Irak Pastası, Irak Ekonomisi
uluslararası Toplum,
özellikle son 10 yılda yoğunlaşan ve belirginle§en
bir biçimde kriz bölgelerinin yardımına koşmaya
başlamıştır. Bir başka ifade ile Toplum, zor duruma
düşen üyelerine el birliği ile yardım etmeye
yönelmiştir. Donörler açısından kimi zaman yapılan
yardımın temelinde/arkasında insani duygulara,
yardımlaşma güdüsüne ilaveten bazı çıkar
beklentileri de yer alıyor olsa dahi, alıcı ülkeler
açısından verilen yardımlar çoğu kez olumlu sonuçlar
yaratmıştır.
Ne
zaman bir kriz bölgesine Uluslararası Toplumun
yardımı sözkonusu olsa hemen bir "pasta"dan söz
edilmeye başlanılmak:ta ve bu "pasta"dan ne kadar
pay alınabileceğinin hesaplanmasına girişilmektedir.
çoğu kez gerçekleşen yardım miktarı tahmin edilen
rakamın çok altında kalmaktadır. Örneğin,
Afganistan'ın yeniden imarı için 20-25 milyar dolar
geleceği ümid edilirken 2002 Ocak ayında yapılan
Tokyo Toplantısında donör taahhütleri 5 yıl için,
bir miktarı da kredi önerisi olmak üzere 5 milyar
doları ancak bulmuştur. Kuveyt'in yeniden imarı için
yapılan 100 milyar dolarlık tahmin ancak dörtte bir
oranında (24 milyar dolar) gerçekle§mi§tir.
Geçtiğimiz iki yıl içinde pek revaçta olan"
Afganistan Pastası" ve bu pastadan pay alma
beklentisi yerini yavaş yavaş "Irak Pastasına" ve bu
yeni pastadan payalma ümidine bırakmaktadır. Daha
önceki örneklerde olduğu gibi §imdi artık "Irak
Pastası"nın büyüklüğüne ilişkin tahminler yapılmakta
ve Marshall Yardımından bu yana en büyük yeniden
imar projesi olacağı ileri sürülen Irak Pastası'nın
mali portresinin 60 milyar doların altında
olmayacağı, 362 milyar dolara kadar da çıkabileceği
hesaplaması veya düşüncesi yahut beklentisi telaffuz
edilmektedir (zamanında 13 milyar dolarlık bir
bütçeye sahip olan Marshall Yardımının bugünkü
değeri 100 milyar dolar civarındadır) .
Irak'taki yeniden imar ihtiyacı belki gerçekten de
üç haneli milyar dolarlar düzeyindedir. Yani ihtiyaç
duyulan pasta belki de hakikaten çok büyüktür, ancak
kimse bu pastanın bedelinin nereden karşılanacağını
açıklayamamaktadır .
Pastanın bedeli ya Uluslararası Toplumun vereceği
yardımlardan karşılanacaktır, ya da Irak'ın kendi
gelirinden ayıracağı miktarlarla ödenecektir. Mali
imkanların ne büyüklükte bir pastaya imkan
tanıyacağını görebilmek için söz konusu iki
finansman kaynağını incelemekte yarar bulunmaktadır.
Son 16 yıl içinde; 1994'te Ruanda, 1996-1998 arası
Bosna, 1999-2001 arası Doğu Timor, yine aynı dönemde
Kosova, 2002 yılından bu yana Afganistan başta
gelmek üzere dünyanın bir çok bölgesinde zor duruma
düşmüş ülkelere yapılan uluslararası yardım
uygulamasının er veya geç donörlerde bir bezginlik
yaratması olasıdır. "Donors' fatigue/Donör
Yorgunluğu" olarak adlandırılabilecek bu olgu belki
de çoktan başlamıştır.
