyi sağlayacak tüm kurumsal özelliklere sahiptiler, kamusal altyapıyı geliştirmeye yönelik herhangi bir yeniden yapılanma süreci doğal olarak iktisadî gelişmeye yol açacaktı. Fakat gelişme için uygun kuramsal geçmi­şi olmayan fakir ülkelerin iktisadî gelişimi için çözüm yaratmak konu olduğunda bu tecrübenin bir anlamı yoktu. 

Bu karşı ataklarla başa çıkmanın bedeli, gelişmenin getirdiği karmaşık prob­lemlerin arasında kurumsal odak noktasını kaybetmekti. Bu sorunu çözmek için son yıllarda Dünya Bankası bir kurum olarak kendisinin evrimsel gelişimiyle uyum içinde olan bazı adımlar attı. 

Çok Yönlü Gelişme Çerçevesi: Dünya Bankasına göre, çok yönlü gelişme çerçevesi fakirliği azaltmak için güçlü katılım ve ortaklık kurmayı hedefle­yen, holistik, uzun vadeli, ülkelerin kendilerinin sahiplendiği bir yaklaşımıdır. 

Dünya İnançları Gelişim Diyalogu: Bu, Dünya Bankası ve diğer gelişme odaklı kurumları dünyanın dört bir yanından ünlü dinî liderlerle biraraya getirmek suretiyle gelişme sürecinde dünya inançlarının uyumlu ve aktif birlikteliğini sağlamak içindir. 

Küresel Gelişmeye Giriş Yolu: Bu, gelişmekte olan ülkelerde "yenî ikti­sadî" fikirleri teşvik etmeyi ve ülke içi iktisadî gelişmeler ve reformlarla ilgili bilgi için bir online portal oluşturmayı amaçlayan bir girişimdir. (Fid-ler, 2001'). 

Dünya Bankasındaki yeni kültür sadece bu yeni girişimleri oluşturmadı, aynı zamanda Dünya Bankasını, Orta Asya Krizi ardından acil borç verici, Orta Doğu ve savaş sonrası Balkanların yeniden yapılanmasında barışı koruyan bir ekonomi mü­dürü ve Afrika'daki AİDS trajedisinin mali dövüşçüsü olarak ön plana çıkardı.

Evrimsel sürecinde IMF'nin yüzleştiği sorun farklıydı. Oregon Üniversitesin­den Raymond Mikesell'e göre,

"IMF'nin asıl görevi (döviz kurlarının itibarî değerine dayanan uluslararası para sistemini korumak için kısa vadeli yardım sağlama) 1971 'de itibarî değer sis­teminin çökmesinden sonra anlamını yitirdi." 

Uluslararası malî yapı 1971'den bu yana çok daha parçalı hale geldi. Bu du­rum müessesenin kurucularının tahmin edemediği bir şekilde karışıklılar yarat­maya başladı. IMF İdare Müdür vekili Stanley Fischer The Economistte" yayın­lanan bir makalesinde bu karışıklıkları şöyle sıralamaktaydı: ulusal bankacılık ve malî sisteminin güçlendirilmesi; malî krizleri, sermaye kontrollerini ve bunların küresel malî faaliyetler üzerindeki zarar verici etkilerini azaltacak mekanizmala­rın tesisi; ahlâkî tehlikeyi en aza indirme ihtiyacı ve serbest kur uygulanmasın­dan para kuruluna kadar yeni döviz kuru rejimleri ile bunlar arasındaki etkileşim. 

Yukarıdaki analizden şu sonuca varmak isabetli olur. Bu iki kurumun başlan­gıçtaki özellikleri ciddî biçimde değişmiştir. Ve bu değişiklikler -öncelikle bu ku­rumlar içinde yapılması gereken- kurumsal reformlar gerektirmektedir. Bu ne­denle iç meydan okumalarla başa çıkmadan, bu kurumların açık uluslararası tica­ret sistemi ve küresel malî istikrarı temin etmede etkinlikleri hakkında iyimser tahminler oluştururken ihtiyatlı olmalıyız. 

