Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye’nin İslam Dünyası İçindeki Yeri ve Önemi 

Bugün islâm Dünyası içinde, 51 bağımsız islâm Ülkesi var. Ayrıca 22 ülke, bağımsızlık mücadelesi içindeler. Bunlar da bağımsızlıklarına kavuşurlarsa, İslâm Ülkelerinin sayısı, 73'ü bulacak. Türkiye, mevcut bağımsız ülkelerden biri ve İslâm ülkeleri arasında önemli bir yere sahip. 

İslâm ülkelerinin konumunu, dünya coğrafyası üzerinde baktığımızda, hepsinin Eski Kara kütlelerinin orta bölümünde yer aldığını görürüz. Asya-Afrika-Avrupa kıtalarının merkezi konumunu oluşturan bu çok geniş bölge; yaklaşık 20 derece ba­tı, 120 derece doğu boylamları ile 16 derece güney, 48 derece kuzey enlemleri arasında kalır. Türkiye ise, Asya kıtasının gü­neybatı ucunda, Anadolu yarımadası üzerinde yeralır. Toprak­larının bir bölümü, Avrupa'nın güneydoğusunda yeralan Bal­kan yarımadasının bir kısmını oluşturan Trakya'da bulunur. Bu yönüyle, Türkiye hem Asya ve hem de Avrupa ülkesidir. Mate­matik konum olarak Türkiye, yaklaşık 26-45 doğu boylamları ile 36-42 kuzey enlemleri arasında yeralır. Böylece konum iti­bariyle, Türkiye; İslâm ülkeleri arasında önemli bir yere sahip­tir. 

Türkiye topraklarının kuzeybatı kısmının ortasında Mar­mara denizi vardır. Marmara Denizi, Çanakkale boğazı ile Ada­lar denizine, İstanbul boğazı ile de, Karadeniz'e bağlıdır. Ada­lar denizi, güneyde Akdeniz ile birleşir. Akdeniz ise, batıda Ce-bel-i Tarık boğazı ile Atlas Okyanusu'na bağlantılıdır. Bu se­beple, Türkiye'nin üç tarafını çevreleyen denizler, dünya okyanuslarına açılmaktadır. Bir bakıma Türkiye, İslâm ülkelerinin Avrupa ve Amerika'ya açılan bir kapısı gibidir.

Türkiye ve Karadeniz'e komşu olan ülkeler için boğazla­rın büyük bir önemi vardır. Ayrıca İstanbul boğazı üzerinde ya­pılan iki köprü (Boğaziçi ve Fatih) ile karadan Avrupa ile Asya birbirine bağlanmıştır. Öte yandan güneyde, Türkiye; Kuzey Afrika ülkelerine çok yakındır. Kısacası Türkiye, Avrupa-Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği konumda yeralmaktadır ve farklı toplumları, dinleri, milletleri ve kıtaları birbirine kenetleyen bir özelliğe sahiptir. 

İslâm Dünyası; iklim bakımından ise, bu bölge sıcak ve ılıman iklim kuşağı içinde yeralır. Çöller bir tarafa bırakılacak olursa, İslâm Dünyası topraklarının büyük bir bölümü, insan yaşamı için en iyi ortamı oluşturur.Dağları, ovaları, yaylaları, toprağı, bitki örtüsü, akarsuları ve gölleri ile, İslâm Dünyası; zengin bir coğrafya üzerinde bulunmaktadır. İşte bu doğal zen­ginlik, Rusya gibi soğuk bölgelerde yeralan ülkelerin dikkatini çekmiştir. 

Türkiye, orta kuşakta yeralmakta ve üç tarafı denizlerle çevrili bulunmaktadır. Konum itibariyle ülke, Akdeniz iklim alanı içindedir. İslâm dünyası içinde Türkiye, elverişli doğal şartlara sahiptir.

Bugün, dünyamızda 1,5 milyar dolayında müslüman yaşı­yor. Bu da, dünya nüfusunun % 30'u demektir. Bu da, azımsa-nacak bir nüfus değildir. Nüfus bakımından İslâm Dünyası, po­tansiyel bir güç oluşturmaktadır. İnsan yaşamı için en iyi şartla­rı ihtiva eden İslâm Ülkelerinde, yıllık nüfus artışı fazla olmak­tadır. Nüfus planlaması, savaşlar, afetler ve kıtlıklara rağmen, müslümanlarm sayısı, normal bir seyirde artmaktadır.