Nitekim, mukayese
edilebilmesi için, yapılan toplam yardımın nüfusa
bölünmesi ile elde edilen kişi başına yardım (KBY)
miktarlarının incelenmesinden, 1994'te Ruanda'ya
yapılan 193 dolar KBY bir yana bırakılırsa,
uluslararası toplumun "hamiyet elinin" giderek
sıkılmaya, kısılmaya başlandığı görülmektedir:
1996-98 |
Bosna |
: kişi başına yardım 326 dolar |
1999-01 Kosova |
: kişi başına yardım 288 dolar |
1999-01 Doğu Timor: :
kişi başına yardım 195 dolar |
2002-03 Afganistan |
: kişi başına yardım 176 dolar |
23-24 Ekim 2003'te Madrid'de düzenlenen Irak'ın
Yeniden İman İçin Donörler Konferansından önce,
Uluslararası Toplumu katkı yapmaya teşvik etmek ve
yönlendirmek amacıyla biri Birleşmiş Milletler ve
Dünya Bankası tarafından, 7 sektördeki imar
ihtiyaçlarını ortaya koyan; diğeri Koalisyon Geçici
Yönetimi (CPA) tarafından, bu sektörler dışında
kalan 9 "kritik sektör" deki imar gereksinimini
saptayan iki İhtiyaç Tespit Raporu hazırlanmıştır.
En
yetkili kuruluşlar tarafından hazırlanan raporlar
Irak'ın 2004'ten başlayarak 2007 yılına değin 4
yıllık süre içinde yeniden imar ihtiyacının
56 milyar dolar olacağını ortaya koymaktadır. Yani
Irak Pastasının önümüzdeki 4 yıl için olması gereken
büyüklüğü 56 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. Bu
tespite, bu yönlendirmeye Uluslararası Toplum
Madrid'de yeterli karşılığı verememiştir. Toplantıya
iştirak eden 73 ülke ve 20 uluslararası kuruluşun
yapmayı taahhüt ettiği yardım 32-36 milyar dolar
düzeyinde kalmıştır (iki farklı rakam
zikredilmesinin nedeni Dünya Bankası taahhüdünün
2.5,ila 4.5 milyar dolar, IMF taahhüdünün de 1.7 ila
3.4 milyar dolar arasında olmasının
öngörülmesindendir). Bir başka ifade ile, bir çok
üyesi "Pastadan payalma" hesapları yapan
Uluslararası Toplum pastanın bedelini kendi arasında
toplayamamıştır. Üstelik, taahhüt edilen 32-36 milyar dolar da net
olarak Irak'a verilecek yardımı teşkil etmemekte,
donörlerin vermeyi önerdikleri borç ve
kredileri de içermektedir.
Borç ve kredi önerilerinin 10-14 milyar dolar
arasında olduğu. göz önünde bulundurulursa Irak'a
verilecek hibe miktarı 22-23 milyar dolar düzeyinde
kalmaktadır. Bunun da 18.439 milyarı ABD tarafından,
kalan 4 milyar dolar civarındaki bölümü de diğer
donörler tarafından verilecektir. Bu
rakamlar ABD dışında kalan Uluslararası Toplumun,
kredi ve borç önerileri bir yana bırakılırsa,
Irak'a, Afganistan'a yaptığından da daha az bir
yardım taahhüdünde bulunduğunu ortaya koymaktadır
(donors fatigue). ABD hariç tutulursa, 2004-2007
yılları arasında Uluslararası Toplumun Irak'a
yapmayı taahhüt ettiği Kişi Başına Yardım 150 dolar
civarında kalmaktadır (hesaba ABD dahil edildiğinde
KBY 900 doları bulmaktadır).
ABD dışında kalan donörlerden bazılarının, taahhüt
ettikleri miktarları daha şişkin gösterebilmek
amacıyla şimdiye değin yaptıkları harcamaları,
gönderdikleri askerlere ilişkin masrafı, Irak'ı
doğrudan ilgilendirmeyen sarfiyatı da Irak' a yardım
hesabına dahil etme çabaları görmezden gelinebilse
dahi kredi/borç önerileri bir çok tereddüdü
beraberinde getirmektedir. Irak'ın 112 milyar varil
düzeyindeki kanıtlanmış petrol rezervi ile
potansiyel zenginliğe sahip bir ülke olduğu
doğrudur. Ancak Irak, halihazırda yeni borçlanmaya
gitmek bir yana mevcut borçlarını dahi ödeyemez
durumdadır.