Her halükârda şu soruyu sormalıyız. IMF ve Dünya Bankası, malî istikrar ve ekonomik gelişme açısından kamu çalışmaları yapmakta ve kanun uygulayıcısı olmakta başarılı oldular mı? Çok saygı gören bir iktisatçı olan William Easterly tarafından bu soruya verilen cevap hayırdır. William Easterly şuna işaret eder:

"IMF ve Dünya Bankası, son on yıl boyunca, 36 fakir ülkeye çeşitli bağlayıcı şartlarla 10 defa veya daha fazla borç verdi. Bu gruba mensup ülkelerde kişi başı­na düşen gelirin büyüme oranı sıfırdı". 

Bir çok araştırmacı, Bretton Woods kurumlarının hızlı değişen global iktisadî çevre içinde problemlere yaklaşımları açısından modalarının geçiyor olmasının bu başarısızlığın temel nedeni olduğunu iddia ediyor. Örneğin, IMF'yi ateşli bir şekilde eleştirenlerden Harvard Enstitüsü Uluslararası Gelişme Bölümü Müdürü Jeffrey Sachs IMF'nin Brezilya'daki başarısızlığını tartışırken şunları öne sürü­yor: 

"Ekonomi sizin polikliniğinize geliyor. Kansız görünüyor. Nabzını ölçüyorsu­nuz, büyüme hızla yavaşlıyor. Yabancı yatırımcının malî piyasalardan kaçtıkça bir ateş ortaya çıkıyor. Teşhisiniz nedir? Tavsiyeniz ne olur?

Çok uzak değil 18. yüzyılda tıp doktorlarının emin oldukları bir cevap vardı: Hastanın kanını akıt. Meşhur otorite tedaviden kesinlikle emindi. Fakat haliyle bu yargının bilimsel temelleri yoktu ve akıllarımız ilacın kesin faydasızlığının şaşkın-lığıyla sarsıldı. 

Fakat 20. yüzyılda IMF de bundan daha iyi çalışmadı. O da her derde deva bir tedavi yöntemine sahipti: Bütçe açılarını kes (veya bütçe zaten fazla veriyorsa faz­layı yükselt). IMF'nin bakışı öylesine tek boyutluydu ki Birleşik Devletler Hazine Bakanlığı sekreteri ve kurumun ana savunucusu Lawrence Summer bile IMF'nin konumuyla, yani tamamiyle malî olmasıyla dalga geçiyor." 

Son dönemde Nobel Ekonomi ödülü kazananlardan Joseph Stiglitz IMF'yi eleştirirken, Jeffrey Sachs'dan bir adım daha ileri gider. Stiglitz'in iddiasına göre; 

"... Kötü ekonomiler gizlilik gibi daha ciddî bir problemin semptomlarıdır. Zeki insanlar kendilerini dışarıdan gelen eleştiri ve tavsiyelere kapattıklarında aptalca işler yapmaya meyillidir. Hükümette görev yapmakla öğrendiğim tek şey varsa o da uzmanlığın en fazla önem taşıdığı alanlarda şeffaflığın en önemli şey olması­dır".

Geçen yıllar boyunca bu kurumların iç yapılarını düzelterek onları daha uyumlu hale getirmek ve reforme edilmiş kummlann yarattığı doğru müşevvikler yoluyla küresel yapılanmanın ortaya çıkardığı engellerle başa çıkabilmek için bir çok öneri sunuldu. Mamafih, ben problemin, önerileri formüle edenlerin sandığından çok daha derin olduğuna inanıyorum. Ve, 1974 yılında ekonomide Nobel ödülü kaza­nan, para teorisinin öncüsü ve 20. yüzyılda liberteryanizminin ana destekçisi F.A. Hayek'i bu tartışmaya davet ediyorum. 