Türkiye, nüfus bakımından hızla artan bir ülkedir. 1927 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, ülkede 13,6 milyon in­san yaşamaktayken, 1990 da bu nüfus 56,4 milyona yükselmiş­tir. Yüzölçümü 814.578 km.dir. Buna göre, Matematik nüfus yoğunluğu 1990'da km2ye 73 kişi düşmektedir. Bugün ise (1996), ülke nüfusunun 65 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. 

2000 yılında ise ülke nüfusu 71.255.000'e ulaşacağı hesaplan­maktadır. Ülkede nüfusun ikiye katlanma süreci ise, 32 yıldır. Ülkenin resmi dini olmamakla birlikte halkın % 99'u müslümandır. Nüfus bakımından Türkiye; İslâm Dünyası içinde bü­yük ülkeler arasındadır. 

Türkiye'nin en büyük şehri İstanbul'un nüfusu bugün (1996), 10 milyonu bulmuştur. Bu nüfusu ile İstanbul, Kahire gibi Ortadoğu'nun en kalabalık bir şehri olma özelliğine sahip­tir. Avrupa ile Asya'nın birleştiği dar bir boğazın her iki yaka­sında kurulmuş olan İstanbul, aynı zamanda kıtalararası bir şe­hirdir. İstanbul, geçmişte İslâm Dünyası'nın kültürel, siyasal ve ekonomik merkezi durumundaydı. Bu özelliğini bugün de, kıs­men korumaktadır. 

İslâm Ülkeleri'ne ekonomik yönden kısa bir göz atılacak olunursa; her birinin önemli bir tarım ve hayvancılık potansiye­line sahip olduğu gözlenir. Topraklarının üzerinde çok çeşitli tarım ürünleri yetişmektedir. İslâm ülkelerinin herbiri, büyük­baş ve küçükbaş hayvan varlığı bakımından çok zengindirler. Bu özellikleri ile, bütün olarak düşünüldüğünde, İslâm Dünya­sı; kendi kendine yeterli olduğu gibi önemli miktarlarda gıda stokuna sahiptirler. 

Türkiye'nin temel iktisadi yapısını tarım ve hayvancılık oluşturur. Ülke topraklarının % 36.2'sini Ekili-dikili alanlar, % 11.2'sini çayır ve meralar, % 26.2'sini ise ormanlar teşkil eder. Her yıl ortalama 17-20 milyon ton buğday üretilir. Konya ova­sı, aynı zamanda bir tahıl ambarıdır. Buğdaydan sonra üretimi yapılan tahıl, arpadır. Ayrıca şeker pancarı, patates, üzüm, mı­sır, elma, pamuk, ayçiçeği, portakal, zeytin, mercimek, fındık, tütün ve İncir önemli tarım ürünleridir.İç Anadolu ve Güney­doğu Anadolu'da koyun, Doğu Anadolu'da sığır yetiştiriciliği önemlidir. Özellikle son yıllarda Ege (Batı Anadolu) ve Mar­mara bölgelerinde besi hayvancılığı önem kazanmaktadır.Tarım ve hayvancılık bakımından Türkiye; İslâm Dünyası içinde çe­şitlilik ve zenginlik arzeden bir ülkedir. 

Yeraltı kaynaklan incelendiğinde, görülür ki, İslâm Dün­yası; muazzam bir servete sahiptir. Dünya petrol rezervler, kaynakları'nın  % 66'sı Ortadoğu'da yeralan İslâm Ülkeleri­nin elinde  bulunuyor. Diğer İslâm Ülkeleri ile birlikte, dünya petrolünün %70'den fazlası, İslâm Dünyası'mn elindedir. Pet­rol rezervleri bakımından, en zengin beş ülkenin hepsi (S.Ara­bistan, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve İran), İslâm ülkesidir. Doğal Gaz rezervleri bakımından en zengin beş ülke, Sovyet Rusya (bu ülke rezervlerinin büyük bir bölümü müslü-man Türk Ülkeleri'nde yeralır) 'dan sonra, dördü (İran, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan) yine İslâm ülkesi­dir. Öte yandan, İslâm Ülkeleri; uranyum,demir, bakır, kursun, çinko, gümüş, elmas gibi çok çeşitli zengin maden kaynakları­na sahiptirler. 