Irak'ın ticari borçları 120 milyar dolar
civarındadır. Ortalama faizin %6 olduğu kabul edilse
sözkonusu borcun yıllık faizi en az 7 milyar doları
bulmaktadır. Irak'ın değil ana borcu, yıllık faizini
dahi ödeyebilme imkanı, ne halihazırda, ne de yakın
bir gelecekte, bulunmamaktadır. Bu nedenle ABD
Başkanı George W. Bush, babasının Başkanlığı
döneminde Dışişleri Bakanı olan Baker'i Özel
Temsilci olarak görevlendirerek Irak'ın ticari
borçlarının bir bölümünün silinmesi, kalanının yeni
bir ödeme takvimine bağlanması için alacaklı
ülkelerle görüşmeler yapmaya göndermiştir. Baker'in
temaslarının bir bölümünde oldukça başarılı sonuçlar
aldığı anlaşılmaktadır.
Irak'ın bir diğer kategori borçlarını da
ödemek zorunluluğunda olduğu sava§ tazminatları
oluşturmaktadır. Küçük alacaklılar bir yana
bırakıldığında Irak'ın başlıca iki ülkeye savaş
tazminatı borcu bulunmaktadır. Birinci sırada
bulunan Kuveyt'e, şimdiye değin BM Tazminatlar
Komisyonu vasıtasıyla 16.5 milyar dolar ödemede
bulunulmuşsa da Kuveyt'in hala 300 milyar dolar
civarında tazminat alacağı mevcuttur. İkinci sırada
da İran gelmektedir. Irak'ın İran'a, 1979-1988
İran-Irak Savaşından kalma ve BM tarafından kabul
edilerek resmileşmiş 100 milyar dolar tazminat borcu
vardır.
(Bunların dışında bir de Suudi Arabistan'ın, İran
ile sava§ı sırasında, Irak'a verdiği milyarlarca
doların geri ödenmesi talebi bulunmaktadır. Ancak
Irak sözkonusu paranın borç değil yardım olarak
verildiği iddiası ile geri ödemede bulunmayı kabul
etmemektedir).
Irak'ın ticari borçlarına yapılmaya çalışıldığı gibi
savaş tazminatı borçlarına da bir çare bulunması
gerekmektedir. Aksi takdirde Irak'ın kendine hiç
harcamayıp tüm petrol gelirini yatırsa dahi
borçlarını temizlemesi çeyrek asırı bulacaktır. İşte
bu durumdaki bir ülkeye yeni borç, yeni kredi
önerisinde bulunmanın "yardım etme" kavramı ile
nedenli bağdaşabileceği tereddüt uyandırmaktadır.
Uluslararası Toplumun ortaya koyduğu "imece"
pastanın bedelini karşılamaya yetmediğine göre acaba
Irak aradaki farkı kendi imkanları ile kapatabilecek
midir?
Irak'ın Maliye ve
Planlama Bakanlıklarınca 2003 yılı sonlarında
hazırlanan 2004, 2005 ve 2006 yılları cari bütçeleri
aşağıda özetlenmektedir.
|
2004 |
2005 |
2006 |
GELİRLER |
|
|
|
Petrol |
12,000 |
18,500 |
|
19,300 |
|
|
|
Gümrük Vergisi |
300 |
350 |
- |
Gelir Vergisi |
30 |
80 |
160 |
Devlet Kuruluşlarının Geliri |
375 |
95 |
100 |
Harçlar ve Rüsumlar |
64 |
88 |
123 |
Diğer Vergiler |
70 |
70 |
80 |
GELİRLER TOPLAMI |
12,839 |
19,183 |
19,763 |
|
|
|
|
GİDERLER |
|
|
|
Cari Harcamalar |
12,685 |
14,079 |
14,309 |
Sermaye Yatırımları |
745 |
5,091 |
5,436 |
GİDERLER TOPLAMI |
13,430 |
19,170 |
19,745 |
BÜTÇE DENGESİ |
-590.9 |
13 |
18 |
Tetkikinden de görüleceği üzere yatırımları ihtiva
etmeyen ve sadece cari harcamaları içeren bütçelerde
2004 yılında 590 milyon dolar açık verileceği, 2005
ve 2006 yıllarında ise bütçe denkliği sağlanacağı
hesaplanmaktadır. Bir başka anlatım ile, gelir ve
giderlere ili§kin tüm varsayımlar gerçekleşse dahi
Irak 2004, 2005 ve 2006 yıllarında kendi
kaynaklarından elde ettiği gelir ile ancak kendini
idame ettirebilecek, yeniden imara, yeni
yatırımlara, borç/tazminat ödemesine ayırabilecek
kaynak bulamayacaktır. Kaldı ki varsayımların ne
derecede gerçekleşebileceği de tartı§maya açıktır.