Hayek ve Bretton Woods Kurumları - Bir Farklı Birleşim 

Yukarıda bahsedilen "The Lexus and the Zeytin Ağacı" adlı kitabında Tho-mas L. Friedman, Sovyetler Birliği başkanı Mikhail Gorbachev'un zamanın ABD dışişleri bakam James A. Baker III'e anlattığı bir şakadan bahsediyor. Friedman'a göre bu şakayı anlatarak Mikhail Gorbachev James A. Baker'a hitaben, zor ve yıllar süren komünizmden sonra Rusya ve haliyle Rusyalılar için kapitalizme psi­kolojik geçişin ne kadar karmaşık olduğunun altını çizmeye çalışmıştı. Gorbac-hev'in anlattığı şaka şuydu: Bir Rus köylüsü yolun kenarında bir lamba bulur ve onu çalar. İçinden bir cin çıkar. Cin ona bir dilek tutabileceğini söyler. Köylü cine kendisinin 3, komşusu Igor'un 10 ineği olduğundan bahseder. Cin bundan köylü­nün en az 20 inek istediğini çıkarır ve ona 20 inek isteyip istemediğini sorar. Köylünün cevabı cinin tahmin ettiği cevap değildir. Çünkü köylü cinden Igor'un ineklerinin yedisini öldürmesini ister. (Friedman, 2000)." 

Hayek'in sosyal düşüncesinin özü, iyi bir toplumun elitler tarafından tasarlan­mış olan toplum değil, "sosyal hayatın yerel bilginin (ki bu bilgi sadece tekniği ve imkânları / fırsatları değil aynı zamanda gelenekleri ve değerleri de kapsar) ürünü olduğu bir toplum olduğunu fikrini içerir. Hayek'in öğretmeye çalıştığı, herşey-den önce, iyi bir toplumun yerel anlayışları bastırmayacağı, insanlara durumlara uyum sağlamaları için imkân / fırsat sağlayacağıdır. Elitlerin düşkün olduğu si-noptik yanılgı büyük bir tehlikedir"."' Bu iki anlama gelir. Birincisi, Washington DC'deki Pensilvanya caddesi etrafında ekonomiyi bir durumdan öbür duruma, her durumun kendi özelliklerini bilmeden, transfer edebileceklerini sanan ve bü­tün dünyanın hatırı için H1 vizelerini muhafaza eden bilgili uzaktan kumanda(cı) (tipler)larla işgal edilmiş lüks gösterişli binalara sahip olmamalıyız. Bu kimseler bazen ekonomilerin aynılığı gibi yanlış bir varsayımın suistimali ve tüm ekono­milere uyan tek bir model oluşturma noktasına ulaşırlar. Ben bu sonuca, bir za­manlar Dünya Bankası baş ekonomisti olan Joseph Stinglitz'in bilgisayarın ya­zım programının "bul" ve "değiştir" komutlarının yardımıyla bir ülkenin ismini diğeriyle değiştirmek suretiyle ışık hızıyla ülke raporları yazan bir Dünya Banka­sı çalışanı (bir danışman) hakkında yazdığı makaleden çok önce varmıştım. Bu görevlinin amirleri, bu uyumlu galaktik imparatorluğunun hazinecileri, bu görev­liyi çok zeki oldukları için değil, bir gün (tesadüfen Igor'un küresel çağın cinin­den şakayla karışık Igor'un ineklerini yok etmesini istediği gün), o kişinin yazım programındaki "bul ve değiştir" komutu işlemediğinde yakalayabilirler. Hayek'in sosyal düşüncesinin özünden çıkartabileceğimiz ikinci uygulama Igor'un komşu­sunun bir suçu olmadığıdır. O Rus köylüsü refah ekonomilerinin çok önemli ve unutulmuş sonuçlarını çok dolaylı bir yönden göstermeye çalışıyordu: Eşit yete­neklerle işe başlasak bile, piyasa aynı anda hem verimlilik ve hem eşitlik şartlarını karşılayabilecek bir dengeyi kuracaktır. Üstelik bu dengeyi verimliliğin genişle­tilmesini hiçe sayarak eşitlik şartlarını kurmaya çalışan sosyalist ekonomilerde çok büyük bir zaman israfına yol açan muazzam miktarda bilginin işlenmesi işine gerek kalmadan, kendiliğinden oluşturacaktır. Bu onun komünist elitlere karşı ifade özgürlüğünün bedeli çok yüksek kıt bir kaynak olduğu taxis17 düzenini bozmadan haykırışının bir yoluydu. 