Türkiye'nin tarım ve hayvancılıktan sonra en önemli diğer gelir kaynaklarını, madencilik, sanayi ve turizm oluşturmakta­dır. Önemli madenleri, Bor, krom, demir, bakır, taşkömürü, Linyit ve kükürt''dür. Petrol üretimi azdır. Ancak ülke, büyük oranda beyaz kömür (hidro-elektrik) rezervine sahiptir. Demir-çelik, besin, dokuma, giyim, maden, otomobil ve petro-kimya sanayi kolları gelişmiştir. İç tarafını çevreleyen denizler, dağlar, akarsu ve göller ile zengin tarihi ve kültürel zenginlikleriyle Türkiye, adeta bir turizm ülkesidir. Ülkeye ziyaret eden turist sayısı yıl geçtikçe artmaktadır. Diğer İslâm ülkelerinin zengin­lik kaynaklan ile Türkiye'nin kaynaklan birleştirilirse, süper güç olma özelliğine sahiptir. 

Ülke içi ve kıtalararasındaki gelişmiş bir ulaşım ağı saye­sinde, Türkiye'nin dış ticaret hacmi yıl geçtikçe artmaktadır. Gıda, dokuma, giyim, maden ürünleri satarken, makine, elekt­ronik eşya, ulaşım araçları gibi mamul maddeler ile petrol alır. Ülkenin ithalatında Almanya (%15,4), AB.D (%10,7), İtalya, Suudi Arabistan, Fransa, İngiltere, B.D.T ve Japonya önem kazanırken, ihracatında ise   yine Almanya (% 25,1), İtalya, ABD, B.D.T, Fransa, İngiltere ve İran baş sıralarda yerlerini alırlar.

Kısacası İslâm ülkeleri arasında; deyim yerindeyse şeker, un, yağ ve su vardır, ancak helvayı yapacak olan, henüz ortada yoktur. Helvayı yapacak olan, geçmişte olduğu gibi Anadolu'da gizlenmektedir. Sanırız Türkiye'nin önderliğinde gelecekte güçlü bir İslâm Dünyası ortaya çıkacaktır. Zaten bunun emare­leri bugün görülmektedir. Bunun en açık delilini İslâm Konfe­ransı Örgütü teşkil etmektedir. 

Arapça adı Munazamatu l-Mutemiri' l-Islâmî (MMİ), İn­gilizce adı Organization of the Islâmic Conference (OIC) olar islâm Konferansı Örgütü (İKÖ); 1969 yılında toplanan bazı İslâm Ülkeleri'nin devlet ve hükümet başkanlarının yapmış ol­duğu toplantıda kurulması düşünüldü. Bu düşünce, 1970 yılında yapılan İslâm Ülkeleri Dışişleri Bakanları zirve toplantısında tartışıldı ve programlandı. Ardından 1971 yılında Suudi Arabis­tan'ın Cidde şehrinde İslâm Konferansı Örgütü resmen kuruldu.

Türkiye, 1976'da bu örgüte üye oldu. 1984'de Kuzey Kıb­rıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı toplantıya katıldı. Sözko-nusu bu toplantıya katılan üye sayısı, 1980Tİ yıllarda 35'i bul­muştu. Bunlar şunlardı; Afganistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Burkina Faso (Yukarı Volta), Cibuti, Çad, Endonezya, Fas, Fi­listin, Filistin (FKÖ), Gabon, Gambia, Gine, Gine-Bissau, İran, Katar, Komorolar, Kuveyt, Lübnan, Libya, Malezya, Maldivler, Mısır (1978'de Camp David Antlaşmasına imza koyduğu için örgütten çıkarıldı. 1984 yılında tekrar örgüte alındı.), Moritan­ya, Nijer, Pakistan, Senegal, Somali, Sudan, Suriye, Tunus, Türkiye, Uganda, Umman, Yemen (önce Kuzey ve Güney Ye­men adıyla iki devlet olarak katılmıştı. Birleşince Yemen adı ile temsil edilmektedir) ve Suudi Arabistan'dır. 

1990lı yılların başına gelindiğinde, Konferansa katılan ülke sayısı 43'e yükseldi. Sonradan katılan üye ülkeler ise; Bahreyn, Bangladeş, Brunei, Cezayir, Irak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Mali, Nijerya ve Ürdün'dür. Bugün ise, bağımsız­lıklarına kavuşan yeni İslâm ülkeleri de, konferansa temsilciler göndermektedir. Bu yeni ülkeler daha ziyade, Varşova Paktı ül­kelerinin dağılmasıyla birlikte bağımsızlığına kavuşmuş olan ülkelerdir. Bunların çoğunluğunu, Türk Ülkeleri teşkil eder.