Örneğin, 2004 yılı için bütçe de öngörülen 13.43
milyar dolarlık giderler toplamının, daha Ocak
ayında ABD Başkanlık Bütçe Ofisi tarafından
hazırlanan bir raporda (Section 2207 Report) 15.6
milyar dolara ulaşacağı kaydedilmiştir. Ayrıca 2004
bütçesinde petrolden sonra en büyük gelir kaynağını
olu§turan vergi (gümrük, gelir ve diğer vergiler ile
harçlar ve rüsumlar) tahsilatı uygulamasının
(şimdilik) Mart ayı başına ertelenmesi daha şimdiden
gelir azalmasına yol açmıştır.
Durumu düzeltebilmek, Irak'ın kendine yeterli
olmasının da ötesine geçilerek yeniden im arına
kendisinin de katkı yapmasını sağlayabilmek, yani
pasta bedelinin açık kalan kısmını Irak'ın
kapatmasını temin edebilmek imkanı yok mudur? Bu
sorunun cevabı Irak'ın gelirinin arttırılıp
arttırılamayacağına bağlıdır. Petrol rezervleri
bakımından 112 milyar varil ile dünyanın (Suudi
Arabistan'ın arkasından) ikinci zengin ülkesi
(doğalgaz rezervleri bakımından da dünyanın 10.
zengin ülkesi) olan Irak'ın petrol geliri 2004 yılı
bütçesinde 12 milyar, 2005'te 18.5 milyar, 2006'da
19.3 milyar dolar olarak öngörülmektedir. Bu
rakamlar Irak'ın 2004 yılında günde 1.6 milyon,
2005'te 2.4 milyon ve 2006'da 2.5 milyon, varil
petrol ihraç edeceği ve petrol fiyatlarının sabit
kalacağı varsayımı ile hesaplanmıştır.
1970'lerin başlarındaki petrol krizinin tekerrür
etmesi ve fiyatlarda büyük artışlar olması olasılığı
bir yana bırakılırsa Irak'ın petrol gelirini
arttırabilmesi üretimini ve ihracat miktarını
arttırabilmesine bağlı olacaktır. Ancak bu ifade
edilebildiği kadar kolaylıkla gerçekleştirilebilecek
bir husus değildir.
Bilindiği üzere halihazırda dünya petrol arzı günde
78.6 milyon varildir. Bunun yaklaşık üçte biri OPEC
ülkeleri tarafından temin edilmektedir. Irak dahil
OPEC'in 11 üyesinin toplam arzının günde 24.5 milyon
varil olması gerekmektedir. Aksi takdirde fiyatlar
etkilenmektedir. Geçtiğimiz yılın ilk üç çeyreğinde
günde ortalama 900 bin varil fazla ile piyasalara
25.4 milyon varil/gün petrol sunan OPEC 24 Eylül
2003 tarihinde Viyana'da yaptığı toplantıda arzı 1
Kasımdan itibaren 24.5 milyon varili gün düzeyine
çekme kararı almıştır.
10 Şubat 2004'te yapılan OPEC toplantısında bir
sürpriz karar daha alınmış ve üretimin 1 Nisan 2004
tarihinden başlamak üzere, günde 1 milyon varil daha
azaltılarak 23.5 milyon varil gün düzeyine
indirileceği açıklanmıştır.
OPEC'in böylece, OPEC üyesi olmayan bazı petrol
üreticilerinin aşırı üretim yapmaları sonucunda
petrol fiyatlarının düşmesi ihtimalini önlemeye
çalıştığı anlaşılmaktadır. Anlaşılmakta zorluk
çekilen husus ise bir yandan 2003 Kasımında yapılan
900 bin varil/gün indirime ilaveten 2004 Nisanında
yapılacak 1 milyon varil/gün, düzeyinde bir azaltma
çabası, öte yandan da Irak'ın arzında fazlalaştırma
ümidi hususlarının nasıl bağdaştırılabileceği
ikilemidir.