Eğer durum bir kozmos ise, biz neden sistematik ve istatiksiksel olarak taxisin önemli varlığını gözlemleyerek kendi çıkarımlarımızda birinci tür hatayı yapıyo­ruz. Hayek'ten okuduğum kadarıyla şu sonuca varabilirim: Taxis, kozmosun'" kristalize olmuş şeklidir. Kahve bardağımdaki küçük parçacıkların Browian hare­ketlerini amaçsızca gözlemledikten sonra bu süre boyunca yaptığım tüm okuma­lardan geriye kalanlar bir tutarlılık seviyesine ulaştı. Hayek'e göre bir organizas­yon gerekli ve önemli bir araçtır. Kendi kelimeleriyle "Organizasyonlar dünyada işveren olarak değil düzenleyici olarak kritik bir öneme sahiptir." Her ihtimali hesaplayamadığımız için aklımız sınırlıdır. Yani, bizler özünde faydasını maksi­mize etmeye çalışan miyoplarız. Biyolojik evrimimiz açısından bu miyopluk zarar verici etkilerin ortaya çıkmasına sebep olmadı. Fakat bunun sosyal evrimimiz açısından engelleyici etkileri oldu, çünkü biz ve atalarımız elit, ayrıcalıklı ve mo-nopolitik örgütlerle bazen bu tür örgütlerin uzun dönemli faydalarını aşan uzun dönemli maliyetlerini hesap edemediğimiz için ilgilenmek zorunda kaldık. Uzun vadeli faydamızı ölçmede miyopluğumuz ve kısıtlı zamanımız yüzünden, kısa vadeli faydamızı maksimize etmek için bize yardım ettikleri sürece bu engelleyici varlıklara takılıp kaldık. Bunları kozmosun dışında bıraktık. Arada kozmosun bir parçasını kendi faydamızı maksimize etmek için bize yardım etmeye tayin edince kosmosu kristalleşirdik ve onu taxis yaptık. Kozmosun bu kristalize olmuş versi­yonunun; yani taxisin (Dünya Bankası ve IMF) kontrolünün bize güç verdiğinin farkına vardık. Bu nedenle gücü yalnızca kendimiz için istedik ve diğerlerini dış­lamaya başladık, çünkü bizler yine Adam Smith'in kasabının, bira üreticisinin ve fırıncısının kendi çıkarını düşünen çocuklarıyız. Ve harika bir gün Igor ve komşu­sunun kesinlikle kurtulacakları elit yöneticiler olmuş durumdayız. 

Sonuçta, amaçlı olmasa da ve doğru bir şekilde formüle edilmese de bu büyük tepkiyi meşrulaştıran bir tezgâh / komplo var. Bundan dolayı, gelişmenin önünde­ki engelleri kaldırırken gerçek amacımız, ikincil hasarlar yaratma olasılığı yüksek olan yönelendirilmiş bir mermi yaratmak değil de, insanlığın refahının gelişmesi­ne yardımcı olacak bir yol bulmak olsaydı, bu iki kurumda da (taxis) çok önce kurtulmuş olmamız gerekirdi. 

Çeviren: Seval YAMAN 

Kaynak: Tayfun GÜRLER 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005