İslâm Konferansı Örgütü'nün, amaçları arasında; Üye Ül­kelerin toplumsal, ekonomik, bilimsel ve kültürel etkinlikler arasında eşgüdüm sağlayarak, İslami dayanışmayı kurmak, Müslümanların yürüttükleri mücadeleyi güçlendirmek için ırk ayrımına karşı çıkmak, Filistin Kurtuluş Örgütü ne karşı izle­nen ayrımcı politikaların son verilmesini sağlamaya çalışmak gibi faaliyetler vardır. Örgüt bünyesinde, daimî görevde olan Genel Sekreterlik yanında, Uluslararası islâm Haber Ajansı, İslâm Kalkınma Bankası, islâm Dayanışma Fonu, Dünya islâm Eğitim Merkezi, İslâm Mahkemesi gibi örgüte bağlı kuruluşlar da bulunmaktadır.

İslâm Ülkeleri Konferansı'na katılan 43 ülke'nin dışında İslâm Dünyası içinde müteala edilen İslâm Ülkeleri de vardır. Bunlar daha ziyade Doğu Bloku'nun dağılmasıyla birlikte ba­ğımsızlıklarına kavuşan ülkelerdir. Bunlar; Arnavutluk, Bosna-Hersek, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan'dır. Bunlarla birlikte dünyada mevcut bağımsız İslâm Ülkesi sayısı 54'e yükselmiştir. 

Bugün bağımsızlık için mücadele veren İslâm Ülkesi sa­yısı ise 19'u bulmaktadır. Bunlar arasında; Sibirya Türk ülkele­rinden Yakutistan, Tuva, Dağlık Altay, Altay Ülkesi, Hakasya, Doğu Avrupa Türk ülkelerinden Tataristan, Başkurdistan, Kı­rım, Kafkas ülkelerinden Abazya, Acaristan, Adıgey, Kabar-tay-Balkar, Çerkez-Karaçay, Kuzey Osetya, Güney Osetya, Çeçenistan, Inguşetya, Dağıstan, Balkan ülkelerinden Kosova, Asya ülkelerinden Keşmir ve Doğu Türkistan, Afrika ülkele­rinden Eritre yer alır. Bu ülkelerin de bağımsızlıklarına kavuş­ması halinde dünyada bulunan İslâm Ülkesi sayısı 73'e yükse­lecektir. 

Bugün için, müslümanlar sadece bu 73 ülkede yaşamazlar. Çoğunlukta olmasada önemli bir azınlığı oluşturan ülkeler de vardır. Özellikle bu ülkelerde yaşayan müslümanların örgütlen­mesi ve faaliyetleri küçümsenecek kadar az değildir. Sözgelimi Afrika ülkelerinden Benin, Fildişi Sahili, Gana, Habeşistan, Ka­merun, Kenya, Kongo, Liberya, Mozambik, Sierra Leone, Tan­zanya, Togo, Zaire, Asya ülkelerinden Birmanya, Filipinler, Sri Lanka (Seylan) gibi 16 ayrı ülkede de, müslümanların etkisi bü­yüktür. İslâm'ın hızlı yayılması sözkonusu olduğundan, yakın gelecekte bu ülkeler de İslâm ülkeleri arasında yerlerini alacaktır.

Öte yandan, bugün diğer ülkelerde de, İslâmiyet'in hızlı bir şekilde yayıldığını görmekteyiz. Yine bugün için A.B.D'de 5 milyondan fazla müslüman vardır. Asya ülkelerinden Hindis­tan'da 99 milyon, Çin'de 28 milyon, Avrupa ülkelerinden Fransa'da ve Almanya'da 2'şer milyondan fazla müslüman ya­şamaktadır. 

Dünya nüfusunun yaklaşık % 30'unu oluşturan müslümanlar, dünya kamuoyunda henüz söz sahibi değillerdir. He­men hemen hepsi, süper güçlerin kıskacı altındadırlar. Başta Türkiye olmak üzere, tüm İslâm Dünyası, süper güçlerin kıska­cından, birlik ve beraberlik içinde hızlı bir çalışma temposu ile çıkabilir. 

Doç. Dr. Ramazan OZEY

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005