Irak'ın OPEC içindeki normal kotası ise günde 2.8
milyon varildir. Iran ile savaşı sırasında Irak bu
miktara itiraz etmiş ve kotasının İran ile eşit
düzeyde, yani günde 3.2 milyon varil olmasında
diretmiştir. Irak'ın şimdiye değin ulaştığı en
yüksek düzey ihracat seviyesi 1970'li yılların
sonlarındaki 3.5 milyon varil/gün düzeyi olmuştur.
1990 Ağustosunda uygulanmaya başlanan BM ambargosu
ile Irak'ın petrol ihracatı durdurulmuştur. Bir süre
sonra
BM'nin Gıda Karşılığı Petrol (OFF) Programının
başlatılmasıyla Irak yeniden petrol ihraç imkanına
kavuşmuştur. İhraç izni tedricen arttırılmıştır. Son
savaş öncesinde Irak mezkur OFF Programı
çerçevesinde günde 2.5 milyon varil petrol ihraç
edebilmekteydi. Ekonomik müeyyidelerin uygulandığı
dönemde. OPEC içinde açık kalan Irak payını Suudi
Arabistan doldurmuştur. 1999 ilkbaharında yayınlanan
bir araştırma (Round Table on Dedining Oi! Prices
and Its Political Consequences in the Middle
East"-Middle East Studies Vo1.6, No.l-Spring 1999
p-pp 5-36) İran-Irak Savaşı ve BM Ambargosu
döneminde Irak'ın kullanamadığı kotasından Suudi
Arabistan'ın aldığı payın 100 milyar dolar olduğunu
ileri sürmektedir. Tez doğru ise 1999'dan bu yana
rakamın daha da artmış olması muhtemeldir.
İkinci Körfez Savaşı tahribatı ve sonrasında yaşanan
yağmalama olayları, zaten yıllardır ambargonun
getirdiği bakım, onarım yapamama, . teknolojik
gelişmeleri izleyememe, nitelikli eleman
yetiştirememe gibi sıkıntılarla karşılaşan petrol
endüstrisini çökertmiştir. İhracat kapasitesi
savaşın akabinde 600 bin varil/gün düzeyine
inmiştir. ABD; yeniden imar faaliyetleri için
ayırdığı meblağın önemli bir bölümünü ivedilikle bu
alana tahsis ederek petrol üretim, nakil ve ihraç
kapasitesinin arttırılmasına yönelmiştir. Petrole
ili§kin işler Ha1liburton Şirketine bağlı olan
Kellog, Brown and Root (KBR) Şirketine verilmiştir.
Yapılan çalışmalar olumlu sonuçlar vermiş 2004
başında günlük üretim 2.3 milyon varil, günlük
ihracat kapasitesi de 1.6 milyon varil düzeyine
çıkarılmıştır. Irak Petrol Bakanı 2005 yılı sonunda
3.5-4 milyon varil/gün düzeyine ulaşılacağını ileri
sürmektedir. Koalisyon Geçici Yönetimi (CPA) Başkanı
Bremer ise aynı tarih için günde 3 milyon varil
rakamını vermektedir. Her iki yetkili 2010 yılı sonu
için ise 6 milyon varil/gün düzeyine ulaşılacağını
ileri sürmektedirler.
Oysa KBR'ın bir raporunda günde 3.5 milyon varil
düzeyine çıkılabilmesi için 3 yıldan fazla bir
süreye ve 3 ila 6 milyar dolar arasında bir yatırıma
ihtiyaç olduğu, 6 milyon varil/gün düzeyi için ise 7
ila 10 yıl arasında bir süre ve 30-35 milyar dolar
yatırım gerektiği belirtilmektedir. Bu
süreler, paralar bulunsa, gerekli çalı§malar
gerçekleştirilse ve öngörülen rakamlara ulaşılabilse
dahi Irak'ın ihracat miktarını ne kadar
arttırabileceği bir başka sorun oluşturmaktadır.
Uzmanlara göre Irak'ın ihracatı günde 2.5 milyon
varil düzeyine gelene değin OPEC içinde yeni bir
kota düzenlenmesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Hatta
günde 2.8 milyon varile kadar da esneklik
gösterilebilir. Daha fazlası için ise diğer üyelerin
kotalarının yeniden düzenlenmesi gerekecektir.
Irak'ın payının artmasının bir başka imkanı daha
mevcuttur. Dünya petrol tüketimi yılda %1.8 oranında
artmaktadır. Halihazırdaki 78.6 milyon varil/gün
tüketim böylece 2025 yılında %50 artmış
olarak günde 119 milyon varil düzeyine çıkacaktır.
OPEC'in payı ise 2025 yılında iki mislinden fazla
bir artış ile 56 milyon varil/gün olacaktır.
Yani OPEC'in ihracatı önümüzdeki 21 yılda 31 milyon
varil/gün artacaktır. Bir başka hesaplama ile
OPEC'in payı her yıl ortalama günde 1.47 milyon
varil artacaktır. Bu artı§ miktarı da normal olarak
OPEC'in 11 üyesi arasında orantılı biçimde
paylaştırılacaktır. Irak'ın bu artıştan payına ne
düşer bilinmez ama Irak OPEC üyesi olarak kaldığı
sürece, diğer OPEC üyeleri kotalarını rıza ile veya
bir başka şekilde azaltmadıkları müddetçe ve
dünya petrol piyasası ve siyasi konjoktüründe
beklenmedik bir değişme olmadığı takdirde Bağdat
rejiminin §u tarihte, petrol ihracatını bu kadar
yükselteceğini iddia ederken temkinli olmak ve
realiteleri unutmamak gerekmektedir.
Irak'ın kendi gelir kaynaklarının, yani petrol
ihracatından elde ettiği gelirinde kısa ve orta
vadede belirli bir düzeyin üzerinde arttırılması
mümkün olamadığına göre Pastanın bedeli yine açık
kalmaktadır. Bu durumda Uluslararası Toplum yeniden
bir gayrete gelmediği takdirde, fatura açığının ABD
tarafından kapatılması beklenecektir.
ABD, 2003 yılında 2. Dünya Savaşından bu yana
kaydedilen en büyük bütçe açığını vermiştir. Sava§
öncesinde 2003 yılı açığının 304 milyar dolar
olacağı tahmini yapılırken, Temmuz 2003'te yapılan
yıllık açık tahmini %50 artışla 455 milyar
dolara çıkmış, Eylül ayında ise 2003 yılı açığının
500 milyarı bulacağı tahmini ileri sürülmüştür (2003
yılı bütçe açığının 490 milyar dolar
civarında olu§tuğu Şubat 2004 ortasında
açıklanmıştır).
Başkan Bush 2003 yılında sava§ için
Kongre'den 79 milyar dolar ek ödenek almıştır.
Başkan'ın 2004 yılı için temin ettiği ek
ödenek ise (büyük bölümü Irak'a, küçük bir parçası
ise Afganistan'a harcanmak üzere) 87.5 milyar
dolardır. Yani fatura şimdiden 166.5 milyar doları
bulmuştur. Daha yılın başında, ABD bütçesinin
2004'te 475 milyar dolar açık vereceği tahminleri
yapılmaktadır. Irak'a sarf edilecek her ilave dolar
bütçe açığını daha da arttıracaktır. ABD ekonomisi
2003 yılında %2 ila 3 arasında bir büyüme
göstermiş bulunmasına ve bu trendin devam eğilimini
sürdürmesine kar§ılık 2004'ün Amerika'da seçim yılı
olması da büyük önem taşımaktadır. Netice itibarıyla
Irak'ta büyük bir yeniden imar gereksinmesi
mevcuttur. Yani büyük bir "Pasta" söz
konusudur. Ancak bu Pastanın finansmanının nasıl
sağlanacağı henüz belli olmamı§tır. Temennimiz dost
ve kardeş Irak'ın yeniden çağdaş dünyada hak ettiği
yere gelebilmesi için gerekli imkanların sağlanması,
Türkiye'nin de bu süreç içinde payına düşen yerini
alabilmesidir.
Kaynak: Ahmet R. Ökçün – Afganistan Koordinatörü,
Irak İmar Eşgüderi
|